"Kitabı yayınevine teslim edeceğimiz günün sabahı gözaltına alındık. Kitapla ilgili bütün notlarımıza, bilgisayarlara, her şeye el kondu. Bunun üzerine, cezaevinde kitabı yeniden yazmaya karar verdik. Bilgisayar, daktilo kullanmamız yasak olduğu için kurşun kalemle yazdık. Farklı koğuşlarda olduğumuz için yazdıklarımızı birbirimize gönderiyorduk."
2011 yılında hükümeti yıkma girişimiyle suçlanan "Ergenekon terör örgütüne üye olmak" iddiasıyla tutuklanıp, yaklaşık bir yıl cezaevinde kalan gazeteci Barış Terkoğlu, meslektaşı Barış Pehlivan'la birlikte yazdıkları "Sızıntı: Wikileaks'te Ünlü Türkler" başlıklı kitabının yazılış öyküsünü böyle anlatıyordu.
Terkoğlu'nun, yine Pehlivan'la birlikte kaleme aldığı önceki yıl yayınlanan "Mahrem: Gizli Belgelerde Türkiye'nin Sırları" adlı ikinci kitap da, geçen ay yayın engeliyle karşı karşıya kaldı. İstanbul'daki bir mahkeme, kitabın internet üzerinden satışı, tanıtımı ve sosyal medya paylaşımlarına erişiminin engellenmesine karar verdi. Gerekçe, kitapta bahsi geçen bir milletvekilinin "kişilik haklarının ihlal edildiği" iddiasıydı.
Türkiye Yayıncılar Birliği'ne (TYB) göre, bu hüküm, kitabın okuyucuya ulaşmasını engellemesi nedeniyle fiilen yasaklama. Kitabın yazarlarından Terkoğlu, itirazları sonucu yasağın kısmen kaldırıldığını söylüyor. Tamamen kaldırılmasından umutlu.
"Terör örgütü niteliği taşıyan kitap"
Ancak, geçen ay Adıyaman'daki bir mahkemenin Kürtler hakkında yıllar önce yazılmış iki kitapla birlikte yasakladığı ve toplatılmasına karar verdiği "Rojova: Kürtlerin Zamanı" adlı kitabın yazarı gazeteci Fehim Taştekin, aynı umudu taşımıyor. "Aksi olursa büyük sürpriz olur" diyor.
Kararın gerekçesi, kitabın "terör örgütü niteliği taşıdığı" iddiası. "Benim kitabımla ilgili kararla, yeni bir fasıl açıldı" diye devam ediyor Taştekin, "Hukuk sistemi ilk kez bir kitabı doğrudan 'terör örgütü' olarak nitelendirdi. Bu hüküm, hukuk mantığı açısından büyük bir skandal."
Taştekin ya da geçen yıl yayınlanan kitabı hakkında açılmış herhangi bir soruşturma ya da dava yok. Kitap, yazarın daha önce gazetelerde yayınlanan yazıları, röportaj ve haberlerinden oluşuyor. Ancak, Diyarbakır, Ankara, Mersin ve İzmir'de farklı nedenlerle gözaltına alınan bazı kişiler için, bu kitap bir suç delili olarak kullanıldı.
Yazar Taştekin, içinde "Kürt" ve "Rojova" kelimeleri geçtiği için bazı okurlarına sorun olduğunu düşündüğü kitap nedeniyle, kendisine yönelik bir ceza davası açılabileceğinden de endişeli, avukatlarının öngörüsünün bu yönde olduğunu söylüyor. Türkiye'de, büyük çoğunluğu geçen yıl 15 Temmuz'da yapılan darbe girişiminin ardından tutuklanan onlarca gazeteci ve yazar hapiste.
Spinoza ve Camus "terör örgütü üyesi"
TYB'nin, sonuncusunu geçen Haziran ayında yayınladığı yıllık "Yayınlama Özgürlüğü Raporu"na göre, 15 Temmuz'dan sonra ilan edilen Olağanüstü Hal uygulaması kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle 30 yayınevi kapatıldı. "Terör örgütü propagandası" yaptığı gerekçesiyle 670'ten fazla kitap hakkında toplatma kararı verildi. 135 bin kitap, aynı ve benzer nedenlerle kütüphane raflarından indirildi. Louis Althusser, Server Tanilli ve Nazım Hikmet'in bazı kitapları suç delili sayıldı. 17. yüzyıl filozoflarından Baruch Spinoza ve 1960 yılında ölen Albert Camus, terör örgütü üyeliğiyle suçlandı. Okuma-yazma bilmeyen bir çiftçi, evindeki kitaplar nedeniyle tutuklandı.
Pek çok hukukçuya göre bu tablo, anayasa güvencesi altındaki ifade ve düşünceyi yayma özgürlüğünün ihlali ve halkın bilgi alma hakkının sınırlandırılması. Ancak bu, yalnızca savcılar eliyle yapılmıyor. Birkaç hafta önce yazar İhsan Eliaçık'ın Kayseri'deki kitap fuarına katılımı engellenmiş, Eliaçık sözlü saldırı ve fiziksel saldırı tehdidiyle karşı karşıya kalmıştı.
Benzer bir durum, geçen hafta sonu açılan ve son yıllarda yarım milyon kişinin ziyaret ettiği Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı'nda da yaşandı. Yazar Sabahattin Önkibar, kitaplarını imzaladığı sırada yaklaşık 10 kişilik bir grup tarafından darp edilmek istendi.
Yazarlara saldırı
Savcılar bazı kitapları, yazar ve okurlarını terörle ilgili olmakla suçluyor ama, fuarlardaki bu saldırıların nedeni siyasiydi. Her iki yazar da, muhalif kitapları nedeniyle saldırıya uğradı. İfade özgürlüğü açısından, bu durum da bugün önemli bir sorun Türkiye'de.
Ek olarak, hakaret davaları var. Yazar Hamide Yiğit'in geçen yıl yayınlanan "Tekmili Birden IŞİD: El Kaide'den IŞİD'e Amerika İçin Cihat" adlı kitabı, buna bir başka örnek. Bu kitap hakkında "terör örgütü propagandası" suçlaması ve toplatma talebiyle birlikte, "devleti ve hükümeti alenen aşağılama" ve "Cumhurbaşkanı’na hakaret" de dahil, 6 ayrı dava açılmıştı. Yiğit, terör suçlamasından geçen hafta beraat etti.
Konjonktürel yasaklama
TYB Başkanı Kenan Kocatürk, kitap yasaklamalar ile yazana ve okuyanlara yönelik baskıların Türkiye tarihinde pek çok dönemde görüldüğünü söylüyor, "Dönemin tabusu neyse, o günkü konjonktürde o yasaklanmış" diyor. Kocatürk'e göre, bugünkü durumu da böyle.
Peki Türkiye'deki pek çok yayınevi ve dolayısıyla yazarın öncülüğünü yapan TYD Başkanı'nın, gelecek öngörüsü, beklentisi ne? Bu süreç nereye gidecek?
Kocatürk, "Umarım artarak devam etmez tabii, umudumuzu korumaktan başka çaremiz yok. Ben bu dönemin bir gün gelip, biteceğini düşünüyorum. Bu böyle sürmez" diyor, "Benzer şeyleri geçmişte de çok yaşadık, 12 Eylül, 12 Mart darbelerinde. Ümit ediyoruz ki, kitap yasaklamalar ve yazar tutuklamalar azalır. Başka söyleyebilecek sözümüz zaten yok."
© Deutsche Welle Türkçe
Kürşat Akyol / İstanbul