İSTANBUL, (DHA)-ALTINBAŞ Üniversitesi Çarşamba Buluşmaları’nda konuşan Prof. Dr. Ahmet Kasım Han, “Türkiye’nin dış politikası belli sabit değerlerle ve tabi ki konjonktürel değişimlerle karakterize oluyor. Türkiye uluslararası ilişkilerde her zaman ön planda olan, değişimin dönüşümün merkezinde yer almış bir ülke. Gelecekte yaşayacaklarımız da biraz bu coğrafyanın kaderiyle alakalı olacak” dedi.
Altınbaş Üniversitesi Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Söyleşileri kapsamında gerçekleştirilen ‘Çarşamba Buluşmaları’nda bu hafta Türk - Amerikan İlişkileri konuşuldu. Üniversitenin Gayrettepe Yerleşkesinde gerçekleştirilen konferansa Altınbaş Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Çağrı Erhan, Altınbaş Üniversitesi İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Kasım Han ve Altınbaş Üniversitesi İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi. Öğretim Üyesi Dr. Eray Güçlüer katıldı. Söyleşinin moderatörlüğünü Altınbaş Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emre Alkin üstlendi.
“DIŞ POLİTİKADA TÜRKİYE’NİN COĞRAFİ KONUMU ÖNEMLİ”
Konferansta Türkiye’nin dış politikasının her yanıyla ele alındığını ifade eden Prof. Dr. Ahmet Kasım Han, “Türkiye’nin dış politikası belli sabit değerlerle ve tabi ki konjonktürel değişimlerle karakterize oluyor. Coğrafi konum ise bu anlamda en büyük sabit değer çünkü 3 kıtanın ortasında tam bir geçiş alanında yer alıyor. Hem dünyanın enerji kaynaklarına hem de bunu tüketen ülkelere komşu. Akdeniz gibi dünyanın rekabet odağına oturan bölgeler bu coğrafyanın hemen yanı başında. Kafkaslar, Balkanlar gibi tarih boyunca hem geçiş coğrafyası olmuş hem de çatışmalarla karakterize olan bölgeler de bu coğrafyanın kapsamı içerisinde. Dolayısıyla Türkiye uluslararası ilişkilerde her zaman ön planda olan, değişimin dönüşümün merkezinde yer almış bir ülke” dedi.
“ABD ÜSTÜNLÜĞÜNÜ TAM OLARAK HİSSETTİREMİYOR”
Türkiye’nin Amerika ile olan ilişkilerinin de bu konuda büyük pay sahibi olduğunu kaydeden Prof. Dr. Han, konuşmasına şöyle devam etti:
“ABD, İkinci Dünya Savaşı bittiğinden beri dünyanın başat gücü konumunda. Türkiye’nin de 1952’de NATO’ya girmesiyle birlikte, ABD Türkiye’nin temel stratejik ortağı, bir müttefiki ama ilişkiler hiçbir zaman sakin yürümemiş. Bugün de benzer bir dönemden geçiyoruz. ABD uluslararası sistemin zirvesinde yer alıyor, belki Türkiye nesnel güç itibariyle ABD kadar kuvvetli olmayabilirama Türkiye’nin de tarihsel derinliği, coğrafi konumu, devlet kültürü bakımından çok önemli bir devlet olduğu aşikar. Ve bu iki ülkenin ilişkileri, Türkiye tarafından daha samimi olarak konumlandırılmaya çalışılmış ama Amerika bu ilişkinin üstün tarafı olmaya gayret etmiş. Fakat hiçbir noktada bu üstünlüğü tam olarak hissettirebildikleri söylenemez. Bugün geldiğimiz noktada da iki ülke arasındaki ilişki, Türkiye’nin talepleri doğrultusunda daha eşitlikçi, daha fazla karşılıklı etkileşime ve bu etkileşimin sonucunda ortaya çıkacak dengelere dayalı olarak yürütülmeye çalışılıyor.”
“BU COĞRAFYA KENDİ KENDİNE DENGEDE KALAMAZ”
Türkiye’nin gelecekteki uluslar arası ilişkileri hakkında da konuşan Prof. Dr. Han, “Gelecekte yaşayacaklarımız da biraz bu coğrafyanın kaderiyle alakalı olacak. Çok kolay geçmeyeceğini düşünüyorum. Türkiye’nin bu toprakların huzurunu, sınırlarının sağlamlığını koruyarak; içeride ise insani, ekonomik, demokratik olarak ilerlemesini sürdürmesi gerekecektir. Yoksa bu coğrafya kendi kendine dengeye gelecek bir coğrafya değil. Mesela şu anda Suriye’de hem Ruslar, hem Amerikalılar mevcut. Suudi Arabistan zaten belli, İsrail ve İran yine bu coğrafyada yer alıyor. Dünya petrolünün çok önemli bir kısmının ihraç edildiği Körfez Bölgesi de bu coğrafyada. Dolayısıyla kolay ilişkiler değil bunlar” ifadelerini kullandı.
“TÜRK AMERİKAN İLİŞKİLERİ PEK ÇOK ETKENE BAĞLI”
Çarşamba Buluşmaları’na katılan Altınbaş Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Çağrı Erhan da konuşmasında Türk-Amerikan ilişkilerinin tarihi gelişimini özetleyen bir analiz sundu. Türk- Amerikan ilişkilerinde pek çok etkene bağlı olarak dönemsel konuların olduğunu söyleyen Prof. Dr. Erhan, “Ancak iki önemli konu vardır ki bunlar hiç ortadan kalkmadı: Birincisi ticaret, su yollarının açık olması, boğazların açık olması. İkincisiyse sivil ya da askeri Amerikan vatandaşlarının güvence altında olmaları, hiç bir sorun yaşamamalarıdır” dedi.
“AMERİKA’NIN DIŞ POLİTİKASI İKİ KONUYA DAYANIYOR”
Kuruluşundan bu yana Amerikan dış politikasının ekonomi merkezli olduğunu belirten Rektör Prof. Dr. Erhan, “Amerika’nın kurulduğu günden itibaren dış politikası neye dayanır diye sorarsanız; birincisi serbest ticaret, ikincisi ise uluslararası ticaret yollarının güvence altında olmasıdır. Amerika dünyada serbest ticaret istiyor. Bunun için gerekli gördüklerinde dünyanın her tarafında zaman zaman kuvvet kullanma tehdidinde bulunarak ülkelerin gümrük duvarlarını kaldırmalarını ve pazarlarını Amerika’ya açmalarını sağladılar. Eğer tehdit ile bunu yaptılarsa anlaşma ile barış sağladılar. Tehdit ile yapmadılarsa kuvvet kullanmaktan imtina etmediler” diye konuştu.