TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski, Yüksek İstişare Konseyi’nde yaptığı konuşmada Covid salgınının ülkelere, bireylere büyük zarar verdiğini belirterek, gelir dağılımı uçurumunun derinleştiğine, eşitsizlik ve yoksullukta patlama yaşandığına dikkat çekti. Tedarik zincirlerinin güvenliğinin çok büyük önem kazandığını da vurgulayan Kaslowski, “Yatırım faaliyetleri bu doğrultuda şekil almaya başladı. Yerli sanayinin korunmasının önemi giderek daha fazla vurgulanır oldu. Dünya Ekonomik Forumu’nun Başkanı Klaus Schwap, neo-liberal anlayışın bırakılması gerektiğini, artık farklı bir küreselleşme modelinin gerektiğini yazdı” dedi.
Aşı çalışmalarından gelen haberlerin tünelin sonunda bir ışık olduğu müjdesini verdiğini belirten TÜSİAD Başkanı Kaslowski, “Bilim ile bilim dışının anlaşılmaz şekilde bir büyük mücadele içine girdiği günümüzde, bilim insanlığa katkısını bir kez daha gösterdi. Öncü şirketlerden BioNtech’in kurucularının Türk kökenli olması bizler için bir gurur vesilesi oldu. Gerekli eğitim, özgür araştırma ortamı ve imkân sağlandığında insanlarımızın neleri başarabileceğini gösterdi” diye konuştu.
Albayrak dönemi eleştirisi
Ekonomi yönetiminin büyüme yanlısı politikalarını tercih etmesinin bir ölçüde gerekli sayılabileceğini ifade eden Kaslowski, “Ancak bu politikanın izlenmesinde çıkan sorunlara uygun tepki verilmemesi sonucu, tıkanıklıklar yaşandı. Doğru zamanda araç ve güzergâh düzeltmesine gidilmemesi piyasalarda dengesizliklere, döviz rezervlerimizin erimesine yol açtı” eleştirisini dile getirdi.
Bu aşamada, yeni ekonomi yönetimiyle yeni bir başlangıç yapma olanağı doğduğunu belirten Kaslowski, “Nitekim ilk alınan tedbirler piyasalarda hemen bir rahatlamaya yol açtı. Yaşadığımız onca deneyimden sonra, ekonomi yönetiminde neye ihtiyacımız olduğunu şaşmaz bir kesinlikle biliyoruz: Yalınlık, şeffaflık, öngörülebilirlik, kurumsallık, hesap verilebilirlik, karar vericilerle ekonominin aktörleri arasında yapıcı ve süreklilik arz eden bir iletişim” dedi.
Hukukun üstünlüğü ve güvenilir yargı vurgusu
Kaslowski sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu özelliklerin kısa vadeyi yönetirken, uzun vadede atılması gereken zorunlu adımlara da bizi hazırlayacağına inanıyoruz. Yaşadıklarımızdan öğrendiğimiz bir ders daha var: Ekonomi politikaları, piyasaların işleyişi, sermaye akışlarının yönü elbette rasyonel yaklaşımlara, iyi yönetime, konusuna hâkim teknokrat ve bürokratlara gereksinim duyuyor. Ancak bunlara ilaveten hukukun üstünlüğü, hızlı ve adil şekilde çalışan güvenilir bir yargı sistemi olmadan, bu özellikler kalıcı ve sürdürülebilir büyümenin önünü açmaya, yatırım sermayesinin ülkeye akmasını tek başlarına sağlamaya yetmiyor.
Bu nedenle, reform hedefleri ilan edildiğinde, hukuk ve yargı reformunun da bu gündemin içinde olduğunu duymak memnuniyet verici oldu. Bu reformlar, toplumu her açıdan etkileyen genel bir hukuk felsefesi ve yargı anlayışı çerçevesinde ele alınmalı, toplumsal katkı alacak şekilde formüle edilmelidir.”