Uluslararası Af Örgütü Covid-19 pandemisi sürecinde cezaevlerinde yaşananlara dikkat çekmeye devam ediyor. Af Örgütü'nün bugün yayımladığı açıklamada, dünyada Covid-19 salgınıyla mücadele kapsamında mahpusları cezaevlerinden tahliye ettikleri için takdir edilen hükümetlerin insan hakları savunucularını tedbirlerin dışında bıraktığı ve halen aktivistleri, gazetecileri ve muhalifleri tutuklamayı sürdürdüğü belirtildi.
Pandemi sürecinde insan hakları savunucularına yönelik saldırıları belgeleyen “Pandemi Döneminde İnsan Haklarını Savunmaya Cesaret Edenler” başlıklı yeni brifing, mahpus tahliye programlarının, kamuoyunda kapsamlı bir biçimde tanıtılmasına rağmen düşünce mahkumlarını korkunç kötü koşullar altında cezaevlerinde tutmaya devam eden Mısır, Hindistan, İran ve Türkiye’nin de aralarında bulunduğu hükümetlerin ikiyüzlülüğüne dikkat çekiyor.
Uluslararası Af Örgütü İnsan Hakları Savunucuları Araştırmacısı Lisa Maracani konuya ilişkin yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Covid-19, haksız yere cezaevinde tutulan insan hakları savunucuları için fazladan bir cezalandırma oldu ve tacizlerin, yargılamaların, hatta öldürmelerin bahanesi olarak kullanıldı.”
“İnsan hakları savunucularının tahliyelerin dışında bırakılması, hapsedilmelerinin siyasi niteliğine vurgu yapıyor. Örneğin Türkiye’de, temelsiz suçlamalarla tutuklu yargılanan gazeteciler, avukatlar, aktivistler ve muhalif siyasetçiler, hükümetin Nisan ayından bu yana 100 binin üzerinde kişinin tahliye edilmesine olanak sağlayan tedbirlerine rağmen cezaevinde. Türkiye hükümetinin hala pandemiden çok eleştiriden korktuğu ortada.”
46 ülkeye dönük araştırmada Türkiye geniş yer aldı
Yeni brifing, 46 ülkede Covid-19 sürecinde insan hakları savunucularına yönelik saldırıları belgeliyor ve ‘yalan haber’ yasaları, dolaşım sınırlandırmaları, azalan polis koruması ve eleştirilerle ilgili artan tahammülsüzlüğün, dünyanın dört bir yanında yeni baskılara nasıl zemin hazırladığını gösteriyor. Buna sağlık sektöründeki yetersizlikleri kamuoyuna açıklayanlar ve pandemiyle mücadele tedbirlerinin yetersizliğine dikkat çekenlere yönelik baskılar da dahil.
Açıklamanın Türkiye ile ilgili kısmında şu ifadeler yer aldı: "Türkiye’de, mahpusların cezaevinden tahliye edilmesine olanak sağlayan tedbirler, tutuklu yargılananları ve terörle bağlantılı suçlardan yargılanan kişileri açıkça tahliyelerin dışında bıraktı. Bu kişiler arasında siyasi aktivistler ve insan hakları aktivistleri, gazeteciler, akademisyenler ve hükümeti eleştirenler yer alıyor.
Basın özgürlüğü ve bağımsız sivil topluma yönelik süregelen baskılar, hijyen koşullarından yoksun cezaevlerindeki kalabalığı azaltmak üzere çıkartılan yeni yasanın, birçok gazeteci, insan hakları savunucusu ve yalnızca insan haklarını savunduğu için cezaevinde tutulan diğer kişilere fiilen ayrımcılık yapmasıyla sonuçlandı.
Hak savunucularının birçoğu, sıklıkla muhalif düşüncelerini ifade etme cesareti gösteren veya hükümete muhalif olduğu varsayılan kişileri hedef almakta kullanılan terör suçlamalarıyla tutuklu yargılanıyor veya haksız yere mahkum edildi.
Bu kişiler arasında, baskıların başladığı 2015’ten bu yana tutuklanan birçok akademisyen, insan hakları savunucusu ve gazetecinin yanı sıra gazeteci yazar Ahmet Altan, Kürt siyasetçiler Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak, iş insanı ve sivil toplum aktivisti Osman Kavala da bulunuyor. Selahattin Demirtaş daha önce cezaevinde kalbiyle ilgili sağlık sorunlarını bildirmişti. Her ikisi de 60 yaşın üzerinde olan Ahmet Altan ve Osman Kavala ise Covid-19’a yakalanma konusunda yüksek risk grubunda yer alıyor."
"Tüm dünyada tablo ağır"
Uluslararası Af Örgütü, tüm dünyada insan haklarını savunan ve Covid-19’la bağlantılı bahanelerle taciz edilen, yargılanan, öldürülen veya cezaevine konulan 131 kişi tespit etti. Bu sayı muhtemelen buzdağının görünen kısmı
Lisa Maracani, “Devletler, insan hakları savunucularının pandemiyle mücadele etme ve adil bir iyileşme sürecine hazırlık yapmalarına destek olmak için alan açmak yerine, muhalif olduğu varsayılan kişileri susturmak için zarar veren uygulamalara başvuruyor” dedi.
Tahliye tedbirlerinin dışında bırakıldılar
25 Mart 2020’de, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri tüm devletleri, Covid-19 pandemisiyle mücadele etmek için “siyasi mahpuslar ile eleştirel veya muhalif görüşleri nedeniyle tutuklananlar da dahil olmak üzere yeterli hukuki zemini olmaksızın tutuklu bulunan herkesi” cezaevlerinden tahliye etmeye çağırdı.
Ancak birçok ülke, insan hakları savunucularını, cezaevleri ve diğer gözaltı merkezlerindeki kabalığı azaltmaya yönelik tedbirlerin dışında bıraktı.
Örneğin Hindistan’da, ayrımcı vatandaşlık yasasına karşı barışçıl protestolara katılan birçok öğrenci ve aktivist halen haksız yere cezaevinde tutuluyor.
Mısır’da hükümet, yalnızca görüşlerini ifade ettikleri için tutuklanan insan hakları savunucularını ve birçoğu son derece muğlak ‘terör’ tanımıyla bağlantılı suçlamalarla tutuklu yargılanan kişileri, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin kaygıların bulunduğu bir ortamda tahliye etmedi.
İran’da yetkililer, 85 bin mahpusu geçici olarak tahliye ettiklerini açıkladı; ancak birçok insan hakları savunucusu, korkunç koşullar altında siyasi nitelikli suçlamalarla hala cezaevlerinde tutuluyor.
Bu kişiler arasında sağlık sorunları yaşayan ve Covid-19 belirtileri gösteren insan hakları savunucusu Nergis Muhammedi de var. Yetkililer, Nergis Muhammedi’nin cezaevinde tıbbi tedaviye erişimini engellemeye devam ediyor ve 8 Temmuz’da yapılan Covid-19 testinin sonuçlarını bildirmiyor. Bunların yanı sıra İran yetkilileri, salgın döneminde insan hakları savunucularını keyfi olarak gözaltına almayı ve cezaevine göndermeye de devam etti.
Cezaevlerinin halihazırda aşırı kalabalık olduğu diğer ülkelerde de hükümetler, insan hakları savunucularını uydurma suçlamalarla tutuklamaya devam ederek, sorunu ağırlaştırdı ve daha fazla sayıda insanı risk altına soktu.
Örneğin Azerbaycan’da hükümet, onlarca siyasi aktivist, gazeteci ve insan hakları savunucusunun, çoğunlukla hükümetin pandemiyle mücadele şeklini eleştirdikleri için toplu halde gözaltına alınmasını ve yargılanmasını hızlandırdı. Tutuklanan kişiler arasında, asılsız şekilde holiganlıkla suçlanan muhalif aktivist Tevfik Yakuplu ve ülkedeki insan hakları durumuna ilişkin bir rapor yayınlamasından birkaç gün sonra hırsızlıkla suçlanan insan hakları savunucusu Elçin Memed de var.
İnsan hakları savunucularına yönelik toplu gözaltılar, diğer birçok ülkede olduğu gibi Tunus, Fas, Nijer, Zimbabve ve Angola’da da kaydedildi.
“Covid-19 krizinin Avrupa’nın büyük bir bölümünde doruk noktasını geride bıraktığı bir dönemde, uluslararası toplumun, enfeksiyon oranlarının arttığı ülkelerdeki ağır durumu görmezden gelmemesi çok önemli” diyen Lisa Maracani, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ayrıca, yalnızca insan haklarını barışçıl biçimde kullandığı için cezaevinde tutulan ve mevcut durumda Covid-19’a yakalanma konusunda ciddi risk altında olan kişilerin tahliye edilmesi için hükümetler üzerinde baskı oluşturulması da uluslararası iş birliğinin bir parçası olmalıdır.”
“Kolay hedefler”
Uluslararası Af Örgütü, karantina tedbirleriyle dolaşım özgürlüğü sınırlandırılan birçok insan hakları savunucusunun, bu tedbirlerle onları susturmak isteyenler tarafından kolay hedef haline getirildiği uyarısında bulundu. Örneğin Kolombiya ve Meksika’da, polis koruması tedbirleri azaltıldı.
Son zamanlarda Honduras’ta meydana gelen en ağır vakalar arasında, dördü Honduras Siyah Kardeşlik Örgütü (OFRANEH) aktivisti olan beş genç erkeğin zorla kaybedilmesi yer alıyor. 18 Temmuz’da polis üniformalı kişiler tarafından evlerinden alınan beş kişiden o günden beri haber alınamıyor.
Kolombiya’da faaliyet gösteren Kalkınma ve Barış Çalışmaları Enstitüsü (INDEPAZ), 2020’nin ilk altı ayında 166 kişinin öldürüldüğünü bildirdi. Bu kişiler arasında, Mart ayında evinin önünde öldürülen kadın hakları aktivisti Carlota Isabel Salinas Pérez de var. Carlota, topluluk lideriydi ve öldürüldüğü gün, ihtiyaç sahibi aileler için gıda ürünleri topluyordu.
“İnsan hakları savunucularının çalışmaları; sağlık hizmetleri, gıda ve barınmaya eşit erişim mücadelesinde ve halkın virüsle ve kendilerini nasıl koruyacaklarıyla ilgili bilgilendirilmesi konusunda her zamankinden daha büyük önem taşıyor. Bu krizi insan hakları savunucularına saldırmak için suiistimal eden hükümetler, yakından izlendiklerini bilmeliler” diyen Lisa Maracani, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Hükümetlerin insan hakları savunucularını etkin şekilde koruması ve pandemiden faydalanarak onları susturmaya çalışanlara karşı koruma altında olmalarını temin etmesi şart.”