Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Salil Shetty, Myanmar egemenliği altındaki Arakan topraklarında meydana gelen "şiddet" ve "katliam" olaylarıyla ilgili olarak açıklama yaptı. Shetty, "Myanmar lideri Ang San Su Çi'ye verdiğimiz barış ödülünü geri alabiliriz" dedi.
Habertürk'ten Nalan Koçak'ın haberine göre, Salil Shetty, Büyükada toplantısı sonrası tutuklanan insan hakları aktivistlerini ziyaret etmek ve yetkililerle görüşmek için Türkiye’ye geldi.
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’le görüşen Shetty, "Aktivistlerin son durumunu ve hükümetle görüşmeleri konuştuk" ifadesini kullandı.
Shetty'nin, Habertürk'ten Nalan Koçak'ın sorularına verdiği yanıtların ilgili bölümü şöyle:
- Türkiye’den beklentileriniz neler?
Amacımız 2 çalışanımızın serbest bırakılmasını sağlamak. Hükümet, “Bu olayların Af Örgütü’yle alakası yok; bireysel vakalar” diyor. Ama 2 çalışanımız tutuklu ve son 2 ayda hükümete yakın basın kuruluşlarında bize karşı sistematik bir kampanya yürütüldü. Trajik olan, bu 2 insan terörist tanımına o kadar uzak ki... Kurum içi soruşturma yaptık, adli bilişim desteği aldık ve ByLock’a dair hiçbir kanıt bulamadık.
- Gösterilen deliller ne?
Bize hiçbir delil gösterilmedi. Tutuksuz yargılama yapılabilir. Bunu söylediğimizde hep “Ama durum ByLock’la alakalı” diyorlar. ByLock’u olan ve serbest bırakılan kişiler var.
- Ankara’daki temaslar nasıl geçti?
Sayın bakan, darbe olduğunda neden sessiz kaldığımızı sordu. Bu yanlış. Bizim küresel politikamız, darbeler karşısında yorum yapmamak. Çünkü çoğu, siyasi meseleler. Ama Türkiye vakasında istisna yaptık ve bir sonraki gün darbeyi açıkça kınadık. İlk tepki gösterenlerden biriyiz. Bununla da kalmadık. Normalde bir ülke OHAL ilan ettiğinde kınarız. Ama Türkiye’deki durumun istisnai olduğunu, OHAL’i insan haklarına saygı koşuluyla anladığımızı belirttik. Bize bir başka söylenen şey de “Hep Türkiye’yi eleştiriyorsunuz” oluyor. Eleştiriyoruz çünkü bu işimiz. Son 1 yılda Türkiye’de pek çok insan hakları ihlali oldu.
Biliyorsunuz, Cumhurbaşkanı Erdoğan yıllar önce bir şiir okumuş ve tutuklanmıştı. O dönem Erdoğan’ın serbest bırakılması için kampanya yaptık. Biz dünyadaki tüm hükümetleri eleştiriyoruz. Mesela Fransa’yı, neden sürekli OHAL’i uzatıyorlar, bunu sorguluyoruz. Fransız hükümetinin İslam karşıtı bir yaklaşımı olduğunu söylüyoruz.
- Arakan Müslümanları konusunda çalışmalarınız neler?
Yıllardır Rohingya halkının sorunlarını gündeme getiriyoruz. Hep bunun daha derinde, Budist bir ülkede yaşayan Müslümanlara ayrımcılık meselesi olduğunun altını çizdik. Myanmar Lideri Su Çi serbest bırakıldıktan sonra Nobel Ödülü almaya Oslo’ya giderken onunla birlikteydim. Özel jette birlikte seyahat ettik. Daha sonra Af Örgütü olarak biz de kendisine bir barış ödülü verdik. Şimdi o ödülü geri almayı tartışıyoruz.
Sadece Myanmar da değil, mesela Katar konusu... Suudi Arabistan, Katar’a “Terör destekçisi” diyor. Bu bir şaka olmalı. Ya da Mısır’da Mursi’nin durumu. Mursi konusunda pek çok çağrı yaptık serbest bırakılması için. Liste uzun... Türk hükümetiyle aslında pek çok konuda aynı düşünüyoruz. Şunun farkındayız, Batı sevmediği hükümetleri hedef almak için insan haklarını kullanıyor. Bunu kendi içimizde çok tartışıyoruz.
- Yetkililer “Durumun Af Örgütü’yle alakası yok” diyor ama ikna olmamış gibi görünüyorsunuz. Sizce tüm bu yaşananların nedeni ne?
Spekülasyon yapmak istemiyorum ama Büyükada’daki toplantıda bir Alman vardı. Türkiye’nin Almanya’yla büyük bir sorun yaşadığını biliyoruz. Belki de çapraz ateşin arasında kaldık. Adalet Bakanı, görüşmemizde “Türk adaletine güvenin, adil yargılanacaklar” dedi. Tabii ki soruşturma yürütmek Türkiye’nin hakkı. Ama biz öncelikle çalışanlarımızın serbest bırakılmasını, tutuksuz yargılanmalarını istiyoruz.
- Peki ya Büyükada toplantısındaki bütün o haritalar, planlar...
Bence birileri fazla Hollywood filmi izliyor. Kraldan çok kralcılık yapanlar var, rejime ne kadar bağlı olduklarını kanıtlamaya çalışıyorlar. Bence hükümet olanların pek farkında değil.