Eritreli Muhammed İdris, kısık sesle konuşuyor. Bir yıl önceki kaçışını hatırlamaktan çok memnun değil. Kaçış yolunda Libya'da geçirdiği zamanı çok zorlu olarak nitelendiren İdris, bir ay hapiste kaldığını söylüyor. İdris daha sonra Avrupa'ya doğru yola çıkmaya cesaret ettiğini ve Akdeniz üzerinden İtalya’ya gittiğini belirtiyor.
Muhammed İdris, daha sonra Almanya'ya kadar gelmeyi başarmış. Ancak her Eritreli onun kadar şanslı değil. 6,5 milyon nüfuslu ülkeden her yıl binlerce kişi kaçıyor. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin verilerine göre geçen yıl ülkeden kaçan Eritrelilerin sayısı 338 bindi. 20 yıldan uzun bir süre önce Eritre'den İtalya'ya kaçan Katolik rahip Mussie Zerai, "Mültecilerin çoğunluğu, yüzde 75'inden daha fazlası çok genç. Çoğu okula, üniversite ya da bir koleje gidebilirdi" şeklinde konuşuyor.
Rahibin telefonu bugünlerde denizde zor duruma düşen göçmenlerin yardım çağrıları nedeniyle neredeyse hiç susmuyor.
Zerai, "Geçen hafta Akdeniz'den çok sayıda acil yardım çağrısı aldım. Onlardan bütün bilgileri toplayıp İtalya ve Malta sahil güvenlik ekiplerine veriyorum. Onlardan bu insanları kurtarıp yardım etmelerini istiyorum" diyor.
Muhalefete izin verilmiyor
Uluslararası Af Örgütü, Eritre'yi dünyadaki en baskıcı rejimlerden birine sahip bir ülke olarak nitelendiriyor. Eritre Devlet Başkanı Isaias Afewerki, 22 yıldır iktidarda. Afewerki, aynı zamanda başbakan, başkomutan, meclis başkanı ve ülkedeki tek partinin de başkanı sıfatlarına sahip. Uluslararası Af Örgütü'nün Eritre uzmanı Clara Braungart, ülkedeki durumu şöyle anlatıyor: "Eritre baskıcı bir devlet. 1993'ten beri resmi olarak bağımsız ancak o dönemden beri ülkeyi yöneten tek bir devlet başkanı ve tek bir partiye sahip. Ve muhalefete de izin verilmiyor."
Sivil toplum örgütleri de yasak. Basın bağımsız bir şekilde haber yapamıyor. Sadece devlete ait televizyon ve radyo kanalları mevcut.
Ülkesinde bir korku atmosferinin egemen olduğunu kaydeden Heinrich Böll Vakfı'nın Eritreli göç uzmanı Mekonnen Mesghena “Çoğu insanda sürekli bir çatışma durumunda bulundukları duygusu hakim. Başka partilere izin verilmemesinin, Anayasa'nın kabul edilememesinin ardındaki ana gerekçe de bu. Bu nedenle serbest seçimler de yok. Çünkü hükümet sürekli, barış durumunda bulunmadığımız argümanıyla geliyor” diyor.
Uluslararası Af Örgütü'nden Braungart ise ülkedeki işkencelere dikkat çekiyor: "Af Örgütü'ne insanların işkenceye maruz kaldığına dair çok sayıda rapor geliyor. Çok korkunç yöntemler kullanılıyor. Eller arkada kelepçeleniyor, eller ve ayaklar birlikte bağlanıp tavana asılıyor, aşırı ısıya maruz bırakılıyor. Ayrıca dayak ve tecavüz raporları da var. İnsanların muhalif görüşler bildirmeye cesaret edememesinin nedeni bu işte."