Dünyaca ünlü karikatürist Selçuk Demirel, 12 kişinin yaşamını yitirdiği Fransa’nın başkenti Paris’te yayın yapan mizah dergisi Charlie Hebdo’ya yönelik saldırıya ilişkin olarak, ”Olup biteni affetmeyeceğim kesin. Din her zaman mizahın karşısında olmuştur. Charlie Hebdo çizerleri son 10 yıldır sürekli tehdit altında yaşıyorlardı. Mahkemeye verildiler” dedi. “Gülmekten korkmayın.Sakın yüreğinizde korkuya yer bırakmayın” diyen Demirel, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çizmekten başka bir şey bilmeyen biz çizerler bildiğimizi okumaya devam edeceğiz, bundan kimsenin kuşkusu olmasın.”
Selçuk Demirel’in Hürrriyet gazetesinde yayımlanan (9 Ocak 2015) yazısı şöyle:
Uzun bir süre daha içinde bulunduğum duyguları anlatmakta zorlanacağım. Kendimi binlerce küçük parçacığa ayrılmış gibi hissediyorum. Bütün bu parçacıklar tekrar yerlerine geldiğinde, sağlıklı bir değerlendirme yapmaya çalışacağım. Olup biteni affetmeyeceğim kesin. Anlamaya çalışacağım. Şaşkınlık, kızgınlık ve kabullenememe... İşleri insanları güldürmek, düşündürmek olan; “Dünyaya, olaylara başka türlü de bakılabilir” diyebilen bu dünya güzeli insanları neden öldürdüler? Ne için? Nedir bu düşünce düşmanlığı? Neden gülmek bu kadar rahatsız ediyor? Biliyorum bütün monoteist dinlerde gülmeye iyi gözle bakılmaz, gülen insan düşünebilen insandır. Din her zaman mizahın karşısında olmuştur. Charlie Hebdo çizerleri son 10 yıldır sürekli tehdit altında yaşıyorlardı. Mahkemeye verildiler. Düşünce özgürlüğünün temel değerlerinin, olmazsa olmaz olduğu bir ülkede yargılanıp aklandılar.
İki-üç yıl evvel derginin bürosunu molotofkokteylleriyle yaktılar. Liberation gazetesi kapılarını açtı, birkaç sayıyı burada hazırladılar.
Hiçbir ideoloji ve siyasi grubun taraftarı değildiler. Tek kutsal bildikleri şey ‘özgür’ olmalarıydı. Bugün bu özgürlüğü hayatlarıyla ödediler. Düşünce özgürlüğünü savunmanın bugün, dünden daha fazla önemli olduğunu düşünüyorum. Bu konuda en ufak ödün vermemek gerektiğini düşünüyorum. Bütün ideolojiler eleştirilebilir. Dinler de birer dogma olduğu için neden eleştirilmesin? 1978’de Roland Topor’la tanıştım. Aynı anda Topor, Wolinski ile tanıştırdı. Wolinski o yıllarda Charlie Mensuel’in yayın yönetmeniydi. Wolinski’ye “Türk çizer dostumuzun işe ihtiyacı var” deyip bana randevu verdirtmişti. Sonuç olarak Charlie’de bir şeyler yayımlamadım ama dergiyi gördüm.
Cavanna, Reiser, Gebe (Georges Blondeaux), Cabu, Wolinski’yle tanıştım. Yıllar sonra yine Wolinski ve Tignous’la Aydın Doğan Vakfı yarışma jürisinde birlikte oldum. Paris’ten İstanbul’a birlikte yolculuk ettik. Honore, Cabu, Wolinski, Tignous, Charb Fransa’nın en iyi çizerleriydiler. İyi kalpli insanlardılar.Hiçbir ideoloji ve siyasi grubun taraftarı değildiler. Tek kutsal bildikleri şey ‘özgür’ olmalarıydı. Bugün bu özgürlüğü hayatlarıyla ödediler. Düşünce özgürlüğünü savunmanın bugün, dünden daha fazla önemli olduğunu düşünüyorum. Bu konuda en ufak ödün vermemek gerektiğini düşünüyorum. Bütün ideolojiler eleştirilebilir. Dinler de birer dogma olduğu için neden eleştirilmesin?
1978’de Roland Topor’la tanıştım. Aynı anda Topor, Wolinski ile tanıştırdı. Wolinski o yıllarda Charlie Mensuel’in yayın yönetmeniydi. Wolinski’ye “Türk çizer dostumuzun işe ihtiyacı var” deyip bana randevu verdirtmişti. Sonuç olarak Charlie’de bir şeyler yayımlamadım ama dergiyi gördüm. Cavanna, Reiser, Gebe (Georges Blondeaux), Cabu, Wolinski’yle tanıştım. Yıllar sonra yine Wolinski ve Tignous’la Aydın Doğan Vakfı yarışma jürisinde birlikte oldum. Paris’ten İstanbul’a birlikte yolculuk ettik. Honore, Cabu, Wolinski, Tignous, Charb Fransa’nın en iyi çizerleriydiler. İyi kalpli insanlardılar.
Gülmekten korkmayın.
Korkmadan gülün.
Sakın yüreğinizde korkuya yer bırakmayın.
Çizmekten başka bir şey bilmeyen biz çizerler bildiğimizi okumaya devam edeceğiz, bundan kimsenin kuşkusu olmasın.