Filme çekilmiş 395 senaryosuyla Guinness Rekorlar Kitabı'na giren usta senarist Safa Önal, son yolculuğuna uğurlandı.
Yaşlılığa bağlı sebeplerle 30 Temmuz'da 92 yaşında vefat eden Önal'ın Atlas 1948 Sineması'nda düzenlen cenaze törenine, ailesi ve sevenlerinin yanı sıra Yeşilçam sinemasının usta isimleri katıldı.
Törende konuşan usta oyuncu Hülya Koçyiğit, Safa Önal'ın ömrünün yazarak, düşünerek, söyleyerek geçtiğini belirtti. Koçyiğit, "O hepimizi etkilemiş, yaşamlarımızda iz bırakmış bir duayendi. Hepimizin saydığı, sevdiği büyük bir sanatçıyı yolcu ediyoruz. Hepimizin başı sağ olsun" dedi.
Koçyiğit, Önal'ın Türkçe'yi çok güzel kullandığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Konuşurken onu dinler, etkilenirdiniz. Senaryolarını yazdıktan sonra bizzat kendisi okumak isterdi. Öyle bir okurdu ki hemen yarın bu filme başlayalım hissine kapılırdınız. Herkese nasip olmayacak bir başarıya imza attı. 395 senaryosuyla Guinness Rekorlar Kitabı'na girdi. Onun o başarısını yürekten kutluyorum. Onunla 1960 yıllarında geçen İhtilal Dönemi'nin bir hikayesini kaleme almak istedik, 2 seneye yakın emek verdik. Ama hayata geçiremedik. Bunun için ona çok mahcubum ama emekler hiçbir zaman boşa gitmez. Sen olmasan da o filmi mutlaka hayata geçireceğim."
Yönetmen Biket İlhan da Önal'ın karakterindeki tutku ve şenliğin filmlerine yansıdığına işaret ederek, onun Türk sinema tarihinde çok özel bir yeri olduğunu dile getirdi.
"Türk sinemasına büyük hizmet eden mavi uçlu bir tükenmez kalemdi"
Oyuncu Kerem Alışık ise Safa Önal'la aile dostluklarından bahsederek, "O benim baba yarım, sünnetimde kirvem, ilk Fenerbahçe maçına gidişim, çocukluğum, gençliğim ve okuma alışkanlığımdı. Safa Ağabey, Yeşilçam'ın bize gölgesini veren en yeşil çam ağaçlarından biriydi. Ömrünü sinemaya veren ve bütün yaşamını sadece yazmakla geçiren bir ustaydı" diye konuştu.
Safa Önal'ı "Türk sinemasına büyük hizmet eden mavi uçlu bir tükenmez kalemdi" diyerek tanımlayan Alışık, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim sesimiz, seslenişimiz, seçtiğimiz, sevdiğimiz, kıymetlimizdi. O kendi kıymetini dilinin altında, kalemi ucunda gizleyendi. Çok önemli bir değerimizdi. Onun kaleminin değdiği yerde kaldık. Yeşilçam'dan çok göç verdik, çok giden oldu. Bir uğurlama töreni de olsa içimizden uğurlayamıyoruz onları. Bence Yeşilçam bugün hikayesini kaybetti. Belki hiç bu kadar kötü bir gün olmamıştı. Sıcak ekmek kokuları bıraktı bizim bağrımızda. Mekanı cennet olsun."
Usta senarist için düzenlenen törenin ardından Teşvikiye Camisi'nde öğle vaktinde cenaze namazı kılındı. Önal'ın naaşı Feriköy Mezarlığı'na defnedildi.
"Ömrüm hep yazarak geçmiş"
Önal, 2018'de AA'ya verdiği söyleşide yazarlık kariyerini anlatmış, "Ömrüm hiç durmadan, hep yazarak geçti" demişti.
"Reşat Nuri Güntekin gibi bir roman yazarı bir daha ortaya çıkmadı"
İlk hikayesini 15 yaşındayken bir dergiye takdim eden Önal, "5 yıl sonra kendimi birden bire o dönemin en çok satan haftalık dergisinde bir öykücü olarak buldum. Bütün yönümü çizen, aslında beni yazar olmaya iten Nişantaşı Ortaokulu'nda okuma kitabımdaki Reşat Nuri'nin 'Eski Bir Yara' adlı öyküsüdür. O öykü canıma okumuştur ve yazar olmayı kafama koydurmuştur" diye konuşmuştu.
Önal, Reşat Nuri Güntekin gibi bir roman yazarının bir daha ortaya çıkmadığı yorumunu yaparak, "Reşat Nuri gibi yazarlar dönem dönem geldiler, estiler ve gittiler. Biz o mirastan yeteri kadar yararlanamıyoruz ve kullanamıyoruz. Hatta bazılarımız hiç bahsetmemeyi daha uygun buluyor. Halbuki anlatım dili, Türkçenin güzelliği, her şey onlardaydı" demişti.
"Yazarlığımda asıl savaşı babamla verdim"
Askerlik dönüşü Yelpaze Dergisi'nde Yazı İşleri Müdürü olarak görev yaptığını söyleyen Önal, "2 bin 400 satan bir dergide, 8 sene yazı işleri müdürlüğüne devam ettim. Sonradan 'Resmi Hayat' adlı aylık bir dergiye de öyküler yolluyordum hiç bıkmadan. O sıralarda nasıl tanıştığımızı hatırlamıyorum ama Peyami Safa ile bir dostluk başladı aramızda. Peyami Bey'in aylık 'Türk Düşüncesi' dergisinin yazı işleri müdürlüğünü aldım üstüme ve orada da öyküler yayınladım" demişti.
Safa Önal, arkadaşları Yusuf Ziya Ortaç, Özdemir Asaf ve Ayhan Songar ile Sakarya'da katıldıkları edebi matine programını şöyle anlatmıştı.
"Sakarya Yüksek Tahsil Talebe Derneği'nin davetlisi olarak gittik. Bin kişiye varan bir kalabalık, en arkadakiler sandalye üstlerine çıkmışlardı izlemek için. Peyami bey çıktı, konuştu. Sonra beni yüksek sesle anons etti. İyi de şeyler söyledi. 'Hayranı olduğum' demiştir benim için. 29 yaşındaydım bütün bunlar olurken. Orada 'Uyku Üstüne Hikaye' diye bir yazımı okudum. Son hikayemdi 'Türk Düşüncesi' dergisinde çıkan. Bittiği zaman alkışı görmek lazımdı."
"Ben yazarken, babam bir yandan yazdıklarımı yırtıyordu. Asıl savaşı orada verdim ben. O tarihlerde yazı yazarak para kazanmanın ne kadar güç olduğunu biliyordu. Babamın ilk çocuğuydum. O yüzden benim de belli bir maaşım, işim olsun istemişti."