Polonya başkenti Varşova'da, 8-9 Temmuz tarihlerinde düzenlenecek NATO Zirvesi'ne dair yorumlardan birine Frankfurter Allgemeine Zeitung yer veriyor. Gazete, NATO Zirvesi'ni, Rusya'nın Kırım'ı ilhakı sonrası Doğu Avrupa'da değişen dengeler açısından değerlendiriyor. Yorum şöyle:
"İttifak, Varşova'da temel oluşturacak yeni bir strateji kararlaştırmayacak. Kırım'ın ilhakından sonra belirlenen politikada kalınacak: İttifak savunmasının hatırlatılması, Doğu Avrupa ülkelerinin reasüransı ve Moskova'ya görüşme önerileri. Bu, Kremlin ve trollerinin Batı kamuoyunda kötülemek için çaba gösterdikleri iyi bir politika. Rusya'nın Ukrayna'ya müdahalesi, Doğu Avrupa'da etkisi süren bir istikrarsızlığa yol açtı ve orada bir güvenlik politikaları inşa edilmesine yönelik tüm denemeleri sonuçsuz bıraktı. NATO, buna tepki göstermeseydi, o zaman koruma fonksiyonu tartışmaya açılırdı."
Bayerischer Rundfunk da zirve öncesi NATO'ya dair bir yoruma yer veriyor. Yorumda ittifakın görevleri sorgulanıyor:
"Hâlihazırdaki mevcut duruma bakarak herkes şuna emin olmalı ki, yeni üye devletlerin bütünlüğünü koruyamadığı takdirde, NATO'nun bir askeri ittifak olarak sonu gelmiş olur. Dünya genelindeki güvenlik politikaları açısından kestirilemeyecek sonuçlar doğurur. Burada asıl mesele, NATO'nun bunu Soğuk Savaş Dönemi'ne geri dönüş yapmadan nasıl başaracağıdır."
Basında öne çıkan bir diğer konu ise Almanya'da Federal Meclis'te onaylanan yeni cinsel suçlar yasası. Yasada reforma gitme çalışmaları özellikle de Köln'de toplu taciz vakasının ardından hızlanmıştı. Onaylanan yasa, 'Hayır, hayır demektir' prensibine dayanıyor ve kurbanın isteği dışındaki tüm cinsel eylemleri, tecavüz kapsamında cezalandırmayı öngörüyor. Gazeteler konuya geniş yer veriyor. Frankenposten gazetesi, toplu taciz skandalında yer alan göçmenler nedeniyle, tüm göçmenlerin olağan şüpheli konumuna düşürülmemesi gerektiğine dikkat çeken bir yoruma yer veriyor:
"Tabii ki farklı kültürlerden gelen insanlara kırmızı çizginin nerede aşıldığını göstermek, gerekirse fiziksel tacizin cezalandırıldığı bir cinsel suçlar yasası hazırlamak önemli. Ne var ki, Köln'deki toplu taciz vakası nedeniyle göçmenleri olağan şüpheli konumuna düşürmek yanlış. Böyle bir durumda yabancı düşmanlığı çok uzağımızda olmaz. Alman yargısına, böylesi vakaları bu iki unsuru birbirinden ayrı tutarak hüküm vereceği konusunda güvenebilmeliyiz. Cinsel suçlar yasasındaki reform oldukça gecikmeli oldu. Reform, yasadaki hukuki boşluğa açıklık kazandırıyor. Yeni yasa ortak bir tutuma yönlendiriyor, üstelik de bu ülkede yaşayan herkesi."
Neue Presse gazatesinin aynı konuya dair yorumu ise şöyle:
"Her kim ki, bir kadının öylece göğsüne dokunabileceğini ya da eteğinin altına yeltenebileceğini düşünüyorsa, o yanlış bin yılda yaşıyor demektir. Hıristiyan Birlik Partileri, yasanın onaylanmasına kısa zaman kala 117'inci paragrafın içine iki madde daha ekledi. Biri, muhtemelen anayasaya aykırı olan; bir grup tarafından yapılacak saldırıda, tüm grubun yargılanabilecek olması. Bu madde Almanya'da geçerli olan bir kişinin suç ve eyleme katkısının ispatlanması prensibiyle çelişiyor. Ayrıca cinsel suçlar yasasının iltica yasasıyla ilişkilendirilmesi de tartışmalı bir mevzu. Mültecilerin kadınları taciz etmesi tabii ki yanlış. Ama mültecilerin 'göğüslere dokundukları' için sınırdışı edilmesi de bir o kadar yanlış. Bu orantılılık ilkesiyle örtüşmez."