25 Mart 2021 06:28
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi bugün Türkiye'ye gidiyor. Wang Yi'nin bölge turu kapsamında uğrayacağı Türkiye'de gündem, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun açıklamasına göre, "ikili ilişkiler, bölgesel meseleler, Asya'yı, Avrasya'yı ilgilendiren konular ve Covid-19'la mücadele" olacak.
Peki Uygur Türkleri ile ilgili haberler ve Çin'in politikaları gündemde olacak mı?
BBC Türkçe'ye bilgi veren üst düzey bir diplomatik yetkiliye göre, "Masada büyük bir gündem var, elbette Uygur konusu da gündeme gelecektir. Tereddütsüz olarak Uygur konusuna Türkiye'nin bakış açısı Sayın Bakan tarafından paylaşılacak."
Temmuz 2019'da, Türkiye'den bir heyetin Uygur Türklerinin yaşadığı Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ni ziyaret ederek incelemelerde bulunacağına dair bir açıklama yapılmıştı.
Ancak açıklamanın üzerinden yaklaşık 20 ay geçmesine rağmen bu heyet oluşturulmadı. Heyetin hangi kurumlardan oluşturulacağına dair detay da kamuoyuyla paylaşılmadı.
Diplomatik yetkili, "bu konuyla ilgili henüz bir somut gelişme olmadığını" ve Çin Dışişleri Bakanı'nın ziyaretinde de bu konunun özel olarak gündeme getirilmeyeceğini belirtti:
"Şu an için bu ziyaretlerle ilgili somut bir gelişme yok. Dışişleri Bakanı'nın ziyaretinde Uygur konusu gündeme gelecek olsa da özel olarak bu heyetle ilgili izinler alınacak demek doğru olmaz. Bakış açımız paylaşılacak ancak münhasıran heyetlerin ziyareti konusunu ele alacağımızı söylemek için henüz erken."
https://www.youtube.com/watch?v=4tP11xOKyv4
Heyetle ilgili ilk açıklama, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'ndan gelmişti.
2 Temmuz 2019'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Çin'e yaptığı ziyaretin ardından Çavuşoğlu, Çin'in bir heyetin bölgeye gitmesi konusunda davet yaptığını açıkladı:
"Cumhurbaşkanımızın ziyareti sırasında Çin Devlet Başkanı, Türkiye'den bölgeye bir heyet göndermemizi teklif etmişti. Daha sonra 24 Temmuz'da Çin Büyükelçiliği, bakanlığımıza gelerek bu daveti resmi bir şekilde iletti. Şimdi o bölgeye Çin'in daveti üzerine değişik kurumlardan oluşan yaklaşık 10 kişilik bir heyetimizi göndereceğiz ve oradaki durumu arkadaşlarımız yerinde görecekler."
30 Temmuz'da yapılan bu açıklamadan aylar sonra, 15 Ocak 2020'de CHP Milletvekili Utku Çakırözer, TBMM Dışişleri Komisyonu'nun oturumunda Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran'a heyetle ilgili soru yöneltti.
Kıran, heyetin gideceği mekanların ve noktaların üzerinde hala görüşüldüğünü açıkladı:
"Çin'e bir heyet göndermenin hazırlığı içerisindeyiz ama bu heyetin de sahadaki durumu doğru şekilde tespit edebilmesi için yine Çin'le karşılıklı olarak mutabık kaldığımız birtakım mekânları, noktaları gözlemleme imkânına sahip olmasını istiyoruz. Çin'le bu noktadaki istişarelerimiz devam ediyor."
Ardından Şubat 2020'de de AKP Sözcüsü Ömer Çelik "Türkiye'nin arzu ettiği ziyaret mekanlarının o heyetimize açılması" demişti.
Komisyonda bir daha bu konunun gündeme gelip gelmediğini sorduğumuz TBMM Dışişleri Komisyonu üyesi Çakırözer, "Ben de, bu soruyu soran diğer isimler de bugüne kadar yanıt alamadık" dedi:
"Heyet kimlerden oluşacak, ne zaman gidecek, nerelere gitmesine izin verilecek, bilmiyoruz. Ancak giderlerse hak örgütlerinin dikkate getirdiği ihlâlleri dikkatle ve yerinde incelemesi lazım. Sadece gitmiş olmak için, Türkiye-Çin ilişkileri bozulmasın diye usulen bir rapor yazılacak bunun anlamı olmaz. Çünkü uluslararası toplum da o heyetten gelecek sonucu bekleyecektir, dolayısıyla tatmin edici bilgilerle dönmesi gerekir."
Geçen yıl Şubat ayında konuyla ilgili son açıklamaların ardından Çin'de başlayan ve tüm dünyaya yayılan koronavirüs pandemisi sebebiyle ziyaret de bir süreliğine gündemden kalktı.
Çin'in insan hakları kuruluşları ve uluslararası heyetlere "Doğu Türkistan" olarak da adlandırılan Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ne giriş iznini nadiren verdiği biliniyor.
2019'un başında bölgeye giden bir Avrupa Birliği (AB) yetkilisinin de bulunduğu üç kişilik heyet, Çin'in rehberlik ettiği üç günlük ziyarette Urumçi ve Kaşgar şehirlerinde incelemelerde bulundu.
Ardından Fransız haber ajansı AFP'ye konuşan bir AB yetkilisi, heyetin bu iki şehirde Çinli yetkililer eşliğinde bir cami, bir İslami eğitim enstitüsü ve bir "eğitim merkezine" girdiğini açıklamıştı:
"Gittiğimiz mekanlar Çin'in resmi söylemine uyacak şekilde yetkililer tarafından dikkatle seçilmiş olsa da; bu ziyaret, diğer kaynaklar tarafından aktarılan, sistematik insan hakları ihlalleri yapıldığına yönelik bilgilerle tutarlı bilgiler edinmemizi sağladı."
Pandemiyle birlikte gelen kısıtlamaların özellikle Çin'de hafiflemesi sonrası, heyetin gidişiyle ilgili açıklamalar yeniden gündeme geldi.
22 Şubat'ta Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi 46. Oturumu'na video konferansla katılan Çavuşoğlu "Çin'in egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterirken, Uygur Türklerinin ve diğer Müslümanların insan haklarının korunmasının öneminin de altını çiziyoruz. Çin'in daveti üzerine, kendi milli heyetimizi de bölgeyi ziyaret etmesi için göndereceğiz." demekle yetindi.
Bir gün sonra Ömer Çelik de Çin'in "terörle mücadele hakkını savunduklarını" belirtti:
"Biz Çin'in toprak bütünlüğünü, terörle mücadele hakkını da savunuyoruz. Oradan gelen bir takım görüntüleri kaygıyla izliyoruz. Burada Çin makamlarına da söyledik. Ülkemizden bir heyet gitsin şeffaf bir şekilde oradaki hayatı görsün. Çin makamlarıyla işbirliği halinde oranın ziyaret edilmesi ve bu politikaların bir şekilde gözden geçirilmesi gerekiyor."
Ancak henüz heyette yer alacak isimler, tarih ve ziyaret edilecek alanlara dair bir detay verilmedi.
Çin'in yaklaşık 23 milyon nüfuslu Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde 50'ye yakın farklı etnik grup var.
Çoğunluk ise 11 milyondan fazla nüfusa sahip Müslüman Uygur Türklerinde. Uygurların 1930 ve 1940'larda iki kez tek taraflı olarak "Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti"ni ilan etti. İki girişim de Çin ordusunun müdahalesiyle sonuçlandı.
Bu olayların ardından Çin ordusunun bölgedeki Müslüman nüfusa yönelik baskıları arttı. Anlaşmazlıklar zaman zaman çatışmaya dönüştü.
Son olarak 2009'da iki Uygur Türkünün öldürülmesini protesto etmek için sokaklara çıkan Uygurlara Çinliler karşılık verdi ve olaylar etnik çatışmaya dönüştü. Ancak bu çatışmalarda tam olarak ne yaşandığı, bağımsız kaynaklarca teyit edilemedi. Çin hükümeti, olaylarda 197 kişinin öldüğünü ve iki bine yakın kişinin gözaltına alındığını duyurdu.
Bu olayların ardından o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan, "Adeta bir soykırım" diyerek Çin yönetimini eleştirdi.
Erdoğan'ın açıklamasının ardından Türk Dışişleri Bakanlığı 6, 8 ve 10 Temmuz tarihli birer açıklama yaptı. Bu açıklamaların ilkinde "Sorumluların en kısa zamanda tespit edilmesini bekliyoruz" denirken ikincisinde "Ankara'daki Çin Büyükelçiliği maslahatgüzarı da Bakanlığımıza davet edilerek olaylar hakkında açıklama istenmiş, bu olaylara sebebiyet verenlerin en kısa zamanda tespit edilerek adalet önüne çıkarılmasına ilişkin beklentimiz açık bir şekilde dile getirilmiştir." ifadeleri yer aldı.
10 Temmuz 2009 tarihli açıklamanın tonu ise farklıydı:
"Türkiye, Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkilerine çok önem vermektedir. Çin'in toprak bütünlüğüne, egemenliğine ve ülkede yaşayan tüm etnik ve milli grupların barış, huzur, uyum ve refah içinde yaşamalarına da önem veren Türkiye'nin Çin Halk Cumhuriyeti'nin iç işlerine karışmak gibi bir niyeti yoktur, olmamıştır."
Şubat 2012'de bir kez daha Sincan'da çatışma yaşandı ve 15 kişi hayatını kaybetti. Çin polisi, bölgede "terör operasyonları düzenlendiğini" duyurdu.
Ve 8 Nisan 2012'de Erdoğan, 27 yıl sonra Çin'e resmi ziyarette bulunan ilk Türkiye Başbakanı oldu.
Ziyaret öncesi "Geçmişte orada meydana gelen sıkıntıyı bizim -ifade belki biraz çirkin olacak ama- kaşıma gayreti içerisine girmemiz doğru değil." diyen Erdoğan'ın Çin'deki ilk durağı Sincan Özerk Bölgesi'nin başkenti Urumçi oldu.
Böylece Erdoğan, Sincan'a giden ilk Türk Başbakanı oldu. Burada pazarları ve sokakları dolaşan Erdoğan, daha sonra Sincan Uygur Özerk Bölgesi Çin Komünist Partisi Sincan Komitesi Sekreteri Zhang Chunxian ve Sincan Uygur Özerk Bölgesi Valisi Nur Bekri ile görüştü.
Haber ajanslarına göre Erdoğan, Bekri'ye "Uygur halkının haklarının düzeltilmesinden duyduğu memnuniyeti" dile getirdi ve "Soydaşlarımızı size emanet ediyorum" dedi.
Bu ziyaretten bir buçuk yıl sonra Eylül 2013'te Türkiye'nin uzun menzilli hava savunma sistemi ihalesini Çin devlet firması CPMIEC kazandı. Ancak 3,4 milyar dolarlık anlaşma, CPMIEC'in İran'a yaptığı silah satışı sebebiyle ABD'nin yaptırım listesinde olduğu için Batı'nın tepkisini çekti. Kasım 2015'te ihale iptal edildi.
İhale iptal edilmeden önce, 2015 yılının Ramazan ayında Uygurlara yönelik baskılar sürüyordu.
Erdoğan'ın bu kez cumhurbaşkanı olarak 2015'in Temmuz ayında yaptığı Pekin ziyareti sırasında, Çin resmi haber ajansı Şinhua'ya göre Erdoğan "Çin'in egemenliği ve toprak bütünlüğünü desteklediğini ve Doğu Türkistan İslami Hareketi'nin Çin'e yönelik terörist faaliyetlerine karşı olduklarını" söyledi.
Anadolu Ajansı ise bu ifadelerin sadece bir kısmına yer verdi ve Erdoğan'ın "Çin'in toprak bütünlüğü konusunda Türkiye'nin hassasiyeti vurguladığını" ifade etti.
Bu ziyarette Erdoğan'a birçok bakan ve 100'e yakın iş insanı eşlik etti. Bu sırada iki ülke arası ikili ticaret hacmi 27 milyar dolardı.
2019'da bu rakam 21 milyar dolara geriledi.
Ancak ticaret hacmi düşmüş ve savunma sistemi anlaşması iptal edilmiş olsa da iki ülke arasındaki yakın işbirliği devam etti.
Eylül 2020'de Amerikan Foreign Policy dergisinin yaptığı bir habere göre "2016-2019 yılları arasında Çin, Türkiye'ye 3 milyar dolarlık yatırım yaptı. İstanbul'daki Kumport konteyner terminalinin yüzde 65'ine Çin sahip. Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün yüzde 51'i Ocak 2020'de Çinli bir konsorsiyum tarafından satın alındı. Çin'in İhracat ve Kredi Sigorta Şirketi, Türkiye'nin Varlık Fonu'na 5 milyar dolar aktardı. Türkiye'nin Bora balistik füzesi, Çinli B-611 füzesi model alınarak 2017'de yapılmaya başladı ve 2019'da Türk ordusu bu füzeyi PKK'ya yönelik operasyonlarda kullanmaya başladı. Huawei'nin de Türk piyasasındaki payı 2017'den 2019'a kadar yüzde 3'ten yüzde 30'a çıktı."
Türkiye, Covid-19'a karşı da Çinli Sinovac şirketinden CoronaVac aşısı satın alıyor. Bugüne kadar 10 milyondan fazla kişiye Çin'den satın alınan aşı vuruldu.
2012'deki ziyaret ve sonrasında da Uygurlara yönelik politikasıyla ilgili Çin'i sert bir dille eleştirmekten kaçınan Türkiye'den, Şubat 2019'da konuyla ilgili en sert açıklama geldi.
Bu dönemde Çin, Uygurları zorla gönderdiği tartışmalı kampların varlığını "eğitim merkezi" olarak kabul etmiş ve AB heyetinin üç günlük ziyaretine izin vermişti.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı da, "Uygur Türklerinin ve diğer Müslüman toplulukların temel insan haklarını ihlal eden uygulamalar, özellikle son iki yıl içerisinde ağırlaşmıştır" açıklamasıyla tepkisini gösterdi:
"21. yüzyılda toplama kamplarının yeniden ortaya çıkması ve Çin makamlarının Uygur Türklerine yönelik sistematik asimilasyon politikası insanlık adına büyük bir utanç kaynağıdır."
Sonrasında Uygurlar konusu zaman zaman gündeme gelse de Türk yetkililer "Kaygılarının Çinli yetkililere iletildiğini" söylemekle yetindi.
Dışişleri Bakanlığı'nın açıklaması sonrası aynı yıl iki ülke arasında "Ortak Güvenlik İşbirliği Mekanizması" oluşturulmuş, ilk toplantı Aralık 2019'da Çin'de yapılmıştı.
© Tüm hakları saklıdır.