Ali Türer
Farabi'den bu yana bu topraklarda eğitim, öğretim ayrımı yapıla gelir. Eğitim ile bilgi aktarırsınız, kültür aktarırsınız, nitelikli insan yetiştirirsiniz, meslek kazandırırsınız, bireyi sosyalleştirirsiniz ve bireye kendini geliştirmesi için fırsat sunarsınız. Öğretim boyutunda ise amaçlara ulaşmak için bilgi verirsiniz, yol gösterirsiniz. Eğitime ulaşmak için öğretimi araç olarak kullanırsınız. Öğretimi yüz yüze, uzaktan, çoklu öğretim araçları, çoklu medya olanakları ile çeşitli kanallar kullanarak yapabilirsiniz. Ama eğitim için, "yüz yüze" ya da "uzaktan" gibi tanımlamalar yapamazsınız.
İletişim sürecinde, sözlü ve yazılı kanalları birlikte kullanırsanız daha iyi sonuç alırsınız. Sözlü anlatım, yazılı anlatımın alternatifi değildir. Her ikisinin kendine göre avantajı, dezavantajı vardır. Birinde dönütü anında alırsınız, ama söz uçar; diğeri ise kayıtlıdır, döner tekrar kullanırsınız. Tıpkı bunun gibi, öğretimin yüz yüze sürdürmenin de çoklu medya araçları kullanarak sürdürmenin de farklı özellikleri, avantajı, dezavantajı vardır.
Eğitimci iseniz, elinizdeki bu araçların huyunu suyunu bilir, amacınıza göre birini ya da diğerini ya da her ikisini kullanırsınız. Bu seçki de içerik, amacınız, araç ile ilgili yeterliliğiniz size yol gösterir. Uygulama sonunda, aldığınız dönütle kendinizi ve aracınızı yeniden üretime hazırlarsınız.
Bunun kararını YÖK ya da üniversite senatosu olarak yukarıda alamazsınız. Merkezi yapıların görevi, alt yapıyı hazırlamak, malzemeleri, araçları öğretmen için en kullanışlı hale getirmek, bu araçları kullanma bakımından öğretmeni yetiştirmek ve genel eğilimi, politikayı belirlemek ile sınırlı olmalıdır. Derste uygulayacağı seçkiyi, programı öğretmene bırakmalısınız. Araçların nasıl kullanılacağı elbette önemlidir, ama asıl önemlisi bu araçları ne amaçla kullanıldığı, bu araçlarla amaçlara ulaşılıp ulaşılamayacağıdır.
Uzaktan öğretimi etkili kılacak teknolojiye (çoklu öğretim araçlarına, medya olanaklarına) bugün sahibiz. Covid - 19 salgını dolayısı ile de, bunların önemi artmış görünüyor. YÖK, MEB, üniversite senatoları, mekâna, koşullara uygun öğrenci sayılarını belirlesinler, sınıfları öğretmensiz bırakmayacak atamalar yapsınlar, rütbeye, yandaşa göre değil, liyakate uygun idari görevlendirmeler yapsınlar. Gerisini öğretmene bıraksınlar, olmadı üniversitelerde fakültelerin bölümlerine bıraksınlar. Öğretmen hangi dersi uzaktan, hangi dersi yüz yüze vereceğini bilir.
Emir komuta zinciri içinde süreç yönetmeyi bıraksınlar. Bugün üniversitelerde uzaktan eğitim ile ilgili uygulamalar çeşit çeşit! Bazı üniversitelerde öğretim elemanlarının ne kadar süre ile sanal ders yapacağından tutun, kayıt yapıp yapmayacağına, ek ders ücretlerine kadar öğretim elemanına müdahale edilmeyen alan yok. Birkaçı dışında Türkiye'dekilere üniversite demeye bin şahit lazım.
Bir de bunun öğrenci boyutu var. Uzaktan eğitim için altyapıyı, öğrenciler için oluşturdunuz mu? Kendinize üniversite diyorsanız, sosyal devlet diyorsanız, öğrencinize "bilgiye nereden, nası ulaşırsan ulaş" diyemezsin. YÖK, üniversitelerden, bölgesindeki her ilçeye bilgisayar terminali kurmasını neden istemez? Üniversite ayrımı yapmadan bütün yüksek öğrenim öğrencileri bu terminalleri parasız kullansalar olmaz mı? Bu işi velinin öğrencinin sırtına yıkarsanız nerede kalır fırsat eşitliği, nerede kalır sosyal devlet!
Öğretimde öğretmen başarısı, şu süreçlerin nasıl yürüttüğüne bağlıdır: Bir: Öğretmen olarak içeriği, kendini, öğretim sürecine yeterince hazırlayabildin mi? iki: Sınıfını, olumlu psikolojik, demokratik bir iletişim ortamı olarak hazırlayabildin mi? Üç: Alanın yöntem ve tekniklerini yerli yerinde kullanabildin mi? Dört: Öğrenme - öğretme sürecini, olması gerektiği gibi değerlendirebildin mi?
Uzaktan öğretimde etkileşimli bir sınıf ortamı, sınıf ruhu oluşturmakta yatar asıl sorun? Bilgisayarın başında ders anlatırken, eğitim ortamının etkinliğini, öğrencinin anlatımından yararlanma düzeyini ölçebilir misin? Ne kadar online olursa olsun, sınama sürecini kontrol altında tutabilir misin? Ölçmeye hangi düzeyde ne hata karıştığını belirleyebilir misin? Uygulamalı derslerde, ürün boyutunda, süreç boyutunda, sağlıklı değerlendirme yapabildiğini söyleyebilir misin?
Hâl böyleyken bütün süreci yukarıdan aşağıya emir komuta zinciri içinde yöneteceksin, buradan da hayırlı bir sonuç bekleyeceksiniz öyle mi? Buradan ne sonuç çıkacağını görebilmeniz için size çarpıcı bir örnek vereyim:
YÖK, MEB, üniversite iş birliği içinde eğitim fakültelerinde öğretmenlik uygulamalarını uzaktan öğretim ile sürdürme kararı almış. Okul öncesi öğrencisi bir ana sınıfında gözlem yapacak. Ana sınıfında öğretmen öğrenciler ile ders yaparken, eğitim fakültesinden okul öncesi dördüncü sınıf öğrencisi bilgisayarının kamerasından sınıfı izleyecek. Uygulama öğretmeni ile fakültedeki öğretim elemanı, kameradan gözlemi nasıl yaptığını, öğrenci raporuna bakarak değerlendirecek.
Öğretmen yüz yüze öğretim yapıyor, yani risk alınmış zaten, öğretmen adayı da sınıfta gözlemini yapsa ne olur? Normalde ana sınıfında bilgisayar olmasına da gerek yok ki. Ana sınıfı öğretmeni "kameranın arkasında kim var, nereden bileceğim, sınıfımda eğiliyorum, kalkıyorum, çocuklarla uğraşıyorum, gözlendiğimi bildiğim, ama kimin gözlediğini bilmediğim yerde ben işimi yapamam" derse (ki bunu diyen çok) ne olacak? Uzaktan birilerinin verdiği karar ile yürütülecek iş midir bu. Bırakın uygulama öğretmeni, öğretmen adayı, öğretim elemanı öğretmenlik uygulamasını nasıl yapacağına karar versinler. Salgını onlar da yaşamıyor mu?
Uzaktan öğretimin nasıl olacağına da uzaktan karar vereceksiniz, oradan da iyi öğretmen yetişecek, olacak iş değil!