13 Mart 2025 09:08
Güncelleme: 13 Mart 2025 09:13
Halk arasında "karasu hastalığı" olarak da bilinen glokom, göz içi sinirlerde harabiyet oluşturarak kalıcı görme kaybına neden olabileceğini belirten Göz Hastalıkları Bölümü’nden Doç. Dr. Ayşe Burcu Dirim ve Op. Dr. Mehmet Tayfur genellikle belirti vermeyen glokomu teşhis edebilmek içinse rutin göz muayenesi önem taşıdığını belirtti. Op. Dr. Tayfur, "Glokom kalıcı görme kaybına neden olabilir. Glokomun belirti vermemesi, hastalığın ne kadar tehlikeli olduğunu daha da belirgin hale getirmektedir. Özellikle diyabet, hipertansiyon ve ailede glokom öyküsü olan kişilerin düzenli olarak göz muayenesi yaptırması, erken teşhis ve tedavi açısından büyük önem taşır" dedi.
Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Mehmet Tayfur, "Göz içi basıncının yükselmesi, gözdeki optik sinirlerin zarar görmesine ve görme kaybına yol açabilir. Göz tansiyonu ya da halk arasında karasu hastalığı ve glokom olarak bilinen bu durum, görme alanı kayıplarına ve nihayetinde, kişinin çevresini dar bir alandan görmesine sebep olabilir. Bu nedenle göz tansiyonunun düzenli olarak izlenmesi büyük önem taşır" dedi.
Glokomun her yaşta görülebilecek bir hastalık olduğuna ancak 40 yaş ve sonrasında daha yaygın bir şekilde görüldüğüne dikkat çeken Op. Dr. Mehmet Tayfur, "Şeker hastalığı (diyabet), hipertansiyon (yüksek tansiyon), migren gibi sağlık sorunlarına sahip olan kişilerde, ayrıca ailede glokom öyküsü bulunan bireylerde bu hastalığın gelişme olasılığı daha yüksektir. Bunun yanı sıra bazı kortizon içeren ilaçların uzun süreli kullanımı da göz tansiyonunun yükselmesine ve dolayısıyla glokom riskinin artmasına neden olabilir. Özellikle diyabet, hipertansiyon ve ailede glokom öyküsü olan kişilerin düzenli olarak göz muayenesi yaptırması, erken teşhis ve tedavi açısından büyük önem taşır" ifadelerini kullandı.
Glokomun genellikle herhangi bir belirti vermeyen, sinsi bir hastalık olduğunu kaydeden Op. Dr. Tayfur şunları söyledi:
"Çoğu zaman hastalar hastalığın ilerleyen evrelerinde, görme alanlarında kayıplar yaşamaya başladığında glokomdan haberdar olurlar. Glokomun belirti vermemesi, hastalığın ne kadar tehlikeli olduğunu daha da belirgin hale getirmektedir. Yalnızca göz içi basıncı ani bir şekilde yükseldiğinde, kapalı açılı glokom olarak bilinen bir türde, ani bulanık görme, baş ağrısı, bulantı ve kusma gibi belirtiler görülebilir. Böyle bir durumda hemen bir göz hekimine başvurmak gereklidir. Görme kaybını engellemek için erken teşhis şarttır. Bu yüzden yılda bir kez düzenli göz muayenesi yaptırılması önerilmektedir."
Glokom tedavisinde ilk aşamanın, göz içi basıncının tespiti için detaylı bir göz muayenesi ve ileri testler yapılması olduğunu söyleyen Op. Dr. Tayfur şöyle devam etti:
"Hastanın yaşı, genel sağlık durumu, varsa ek hastalıkları göz önünde bulundurularak tedavi planı oluşturulur. En yaygın tedavi yöntemlerinden biri, göz tansiyonunu düşürmeye yardımcı olan damla tedavisidir. Genellikle, iki ya da üçlü kombinasyon şeklinde kullanılan damlalar ile göz içi basıncı kontrol altına alınır. Ancak göz tansiyonunun tamamen ortadan kaldırılması mümkün değildir. Nasıl hipertansiyon hastaları ilaçlarla tansiyonlarını kontrol altında tutuyorsa, göz tansiyonu da ilaçlarla düşürülerek, göz sinirine vereceği hasar engellenebilir. Göz tansiyonunu düşürmek, hastalığın ilerlemesini durdurmak için gereklidir ancak bu hastalık tedavi edilmezse kalıcı görme kayıplarına yol açabilir."
"Göz basıncının yüksekliğinin yarattığı olumsuz etki herkeste farklıdır" diyen Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Ayşe Burcu Dirim ise, "Örneğin ileri yaş, diyabet, kalp ve damar hastalığı olan hastalarda optik sinirin besleyici damarsal yapısı bozuk olacağı için glokom hasarı daha düşük basınç artışlarında da olabilirken, genç hastalarda daha yüksek basınçlarda hiç optik sinir hasarı olmadan ilaçsız idare edebilir" dedi.
Doç. Dr. Dirim de tedavi planı oluşturulurken kişiye özel hedef basınç kriterinin dikkate alınması gerektiğine dikkat çekerek şunları söyledi:
"Hedef basıncı belirlerken puanlama yapılır, hasta yaşı, sistemik hastalıklar, optik sinirin çukurluk oranı ve sinir lifi kalınlığı, görme alanı tetkikleri değerlendirilmeye alınır. Eğer hedef basınç istenen seviyede değilse hastaya ilaç başlanır. Ayrıca hastanın aile öyküsü ve kortizonlu damla duyarlılığının tespiti de önemlidir. Zira kortizonlu damlalar basıncı glokom yönünden yatkın hastalarda daha çok artırır. Öncelikle tekli, ikili veya üçlü kombinasyonlu damla tedavileri denenebilir, bu yeterli ise hayat boyu takiplerle bu devam eder. Bunlar yetmez ise lazer veya cerrahi teknikler kullanılarak tedavi edilir. Ancak glokom cerrahisi özellikle takip gerektiren incelikli bir cerrahidir. Günümüzde çok sayıda farklı cihaz ve tekniklerle bu hastalığın tedavisi yapılmaktadır." (DHA)
Hatice (12) ve Resul (13) öyle bir icat yaptı ki… |
Günün öne çıkan haberleri...TIKLAYIN - Mehmet Y. Yılmaz | Kırk katır mı kırk satır mı? TIKLAYIN -Ertuğrul Özkök: Boğaziçi avlusunda bir iftar vakti başlayan nehir roman TIKLAYIN -CHP anket yaptırdı: Yüzde 84 TÜİK’e inanmıyor! TIKLAYIN -CHP: Saray’da kurulacak 6 bin kişilik iftar sofrasının maliyeti günlük 1.5 milyon TL |
© Tüm hakları saklıdır.