Uzmanlar, Türkiye’nin seçimden sonraki ekonomik durumuna ilişkin gerçeklerle yüzleşme zamanının geldiği değerlendirmesinde bulundu.
Euronews Türkçe’de yer alan habere göre, analistler, Türk lirasının önümüzdeki aylarda daha da düşerek halkın satın alma gücünü daha da aşındıracağını ve hükümeti hane halkını destekleyecek önlemler için milyarlarca dolar aramaya zorlayabileceğini tahmin ediyor. Aynı zamanda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın mevcut ekonomi politikaları yakın bir tehlike riski taşıyor ve herhangi bir çözüm, zorlu önlemler içerebilir.
Bağımsız ekonomik araştırma kuruluşu Capital Economics’e göre, “Türk ekonomisi için gerçeklerle yüzleşme zamanı" yaklaşıyor olabilir.
Uzmanlar, bir zamanlar ucuz iş gücü ve etkin bankacılık sistemiyle ayakta duran Türk ekonomisinin, şu anda çok az ülkenin yaşadığı, "kendi yarattığı bir sorunla karşı karşıya olduğunu" söylüyor.
Ekonomistlere göre, Türk ekonomisinde şu an için en öncelikli sorun Merkez Bankası’nın nakit parasının tükeniyor olması. Merkez Bankası, yıl başından bu yana Türk Lirası’nı desteklemek için 30 milyar dolar harcadı ve döviz rezervlerini 2002’den bu yana ilk kez negatif bölgeye itti. BlueBay’den analist Timothy Ash, mevcut durumun sürdürülebilir olmadığını söylüyor.
Uzmanlar iki seçenek olduğunu söylüyor
Uzmanlar, iki seçenek olduğunu söylüyor; Faiz oranlarını yükseltmek ya da Türk Lirası’ndaki düşüşe izin vermek. Çünkü parasal destek tedbirleri, imalat ağırlıklı bir ekonomide düşük faiz oranlarının avantajını ortadan kaldırıyor.
Sigorta ve varlık yönetimi şirketi Allianz’ın analizlerine göre, efektif döviz kuru, “2021 Aralık ayında alışılmışın dışındaki para politikalarının tam olarak uygulanmaya başlamasından bu yana yüzde 35 değer kazandı.”
Allianz, “Türk ihracatının rekabet gücünü yeniden tesis etmek için dalgalı kur rejimine geri dönmek gerekecektir” diyor.
Pek çok analist, Türk Lirası’nın önümüzdeki aylarda daha da düşerek halkın satın alma gücünü daha da aşındıracağını ve hükümeti hane halkını destekleyecek önlemler için milyarlarca dolar aramaya zorlayabileceğini tahmin ediyor.
Faiz oranlarında keskin bir artış bu kısır döngüyü kırmaya yardımcı olabilir, ancak Erdoğan seçim kampanyası sırasında bunu yapmayı reddetmişti.
Danışmanlık şirketi Global Source Partners’tan Atilla Yeşilada, Merkez Bankası’nın Erdoğan’ın memur ve emekli maaşlarında vaat ettiği artışları finanse etmek için para basma ihtimalini vurguluyor.
"Faiz oranlarını yükseltmekten başka seçenek yok"
Türkiye aynı zamanda, 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerin de yaralarını sarmak zorunda. Depremlerin ülkede 100 milyar doların üzerinde hasar yarattığı belirlenmişti. Analistlere göre, hükümetin faiz oranlarını yükseltmekten başka seçeneği yok.
Danışmanlık şirketi Eurasia Group’tan Emre Peker, Türkiye’nin öncelikle “makro ihtiyati tedbirler ve sermaye kontrolleri” yoluyla dolar talebini sınırlamaya çalışacağına inanıyor. Erdoğan da böylece faiz oranlarına karşı yürüttüğü mücadeleden vazgeçmek zorunda kalabilir.
Atilla Yeşilada ise, “Faizlerin yükselmesi bankaların sermaye tabanını azaltacak ve bankalar uzun süre kredi veremeyecek” uyarısını yapıyor.