Bir süre yurtdışında çalışmış insanlar ülkesine geri döndüğünde yeniden uyum sağlamakta güçlük çekiyor. Bu dönüşün ardından birçok kişi çalıştığı şirketteki işinden ayrılıyor, hatta yeniden yurtdışına çıkıyor.
15 yıl Japonya, Singapur ve Avustralya'da kaldıktan sonra Helen Maffini ülkesi Kanada'ya geri dönmüştü. Ama hata ettiğini anlaması uzun sürmedi.
"2013'te Kanada'ya döndük, oraya yerleşmek istediğimizi sanıyorduk. Ama bir yıl sonra öyle olmadığını anladık. Tekrar uyum sağlamak özellikle bana zor geldi. Farklı hisler taşıyordum ve her şey değişmişti. Uzun kış aylarına katlanması ve sessizliğe alışmak zordu."
46 yaşındaki eğitim danışmanı Maffini geçen ay, kocasıyla birlikte Kamboçya'ya taşındı.
Maffini'nin yaşadıkları olağan dışı değil. Son 20 yılda yurtdışında çalışmaya gidenlerin profili oldukça değişti. Eskiden bir şirket elemanını belli bir süre için başka bir ülkedeki şubesine gönderir, bunun için cazip olanaklar sağlardı.
Fakat son araştırmalar yurtdışında çalışmaya gidenlerin profilinin değiştiğini gösteriyor. Artık Asyalılar da Batı Avrupa ya da Kuzey Amerika kadar gurbetçi gönderiyor dışarıya. Bu gidişler birbiri ardına kısa görevler ya da daha uzun süreliğine oluyor. Ayrıca kendisi dışarıda iş bulan insanlar da var. İster isteğe bağlı, ister zorunluluktan olsun çoğu insanın yurtdışında kalışı on yılı aşabiliyor.
Ama bu kadar uzun kalışlar kişinin kimlik ve aidiyet duygusunu etkiliyor. Dışarıda geçen zaman, ne kadar sıklıkla ülkesini ziyaret ettiği gibi etkenler bu duyguyu etkileyebiliyor.
Bu insanlar kendi ülkelerine alışamıyor, tersinden bir kültür şoku yaşıyor.
"Ne kadar uzun süreliğine gitmişsem herhangi bir milliyete aidiyet duygum o kadar azalıyor" diyor Maffini.
Kısa süreliğine yurtdışında göreve gidenler bile geri döndüklerinde büyük bir alt üst oluş yaşayabiliyor. Yurtdışında görevini tamamladıktan sonra dönen insanların azımsanmayacak bir kısmı çalıştığı şirketten ayrılıyor.
Kendisi de Hong Kong'da iki yıl kalan Londralı kariyer danışmanı Nikki Thomas gurbetçilerin dönüş nedenlerini şöyle açıklıyor:
"Çoğu insan bir düzen kurmak, aile kurmak için ülkesine dönüyor. Kendi doğduğu yerde çocuk sahibi olmak, çocuklarının da aynı pasaportu, aynı kimliği taşımasını istiyor. Ayrıca insan uzaktan kendi vatanını tozpembe görüyor. Bir de ebeveynler yaşlandığında onların yanında olmak istiyor."
Ama sorun şu ki bu hevesli beklentiler gerçeğe uymayabiliyor. Siz ayrıldıktan sonra dünya değişmeye devam ediyor, ülkeniz bıraktığınız gibi kalmıyor.
Şirketler çalışanlarını yurt dışına gönderdiğinde bazen yıllık maaşın üç katını bulan masraflara giriyor; ama geri getirirken uçak ve taşınma masrafı ve belki bir de okul masrafı yapılıyor. Yurtdışında geçirilen zamanın personel ve ailesi üzerindeki etkileri, yaşayabileceği uyum sorunları üzerinde durulmuyor.
Ve çoğu zaman bu destek eksikliğinden dolayı, ülkesine geri dönen birçok insan yeniden yurt dışına çıkmak istiyor.
Ayrıca yurtdışında görevden döndükten sonra ülkesindeki kariyerinin ilerlemesini bekleyenlere, çoğunlukla orada edindikleri becerileri kullanmalarını sağlayacak bir rol de verilmiyor.
Gurbetçiler çoğu zaman uzun süre yurtdışında yaşamanın getirdiği değişimin farkına varmıyor.
39 yaşındaki Mei-Ho Lee 10 yıl New York'ta kalıp 2009'da ülkesi Malezya'ya geri dönmüştü. Buna hazırlıklı olsa da, epey duygusal iniş çıkışlar yaşamıştı. Kuala Lumpur hatırladığı gibi değildi, değişmişti.
Ayrıca buradaki çalışma hayatı da tamamen farklıydı, onu şoke etmişti. "Asya tarzına alışmam gerek" diye ifade ediyor bunu Lee.
Geri dönen gurbetçiler bir de çocuklar konusunda sorun yaşıyor.
Şimdi Malezya'da yaşayan İngiliz vatandaşı Karen 22 yıl sürekli yer değiştirmiş. Ama çocuklar büyüyünce bu yaşam tarzı zorlaşmış. Şimdi iki çocuğu da İngiltere'de üniversitedeymiş. Malezya'da hiç yaşamadıkları için orayı evleri olarak görmüyorlarmış.
Amerikan sosyolog Ruth Hill Useem, yaşamlarının en önemli ilk yıllarını kendi ülkeleri dışında geçiren çocuklar için Üçüncü Kültür Çocukları (TCK) terimini ortaya attı. 1950'lerde bir araştırma görevi için Hindistan'a giden ve çocukları orada büyüyen Useem, onlarla yaşadığı tecrübeden yola çıkmıştı. Bu durumdaki çocuklar 'Nerelisin?' sorusuna birçok ülkeyle yanıt veriyor, birçok ülkeden arkadaşları oluyor ve birden çok dil konuşuyor.
Maffini kendi çocuklarını "dayanıklı" olarak tanımlıyor ve vatan fikrine yabancı olduklarını söylüyor. Ayrıca nasıl ki kendisi babasının izinden giderek farklı ülkelere yerleştiyse şimdi çocuklarının da benzer bir yol izlediğini ve dünyayı dolaşmak istediklerini söylüyor.