Ankara Üniversitesi Rektörlüğü'nün, Ankara Valiliği'nin talebi üzerine, "Cumhurbaşkanlığı makamına hakaret ederek devletin egemenlik organının saygınlığını zedelemek ve yasa dışı terör örgütlerinin eylemlerini meşru göstererek övmek, sosyal medya aracılığıyla yaymak iddialarıyla" haklarında soruşturma açtığı altı asistan, bugün ifade verecek.
Onur Can Taştan, Aysun Gezen, Celil Kaya, İlkay Kaya ve Siyasal Bilgiler Fakültesi lisansüstü öğrencisi Bedri Sinan Güneş, 9 Ekim 2014'de Ankara Üniversitesi'nin Cebeci Kampüsü'nde gerçekleşen Kobanê'yle dayanışma eyleminde polisin müdahalesinden korumaya çalıştıkları öğrencileriyle birlikte gözaltına alındı.
Akademisyenlerin serbest bırakılmalarının ardından sosyal medya hesaplarını inceleyen Ankara Emniyet Müdürlüğü, bu hesaplardaki paylaşımlarla ilgili hazırladığı dosyayı, Ankara Valiliği'ne gönderdi. Bunun üzerine Valilik, Ankara Üniversitesi Rektörlüğü'ne bir yazı yazarak akademisyenler hakkında soruşturma açılmasını talep etti.
Özgecan Aslan'la ilgili sosyal medya paylaşımları da delil olarak sayıldı
Ankara Üniversitesi'nde çalışan altı asistan hakkında soruşturma açılması talebinde bulunan Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün Rektörlüğe kanıt olarak sunduğu sosyal medya paylaşımları arasında IŞİD ve Türk Hizbullah'ı karşıtı, Kobani'ye yönelik IŞİD saldırılarını kınayan, Berkin Elvan'a ilişkin, Birleşik Haziran Hareketi'nin 13 Şubat'ta düzenlediği okul boykotu, üniversitedeki kavgalar, grevlerin yasaklanması gibi konularda atılmış mesajlar, Gezi eylemlerinde öldürülen Ethem Sarısülük'ün ailesinin yargılanmasına ilişkin fotoğraflar yer aldı. Soruşturmaya konu olan "kanıtlar" arasında Mersin'de vahşice öldürülen Özgecan Aslan'la ilgili olarak yapılan, "Yasta değil isyandayız" etiketli paylaşımlar da bulunuyordu. Hatta bir asistanın solak öğrencilere yönelik sınavlarda yaptığı gözleme ilişkin mesajı dahi dosyaya konuldu.
Emniyet ve Valiliğin talebi doğrultusunda davranan Ankara Üniversitesi, Nail Dertli, Onur Can Taştan, Aysun Gezen, Celil Kaya, İlkay Kaya ve Bedri Sinan Güneş hakkında, "Cumhurbaşkanlığı makamına hakaret ederek devletin egemenlik organının saygınlığını zedeledikleri, bunun yanında: Anayasa'da belirtilen Cumhuriyet'in niteliklerini, siyasi, hukuki düzenini değiştirmek, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk devletinin ve cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratıp devletin güvenliğini ve kamu düzenini bozmak amacıyla hareket eden yasa dışı terör örgütlerinin eylemlerini meşru gösterdikleri, övdükleri ve bu yöntemlere başvurmayı teşvik edici açıklamalarda bulundukları ve bunları sosyal medya aracılığıyla yaydıkları" iddiaları ile ilgili olarak disiplin soruşturması başlattı.
Haklarında soruşturma açılan akademisyenlerin avukatı Oya Aydın, Valiliğin Ankara Üniversitesi Rektörlüğü'ne yazı göndermesinin 12 Eylül döneminden kalan bir uygulama olduğuna dikkat çekerek, "Polis, Twitter hesaplarını inceleme altına alıp Vali'ye göndermiş. Valilik de polisin cümleleriyle Rektörlük'e bir yazı yazıp soruşturma açılmasını talep etmiş. Bunun üzerine de Rektörlük soruşturma açtı. Yarın konuyla ilgili ifade vermeye gideceğiz" dedi.
Müvekkillerine isnat edilen eylemlerin ne zaman gerçekleştirildiğine dair somut bir kanıt bulunmadığına dikkat çeken Aydın, soruşturmaya konu olan olayların Ekim-Kasım 2014'te gerçekleştiğine ancak soruşturmanın 14 Nisan 2015'te açıldığına, bu sebepten de soruşturmanın zaman aşımına uğradığına dikkat çekti.
Soruşturmanın Valilik kararıyla başlatılmasının hukuka aykırı olduğunu belirten Aydın, şu ifadeleri kullandı:
"Olaydan uzun bir süre geçtikten sonra Ankara Valiliğinden gelen bir 'talimat' niteliğindeki yazı üzerine soruşturma başlatılmıştır. Valiliğin yazısının kaynağı da Ankara Emniyet Müdürlüğü'dür. Yani kolluk, Rektörlüğe “…adlı akademisyenler hakkında gerekli disiplin ve idari soruşturmayı yap ve sonucunu da bana bildir” demiştir. Rektörlük makamı, Valiliğe, neden üniversitesinde görev yapan akademisyenlerin olduğu varsayılan Twitter hesaplarının polis tarafından takibe alındığını, bu konuda herhangi bir mahkeme kararı olup olmadığını, hangi yetkiyle bu işlemi yaptıklarını sormak yerine Valiliğin talebini derhal yerine getirmiştir. Oysa Valiliğin bu biçimde talimat verme yetkisi bulunmamaktadır. 5442 Sayılı İl İdare Kanununda Valiliğin yetkilerini düzenleyen 11. Maddeye bakıldığında Vali’nin kolluk kuvvetinin amiri olduğu ve suç işlenmesini önlemekle görevli olduğu belirtilmektedir."
'Soruşturmalar, SBF-Mülkiye'ye gözdağı vermek anlamına gelmektedir'
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Akademik Kurulu da yaşananlarla ilgili bir açıklama yaparak, soruşturmaların ifade özgürlüğüne aykırı olduğuna dikkat çekti ve derhal geri alınmaları talebinde bulundu. "Üniversitenin insanların özel hayatına, siyasal görüşlerine müdahale etme hakkı ve yetkisi bulunmamaktadır" diyen Kurul, kişilerin Twitter hesapları üzerinden ifade ettikleri kişisel görüşleri nedeniyle soruşturulmasının açıkça düşünce ve ifade özgürlüğüne idare eliyle müdahale olduğunu belirtti.
Bugün savunmalarını verecek olan öğretim elemanlarına destek veren Mülkiyeliler Birliği de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Akademik Kurulu'yla benzer noktalara dikkat çekerek, Rektörlüğün yapması gerekenin polis ve valilikten gelen soruşturma talebini derhal geri çekmesi olduğunu vurguladı. Yaptığı açıklamada, "Soruşturmaların bir süredir çeşitli basın yayın organlarında hedef gösterilen SBF-Mülkiye’ye gözdağı vermek anlamına geldiğini" söyleyen Mülkiyeliler Birliği, başta Ankara Üniversitesi’ne bağlı fakülteler olmak üzere, bütün fakülteleri öğretim elemanlarına açılan soruşturmaya tepki göstermeye çağırdı.