Van İl Seçim Kurulu’nun, 31 Mart yerel seçimlerinde Van’da Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı iki kattan fazla oy alarak açık farkla kazanan DEM Parti adayı Abdullah Zeydan yerine, tartışmalı bir hukuki süreci gerekçe göstererek mazbatayı AKP adayına vermesiyle başlayan olaylar, AKP’deki hukuk krizini ve iç tartışmaları da gün yüzüne çıkardı. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, Yüksek Seçim Kurulu’nun, mazbatanın Zeydan’a verilmesi kararını memnuniyetle karşıladığını ve yaşananları “cinnet hali” olarak gördüğünü aktardığı X mesajını ilerleyen saatlerde silmek zorunda kalırken, çok sayıda AKP’linin Van’daki sürece ilişkin tepkili mesajları devam etti. Cumhurbaşkanlığı Hukuk Başdanışmanı Mehmet Uçum, tepki mesajlarına, “İktidar içinde yer aldığı kabul edilen ve neoliberal zehirle zihin dünyalarını batıcılığa teslim etmişlerin bu olayda aldıkları tutumlar kaydedildi" sözleriyle yanıt verdi.
İlk kez kamuoyu önünde yürüyen bu tartışmanın kökleri daha eskiye dayanıyor. AİHM ve Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarına uyulmaması, kayyım kararları, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile ilgili olarak bir dönem sürdürülen, “görevden alınabilir” tartışması, çatışmanın derinleşmesine yol açan başlıklardan bazıları… Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun, tartışmalı kararlara imza atan Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi ile ilgili incelemesinin, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Uçum’un, “Bunun nasıl olduğunun değerlendirileceği not edilmelidir” açıklamasından sonra gelmesi de dikkati çekti.
Görüş ayrılıkları görünür oldu
Van kriziyle birlikte, AKP’de yönetim kadrosundan temsilcileri de kapsayan bir şekilde ilk kez, yargının muhalefet aleyhine aldığı pozisyonu net biçimde eleştirdi. AKP’nin yükseliş yıllarında İstanbul İl Başkanlığı yapan, halen AKP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) üyesi olan Aziz Babuşcu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Zeydan'a mazbatasının verilmesi gerektiğini belirterek, "Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi yapılmış, Van halkı iradesini ortaya koymuştur. Kazanan adaya mazbatasının verilmemesi millî iradeye saygısızlıktır, kabul edilemez. Hukukî tartışmaların ötesinde; meselenin özü, siyasi olarak gösterilmesi gereken tavır budur" dedi.
“O koltuğa oturma”
Siyasi çalışmalarını AKP'de sürdüren eski Hakkari Milletvekili Abdulmuttalip Özbek, Van’da Zeydan’ın aldığı oyun yarısından daha az oy almasına karşın İl Seçim Kurulu’nun mazbatayı verdiği AKP adayı Abdulahat Arvas'a "O koltuğa oturma" çağrısı yaparak, şu ifadeleri kullandı:
"Kardeşim Abdulahat Arvas milletin desteği olmadan yönetime gelmek vicdanı yaralar. Sayın Cumhurbaşkanımızın seçim gecesi konuşmasını hatırlamanı isterim: ‘Milletimizin kararına hürmetsizlik etmeyecek, milletin takdirini sorgulamaktan uzak duracağız.’ AKP olarak tüm çabalarımıza rağmen Vanlı vatandaşlarımız tercihini Abdullah Zeydan’dan yana kullanmıştır Bize düşen milletimizin seçimine saygı göstermek ve önümüzdeki seçimler için çalışmaktır Adını, aileni, tüm Vanlıları düşünerek bu karardan bir an önce vazgeçmeni dilerim."
“En çok AKP’ye zarar veriyor”
Eski Van Milletvekili ve eski bakan Hüseyin Çelik de, şu görüşleri dile getirdi:
“Ben oldum olası kayyım politikalarına karşı oldum ve hâla da karşıyım. Van’da olup bitenler vahimdir. DEM Parti’den Van Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen şahsın seçilme ehliyeti yoksa aday olmasına niçin müsaade ettiniz? Siyasetin asker ve yargı eliyle dizayn edilmesi, artık geri dönmemek üzere tarihe gömülmelidir. Bu olup bitenler en çok hükümete ve AK Parti’ye zarar veriyor. Kayyım atamalarından sonra siyasi olarak hiçbir şey elde edilmediği, aksine daha önce alınan belediyelerin de kaybedildiği ortada iken hangi akılla bu iş sürdürülür? Van’da DEM’in 14 belediyenin hepsini alması tek başına ibret alınması gereken bir sonuçtur. Zaten ekonomik zorluklarla boğuşan Van’ı kaosa sürüklemenin bir anlamı var mı? Demokratik gösteri yapmak elbette herkesin hakkıdır. Ancak kamu malına zarar vermek, esnafa ve bütün vatandaşlara zarar verecek şiddet ve her türlü vandalizm kabul edilemez. Hemşehrilerimi ve yetkilileri sağduyulu davranmaya davet ediyorum.”
TCK’nın mimarlarından Özgenç’ten ilginç çıkış
Türk Ceza Kanunu’nun mimarlarından olan ve bir dönem AKP içerisinde Erdoğan’a yakın çalışan ceza hukukçusu Prof. Dr. İzzet Özgenç de bu süreçte ilginç çıkışlar yaptı. Kararı eleştiren Özgenç, farklı tarihlerde şu mesajları paylaştı:
-Özellikle Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile ilgili açıklamalarımın hiçbiri, başkan olarak seçilen kişiyi savunma amacına yönelik değildir. Sorun, HUKUK alanında yapılan BİLİNÇLİ YANLIŞLARdır. Tecrübeyle sabit olan bir gerçek var: YANLIŞ HESAP, BAĞDAT’TAN GERİ DÖNÜYOR!
-Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 29.3.2024 tarihli kararı, hukuk hassasiyetiyle, vicdani kanaatin bir yansıması olarak verilmiş bir karar değildir. Bu karar, Beştepe’deki (Cumhurbaşkanlığı Danışmanı’nı kastediyor / T24) çakalın hüneridir. Bu hünerin tezahürü olarak, Yargıtay Başkanı seçimi de sürgit bir vaziyet almıştır.
-Dün akşam saat 21.39’da yayımladığım masajımdaki kişi bilgisi, Sayın Cumhurbaşkanı ile aramdadır. Bu mesajımı alıntılayan mesajlarda mezkûr kişi ile hiçbir tanışıklığım ve ilişkim bulunmamaktadır. Tepkim, Sayın Cumhurbaşkanı'nı zora sokan HUKUK alanındaki BİLİNÇLİ YANLIŞLARadır!
Yazıcı, yazdı ve sildi: Cinnet hali
AKP yönetimindeki etkili isimlerden, Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı da, 3 Nisan Çarşamba akşamı sosyal medya hesabından şaşırtan bir çıkış yaptı. Yazıcı, "Van ilimizdeki belediye başkanı seçimi ile ilgili 1 Nisan günü zuhur eden cinnet hali durumu, YSK verdiği isabetli kararla sonlandırdı. Yüksek Kurulu ve sayın üyeleri içtenlikle kutluyorum" dedi.
Yazıcı, bu paylaşımı daha sonra kaldırdı.
Başdanışman Uçum’dan karşılık: Tutumlar kaydedildi
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum ise, Yazıcı’nın paylaşımından kısa bir süre sonra sosyal medyadaki mesajında, bu tepkilere örtülü biçimde yanıt vererek, şu ifadeleri kullandı:
"Herkes kendi cephesinden Van sürecini değerlendiriyor, anlaşılabilir. Ancak batıcı ve neo-liberal iç kesimlerin hevesleri kursaklarında kalacak. Türkiye toplumu yerel seçimlerde iktidara bir istikamet çizdi, bunu Devlet çok iyi okudu. Bu seçim sonuçlarını Türkiye’yi batının egemen güçlerine teslim edilme koşullarını oluşturduğu şeklinde okuyanlara Milli Devlet iradesi haddini bildirir. Van süreci tamamen hukuki bir süreç olarak yaşandı. Ama bu hukuki süreci daha tamamlanmadan ‘ayaklanma’ çağrılarıyla istismar eden terör örgütünü ve legal görünümlü uzantılarını meşrulaştırmaya çalışanların Devlet de Toplum da farkında.
Muhalefetin tüm aktörlerinin ve daha çarpıcısı iktidar içinde yer aldığı kabul edilen ve neo liberal zehirle zihin dünyalarını batıcılığa teslim etmişlerin Van olayında aldıkları tutumların kaydedildiğini de herkes fark eder.
Nihayetinde Van konusunda YSK kişinin itirazını kabul etmiş ve hukuki süreç, kişinin lehine sonuçlanmıştır. Ama buna rağmen bu süreç üzerinden halen daha ayaklanma stratejilerinin peşinden koşanların gerçek niyetlerinin demokrasi ve seçmen iradesiyle ilgili olmadığı, Türkiye’nin bütünlüğüne yönelik saldırı planlarının bir parçası olduğu ayan beyan ortaya çıkmıştır. Bu aldatmaya kananların, bu oyunu görmeyenlerin ve kendilerini demokrasi havarisi sayanların hali ise ibretliktir.
İşin hukukuna gelince Terör Örgütü propagandası suçundan Yargıtayca onanan 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası nedeniyle yasaklı hakların iadesinin söz konusu olamayacağını ama bunun nasıl olduğunun da değerlendirileceği de not edilmelidir.
Son söz: İyi niyetli ve hakiki demokrat olan hiç kimse Türkiye’nin 2024 yerel seçimlerinin dünyaya demokrasi dersi verdiğini asla inkar edemez. Van seçiminde YSK kararı bu dersin etkili örneklerinden biridir."
Hukuk krizi
Bütün bu tartışmaların kökeni sert görüş ayrılıklarına dayanıyor. Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş hakkındaki AİHM kararlarının uygulanmamasıyla ilk kez derinleşen tartışmalar, uzun süredir devam ediyor.
Uçum, AİHM kararlarının bağlayıcı olmadığını, uygulanması zorunluluğunun bulunmadığını ilk savunan isimlerden. Gelişen süreçte de Uçum’un dediği oldu ve AİHM kararları uygulanmadı.
Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararını uygulamayan Yargıtay’ın sert tutumunu da destekleyen Uçum ve Cumhurbaşkanlığı’ndaki bazı isimlerin ‘radikal’ bulunan görüşlerinin, AKP içinde rahatsızlık yarattığı sır değil.
AKP içinde AİHM kararlarına uyulmasını, kayyım uygulamasına son verilmesini, Atalay kararının uygulanmasını isteyen kesimler de bulunuyor ve zaman zaman parti içinde görüşlerini seslendiriyor. Ancak görüşleri karşılık bulmuyor. Uçum’un, “iktidar içinde yer aldığı kabul edilen ve neo liberal zehirle zihin dünyalarını batıcılığa teslim etmişler” ifadesiyle işaret ettiği grup da bu kesimler.
Bu görüş ayrılıklarının bir dönem “İmamoğlu görevden alınsın mı?” tartışmasından kayyım uygulamalarına kadar uzandığı da biliniyor. Ancak parti içindeki muhalif kesimin etkisiz kaldığı, dahası sert tepkiyle karşılaştığı da bir başka iddia… Bu tartışmaların kısa süre içerisinde bitmesi de mümkün görünmüyor.
Çatışmada son durak, mahkemeye HSK incelemesi
Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun, Zeydan’la ilgili “memnu hakların iadesi” kararı verip, seçimden iki gün önce bu kararı kaldıran Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi ile ilgili inceleme başlatmasının, Uçum’un açıklamasından sonra gelmesi de dikkati çekti. Uçum, “İşin hukukuna gelince Terör Örgütü propagandası suçundan Yargıtayca onanan 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası nedeniyle yasaklı hakların iadesinin söz konusu olamayacağını ama bunun nasıl olduğunun da değerlendirileceği de not edilmelidir” ifadelerini kullanmıştı. HSK’nın özellikle ilk kararın nasıl verildiği, itiraz hakkının zamanında neden kullanılmadığı üzerinde de duracağı bildirildi.