Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Siyasi Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, Gülen cemaatini eleştirerek, Twitter’ı “paralel yapının propaganda merkezi” olarak nitelendirdi.
Yalçın Akdoğan, “Bunların servisleriyle kendisini gazeteci sanmaya başlayan bazı şarlatanlar sağlanan anlık istihbaratla sağa sola saldırmaya, gazetecilerle dalaşmaya, devlet adamlarına meydan okumaya, tam anlamıyla bir şımarıklık içine girmeye başladılar. Paralel yapının propaganda merkezi olarak konumlandırılan bazı twitter soytarıları benzer bir şımarıklıkla sadece hükümete değil devlete de savaş açmaya, seviyesiz bir dil ve üslupla herkese hakaretler yağdırmaya başladılar” dedi.
Akdoğan, “Bu müptezelliğin, terbiyesizliğin, taşkınlık ve şımarıklığın ulaşacağı nokta başka bir yer olamazdı.Birilerinin sinsi bir şekilde ilmek ilmek onlarca yıldır dokuduğu paralel yapıyı kendisini kurmay zeka sahibi sanan bu çapsızlar birkaç yılda deşifre ettiler, yerle bir ettiler. Onlara Türk demokrasisi çok şey borçlu!” görüşünü dile getirdi.
Yalçın Akdoğan’ın Star gazetesinin bugünkü (28 Mart 2014) nüshasında yayımlanan, “Şımarıklık ve uçurum” başlıklı yazısı şöyle:
‘Şımarıklık ve uçurum’
Paralel yapının propaganda merkezi olarak konumlandırılan bazı twitter soytarıları benzer bir şımarıklıkla sadece hükümete değil devlete de savaş açmaya, seviyesiz bir dil ve üslupla herkese hakaretler yağdırmaya başladılar.
Siyasi partilerin ‘muhasebe günü’ seçimlerdir. Partiler politik söylem, eylem, tutum ve icraatlarının sonuçlarını sandıkta görürler. Seçim sonuçları destekleyenlerin de, desteklemeyenlerin de takdirini ve tercihini yansıtır. Partiler kendilerine destek veren kitlenin ne söylediğini de, oy vermeyen kitlenin eleştiri ve uyarılarını da dikkate alırlar. AK Parti de 12 yıldır milletin mesajını doğru algılayabildiği ve kendisini pozitif yönde dönüştürebildiği için büyüyerek yoluna devam ediyor.
Peki aynı şey diğer yapılar, örgütler, oluşumlar için nasıldır? Onlar gelinen noktada muhasebelerini yapıyorlar mı?
Düşünün bir irade onlarca yıldır gizli bir proje uyguluyor, adım adım devlet bürokrasisini ele geçirmeye, medyadan sermayeye kadar her alanda muktedir olmaya çalışıyor. Bugün ‘paralel yapı’ denilen bu örgütün gelinen noktadaki durumu nedir?
Ortada açık bir deşifre olma, duvara çarpma, ipliği pazara çıkma hali var. Otuz yılda sinsi bir şekilde kurdukları bina bir anda tuzla buz oluyor.
Düşünün bir irade onlarca yıldır bir cemaat yapılanmasına gidiyor, din-iman-maneviyat iddiasıyla her alanda büyük bir yapı oluşturuyor. Bugün ‘cemaat’ diye anılan bu oluşumun gelinen noktadaki durumu nedir?
Ortada açık bir toplumsal güvensizlik, şüphe, sorgulama, eleştirme durumu var. Otuz yılda oluşturulan bir yapı ve üretilen algı bir anda ciddi bir sarsıntı geçiriyor.
Hem devlet uyandı, hem millet uyandı...
***
Peki bu ÇÖKÜŞÜN MİMARLARI kim, paralel yapıyı kim uçuruma sürükledi, koskoca bir cemaatin güven sarsılması yaşamasına kim, nasıl sebep oldu?
Denilebilir ki, bu kadar yanlış yapılırsa yoldan çıkma, duvara toslama kaçınılmazdır. Ama gelinen durumun yılların yanlışları yanında son dönemdeki kritik hatalardan kaynaklandığı söylenebilir.
Paralel yapı, güvenlik ve yargı bürokrasisi içindeki uzantıları eliyle kurduğu tezgahın her şeye muktedir olduğu yanılgısına kapıldı. Siyasi iktidarların üzerinde, ülkenin geleceğine karar verebilecek kadar büyük bir güce ulaştığını düşünmeye başladı. İstihbarat kaynaklı dinlemeler üzerinden herkesi ve her şeyi kontrol edebileceklerine, algı ve yargı operasyonlarıyla siyaset mühendisliğine soyunabileceklerine inandı.
Yapılan işler habis, insanlık dışı ve her türlü değerden azade olduğu için gayretullaha dokunması zaten kaçınılmazdı. Ancak bu işlere bulaşanların çapsızlığı, şımarıklığı ve güç sarhoşu olmaları cami duvarını çabuk bulmalarına sebep oldu.
Kurum içinde herkesin gülüp geçtiği ve dalgaya aldığı beceriksiz adamlar kurulan tezgahın operasyon kabiliyeti sebebiyle kendilerini ‘büyük stratejist’ gibi görmeye, ülkeye nizam vermeye başladılar.
Bunların servisleriyle kendisini gazeteci sanmaya başlayan bazı şarlatanlar sağlanan anlık istihbaratla sağa sola saldırmaya, gazetecilerle dalaşmaya, devlet adamlarına meydan okumaya, tam anlamıyla bir şımarıklık içine girmeye başladılar.
Paralel yapının propaganda merkezi olarak konumlandırılan bazı twitter soytarıları benzer bir şımarıklıkla sadece hükümete değil devlete de savaş açmaya, seviyesiz bir dil ve üslupla herkese hakaretler yağdırmaya başladılar.
Bu müptezelliğin, terbiyesizliğin, taşkınlık ve şımarıklığın ulaşacağı nokta başka bir yer olamazdı. Birilerinin sinsi bir şekilde ilmek ilmek onlarca yıldır dokuduğu paralel yapıyı kendisini kurmay zeka sahibi sanan bu çapsızlar birkaç yılda deşifre ettiler, yerle bir ettiler. Onlara Türk demokrasisi çok şey borçlu!
Hoşgörüden bahsedip tahammülsüz olanların, dürüstlükten bahsedip şeffaflıktan nasibini almayanların, sevgiden bahsedip korku düzeni kuranların, bir nevi ‘saadet zinciri’ gibi çalışanların gerçek yüzünün görülmesi ve büyük bir güven yıkımı gerçekleşmesi neticede ortaya çıkan tablodur.
Nefes alıp verir gibi yalan ve iftira atan ağlak tiplerin samimiyetsizliğinin görülmesi elbette bir kazançtır.
Meselenin içyüzünü gayet iyi bildiği halde tüm bunlara seyirci kalan görece samimi bazı kişilerin en büyük vebali, yanlışa bugüne kadar dur dememeleri ve hiçbir sorgulama içine girmemeleridir. Geniş bir kitlenin güvenini boşa çıkaran, emek ve desteğini heba eden sorumsuzlar Allah katında zor hesap verirler.
Günün sonunda yanlış yapanlar kaybedecek, ama Türkiye kazanacaktır.