Yaşam
BBC Türkçe

Yalnızlık: Tek başına olmak insanlara iyi geliyor mu?

06 Nisan 2025 14:48

Güncelleme: 06 Nisan 2025 14:52

Yalnızlık günde 15 sigara içmek kadar ölümcül bir sağlık tehdidi olarak tarif ediliyor.

Öte yandan da hiç olmadığımız kadar erişilebiliriz, akıllı telefonlarımız üzerinden günde yüzlerce mesaj bombardımanına tutuluyoruz.

Bu sürekli iletişim bunaltıcı olabiliyor, birçok insanı birazcık da olsa huzura hasret bırakabiliyor.

Peki bunların arasında bir denge bulmak mümkün mü?

BBC, sağlık uzmanlarının bu konudaki görüşlerini aldı. 

Tek başına olmak ile yalnızlık arasında fark var mı?

Yüzyıllardır süren bir sorun olsa da yalnızlık, Covid-19 salgını döneminde uygulanan uzun süreli kapanmalar ve zorunlu sosyal mesafe uygulamaları sırasında milyonlarca kişi için zorluk oluşturdu. Birçok kişi tek başına evde mahsur kaldı.

Yalnızlık "istediğinizden daha az sayıda farklı sosyal ilişki" sahibi olduğunuzda ortaya çıkan "öznel, nahoş bir duygu" diyor Birleşik Krallık'taki Sheffield Hallam Üniversitesi'nin Yalnızlık Çalışmaları Merkezi'nin yöneticisi Andrea Wigfield.

Uzmanlara göre yalnızlık hissi, kişisel ilişkilerimizin kalitesinin istediğimizden daha zayıf olduğunu duyumsadığımızda ortaya çıkıyor.

Ya da varolan ilişkilerimizi arkadaşlarımızınkilerle karşılaştırdığımızda - arkadaşlıklarımızın daha zayıf olması hakkında tatminsiz hissetmek kolay.

İzole bir insan hızlıca yalnız hissedebilir, ancak kalabalığın içinde de yalnız hissedilebilir.

Ait olmadığımız hissi ya da ilişkilerimizin kalitesinin kuvvetli olmadığı hissi hızlıca bu nahoş hisse yol açabilir, diye uyarıyor Wigfield.

Bazı dillerde yalnızlık ile tek başına olmak eş anlamlı kullanılsa da, tek başına olmak geçici bir durum ve hoş karşılanacak bir sükunet anı yaratabilir.

Tek başına olmak, etrafımızda başka kimsenin olmadığı ve sosyal medyada kimseyle etkileşmediğimiz bir dönem olabilir, diye açıklıyor Birleşik Krallık'taki Durham Üniversitesi'nde psikoloji profesörü ve Yalnızlık Laboratuvarı'nın baş araştırmacısı Thuy-Vy Nguyen.

Yalnızlık vücudu nasıl etkiliyor?

Yalnızlık sağlık için çok kötü. Cambridge Üniversitesi'nde yakın zamanda yapılan bir araştırma kalp hastalığı, felç, tip 2 diyabet ve enfeksiyonlara karşı duyarlılıkla ilişkisini ortaya koydu.

Wigfield yalnızlığın demans, depresyon, anksiyete ve hatta yüksek ölüm riskine yol açabildiğini ekliyor.

Bu bağlantının temelinde ne olduğu henüz net değil.

Doktorlara göre bağlantı, izolasyon sonucu vücut üzerinde oluşan yüksek stresten ve zihinsel uyarım eksikliği olabileceğini, bunun da psikolojik problemleri kötüleştirebileceğini düşünüyor.

Ancak yalnızlık sorununun boyutu ortada. DSÖ ileri yaştaki her dört kişiden birinin sosyal izolasyon deneyimlediğini, ergen yaş grubunun da yüzde beş ila 15'inin yalnızlıkla karşı karşıya olduğunu tahmin ediyor.

Yaş dışında başka faktörlerin belirlediği bazı gruplar da artan yalnızlık riski yaşıyor: göçmenler, etnik azınlıklar, sığınmacılar, LGBTQ+lar, bakım görevi üstlenen kişiler ve başka sağlık sorunları olan kişiler.

Yalnızlığı nasıl aşabiliriz?

Son yıllarda birden fazla devlet yalnızlık salgınıyla mücadele etmek için inisiyatifler oluşturdu. Sağlık hizmetleri, sosyal güvenlik sistemi ve ekonominin geneli üzerinde oluşturduğu milyonlarca dolarlık yük açık hale geldikçe siyasi gündemde de üst sıralara yükseldi.

Araştırmalara göre gönüllülük faaliyetleri etkili bir önleme stratejisi olabilir.

Hong Kong'da 375 toplum gönüllüsüyle yapılan araştırmaya göre kişinin boş zamanlarını inandığı bir amaç uğruna kullanması yalnızlığı hafifletebilir, özellikle de ileri yaşlardaki yetişkinlerde.

Avustralya ve Hollanda ise farklı bir yaklaşım benimseyerek kuşaklar arası yaşama yatırımda bulunuyorlar.

İleri yaştaki kuşaklar ile gençlerin, toplum merkezleri ya da kamusal alanı bulunan yaşam yerleşkelerinde beraber vakit geçirmesi teşvik ediliyor.

Birleşik Krallık'ta da doktorlar daha sık "sosyal reçete" yazıyor, yani çok izole olduğundan şüphelendikleri hastalara ilaç vermek yerine onları başkalarıyla bir araya getirebilecek hizmetlere yönlendiriyorlar.

Çocuk ve ergen psikiyatristi Holan Liang sosyal bir perspektiften bakıldığında herkesin bir yeri ve amacı olan, işbirlikçi ve toleranslı toplumlar geliştirmenin en mantıklı yöntem olduğunu anlatıyor.

"Başkalarını kontrol etmek, başkalarına karşı kibarlık göstermek ve yardım etmek yalnızlığı önlemeye yardımcı oluyor" diyor A Sense of Belonging (Aidiyet) kitabının yazarı da olan Liang.

BBC'ye konuşan uzmanlar bireysel düzeyde de herkesin kendi tatminini, kendi arkadaşlıkları ve ilişkilerinin kalitesini gözetmesi gerektiğini söylüyor.

Yalnızlık işaretlerine de dikkat edilmeli: Sürekli üzgünlük hissi, sosyalleşme ya da evi terketme konusunda isteksizlik gibi.

Bunun işaretlerinden biri de kayıtsızlık: Yani etraftaki diğer kişiler, yerler ve alanlara yönelik bağlılık hissetmemek.

Tek başına olmaya dair ön yargı var mı?

Profesör Nguyen sosyal bir tür olarak insanların, hayatta kalmak için bazı kurallara biat eden bütünleştirici sosyal ağlara güvendiğini dikkat çekiyor.

Bunun bir parçası olarak "sosyal etkileşimlerin ve beraber olmanın önemini vurgulama eğilimi gösteriyoruz. Bu anlamda tek başına olmak damgalanıyor" diyor Nguyen.

Ancak "tek başına olmanın anlık etkilerinden biri de bizi sakinleştirmek."

Birleşik Krallık'taki Reading Üniversitesi'nden bir araştırma tek başına kalınan anların sağlık açısından hem faydaları hem de maliyetleri olduğunu gösterdi.

Araştırmacılar 21 güne kadar uzayan süreler boyunca 178 yetişkini takip etti.

Bu süre içinde katılımcıların streslerini, hayata dair tatminlerini, otonomilerini ve yalnızlıklarını ölçmek için günce tutmaları ve anket doldurmaları gerekiyordu.

Deney tek başına daha uzun saatler geçirmenin streste düşüş, seçim ve kendi olma özgürlüğü hislerinde de artış ile bağlantılı olduğunu ortaya koydu.

Araştırmanın yazarlarına göre bu, tek başına olmanın "sakinleştirici etkisini" gösteriyor.

Ancak tek başına daha uzun saatler geçirdikleri günlerde katılımcılar daha yalnız ve daha az tatmin olmuş hissettiklerini bildirdiler.

Kendine ayıracak anlamlı anlar oluşturmak

Tek başına olmanın duygusal düzenleme, özgürlük hissi ve otonomi için alan açtığı yönünde kanıtlar var. Yani daha stresli olduğumuz durumlarda ya da yoğun geçen günlerde özellikle faydalı bir araç olabilir.

Yani tek başına olmak ruh sağlığını ve dayanıklılığı desteklemeye yardımcı olabilir. Ancak tek başına uzun süre geçirmek bazı insanları bunaltabilir.

Profesör Nguyen ekranlardan uzak ve keyfini çıkarabileceğiniz, tek başına vakit geçirmeyi düzenli bir "alışkanlık" haline getirmeyi tavsiye ediyor:

"Tek başına kalmaktan nasıl faydalanabileceklerini sorduklarında insanlara hep tavsiye ettiğim şey, küçük miktarlarla yani günde 15 dakika ile başlamak."

Bu kısa süre zarfı içinde nasıl hissettiğinizi, ne yapmayı sevdiğinizi takip edebilirsiniz ve günler içinde bu tek başına geçirilen vakti dakikalar ile uzatmaya başlayabilirsiniz.

"Bazen insanlar detoks yapmak ve günler boyunca ekran ya da sosyal medya sürelerini kesmek istiyorlar. Bu rahatsızlık verebilir ve gelecekte tekrar denemek istemeyebilirsiniz" diyor.

Ancak bunun bir limiti var mı?

Reading Üniversitesi verileri insanların tek başlarına daha uzun saatler geçirdiklerinde daha yalnız ve daha az tatmin hissettiklerini gösteriyor. Günlük olarak tek başına vakit geçirmek bir seçim olduğunda da bu hisler azalmıyor, ancak birkaç gün üst üste olduğunda da artmıyor.

Nguyen'e göre mükemmel denge saatler ile ölçülemez, kalite açısından görülmeli.

Bazı araştırmalara göre yalnızlık hissinin, uyanık olduğumuz saatlerin yüzde 75'ini tek başımıza geçirdiğimizde ortaya çıktığını belirtiyor Nguyen.

Ancak Nguyen'e göre "bu gerçekten kişilerin başlangıç noktasına, her gün nasıl hissettiklerine bağlı".

Peki bu tek başına dakikalarda ne yapılmalı?

Uzmanların tavsiyesi uyarıcı, ancak istirahat ve rahatlama sağlayan etkinlikler.

Kitap okumak, bahçıvanlık, doğa yürüyüşleri, müzik dinlemek, yemek yapmak ve elişi gibi nazı yaygın hobiler tek başına kalmak için uygun.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir