Medya

Yargıdaki usulsüzlük iddialarını yazdığı için yargılanan T24 Yazarı Tolga Şardan: Bir suç oluşsaydı Cumhurbaşkanlığı ve MİT Başkanlığı devreye girerdi; infial yazıyla değil tutuklanmamla ilgili

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Şardan hakkında, “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” ve “Devletin yargı organlarını aşağılama” suçlarını işlediği iddiasıyla 5 yıla kadar hapis istemiyle iddianame düzenlemişti

09 Temmuz 2024 14:15

"MİT'in Cumhurbaşkanlığı'na sunduğu 'yargı raporu'nda neler var?" başlıklı yazısı sonrası hakkında başlatılan soruşturma kapsamında 1 Kasım 2023’te tutuklanan ve beş günlük tutukluluk sonrası Sincan Hapishanesi’nden tahliye edilen T24 yazarı Tolga Şardan bugün ilk kez hâkim karşısına çıktı. İddianamesinde, 'Sansür Yasası' eleştirilerine de hedef olan Dezenformasyon Yasası kapsamında “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” ve “devletin yargı organlarını alenen aşağılama” suçlamalarıyla Şardan’ın beş yıla kadar hapisle cezalandırılması istenen davanın duruşması 17 Aralık 2024 tarihine ertelendi. Şardan ve avukatlarının iddianamede öne sürülen suçlamaları reddettiği, savcının ise her iki suçtan da cezalandırma talep ettiği duruşma 17 Aralık 2024'e ertelendi.

Şardan'ın yargılandığı davanın ilk duruşması, bugün (9 Temmuz 2024) İstanbul Çağlayan Adliyesi 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Şardan, savunmasında gazetecilik kariyerinden bahsederek "Ben devlet bürokrasisini yakından talip eden bir gazeteciyim; devletin kurumlarının hangi şartlarda eleştirileceğini ya da destekleneceğini bildiğimi düşünüyorum. Yazının içeriğine bakılınca kurumun aşağılanmasıyla ilgili bir suçun oluşmadığı kanaatindeyim. Eğer böyle bir şey olsaydı ilk önce devreye Cumhurbaşkanlığı girerdi, MİT Başkanlığı girerdi" dedi. 

Şardan, savunmasında şunları söyledi:

"Savunmama geçmeden önce mesleki kariyerimden bahsetmek istiyorum. Mesleğe 1988 yılında başladım, hâlâ devam ediyorum. 1,5 yıl Ulus Gazetesi’nde, 29,5 yıl Milliyet gazetesinde çalıştım, beş yıldır da T24’te görev yapıyorum. Devletin istihbarat hizmetleriyle ilgili haberler yapıyorum. Devletin sisteminin ne olduğunu iyi bilirim. İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma ile ilgili birçok haber yaptım. 20 dolayında İçişleri Bakanı ile birlikte çalıştım. 1988 yılından beri Türkiye’yi ilgilendiren her türlü kriminal olayı takip ettim, ediyorum. Bu anlamda tecrübeli bir gazeteci olduğumu düşünüyorum.

Ben tecrübeli ve her gazeteci gibi haberine sahip çıkan bir gazeteciyim. Söz konusu yazıda yalan bilgilerin olduğunu düşünmüyorum. Bu haberin yalan olduğuna inanmıyorum ve yasada kasten halka ulaştırmak gibi bir hüküm olduğu için ben bunu yaptığımı düşünmüyorum. Hiçbir gazeteci yalan/yanlış bilgi içeren bir yazıya imza atmaz.

Bu davaya konu olan yazıda da olayın iki tarafı vardır. Birincisi Cumhurbaşkanlığı, ikincisi MİT Başkanlığı’dır. Benimle ilgili gözaltı ve tutuklama kararı söz konusu yazının yayımlanmasından günler sonra gerçekleşmiştir. Ne sayın Cumhurbaşkanı’nın ne Cumhurbaşkanlığı’nın ne MİT Başkanlığı’nın ne de MİT Başkanı’nın şikâyeti ya da davaya müdahil olma talebi vardır."

"İnfial benim yazdığım yazıyla ilgili değil tutuklanmamla ilgili"

"Bu rapor, Cumhurbaşkanı’nın isteğiyle hazırlanmıştır. Bunlar bilgi notlarıdır, burada mesleki tasarrufumla bunun adına 'rapor' dedim. Dolayısıyla MİT Başkanlığı’nca savcılığa gönderilen böyle bir rapor yoktur, yanıtı bu anlamda doğrudur. İsmail Uçar’ın kendi kalemiyle yazmış olduğu yazının kamuoyu önüne geldiğini biliyoruz. Türk adalet sistemi içindeki sıkıntıların birebir örnekler üzerinden anlatılması kamuoyuna yansıdı. İsmail Uçar’ın yazısında adı geçen üst düzey yargı mensubunun hakkında soruşturma açıldığını yazdım. Sayın Cumhurbaşkanı’nın MİT Başkanlığı'ndan istemiş olduğu bilgilendirme kapsamında MİT Başkanlığı bilgilendirme yapmıştır. Ben de bunu kişiler üzerinden yazmadım, sadece iki kurumun kendi arasındaki süreci kalemi aldım. Cumhurbaşkanlığı da bu konuda bir geri dönüş yapmadı. Yargıdaki süreç görülmektedir. Benim bunu yazmamdan kaynaklı herhangi bir sokak olayı, sıkıntı olmamıştır, bilakis bu olayla ilgili ben tutuklandığım için mevcut iktidara yakın isimler de dahil olmak üzere kamuoyunun tepkisine yol açmıştır. İnfial benim yazdığım yazıyla ilgili değil tutuklanmamla ilgilidir. 

Ben yaptığım işin doğru olduğunu düşünüyorum. Amacım, kişilere indirgemeden sistem üzerinden kamuoyunu bilgilendirmekti. Bu hadisede bir kamu yararı vardır,  çünkü sadece İsmail Uçar’ın mektubu değil daha HSK henüz mürekkebi kurumamış olan bir kararla Adana Adliyesi’ndeki bir hâkime hanımla ilgili bir tasarrufta bulunmuştur. Suçlar bireyseldir, diyebilirsiniz ama bu isimler adalet teşkilatının birer üyesidirler ve sıradan insanlar değildir. Yargı teşkilatının da ülkenin sıradan bir kurumu olmadığını söylemeliyiz."

"Cumhurbaşkanlığı ve MİT Başkanlığı girerdi"

"Devletin organlarını alenen aşağılama suçlamasına gelince… Ben devlet bürokrasisini yakından talip eden bir gazeteciyim; devletin kurumlarının hangi şartlarda eleştirileceğini ya da destekleneceğini bildiğimi düşünüyorum. Yazının içeriğine bakılınca kurumun aşağılanmasıyla ilgili bir suçun oluşmadığı kanaatindeyim. Eğer böyle bir şey olsaydı ilk önce devreye Cumhurbaşkanlığı girerdi, MİT Başkanlığı girerdi. Onların da devreye girmediğini düşündüğünüzde böyle bir suçun oluşmadığını düşünüyorum.

Atılı suçların oluşması için bilginin kasıtlı bir amacına uygun şekilde ve gerçeğe aykırı olduğunu bilerek yaymam gerekirdi. Böyle bir şey yapmam bir gazeteci olarak mümkün değil. 

Ben meslek hayatımda daha önce de benzer süreçler yaşadım. 88’de birinci, 96’da ikinci MİT raporları çıktı. Başlangıçta bu raporların olmadığı iddia edilmişti ancak zaman içinde bu raporların var olduğu ortaya çıktı."

"MİT Kanunu'na aykırı bir yazışma süreci var"

Şardan'ın konuşmasının ardından,  avukat beyanlarına geçildi. Şardan'ın savunması için söz alan Ankara Gazeteciler Cemiyeti avukatlarından Gökhan Tekşen şunları söyledi:

"MİT’in çalışma biçiminin bu dosyaya nasıl yansıdığından bahsetmek istiyorum. Raporun olmadığına dair soruşturmaya giren müzekkereden bahsedeceğim. MİT’in kendi kanununun, başka yönetmeliklerin, gizli olmasından dolayı bu tarz rapor ve belgelerin nasıl aktarıldığını Tolga Bey anlattı. Mahkemelere de hangi bilgilerin verilebileceğini sayıyor. Böyle bir raporun varlığını ya da yokluğunu sorma yetkisi olmamasına rağmen savcı bunu sormuş. MİT Hukuk Müşavirliği de 'sorduğunuz belgeyi cevaplandırmamız mümkün değildir' diyebilmeliydi. İddianameye giren ve MİT’in kendi kanununa aykırı bir yazışma süreci var. MİT gizliliğin en üst düzeyde olduğu yerdir. Hangi belgeyi, kime, nasıl ulaştırılıyor gizliliği nedeniyle Hukuk Müşavirliği böyle bir yanıt veremeyeceği gibi böyle bir bilgiye sahip bile değildir. Birinci etapta MİT yazışmasının aleyhte olan kısmını belirtmek istiyorum.

Haber kaynağının gizli tutulması güvenlikle ilgili yazan bir gazeteci için çok doğaldır. Haber kaynağının açıklanamayacağı kuralı çok temel bir kuraldır, bu aleyhte kullanılamaz. Haber kaynağı, hatta kamu içerisinden bu tarz güvenlikle ilgili konularda ekstra şekilde deşifre edilmez.

MİT’in böyle bir rapor yazması zaten görevinin gereğidir. Ülkenin iç güvenliğine aykırı değildir, asıl hazırlanmaması devlet güvenliğine tehdittir. Bu rapor, ancak rapor  içeriğinde geçen kriminal yapılar arasında bir infial yaratabilir. Belgeler iki kurum tarafından da yalanlanmamıştır." 

İddianamede, soruşturma kapsamında MİT’e müzekkere yazılarak söz konusu yazı içeriğinde bahsedilen raporun olup olmadığının sorulduğu, MİT’in de 17 Kasım tarihinde verdiği yanıtta, “teşkilatları tarafından hazırlanmış bir rapora rastlanılmadığının belirtildiği” kaydedilmişti. 

"Yargı aşağılandıysa Başsavcı'nın mektubuyla aşağılanmıştır"

Söz alan avukat Özlem Günel Tekşen de şu ifadeleri kullandı:

"Yargı organlarını aşağılama... Suçun ortaya çıkış biçimi bir başsavcının mektubuna  ve HSK tarafından yalanlanmamış bir mektuba dayanmakta. Eğer yargı aşağılandıysa bir başsavcının mektubuyla aşağılanmıştır. Bundan söz etmek mümkün değildir. Mektupta temiz yargı istemiştir. TCK 301’in unsurlarının oluşmadığı ortadadır."

Savcı, iddianamedeki talebi tekrarlayarak Şardan’ın her iki suçtan da cezalandırılmasını talep etti. Savunma, iddianamenin tekrar edildiği bir mütalaayı kabul etmeyeceğini ve mütalaaya karşı savunmada bulunmak istediklerini ifade etti.

Duruşma, 17 Aralık 2024'e ertelendi.

TGC Genel Sekreteri Güneş: Şardan, gazetecilik görevini yapmıştır 

TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, “Türkiye Gazeteciler Cemiyeti üyesi Tolga Şardan gazetecidir. Siyasi olayların perde arkasını aydınlatmak ve yurttaşları bilgilendirmek için görevini yapmıştır. Gazeteciler ifade özgürlüğünün sınırsız olmadığını bilmektedir. Ancak ifade özgürlüğü sadece olumlu karşılanan, zararsız haber ya da düşünceleri değil, aynı zamanda ‘devleti şoke eden, inciten, rahatsızlık veren’ düşünceleri de kapsamaktadır. Bu ülkenin güçlü bir gazetecilik damarı vardır. Gazeteciler tarihe not düşerler. Sadece gazetecilik yaptığı için yargılanan meslektaşımız Tolga Şardan’ın beraat etmesini istiyoruz” dedi.

Duruşmayı T24 Genel Koordinatörü Sertuğ Çiçek, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Genel Sekreteri Sibel Güneş, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Sekreteri Banu Tuna, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Eş Direktörü Evin Barış Altıntaş, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Türkiye Temsilcisi Özgür Öğret, MLSA Dava Takip Koordinatörü Semra Pelek ve MLSA’dan Alexander Santiago Harvie de izledi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 16 Şubat’ta Şardan hakkında hazırladığı iddianamede, "Sansür Yasası" nitelendirmesine de hedef olan Dezenformasyon Yasası kapsamında yer alan “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” ve “devletin yargı organlarını aşağılama” suçlarını işlediği iddiaları yer almış ve 5 yıla kadar hapis cezası istenmişti.

Fotoğraf: MLSA 
Tolga Şardan
Fotoğraf: Buse Söğütlü/T24

 

Ne olmuştu?

T24 yazarı Tolga Şardan, "MİT'in Cumhurbaşkanlığı'na sunduğu 'yargı raporu'nda neler var?" başlıklı yargıdaki usulsüzlük iddialarını kaleme aldığı yazısı gerekçesiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın re'sen başlattığı soruşturma kapsamında savcılık ifadesinin ardından 1 Kasım 2023’te sevk edildiği İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği’nce Dezenformasyon Yasası kapsamında tutuklanmıştı.

T24 yazarı Şardan, evinde yapılan arama sonrası gözaltına alındığında çıkarıldığı savcılıktaki ifadesinde "Sayın Uçar'ın dilekçesinin ardından HSK'ya yine Anadolu’nun değişik köşelerinde görev yapan yargı mensupları tarafından ihbarlar yapılmaktadır. Ve HSK tarafından görevlendirilen müfettişler söz konusu iddialar çerçevesinde aralarında üst düzey yargı mensupları da olmak üzere birçok kişinin bilgi sahibi konumunda ifadelerini almışlardır. Görüleceği üzere devletin en saygın kurumlarından olan MİT Başkanlığı da söz konusu iddialar çerçevesinde bilhassa Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan gelen talimat sonrasında, adı geçen yargı mensupları üzerinde de detaylı araştırma yapmıştır. Dolayısıyla kulislerden elde ettiğim bilgileri söz konusu yazıda kaleme alırken tarafıma yönelttiğiniz TCK 217/A maddesi hükümlerine aykırı herhangi bir girişimim olmamıştır" diye belirtmişti.

İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği, tutuklamaya gerekçe olarak, "işlendiği iddia edilen suçun önemli ve ciddi sayılan katalog suçlardan olması nedeniyle tutuklama nedenin ‘kanun gereğince’ var sayıldığı, kaçma şüphesi ile delilleri yok etme, gizleme, tanık ve mağdurlar üzerinde baskı oluşturma şüphesinin bulunduğunu” öne sürmüştü.

Şardan, gönderildiği Sincan Hapishanesi’ndeki 5 günlük tutukluluk sürecinin ardından tahliye edilmişti.

Şardan hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 16 Şubat’ta bir iddianame hazırlanmış ve dezenformasyon düzenlemesi kapsamında yer alan “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” ve “Devletin yargı organlarını aşağılama” suçlarını işlediği iddiasıyla 5 yıla kadar hapis istemişti.

TIKLAYIN - MİT'in Cumhurbaşkanlığı'na sunduğu yargı raporunu yazan T24 yazarı Tolga Şardan tutuklandı!

TIKLAYIN - T24 yazarı Tolga Şardan'ın gözaltına alınmasına sosyal medyada tepki: Gözaltılar, baskılar gazetecileri susturamaz!

TIKLAYIN - Kılıçdaroğlu'ndan gazeteci Tolga Şardan'ın gözaltına alınmasına tepki: Bu karardan derhal dönülmelidir!

TIKLAYIN - Şardan'ın ardından gazeteci Dinçer Gökçe de gözaltına alındı

 

Tolga Şardan kimdir?

Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. 

Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. 

Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. 

Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 

2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.