Gündem

Yargıtay, Zaman gazetesi kararında AYM kararlarının bağlayıcılığına vurgu yaptı; Şahin Alpay, Mümtaz'er Türköne ve Ali Bulaç'a yöneltilen suçun vasfını değiştirdi

Mümtaz'er Türköne, Ali Bulaç, Şahin Alpay (soldan sağa)

24 Aralık 2020 00:42

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, kapatılan Zaman gazetesinin 11 yazar ve çalışanı hakkında açılan, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ve istinaf mahkemelerince görülen davanın temyiz incelemesini tamamladı. Yargıtay, Ahmet Turan Alkan, Mustafa Ünal ve İbrahim Yeğenoğlu'na örgüt üyeliği suçundan verilen cezaları ve davada verilen biri dışında beraat kararlarını yerinde buldu. Daire, örgüt üyeliğinden cezalandırılan Mümtaz'er Türköne'nin de aralarında olduğu sanıkların cezasının ise "örgütün hiyerarşik yapısına dahil olunmaksızın yardım" suçunu oluşturduğuna hükmetti ve kararları bozdu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin destek verdiği, serbest bırakılması çağrısı yaptığı ve bir süre önce tahliye edilen Türköne'nin suç vasfı değiştiği için tahliyesine karar verildiğini vurguladı. 8 yıl 9 ayla, 10 yıl 6 ay arasında değişen hapis cezalarına mahkum edilen sanıkların davaları ile gerekli araştırma yapılmadan beraatine karar verilmesi yerinde bulunmayan Mehmet Özdemir'in dosyası yeniden görülecek. Daire, Şahin Alpay'la ilgili Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarını değerlendirirken, "yerindelik denetimi" tartışmaları bulunsa da kararlara uyulmasının zorunlu olduğuna da vurgu yaptı.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin kararında, örgüt üyesi gazetecilerin FETÖ terör örgütünün 7 basamaklı piramit yapısının ikinci katında, "sadık tabaka" olarak görev yaptıklarını anımsattı. Kararda, şu değerlendirmeler yapıldı:

"Örgütün ustaca gizlenen amacını bilenler ve bu amaçla örgütte görev alanlar açısından suç tarihinden önce bir terör örgütü kararı verilmesine ihtiyaç yoktur. Bu faillerin terör örgütü olduğunu bilmediği savunmasına itibar edilemez. Örgüte bilmeden katılanların ise "kusur ilkesi" çerçevesinde hukuki durumlarının belirlenmesi gerekir. Failin açıkça yasak olduğunu bildiği davranışlardan sakınması, bu yükümlülüğü yerine getirdiği anlamına gelmez. Fail aynı zamanda davranışlarının hukuk düzeninin gerekleri ile uyumlu olup olmadığını sorgulamakla yükümlüdür. Fail, bu husustaki şüphesini tefekkür etmek veya bir uzmana danışmak yoluyla bertaraf etmek zorundadır. Ayrıca fail vicdan muhasebesi de yapmalıdır. Tartışma konusu örgüt üyeliği ve örgüte yardım etmek suçları bakımından, normun cezalandırdığı eylemlerin düşünce ve ifadeler ve fakat basın özgürlüğü hakkının suistimali ile düşüncelerin gerçekleştirilme yöntemleri olduğu her türlü tartışmadan varestedir."

"Anayasa Mahkemesi kararlarına uymak zorunlu" göndermesi

Daire, kararında AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulması konusunda da çarpıcı değerlendirmeler yaptı. Kararda, "Anayasada öngörülen güvenceler dikkate alınarak bireysel başvuru kapsamındaki temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğine ilişkin herhangi bir inceleme 'yerindelik denetimi' olarak nitelendirilemez. Aksinin kabulü durumunda Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuruları karara bağlama yetki ve görevinin işlevsiz hale geleceği, bunun da bireysel başvurunun etkili bir hak arama yolu olarak öngörülmüş olması amacıyla bağdaşmayacağı açıktır" denildi.

Kararda, AYM'nin, bireysel başvurularla ilgili yargılama bitmeden verdiği kararlar örtülü biçimde eleştirildi ancak kararlara uyulması gerektiği belirtilerek, "Kural olarak, yargılama ve olağan yasa yolları süreci tamamlanmadan yapılan bireysel başvuru incelemelerinde AYM'nin delil değerlendirmesinin hak ihlali bağlamında da olsa asıl yargılama mercileri ile bir yetki çatışması sonucu doğuracağı açıktır. Ne var ki yargılamanın devamı sırasında ihlal neticesini doğuracak tespitlerin yargılama mercilerince göz ardı edilmesi düşünülemez. Aslolanın haksız, ölçüsüz bir müdahaleye maruz bırakılan temel hakkın bir an önce teslimi olduğuna göre, sair çatışma ve tartışmaların bu değerin önüne geçmesine hukuk düzeninin tekliği ilkesi de müsaade etmez" denildi.

"İştirak anlamına gelmez"

Kararda, sanıkların genel durumu konusunda şu yorum yapıldı:

"Yardım eden sıfatıyla hareket ettiklerine dair, iddia, somut olgu ve mahkumiyetlerine yeterli delil ikame olunamayan sanıkların, medya organlarında sarf ettikleri sözleri, kaleme aldıkları yazıları ve diğer davranışları ile darbeye zemin hazırlayan, kalkışmayı meşru gösteren konuşma ve makaleleri ile örgütün nihai amacını gerçekleştirmek için düşünce, planlama, icra ve sonrası itibarıyla örgütsel bir organizasyon ürünü olduğu anlaşılan kalkışma arasında illiyet bağının bulunduğunun kabulüne yasal imkan bulunmadığından, darbe yapılacağı hususundaki bilgilerinin mevcudiyeti sabit kabul edilse dahi, bu durumun iştirak iradesine dahil olunduğu sonucunu doğurmayacağı açıktır."

Üç ismin "örgüt üyeliği" cezasına onama

Kararda, 11 sanığın anayasal düzeni değiştirmeye kalkıştıklarına yönelik delil olmadığı vurgulandı ve iddianamedeki bu suçlamaya yönelik ceza verilmemesi yerinde bulundu.

Kararda, Ahmet Turan Alkan, Mustafa Ünal ve İbrahim Karayeğen'e örgüt üyeliği suçundan verilen cezaların yerinde olduğu belirtildi ve onama kararı verildi. Kararda, şu değerlendirme yapıldı:

"17 Ağustos 2015 tarihli yazısında, bir darbe geliştirmek üzere teklifte bulunmak istediğini, bu darbenin maksadının hukuk devletini yeniden inşa etmek olacağını, güçler ayrılığının tesis edileceğini, ordunun meclis savunma komisyonuna bağlanacağını, Cumhurbaşkanlığı sisteminin kaldırılacağını, bu amaçları taşıyan bir darbe girişiminin taraftarı olacağını açıkça söyleyerek, örgütün gerektiğinde şiddete başvurma stratejisini de benimseyen Ahmet Turan Alkan'ın; örgütün yayın organı Zaman gazetesinin Ankara temsilcisi olan, anılan gazetenin de bağlı bulunduğu Feza Gazetecilik A.Ş.'ye ait aracı, 11 Aralık 2015'te satın alıh, aynı gün Feza Gazetecilik'e kiralayarak şirketin malvarlığına el konulmasının önlenmesine hizmet eden, bahsi geçen pozisyondaki görevini örgüt yönetiminin doğrudan görevlendirmesi olmadan icra edemeyeceği de gözetilerek, sanık Mustafa Ünal'ın; Zaman gazetesinin gece sorumlusu olan, Bylock kullanan, örgüt liderinin mesajlarını diğer örgüt mensuplarına ulaştırmayı amaçlayan, ABD'nin Boston eyaletine kaçmak isterken yakalanan İbrahim Karayeğen'in örgüt üyesi olduklarının kabulüne…"

Beraatler yerinde

Kararda, sanıklar Orhan Kemal Cengiz, Lalezer Sarıibrahimoğlu, İhsan Dağı, Nuriye Ural'ın örgüt üyeliği suçundan beraatlerinin yerinde görüldüğü de vurgulandı ve bu kararlar da onandı.

Üyelik değil yardım

Kararda, Ali Bulaç ve Mümtaz'er Türköne'ye örgüt üyeliği suçundan verilen ceza konusunda ise "yanılgıya düşüldüğü" yorumu yapıldı ve bozma kararı verildi.

Kararda, Bulaç ve Türköne için şöyle denildi:

"Örgütün üst düzey yöneticilerinin de üyesi olduğu Gazeteci ve Yazarlar Vakfı Mütevelli Heyeti'nde yer alan, Gülen'in onursal başkanlığa seçilmesi kararında imzası bulunan, Bank Asya hesabında para artışı gözlenen, "Kılıç her zaman gayrımeşru bir siyaset aracı mıdır? Zorbalar kılıç kullanır da mazlumların kullanma hakkı yok mu?" yazısını yazan Ali Bulaç; örgütün üst düzey isimlerinden Osman Özsoy'la mesajlaşmalarının olduğu tespit edilen, iddianameye konu yazıları kaleme alınan Türköne'nin, darbeyi azmettirmelerinin koşullarının oluşmadığı, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduklarına dair dosyada delile rastlanmayan ve kamuoyunca da tanınan ideolojik kimlikleri itibarıyla savunmaları hayatın olağan akışına uygun bulunan, örgütün sözde meşruiyet vitrini olarak kullandığı, belli özellikleri nedeniyle kamuoyunca da tanınan muhalif gazeteci sanıklar Türköne ve Bulaç'ın gazetecilik faaliyeti kapsamında gerçekleştirdikleri makale ve konuşmalarının eleştiri içeren muhtevasından ayrı olarak örgütün sözde meşruiyetini korumak amacına hizmet eder mahiyetteki gazetecilik faaliyeti olarak kabulü mümkün olmayan eylemlerinin "Örgütün yapısına dahil olmamakla birlikte terör örgütüne yardım etmek suçunu oluşturacağı" gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek örgüt üyeliği suçundan mahkumiyetlerine karar verilmesi yasaya aykırıdır."

Bu nedenle, Bulaç ve Türköne'nin yeniden yargılanarak, bu suçtan cezalandırılmaları istenildi.

Alpay için de bozma

Kararda, beraatine karar verilen sanıklardan Mehmet Özdemir'in hukuki durumunun, mahrem imamlarla ilişkilerinin, hakkında beyan yahut ifade bulunup bulunmadığının araştırılmadan karar verildiği belirtilerek, hukuki durumunun yeniden tayin edilmesi gerektiği de belirtildi.

Kararda, örgüt üyeliği suçundan cezalandırılan Şahin Alpay ile ilgili lehinde verilen Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararları anımsatıldı. Alpay'ın eylemlerinin örgüte üye olmaksızın yardım suçunu oluşturacağı gözetilmeden AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarındaki tespit ve değerlendirme ve çekinceler tartışılarak bertaraf edilmeden, eksik araştırma ve yetersiz gerekçe ile örgüt üyeliğinden hüküm kurulmasının da hatalı olduğu belirtildi. Bu isimlerin davaları da yeniden görülecek.

Bahçeli, Türköne için 'tahliye' çağrısında bulunmuştu

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 23 Haziran 2020'de Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından tutuklanan ve o dönem cezaevinde bulunan Türköne için sürpriz bir çıkış yapmıştı. Ülkücü gelenek içinde yollarının uzun süre önce ayrıldığı Türköne'nin "aleyhinde pek çok yazısı ve beyanatı olduğunu" da vurgulayan Bahçeli "Dileğim bir haksızlık varsa bunun acilen düzeltilmesidir. Osman Kavala'nın, Altan kardeşlerin, Nazlı Ilıcak'ın ve daha pek çok sorunlu kişinin masum gösterilmeye çalışıldığı bir yerde şehit ağabeyi Mümtaz'er Türköne'nin davası tekraren ve titizlikle değerlendirilmelidir" demişti. Bahçeli, şu ifadeleri kullanmıştı:

"Bugün Ülkücü şehidimiz Mustafa Türköne'nin şehadetinin 41.yıldönümüdür. 23 Haziran 1979'da 21 yaşındayken şehit düşmüştü. Ağabeyi Mümtaz'er Türköne ise cezaevindedir. Mümtaz'er Türköne'yi öğrencilik yıllarından itibaren tanırım. Aleyhe de pek çok yazısı ve beyanatı olmuştur.

"Ülkücü şehidimizin ağabeyi olan ve geçmişte davamıza emek vermiş Mümtaz'er Türköne'nin gerçekten suçlu olup olmadığına karar verecek yegâne merci Türk adaletidir. Adil ve hakkaniyetli yargılamayla Mümtaz'er Türköne'nin üzerine atılı isnatların netleşmesi de mümkün olacaktır.

"Dileğim bir haksızlık varsa bunun acilen düzeltilmesidir. Osman Kavala'nın, Altan kardeşlerin, Nazlı Ilıcak'ın ve daha pek çok sorunlu kişinin masum gösterilmeye çalışıldığı bir yerde şehit ağabeyi Mümtaz'er Türköne'nin davası tekraren ve titizlikle değerlendirilmelidir.

"Bu vesileyle bütün Ülkücü şehitlerimizi, 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsünden şehit düşmüş vatan evlatlarımızı, terörle mücadele halindeyken şehit olan kardeşlerimizi rahmetle, minnetle, şükranla anıyorum. Ahde vefa imandandır diyorum. Ve adaletin tecellisini ümit ediyorum."

Daha sonra 28 Haziran 2020'de yaptığı açıklamayla 'sözlerine açıklık getiren' Bahçeli, "Kılıçdaroğlu Adana'da meydanda Altan kardeşler, Ilıcak ve diğer isimleri tek tek söyleyerek 'burada' dedirtirken, Türköne'nin ismi bile anılmıyor. Neden anmıyorlar, sahip çıkanı yok ama Demirtaş'ın ismi dillerden düşmüyor. Türköne ile bizim yollarımız ayrılmış, bize yönelik ağır eleştirilerde bulunmuştur. Abant toplantılarına katılan bir isimdir. Ancak bizim şehidimizin kardeşidir. Biz, 'suçsuzdur, FETÖ ile teması olmamıştır' demedik, beraatini istemedik ki. Suçu neyse bir an önce adilane şekilde yargılanıp dosyası dikkatlice karara bağlansın istiyoruz" diye konuştu.

Yargıtay 16'ncı Ceza Dairesi, 24 Eylül 2020'de verdiği kararla, 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından tutuklanan ve 4 yıl 2 ay cezaevinde bulunan Türköne hakkında 'FETÖ' üyeliği suçlamasıyla verilen 10 yıl hapis cezasını "eksik inceleme" nedeniyle bozmuş, tahliyesine karar vermişti.