Sokağa terk edilen köpeklerin toplanmasıyla Edirne Belediyesi Sokak Hayvanları Rehabilitasyon ve Geçici Barınma Evi’nde özel bölümlere konulan yasaklı cins köpek sayısı 32’ye yükseldi. Merkezden sorumlu Edirne Belediye Başkan Yardımcısı Ertuğrul Tanrıkulu, “yasaklı ırk” olarak anılan köpeklerin, hayatlarının sonuna kadar barınaklarda kalacak olmasının kendisini üzdüğünü dile getirerek, “Bu canlarımızı biz ne yazık ki müebbet bir hapse mahkum etmiş durumdayız. Buna kesinlikle bir çözüm üretilmeli. Bana kalırsa yıllardır yapılan çalışmalar neticesinde bu hayvanlarımız sahiplendirilebilir, kısırlaştırılıp ağızlıkla birlikte yaşayabilirler. Koyduğumuz küçücük bir alanda hayatının sonuna kadar yaşamasını sağlamaya çalışıyoruz ki bu o canlara büyük bir eziyet. O nedenle bence yetkililer, bakanlık görevlilerimiz buna bir çözüm bulmalılar, gerekirse bu belediye barınaklarında olan yasaklı ırkların kişilerce sahiplenilmesi, hatta istekli derneklere verilmesi ve onların bakımının dışarıda da sağlanması gündeme getirilmeli diye düşünüyorum” dedi.
Sokağa terk edilen köpeklerin sayılarının hızla arttığı ve yasa değişikliğiyle isteyene sahiplendirilme yapılması gerektiğini vurgulayan Tanrıkulu, “Birçok belediyede barınak yok, var olan barınaklarda da bu yasaklı ırkları hayatının sonuna kadar koruyacak ve kontrol altına alacak alanlar yok. Bu anlamda da belediyeler ciddi riskler almakta ve sıkıntılar yaşamakta. Bizim ve bilim insanlarının önerisi, bu yasaklı ırkların belli kurallar çerçevesinde isteyenlere sahiplendirilmesi veya derneklerin koruma alanlarına bırakılması” diye konuştu.
Edirne Bir El Bir Nefes Derneği Başkanı Yağmur Islattı Aydın, yasada yapılan değişikliğin hayvanların ‘ölüm fermanı’ olduğunu söyleyerek, şunları kaydetti:
"Yasaklı ırklar için bu yasa ölüm fermanıdır"
“Yasaklı ırk dedikleri ki bizler için hepsi candır, bu yasa ölüm fermanıdır. Biz devletimizden bu fermanı geri çekmelerini rica ediyoruz çünkü bu hayvanların hiçbir suçu yok, onlar bu şekilde doğmayı istemediler, kötü sahiplerin elinde, kötü şartlarda yetiştirilmeyi istemediler, bu hayatı kendileri seçmediler. Onlar hepsi can. Bir hayvanın, köpeğin yasaklısı, yasaklısı olmayanı, iyisi, kötüsü yoktur. Biz bunu her zaman söylüyoruz, kötü hayvan yoktur, kötü sahip vardır. Bu hayvanlar, zamanında üretici insanlar tarafından alındılar, satıldılar ve buna göz yumuldu. Üretildiler, kulakları kesildi, kuyrukları kesildi, karanlık odalarda çiğ etlerle beslendiler, dövüştürüldüler, doğurtulup sokağa atıldılar yavruları alındıktan sonra. Zaten kötü şartlarda yaşıyorlardı. Böyle bir yasa çıktı tamam ama bu yasanın ne önü ne arkası araştırılmadan, ‘Bu tarihe kadar toplanacak, barınaklara bırakılacak’ dediler ve bu hayvanların ölüm fermanını kendi elleriyle imzaladılar. Zaten bu hayvanlara bakan insanların çoğu üreticilerdi ya da dövüştürenlerdi. Bu hayvanlar için yuvarlak hesap söylüyorum 1000 TL gibi kısırlaştırma ücretini vermek istemeyen insanlar, ceza ödememek için kendi elleriyle hapishane dediğimiz barınaklara bıraktılar. Bugün Türkiye şartlarında ne kadar iyi bakmaya çalışırlarsa çalışsınlar, bir barınak o hayvana aile ortamını sağlayamayacak, düzgün bakım şartını sağlayabilecek bir barınağımız yok bizim ülkemizde.”
"Hiçbir hayvan 1 metrekare alanda 15 yıl yaşamayı hak etmiyor"
Aydın, Türkiye’de yaklaşık 1300 belediye bulunduğunu ve bunlarına 1000 kadarında da barınak bulunmadığını kaydedip, “Peki bu hayvanlar nereye gidecek? Bu hayvanları biz şu an kendi elimizle ölüme yolluyoruz. Bu yasanın değiştirilmesi, revize edilmesi gerekiyor en azından. Ülkemizde her şehirde derneklerimiz var hayvanlar için çalışan, en azından bu hayvanların yediemin olarak bu derneklere teslim edilmesi gerekiyor. Sahiplerinin suçunu bu hayvanlara yüklemeyelim, yani bir hayvanın ortalama ömrü 15 yıldır, hiçbir hayvan 1 metrekare alanda 15 yıl yaşamayı hak etmiyor” diye konuştu. (DHA)