Kültür-Sanat

Yazar Helena Duggan anlattı: 'Mükemmel', gerçekten de adı gibi mükemmel midir

27 Mart 2021 00:00

Likya Bademci

Herkesin kör olmamak için gözlük taktığı bir kasabada yaşamayı kim ister? Peki kim sürekli temiz, düzenli ve kusursuz derecede uslu olmayı seçer? Bunda eğlence nerede? Bir kasaba hayal edin adı gibi her şeyin mükemmel olduğu bir yer olsun. İrlandalı grafik tasarımcı, illüstratör ve çocuk yazarı Helena Duggan’ın Mükemmel Diye Bir Yer kitabı tam da böyle bir yerde geçiyor.

Özellikle “Roald Dahl, Neil Gaiman ve Tim Burton hayranları için mükemmel, ilginç, ürpertici ve unutulmaz bir macera” gibi pek çok övgüye layık görülen üç kitaplık serinin ilk kitabı Doğan Egmont’tan yayınlandı. Kitabın yazarı Duggan ile bir araya geldik ve kitabı hakkında konuştuk...

Mükemmel Diye Bir Yer Türkçedeki ilk kitabınız. Türkiye’deki okurlarınız olarak sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Evet, Türkiye’de hikayemi okuyan çocuklar olduğunu düşününce kendimi çok ayrıcalıklı hissediyorum. Ben, İrlanda'nın Kilkenny adındaki küçük bir kasabasındanım- Kilkenny İrlanda’nın güneşli güneydoğusu olarak bilinir, ancak bizim sizin güzel ülkeniz kadar bir şeyimiz yok ve bu yüzden her yıl Güneş’in neye benzediğini görebilmek için Türkiye’ye birçok İrlandalı uçuyor. Jo Ellen ve Bobbie Rose adında iki kızım var (bazen bir gün bir ülke veya western müzik grubu kuracakları konusunda şakalar yapıyorum!) Ve günlerce dağlarda kaybolmaktan başka hiçbir şey istemeyen Robbie ile evliyim. Bir de yol kenarında bulduğumuz Tinker adında bir köpeğimiz var.

Mükemmel Diye Bir Yer aslında bir üçlemenin ilk kitabı. “Mükemmel” hakkında bir kitap serisi yazmaya nasıl karar verdiniz?

Avustralya’da seyahat ediyordum (ya da yine güneş ışığı arıyordum) ve dolaşırken bir antika dükkanında bir çift gözlük buldum. Lenslerini takmak için değiştirecektim ama o sırada param yoktu, bu yüzden gözlükleri sırt çantamda taşımam gerekti. Zaman geçtikçe, onların son sahipleri hakkında düşünmeye başladım- muhtemelen ölmüşlerdi; ne de olsa onları bir antika dükkanında buldum. Böylece, muhtemelen o kişinin gördüğü her şeyin, tüm anılarının bu lenslerin içine kilitlendiğini ve lenslerden kurtulursam, o kişinin dünyadaki son parçasından da yok edeceğimi düşünmeye başladım. Hikâye böyle başladı.

Mükemmellik aslında sıkıcıdır diyebilir miyiz? 

Bu zor bir soru. Muhtemelen haklısınız- en azından Mükemmel’de mükemmellik sıkıcıdır. Ayrıca mükemmelliğin gerçek olmadığını düşünüyorum- hiç kimse her zaman mükemmel olamaz ve mükemmel olmaya çalışmak insan üzerinde çok fazla baskı oluşturur. Mükemmel’de “kusurlarımızda güzellik var” gibi bir satır var ve ben buna inanıyorum. Umarım kızlarım da buna inanır. Bence onu renkli kılmak için hayattaki karakterlere ihtiyacımız var ve mükemmel olmaya çalışmak bu karakterlerden uzaklaşmak demek.

“İnsanlar her zamankinden daha da bölünmüş durumda”

Bu kitap aslında korkularla yüzleşmeye dair de bir kitap. Bu ilk gençlik dönemi için çok önemli bir konu. Yazarken nelere dikkat ettiniz? 

Başka zor bir soru daha. Sanırım yazarken kendi korkularımın çoğuyla yüzleşiyordum. Hepimiz çeşitli korkulara sahibiz. Hayal gücü geniş bir kız olarak benim korkularım çoğu zaman mantıksızdı ve hâlâ çok mantıksız. Zamanla korkunun sadece zihinde olduğunu fark etmeye başladım, kendimize bir hikâye anlatıyoruz ve bir şekilde hikâyenin gerçek olduğuna inanıyoruz. Korkuyla yüzleşebilmek için o hikâyeyi sorgulamam ve düşüncelerimin sadece düşünceler olduğunu bilmem gerektiğini fark etmeye başladım- aslında hiçbiri yazdığım hikayelerden daha gerçek değildiler. Ayrıca düşüncenin duyguları da beraberinde getirdiğine inanıyorum bunun tersi de geçerli tabi. Eğer bu duyguyla oturur ve ondan korkmadan ya da onu kontrol etmeye çalışmadan geçmesine izin verirsek, kolayca geçer. Küçük çocuklar her zaman bu şekilde yaşıyorlar ama biz yaşlandıkça, akışta gitmek yerine tıpkı Mükemmel’deki gibi hayatı kontrol etmeye çalışıyoruz. Gerçekten herhangi bir şeyi kontrol ettiğimizi düşünmek bir yanılsama. Vay canına, bu uzun bir cevap oldu ama yeterince mantıklı olduğundan emin değilim.

Mükemmel Diye Bir Yer aynı zamanda çok içten bir dostluk hikayesi. Farklılıklara saygı duymak ve hatta onlardan beslenmek kitabın önemli temalarından. Bu perspektiften bakarsak nasıl bir dünyada yaşıyoruz sizce? 

Şu anda çeşitlilikten bahsediyor ve başkalarına “saygı duyuyor” olsak da bundan çok uzak olduğumuza inanıyorum. İnsanlar her zamankinden daha da bölünmüş durumda. Katılmasak bile herkesin fikrini dinlemeye açık olmamız gerektiğine inanıyorum çünkü görmezden gelinmekten daha saygısız bir şey olamaz. Ayrıca, ancak bu tür açık tartışmalar yoluyla birbirimizi anlayabileceğimize ve karşılıklı saygıya ulaşabileceğimize inanıyorum. Hepimiz insanız – hepimizin aynı iç mücadeleleri var, hepimiz kendimizden şüphe duyuyoruz ve kendimizi sorguluyoruz. Ve nihayetinde hepimizin sevmek ve sevilmeye olan isteğine inanıyorum.

Kitabınız Nail Gaiman ve Tim Burton gibi isimlerin kitaplarıyla anılıyor. Bu nasıl hissettiriyor? 

Aslına bakarsanız hayrete düştüm. İkisi de benim idollerim ve eğer biri benim hikayelerimin onlarınkiyle aynı parantezde durabileceğini düşünülüyorsa, bunu büyük bir gülümsemeyle kabul ederim.

“Yetişkinleri kandırmak çocukları kandırmaktan çok daha kolay”

Çocuklar için kitap yazarken öncelikleriniz neler?

Aslında çocuklar için yazıyorum diye düşünmüyorum- gerçekten kendim için yazıyorum ve bunun doğal olarak çocuklar kategorisine girdiğini düşünüyorum. Kocam çok olgun olduğumu söylüyor! Dürüst olmak gerekirse, biz yetişkinlerin çocukları her zaman küçümsediğini düşünüyorum. Çocuklar doğal yaşam ritimleriyle bizden çok daha fazla uyum içindeler. Çocuklar kıvrak zekalı komplocular. Komplo kurmayı seviyorum; her şeyin birbirine bağlı olduğundan ve her şeyin anlamlı olduğundan emin olmak için baskı altında hissediyorum. Çünkü çocuklar en ufak hatayı bile fark ederler ve eğer bunu bulurlarsa bu zaten tüm hikâyeyi alt üst eder. Yetişkinleri kandırmak çocukları kandırmaktan çok daha kolay.

Hangi yazar ya da kitapları seviyorsunuz?

JK Rowling’i seviyorum. Dediğim gibi komplo kurmayı seviyorum ve onun hikayelerinin bu konuda rakipsiz olduğunu hissediyorum. Harry Potter’da, hikâyenin en başından beri hepsine sahip olduğuna ve seri boyunca yine hepsini bir araya getirdiğine gerçekten inanıyorum. Bu gerçekten olağanüstü bir çalışma ve bence biraz da dahice. Ayrıca hâlâ devam eden tüm Roald Dahl hikâyelerini seviyorum. Terry Pratchett ve Neil Gaiman da favorilerim.

Tüm dünya tuhaf bir döneme geçiş yaptı. Önceliklerimiz, alışkanlıklarımız, rutinlerimiz baştan aşağı değişmiş durumda. Siz bu dönemi nasıl yaşadınız? 

Başlangıçta bunu kolay buldum: hepimiz birlikteydik ve hem yaşam hem ölümdü. Zaman geçtikçe daha da zorlaştı. İrlanda’da, Avrupa’daki en şiddetli tecriti yaşadık. Hala beşinci seviyedeyiz ve şimdi bunun çocuklarımız ve genç yetişkinlerimiz üzerindeki yıkıcı etkilerini görüyorum. Şimdi haberleri kapatarak, hikâyelerimde ve çocuklarımda kaybolmaya çalışarak olanlarla başa çıkıyorum. Her şeyi onlar için olabildiğince normalleştiriyorum, umarım ileride bunların hepsi genç yaşamlarında küçük birer aksaklık olarak kalır.

Yazarken nelerden ilham alıyorsunuz?

Sadece nesnelerin bana nasıl ilham verdiğini anlamakla başlıyorum. Bu nesne, Mükemmel serisinde gözlüklerdi ve yeni serim için birkaç yıl önce satın aldığım bir sitrin kaya kristali oldu. Bence nesneler bir tür enerji taşıyor ve belki de bir şekilde bundan yararlanmaya çalışıyorumdur.

Son olarak bu kitabı okuyan okurlarınıza ne söylemek istersiniz? 

Hikâyemi okudukları için onlara teşekkür etmek istiyorum ve gerçekten, gerçekten keyif almalarını umuyorum. Mükemmel’i Türkiyeli okurlarla da paylaştığım için kendimi çok şanslı hissediyorum ve umarım bir gün ülkenizi ziyaret edip bir kitap rafında da görebilirim. İletişim bilgilerim web sitemde bulunuyor, okuyucularımdan herhangi biri bana bir mektup gönderip yazımı nasıl geliştirebileceğimi söylerse çok sevinirim!