Yemen barış görüşmelerinin başlamasından hemen önce Suudi Arabistan hava kuvvetlerinin San'a şehir merkezini bombalayıp en az yedi sivili öldürmesi ve UNESCO'nun dünya kültür mirası ilan ettiği dört tarihi binayı tahrip etmesi şaşkınlık yarattı. UNESCO, İslam kültürünün en eski eserlerinden birine yapılan saldırıyı kınayarak tarafları kültür mirasını korumaya ve tarihi eserlere saygılı olmaya çağırdı. Tarafların bu çağrıya ne kadar uyacakları Birleşmiş Milletlerin arabuluculuğuyla Cenevre'de yapılacak olan barış görüşmeleri gösterecek.
Alman Dış Politika Derneği uzmanlarından Sebastian Sons tarafların geniş tavizlere zorlayacak olan görüşmelerin kolay geçmeyeceğini söylüyor:
“Suudi Arabistan, Yemen üzerinde nüfuz sahibi olamayacağını ve İran desteğindeki Husilerin iktidara gelmesini kabul etmeyeceğini İran'a göstermek istiyor. Kral ailesi aynı zamanda Suudilere de Yemen'de olduğu gibi gerektiğinde harekete geçebileceği mesajını veriyor. Suudi Arabistan nükleer görüşmelere başlayarak İran'a diplomatik prestij kazandıran ABD'ne de ikinci sınıf müttefik durumuna düşmekten ne kadar rahatsız olduğunu göstermeye çalışıyor.”
Suudilerin çıkarları
Suriye ve Irak'taki mezhep çatışmaları ve iç savaş da tıpkı Yemen'de olduğu gibi Şii İran ile Sünni Suudi Arabistan arasındaki nüfuz kazanma mücadelesine ışık tutuyor. İran, Suriye ve Irak'ta etkisini arttırırken Riyad yönetimi Tahran'ın Husiler üzerinden Yemen'de de nüfuz kazanmasını önlemeye çalışıyor. ‘Foreign Policiy' dergisi, çok eskilere dayanan Sünni – Şii rekabetini konu alan bir makalesinde ‘İran, Arapların korkularıyla oynamayı çok iyi beceriyor', ifadesini kullanmıştı. Sebastian Sons bölgesel anlaşmazlığın yerel anlaşmazlıkları tırmandırdığını belirtiyor ve ekliyor:
“Yemen'deki hakim güçler tarihte diyalog gönüllülüğü göstermiş ve siyasi uzlaşmalara varabilmişlerdi. Amma bu kez sadece Husiler meşru yönetimle savaşmıyor. Eski devlet başkanı Ali Abdullah Salih de onların yanında. Onu siyasi çözüme ikna etmek çok zor olacak. Uzlaşmaya razı olursa ikinci plana düşeceğini biliyor. Husilerle Salih'in güçlerini abarttıklarını, son zamanlardaki askeri başarılarını gözlerinde büyüttüklerini tahmin ediyorum. Bu durumda eskiden olduğu gibi ulusal diyalog başlatılmasının kolay olmayacağını sanıyorum.”
Yerel ve bölgesel anlaşmazlıklar
Alman siyaset bilimci Sons Yemen'de sağlanacak uzlaşmanın Suudi Arabistan'ın çıkarlarıyla koordineli olması gerektiğine de işaret ediyor:
“Müdahalenin itici gücü olan Suudi Arabistan garanti talebinde bulunacak ve Husilerin yönetimdeki ağırlığının sınırlı kalmasını isteyecektir. Aksi takdirde Riyad uzlaşmaya yanaşmayacaktır. Suudilerin amacı Husileri zayıflatıp, meşru devlet başkanı Hadi'nin çevresindeki Suudi yanlılarına ağırlık kazandıracak bir formül bulunması olabilir. Geçmişte Husilerin yönetimde söz sahibi yapılmamış olması Yemen Şiilerini askeri çözüm aramaya itiyor. Husiler daha önce siyasi yollardan nüfuz kazanmaya çalışmış ancak Salih'in devrilmesini izleyen geçiş döneminde yönetime ortak olmalarına imkân tanınmamıştı.”
El Kaide'ye yarıyor
2011 yılındaki ayaklanmanın ardından istifa eden Salih'in uzlaşma uğruna siyasi hedeflerini gözden çıkaracağına ihtimal vermeyen Sebastian Sons El Kaide tehlikesine de işaret ediyor:
“Suudi Arabistan'ın askeri hatası kendine yanlış düşman seçmek oldu. Riyad sadece Yemen'deki El Kaide ile değil, Suriye ve Irak'taki IŞİD ile de mücadele etmeli. IŞİD, Husilerden çok daha tehlikeli. Silahlı mücadele El Kaide'nin Yemen'de güçlenmesine yarıyor. El Kaide, Suudi Arabistan kadar Yemen için de en büyük tehlikedir.”