Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk ve Lugansk bölgeleri 11 Mayıs’ta yapılan tek yanlı referandumla bir çeşit bağımsızlık ilan etti. Söz konusu yerlerde pek çok resmi bina Rusya yanlısı silahlı ayrılıkçıların işgalinde bulunuyor. Donetsk’te perşembe günü ayrılıkçıların düzenlediği silahlı saldırıda en az 16 Ukrayna askeri öldürüldü. Başbakan Arseniy Yatsenyuk, saldırılardan “seçimleri sabote etmek isteyen Rusya”yı sorumlu tuttu. 25 Mayıs seçimlerini boykot kararı alan Ukrayna’nın doğu bölgelerinde pazar günü oylama yapılıp yapılamayacağı bilinmiyor.
‘İç savaş'
Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Yardımcı Doçent Şener Aktürk yaşanan çatışmaların aslında “düşük yoğunluklu iç savaş” olduğu görüşünde:
"Hepsi de son bir ay Mariupol, Odessa ve Donetsk’deki silahlı çatışmaların her birinde en az birer düzine olmak üzere yüze yakın ayrılıkçının öldürülmüş olması 2014 yılının mayıs ayı itibariyle Kiev hükümeti ve ayrılıkçılar arasında düşük yoğunluklu bir iç savaş yaşandığı sonucuna varmamız için yeterlidir. Ölümlü şiddet, şiddet içermeyen siyasi kutuplaşmaya nazaran toplumsal bünyede çok daha derin ve en az bir kuşak sürecek yarıklar açar. Öldürülenlerin yakın çevresinden başlayarak Odessa ve Donetsk gibi güney ve doğu Ukrayna’nın en önemli iki ilinde Kiev hükümetinin meşruiyetini belki de yaşadıkları sürece hiçbir zaman kabullenmeyecek toplumsal öbekler oluşabilir. Şiddetin, merkezî hükümetler açısından uzun vadede hedeflediklerinin tam tersine evrilen bu sonucunu hep göz önünde bulundurmak zorundayız.”
Çözüm federasyon mu?
Seçimi Poroşenko’nun kazanması halinde, Ukrayna’nın federatif bir yapıya dönüşmesi ya da isyancı bölgelere kapsamlı özerklik verilmesi bekleniyor. Söz konusu yerlerde Rusya yanlılarının bir bölümünün bile Moskova’ya bağlanmak istemediği biliniyor. Ukrayna’nın 42 milyonluk nüfusunun yaklaşık yüzde 17’sini etnik Ruslar oluşturuyor.
Dışişleri Bakanlığı eski Müsteşarı Özdem Sanberk, başkanlığını yaptığı Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu’nun (USAK) yayın organı Analist dergisinde Rusya’nın tutumunu ve Ukrayna’nın geleceğini şöyle değerlendirdi:
“Rusya Kırım’ın ardından işgali sürdürülebilir kılmak için Doğu Ukrayna’dan genişçe bir koridor da ele geçirmek isteyebilir. Hatta Doğu’dan bir parça koparmak yerine tamamını ele geçirmeyi daha mantıklı bulabilir. Rusya eğer bu doğrultuda hareket eder ve Ukrayna’nın doğusuna tamamen hâkim olursa Batıyla arasında gerginlik artar fakat filmi geri sardırmak yine de mümkün olmaz. Çünkü aynen Kırım gibi Ukrayna’nın da aslında Rusya’nın yörüngesine dâhil olduğu algısı Batı kamuoylarına hâkim durumda.”
‘Uzlaşma hükümeti'
Koç Üniversitesi’nden Aktürk ise biraz daha farklı düşünüyor:
“Rusya, ABD tarafından Kıbrıs gibi Rusya’nın sıkı ekonomik ilişkileri olan bazı AB ülkelerinin de ikna edilmesiyle daha ciddi bir ekonomik ambargo ve kuşatmayla karşılaşabileceğinin farkında. Geçtiğimiz hafta Putin’in ziyareti sırasında Çin’le yaptığı yüz milyarlarca dolarlık anlaşma ise Rusya’nın Batı tarafından kuşatılma tehdidini bile yarabilecek alternatifleri olduğu mesajını vermesi açısından manidar. Fakat kanaatim odur ki, Rusya’nın gerçekten istediği Ukrayna’nın parçalanması değil, parçalanma tehdidini kullanarak Kiev’de Rus çıkarlarını da gözeten bir uzlaşma hükümeti kurulmasıdır."
Rusya’nın Ukrayna’daki gelişmeleri etkileme gücüne sahip bulunduğu doğru ancak Moskova’nın hemen yanı başında iç savaşla boğuşan bir ülkeyle komşu olmak istediği kuşkulu. Bu anlamda, Aktürk’ün de söylediği gibi, Ukrayna’nın bölünmesi Rusya’nın çıkarına görünmüyor.
Öyle anlaşılıyor ki, başkanlık seçimlerini kazanan liderin AB, NATO, Rusya ve ülkedeki Rus azınlıklarla ilgili tutumu Ukrayna’nın kaderini belirleyecek.