Almanya'da iltica ve sığınma hukukunda değişiklikler öngören yasa paketinin 1 Kasım'da yürürlüğe girmesi planlanıyordu. Ancak bu tarih öne çekildi ve paket 24 Ekim'de yürürlüğe girdi.
Yeni paketin getirdiği en büyük değişiklik, iltica başvurularının mümkün olduğunca kısa sürede karara bağlanmasının hedeflenmesi. Sığınma başvurusu reddedilenler, çok daha hızlı bir biçimde ülkeyi terk etmeye zorlanacak, etmezlerse sınırdışı edilecek ya da mali yaptırımlarla karşı karşıya kalabilecekler.
Mali yardımda kısıntı
Bunun yanı sıra yasa paketi, sığınmacıların ilk kabul edildikleri merkezlerde 3 ay yerine 6 ay kalabilmelerini ve mali yardımda kısıtlamalara gidilmesini öngörüyor. Yasa ayrıca mültecilerin kalacağı merkezlerin inşa edilmesi konusundaki bürokratik engelleri yumuşatıyor ve Almanya'da kalma ihtimali yüksek görülen sığınmacıların entegrasyon kurslarına katılmalarını kolaylaştırıyor.
Başbakan Angela Merkel yasanın yürürlüğe girmesi vesilesiyle yayınladığı video mesajında, Almanya'da kalma ihtimali yüksek sığınmacılara sunulacak 600 saatlik entegrasyon kursu olanağına işaret ederek, dilin istihdam piyasasına girişteki öneminin altını çizdi.
Yasa paketi son aylarda sığınmacı akını nedeniyle sıkıntılar yaşayan eyaletlerle yerel yönetimlerin yükünü hafifletmeyi amaçlıyor. Yeni yasa paketi en çok ekonomik nedenlerden ötürü Almanya'ya Balkan ülkelerinden gelen sığınmacıları olumsuz etkileyecek. Zira yeni paket özellikle 'güvenli ülkeler' olarak nitelendirilen Arnavutluk, Kosova ve Karadağ'dan gelen sığınmacıların daha hızlı biçimde ülkelerine gönderilmelerini öngörüyor.
'Anayasa'ya aykırı' eleştirisi
Yasa paketine Federal Meclis'teki oylamada 'ret' oyu veren Sol Parti ve bunun yanı sıra bazı mültecilere yardım kuruluşları yasanın 'Anayasaya aykırı' olduğunu savunuyor. Sol Parti Berlin Eyalet Meclisi milletvekili Hakan Taş, "İnsanların Almanya'ya girişte hangi ülkelerden geldikleri baz alınarak, onlara Almanya'da iltica hakkı verilip verilmeyeceği sorusuyla karşı karşıya kalınması ve hemen sınır bölgelerinde buna karar verilecek olması, Alman Anayasası'na aykırı. Alman Anayasası herkese iltica hakkı tanıyor fakat özellikle 'güvenli ülke' olarak tanımlanan ülkelerden gelenlere bundan böyle bu hak neredeyse tanınmayacak çünkü bu kişilerin Almanya'ya girişi mümkün olmayacak hale getirilecek" diyor.
'Roman ve Sintiler dışlanıyor'
Birçok Balkan ülkesinde özellikle Roman ve Sintiler'in hâlâ ayrımcılığa maruz kaldığını söyleyen Taş, yaşadıkları ülkelerde eşit haklara sahip olmadıklarını, eğitim hakkından yararlanamadıklarını belirterek, "Bu insanların çocukları için daha iyi yaşam koşullarına sahip olmak amacıyla yaşadıkları ülkeleri terk etme hakları tabii ki var. Almanya'ya sığınma hakları bulunmalı' diyor.
Son haftalarda yoğun mülteci akını nedeniyle bazı AB ülkelerinin sınırlarını daha sıkı gözetlemeye başladığını ya da sınırını kapattığını hatırlatan Hakan Taş, "AB ülkeleri 'sınırları nasıl koruyabiliriz?' politikasına ağırlık verdi. Almanya da neredeyse bu bağlamda o politikayı destekleyen ülkelerin yanında yer almaya başlama yönünde adımlar atıyor" diyerek Alman hükümetini eleştiriyor.
Taş: Türkiye güvenli ülke değil
Türkiye'nin de bazı Balkan ülkelerinin ardından 'güvenli ülke' ilan edilmesi tartışmalarında adının geçtiğini söyleyen Sol Parti Berlin Eyalet Meclisi milletvekili Hakan Taş, "Türkiye'den gelen insanların yaptığı iltica başvurularının yüzde 20'si kabul ediliyor. Bu demektir ki Türkiye hala insanları zorunlu göçe zorluyorsa, başka ülkelere gidip iltica başvurusunda bulunmaya zorluyorsa, bu ülke güvenli bir ülke değildir" diye konuşuyor.
Federal Göç ve Entegrasyon Konseyi Başkanı, Yeşiller Partili eski milletvekili, hukukçu Memet Kılıç ise yeni yasa ile sığınmacıların ilk alındıkları merkezlerde kalış sürelerinin 3 aydan 6 aya çıkarılmasının bir sorun teşkil edebileceğini söylüyor. Anayasa Mahkemesi'nin 2013 yılında, bu kamplardaki sığınmacıların haklarının diğer vatandaşlarla eşit olmadığına dikkat çektiğini, ancak toplu sığınmalar halinde sığınmacıların 3 ay kaldıkları kamplarda sosyal yardım haklarının diğer vatandaşlarla eşit olamayabileceğine hükmettiğini belirten Kılıç, "Şimdi aslında hükümet sığınmacıların ilk geldikleri merkezlerde kalış süresini uzatarak, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararı şeytanca delmiş oluyor" diye konuşuyor.
Kılıç: Amaç vatandaşları sakinleştirmek
Kılıç'a göre iltica ve sığınma hukukunda değişiklik öngören paket sadece Almanya'da vatandaşları sakinleştirmeye hizmet ediyor. Almanya'da hâlâ 300 binden fazla iltica başvurusu dosyasının karara bağlanmadığına dikkat çeken Kılıç, hükümetin çözüme dönük hareket etmediği eleştirisini dile getiriyor ve "Hükümet bu sorunu çözmek yerine bazı Balkan ülkelerini 'üçüncü güvenli ülke' ilan ediyor. Bu insanların nereden geldiğinin tespit edilmesi için hepsinin kayıtlara geçirilmesi, ifadelerine başvurulması gerekiyor. Yani bu çözüm değil. Güvenli ülke uygulaması aslında sığınma başvurusunun bireysel bir anayasal hak olması ilkesini delen bir uygulamadır" diyor.