Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimiyle ilgili olarak "Asla gevşemeyin. İç savaş için yeni adımlar, yeni saldırılar gelecektir. 2017 sonuna kadar çok yoğun bir mücadele verilecek, saldırılar dalga dalga gelecektir. Biz o derin ferasete, toplumsal bilince inanıyoruz.Dışarıdan gelecek her türlü saldırıya direniriz. Ama bu ülkedeçok daha tehlikeli bir plan yakın zamanda servise sokulacak gibi" dedi. Karagül,
“'İslam kendi içinde savaşacak' ya da 'İslam iç savaşı' tezi, etrafımızdaki bütün ülkelerde uygulandı ve iç savaşlar artık bunun üzerinden servis ediliyor. 28 Şubat'tan bu yana bütün dünyayı alarma geçiren 'İslamcı tehdit' söylemi belki Türkiye'de servis edilecek. Ve bunun üzerinden 'İslam kendi içinde savaşacak' tezinin Türkiye cephesi açılacak. İç savaş bu yolla servis edilecek" ifadesini kullandı.
İbrahim Karagül'ün “İslam iç savaşı' tezinin Türkiye ayağını kimler yürütüyor?" başlığıyla yayımlanan (16 Ağustos 2016) yazısı şöyle:
Daha şehitlerin kanı kurumadan kişisel çıkarlar öne çıktı.Sahte kahramanlar, şovmenler türedi. Meseleyisulandırmaya dönük girişimler, zihinsel operasyonlar başladı.
15 Temmuz'da bir iç savaş senaryosunun servis edildiğini anında kavrayıp, tankların önüne fırlayanları, kurşunlara siper olanları, kan akıtanları, can verenleri, vatan kavramını yeniden diriltenleri neredeyse darbenin ortakları ilan edecek ölçüde bir pervasızlık, küstahlık, alçakça kampanyalar başlatıldı.
Bu kampanyayı başlatıp yürütenlerin, aslında o darbe girişimiyle bağlantıları olduğu, Batı'ya doğru gidildikçe yollarının bir yerde kesiştiği çok yakında ortaya çıkacaktır. Belki de bir sonraki senaryo onların üzerinden servis edilecektir. Bunun işaretleri belirginleşmeye başlamıştır.
Sıradaki senaryonun figüranları onlar olacak
Oysa biz; kahraman kim, bedel ödeyen kim, kendini feda eden kim, onları kurşunların üzerine yürüten duygu ve düşünce neiyi biliyoruz. Bu ülkede nasıl bir mücadele verildiğini, kimlerin o kutsal mücadele üzerinde tepindiğini iyi biliyoruz.
TV ekranlarındaki şovmenler kadar, onların kişisel hırsları kadar, 15 Temmuz'dan sonra bile kendini gizleyip bir sonraki senaryonun servis edilmesini bekleyenleri de biliyoruz. Milletimiz, ülkemizin derin tarih ve ferasetinden beslenenler, darbe karşıtı görünen hatta herkesten önde koşanların üzerinden bile nelerin servis edildiğini, bu çevrelerin belki bir sonraki senaryonun asıl figüranları olacağını biliyoruz.
Türkiye'nin siyasi tarihinde, Anadolu'nun siyasi tarihindegörülmemiş bir saldırıdır 15 Temmuz. Bu topraklarda örneği yoktur. Senaryonun da, vatan hainliği boyutunun da emsali yoktur. Onlarca yıl yetiştirilen ve bekletilen bir terör örgütünün, sistemin meşru kanallarını kullanarak Türkiye'yi içeriden çökertmeye, içeriden işgal etmeye dönük girişiminin belki tarihte de örneği yoktur.
“İslam kendi içinde savaşacak" senaryosu
Bu olay, sadece “TSK içinde yuvalanan Gülen ve teröristleri darbe yapmaya kalkıştı" kolaycılığı ile anlaşılabilecek, geçiştirilebilecek bir şey değildir. 28 Şubat darbesinin kat kat ileri aşaması, son derece karmaşık bir senaryo, Gülen ve çetesiyle sınırlı olmayıp tam bir çokuluslu senaryo uygulanmıştır.
28 Şubat darbesi, Türkiye'de darbe kavramını değiştiren, çok daha sofistike bir programdı. Çokulusluydu. Küresel ölçekte bir projeydi. Hemen ardından da terörle mücadele adına, İslamcı tehditadına bütün dünyada 28 Şubat benzeri güvenlik stratejileri uygulanmış,küresel olağanüstü hal ilan edilmişti.
Belki de 28 Şubat'ın ve küresel ölçekte olağanüstü halin temel tezi olan “İslamcı tehdit" bu yeni figüranların önüne konulacak, buradan yeni bir cephe açılacaktır. Eğer bu olursa “İslam kendi içinde savaşacak" tezi Türkiye'de bu çevreler üzerinden servis edilecektir.
İç savaşın kapılarını açmak
28 Şubat sonrası coğrafyamızın nasıl bir yıkımla yüzleştiğini hep birlikte gördük. Ama o zaman hiç kimse 28 Şubat'ın gerçek mahiyetine yoğunlaşmadı, sorgulamadı, çokuluslu boyutu adeta kaldı, gizlendi.
15 Temmuz çok daha ileri bir projedir. 28 Şubat gibi Türkiye'de uygulanmak istenmiştir. Hemen söyleyeyim, arkasından sadece Türkiye'yi değil, bütün coğrafyayı sarsacak vahim gelişmeler takip edecektir. Çünkü hep böyle olmuştur. Türkiye'nin iç savaşa sürüklenmesi, bulunduğumuz coğrafyanın yüz yıl boyunca savaş içine sürüklenmesi olacaktır.
Plan bunun üzerine biçimlenmiştir. Gülen ve çetesine sadece ihaleverilmiştir. Biz aslında çokuluslu bir saldırı altındayız. O gün başarsalar, iç savaşın kapılarını açmış olacaklardı. Amaç hasıl olmuş, o en son kale yıkılmış, coğrafyanın haritaları yeniden çiziliyor olacaktı.
Onlar bu toprakların hamuru, gizli güçleridir
O akşam sokağa çıkanlar bu yüzden tarihin akışını değiştirdi. DahaCumhurbaşkanı Erdoğan “sokağa çıkın" çağrısı yapmadan, o çağrıyı yapacağını bilip askerlerin karşısına dikilenler derin bir ferasetin temsilcileridir. Onlar bu toprakların hamurudur, gizli güçleridir.
Bu ülke işte bu feraset, gizli güçle ayaktadır. Hal böyle iken, bir takım “servis elemanları"nın, grupların, şer odaklarının bu gizli gücü hedef alması, 15 Temmuz sonrası yeni bir servis, senaryodur. Onların bu tavrı, darbe girişimiyle, iç savaş senaryosuyla örtüşmektedir. Belki de 15 Temmuz sonrası servis bu yönde şekillendirilmiştir.
15 Temmuz darbesinin gizli ortakları kim?
Kişisel olarak, ülkemize yönelik ağır saldırıya karşı milyonların ayağa kalkmasını küçümseyen, etkisizleştirmek isteyen herkesin darbe sonrası projede rol aldıklarına inanıyorum. 15 Temmuz'unçokuluslu boyutunu gizlemeye dönük yazı ve konuşmaların da aynı çerçevede sipariş olduğuna inanıyorum.
Birileri, sadece kriptoları, bir sonraki müdahalede kullanılacakdinamik güçleri gizlemekle kalmıyor, bu yönde kampanya yürütenler üzerinden sıradaki senaryoya ortam hazırlamaya çalışıyor. Sadece bir ay içinde, bu kadar ağır bir saldırının, cürmün unutturulmaya, anlamsızlaştırılmaya çalışılması “yakın tehlike"nin ne olabileceğine dair güçlü ipuçları veriyor.
“Erdoğan'sız Türkiye" ABD ve AB'nin ortak projesidir
Tekrar tekrar yazacağım: ABD bu girişimin arkasındadır. Bazı Avrupa ülkeleri arkasındadır. Bu iş çokuluslu bir projedir.Sadece iç iktidar değişimiyle sınırlı bir şey değil, bir Türkiye tasarımıdır. ABD ve Avrupa, Gülen ve çetesi kadar terör örgütlerine de bu yönde roller vermiştir. Hepsi Erdoğan'sız Türkiye için ittifak etmişler, darbe girişimi sonrası için hesaplarını yapmışlardır. Suçüstü yakalanmışlar, açığa düşmüşlerdir. Kesin başarı hesabı yaptıkları için de, başarısızlık sonrası için cümleleri hazırlamamışlar ve çok kötü biçimde ortada kalmışlardır.
Daha önceki darbeler, dar bir askeri kadro arasında planlanıyordu. 28 Şubat yine TSK içindeki dar bir kadro ile ABD ve İsrail aşırı sağıtarafından planlanmıştı. Bu seferki Gülen ekibi ile planlandı. Ama acaba bu kadar mı? Sadece Gülen'e bağlı askerler mi vardı? Ya da ABD ve NATO önceliklerini Türkiye'nin önceliklerinin üstünde tutanlar 15 Temmuz girişiminde nasıl bir pozisyon aldı? Bundan sonra nasıl bir pozisyon alacak?
Bugüne kadar bütün darbe planları başarılı olanların, bir başarısızlık hesaplamamış olmaları gayet normal. İşte onları suçüstü yapan bu hataları oldu. Türkiye bunları bilmeli. Bu resmi görmeli. Bundan sonra neler olabileceğini öngörmeli ve ona göre hazırlığını yapmalı.
“Bu iş burada bitti" demeyin, bitmedi..
Gevşemeyin. Gezi olayları sonrası olduğu gibi, 17-25 Aralık sonrası olduğu gibi “bu iş burada bitti" demeyin. Bitmedi, bitmeyecek. Uzunca bir süre bu varlık-yokluk hesaplaşmasını en sancılı biçimde yaşayacağız, o mücadeleyi vereceğiz.
Gezi ve 17 Aralık sonrası her şey hasıraltı edildi. Gezi olaylarıyla ilgili ortaya sağlam bir rapor bile çıkmadı. Nasıl bir proje uygulandığı hiçbir şekilde tartışılmadı. Günübirlik söylemlerin ötesinde hiçbir şey üretilmedi. 17 Aralık müdahalesinin küresel ekonomik ayağı, ABD bağlantıları, İran bağlantıları gibi konular derinlemesine incelenmedi.
15 Temmuz tarihimizin en ağır saldırısı iken, millet ve Meclis saldırıya uğramışken, bir ay gibi kısa bir süre içinde anlamsızlaştırılmak isteniyor. Bu vahim olayı toplumsal hafızadan silmeye dönük bütünzihinsel karartma operasyonları darbe girişiminin devamıdır. Bu operasyonlarda rol alan herkes bilerek ya da bilmeyerek 15 Temmuz saldırısına ortak olmaktadır.
“İslam iç savaşı" cephesini kim açacak?
Asla gevşemeyin. İç savaş için yeni adımlar, yeni saldırılar gelecektir.2017 sonuna kadar çok yoğun bir mücadele verilecek, saldırılar dalga dalga gelecektir. Biz o derin ferasete, toplumsal bilince inanıyoruz.Dışarıdan gelecek her türlü saldırıya direniriz. Ama bu ülkedeçok daha tehlikeli bir plan yakın zamanda servise sokulacak gibi.
“İslam kendi içinde savaşacak" ya da “İslam iç savaşı" tezi, etrafımızdaki bütün ülkelerde uygulandı ve iç savaşlar artık bunun üzerinden servis ediliyor. 28 Şubat'tan bu yana bütün dünyayı alarma geçiren “İslamcı tehdit" söylemi belki Türkiye'de servis edilecek. Ve bunun üzerinden “İslam kendi içinde savaşacak" tezinin Türkiye cephesi açılacak. İç savaş bu yolla servis edilecek.
En zor direneceğimiz şeytanlık buradadır. Bu yüzden kesintisizteyakkuz halinde olacağız. Sürekli uyaracağız, bu oyunu bozmak için ne gerekiyorsa yapacağız.
Gerekirse yeni oyunun figüranlarını birer birer ifşa edeceğiz!