Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, Bağdat yönetiminin, Eski Musul Valisi Esil Nuceyfi için tutuklama kararı çıkarmasıyla ilgili olarak "Nuceyfi'yi tutuklamaya, tasfiye etmeye dönük bütün girişimler çok sert bir şekilde cevap bulmalı. Musul'u ve Sünnileri hedef alacak şekildeki askeri müdahalelere çok sert şekilde müdahale edilmeli. Türkiye, bölgenin merkez ülkesi olarak, kimlik savaşlarına, petrol savaşlarına, Suriye-Irak üzerindeki paylaşım savaşlarına doğrudan, tereddütsüz bir şekilde cevap vermeli. Çünkü hedefe ulaştıklarında Türkiye'nin yapabileceği hiçbir şey kalmayacak" görüşünü savundu.
İbrahim Karagül'ün "Nuceyfi kararı: Türkiye’nin Tel Afer’e müdahale sebebidir" başlığıyla yayımlanan (21 Ekim 2016) yazısı şöyle:
EŞ'i Türkiye'nin üzerine saldılar. Bağdat hükümetini Türkiye'nin üzerine saldılar. PKK/PYD'yi Türkiye'nin üzerine saldılar. Suriye topraklarından, Irak topraklarından Türkiye'yi vurmaya devam ediyorlar. DAEŞ ve PKK/PYD üzerinden iki ülke topraklarını Türkiye karşıtı cepheye dönüştürdüler, sınırlarımızı tamamen bu örgütlerin hakimiyetine verdiler. Buradan sadece terör saldırıları yapmıyorlar, Akdeniz'den İran sınırına kadar Türkiye karşıtı bir kuşak oluşturuyorlar, bizi Anadolu'ya hapsetmeye çalışıyorlar.
Başta İran, bölge ülkeleri bu planın içinde. Başta ABD, hemen bütün müttefiklerimiz bu işin içinde. Halep toprağa gömülürken, Musul bir örgüt bahane edilerek hedef alınırken, mezhep savaşı için çok tehlikeli bir oyun planı devreye alınırken, buna direnecek Sünni örgütler zayıflatılırken, mezhep çatışmalarının bölgeselleşmesinin önündeki tek engel Türkiye bölge dışına itilmeye çalışılırken Türkiye'ye yakın kim varsa tasfiye etme planları yapıyorlar.
Bağdat Nuceyfi'yi neden hedef aldı?
Tarık Haşimi örneğinden sonra Musul Valisi Haşdi Vatani (Ninova Muhafızları) Komutanı Esil Nuceyfi için de tutuklama kararı çıkardılar. Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Haşimihakkında idam kararı veren Bağdat yönetimi, aynı uygulamayı şimdi Nuceyfi'ye yöneltip, Türkiye ile işbirliği yaptığı iddiasıyla ihanetle suçlamaya çalışıyor. Mesele Türkiye ile işbirliği yapması değil. Mesele mezhep savaşı planının önünde durabilecek herkesi yok etme hesaplarıdır.
Bu hesabı ABD yapıyor. Bu hesabı Bağdat yapıyor. Bu hesabı İran yapıyor. Mezhep kimliği üzerinden bir bölge haritası planı işletiliyor ve bu planın belki de en büyük kurbanlarından biri Musul olacak. Çünkü bugüne kadar mezhep kimliği üzerinden yürütülen bütün senaryolarda ABD kazandı, İran kazandı. DAEŞ'le mücadele bir aldatmacaya, tiyatroya dönerken, Musul operasyonunun arkasındaki bütün kirli hesaplar ortaya saçıldı.
Türkiye çok sert cevaplar vermeli
Hemen söyleyeyim: Nuceyfi'yi tutuklamaya, tasfiye etmeye dönük bütün girişimler çok sert bir şekilde cevap bulmalı. Musul'u ve Sünnileri hedef alacak şekildeki askeri müdahalelere çok sert şekilde müdahale edilmeli. Türkiye, bölgenin merkez ülkesi olarak, kimlik savaşlarına, petrol savaşlarına, Suriye-Irak üzerindeki paylaşım savaşlarına doğrudan, tereddütsüz bir şekilde cevap vermeli. Çünkü hedefe ulaştıklarında Türkiye'nin yapabileceği hiçbir şey kalmayacak.
Şu soruyu sormak lazım: Hani ABD, Bağdat hükümeti, DAEŞ'e karşı Nuceyfi ve onun Ninova Birlikleri ile beraber mücadele ediyordu? Hani Barzani'nin peşmergeleri ve Nuceyfi'nin güçleri koalisyona katılıp Musul meselesinin mezhep meselesi olmadığı kanıtlanacaktı?
Neymiş, meselenin DAEŞ'le alakası yokmuş. DAEŞ'i oraya kim yerleştirdiyse, bir gecede binlerce Irak askerini kim Musul'dan çektiyse bu oyunu da kuranlar onlardır. Musul, mezhep motivasyonu ileİran eksenli milisler, Şii kimliğini öne çıkaran Bağdat'ın askerleriyle işgal edilip kurtlar sofrasına atılacaktır. Bize ve Musul halkına sadece seyretmeyi önerenler, bir taraftan da gözümüzü korkutmak için Bağdat'ta Türkiye karşıtı gösteriler organize ediyor.
Nasıl da basit bir senaryo, nasıl da acemice hazırlanmış bir tiyatro bu!
Musul-Halep hattı: O savaş Anadolu'ya taşınmadan..
Bugün Suriye-Irak topraklarında devam eden harita savaşları, sonuca ulaşır ulaşmaz o savaş Anadolu'ya taşınacak. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Çünkü bölgedeki bütün krizlerin nihai hedefi Türkiye'dir. Büyük hedef Türkiye'dir. Bunu 15 Temmuz'da gördük. Bunu bölgedeki bütün krizlerin seyrinden anlıyoruz.
Bu yüzden Türkiye'nin, Musul-Halep hattının kuzeyinde bütün terör unsurları, yabancı unsurlar devreden çıkarılıncaya kadar müdahale alanını genişletmesi ve asla geri adım atmaması gerekiyor.Hiçbir uluslararası formül, hiçbir çokuluslu pazarlık bize bu müdahaleler gibi güvenlik sağlamayacaktır. Türkiye, tamamen bölge gerçeklerine, geleceğe dönük senaryolara bakarak askeri girişimlerde bulunmalıdır.
Bırakın pazarlık masası bizden sonra kurulsun
Bırakın uluslararası hukuk arkamızdan gelsin. Bırakın çokuluslu masalar biz müdahale ettikten sonra kurulsun.Bırakın tehditler, açıklamalar havada uçuşsun. Bırakın içeride“Türkiye bataklığa sürükleniyor” yaygaraları koparılsın. Öyle bir boşluk, belirsizlik var ki, kim bir adım atarsa yanına kalacaktır.
Bu ülkenin geleceğini sağlama almak istiyorsak, bu tarihi sorumluluğu omuzlarımızda ve yüreklerimizde hissediyorsak, bin yıllık iddialarımızdan vazgeçmemişsek, bu Büyük Oyun'u bozmak zorundayız. Bunun hiçbir alternatifi kalmamıştır. Çevremizde olanların üstünde gerçekler, gerekçeler arama lüksümüz kalmamıştır.
15 Temmuz sonrası uyguladığımız aktif müdahale politikası, yeni savunma konsepti belki bu ülkenin yüzyıllarını kurtaracaktır. Sadece Türkiye'yi değil, coğrafyaya dönük küresel istila planlarının alanını daraltacak, bütün ülkelerin şehir devletlerine dönüştürmeplanlarını boşa çıkaracaktır.
Nuceyfi kararı, Tel Afer'e müdahale gerekçesidir
Bunu biliyorlar. Türkiye'nin ne yapmak istediğini, neleri yapmaya zorunlu olduğunu ve neler yapabileceğini iyi biliyorlar. Bu yüzden de DAEŞ'le savaşmayı bırakıp, bütün imkanlarını Türkiye'yi engellemeye seferber etmiş durumdalar.Ankara'ya kim yakınsa, onu hedef alıyorlar, bölgede irtibatta olduğumuz kişi ve çevreleri yok etmeye çalışıyorlar. Nuceyfi'ye yönelik “saldırı”nın sebebi budur.
Nerede müdahale alanımız varsa, orayı takviye ediyorlar.PKK/PYD ile kuşatma planı başarısız oldu. Ama Afrin'e müdahale etmemizin önüne geçmek için PYD üzerinden saldırıyorlar. Halep'e yaklaşmamamız için PYD üzerinden saldırıyorlar. Yarın Tel Abyad üzerinden de saldıracaklar, çünkü Türkiye'nin oraya müdahalesinin bir zorunluluk olduğunu ve bunun yapılacağını biliyorlar. Musul'dan uzak tutmaya çalıştıkları Türkiye'nin Nuceyfi ve bölge halkı ile işbirliği içinde Tel Afer'e müdahale edebileceğinibiliyorlar. Oradaki Türkmenleri savunmasız bırakmaya, Türkiye'den uzak tutmaya çalışıyorlar.
Şu üç bölgeye daha müdahale edilmeli..
Peki ne yapmalıyız, yol haritamız ne olmalı? Fırat Kalkanı modeliniAkdeniz'den İran sınırına uzanan bütün kuşağa yaymalıyız. Bu çerçevede Özgür Suriye Ordusu ile Cerablus'tan başlatılan müdahalenin aynısını üç bölgeden daha yapmalıyız.
1. Afrin'e müdahale ve PKK/PYD'nin bu bölgeden temizlenmesi. Akdeniz'e en yakın bölgenin terörden ve Türkiye karşıtı unsurlardan arındırılması. Bu yüzden PKK-PYD Afrin bölgesinden saldırmaya başladı. Önceki gece Suriye PKK'sına yönelik hava saldırıları bu anlamda son derece önemli gelişmelerdir.
2. Tel Abyad'dan yine benzer bir yarma harekatına girişilmesi gerekiyor. Terör koridorunu canevinden vuracak ve demografiktasfiyenin önüne geçilecek askeri bir harekat, hem Türkiye'nin güvenliği hem de bölge halkının güvenliği için zarurettir.
3. Türkiye, Irak topraklarında ise aynı uygulamayı Tel Afer'e müdahale ederek gerçekleştirmeli. Nuceyfi ve Türkiye'nin eğittiği birliklerin öncülüğünde Tel Afer'deki Türkmenlerin ve Sünnilerin mezhep savaşına kurban verilmesinin önüne geçilmesi gerekiyor. Nuceyfi'ye yönelik son karar böyle bir müdahalenin zeminini oluşturabilir. Bu olmasa bile Tel Afer tehdit altındadır, Musul gibi bu bölgede de kıyımlar yapılabilir.
Hiçbir ülke Türkiye'ye savaş ilan edemeyecek
Türkiye, Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana en ciddi kararları vermek, en derinlikli askeri operasyonlara girmek, doksan yıl sonra haritalar yeniden belirlenirken kendi haritasını ortaya koymak zorundadır. Akdeniz-İran arasında, Halep-Musul hattının kuzeyinde Türkiye'ye düşman hiçbir unsurun yerleşmesine, barınmasına izin verilmemelidir.
Yol haritamız budur. Belki Misak'ı Milli'den çok daha fazla bugünün gerçekleri bu haritayı zorunlu kılmaktadır. Öyle endişe edildiği gibi bir gücün Türkiye'nin karşısına çıkma ihtimali çok zayıftır. Hiçbir ülkenin Türkiye'ye savaş ilan etme lüksü bulunmamaktadır.
Haçlı Savaşları yeniden başladı
Tekrar edeyim: Bu üç bölgeye müdahale etmeliyiz. Bırakın pazarlık masaları bu müdahalelerden sonra kurulsun. O zaman o masayı yönetecek olan Türkiye'dir. Bugünün tarihi gelecekte bugünkü tartışmalara göre yazılmayacaktır. Daha bütüncül senaryolar üzerine yazılacaktır.
Ve geniş anlamda dışarıdan gelen bu saldırıların bir “Haçlı Saldırısı” olduğu yazılacaktır. Bugünlerde coğrafyamızda yaşananlar “Haçlı Savaşları” tarihinin birer parçası olarak not edilecektir.
Öyle sanıyorum ki bundan sonra ani ve şaşırtıcı hamleler yapan bir Türkiye izleyeceğiz.