Yeni Şafak’ın Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, Ankara saldırısının arkasında uluslararası bir mesaj olduğunu öne sürerek, “Ankara Garı'nın önünde 102 insanımız DEAŞ tarafından öldürülmüştür” dedi.
“Söz konusu Türkiye olunca, DEAŞ da, PKK da DHKP-C de kan kardeşliği yapıyorlar. Çünkü üçünün düğmesine basan da aynı el” diyen Selvi, “Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan'la yaptığımız sohbette, canlı bombaların Suriye'den çıkış süreçlerinden itibaren DEAŞ ve PKK'nın kapasitesinin üstünde bir işbirliği olduğuna dikkat çekti” ifadelerini kullandı. Abdülkadir Selvi, yakında ABD'nin desteğiyle Rakka'ya büyük bir kara harekatı başlatılacağını iddia etti.
Abdülkadir Selvi’nin Yenişafak’ta “Kandil’e giden istihbarat HDP’ye ulaştırıldı mı?” başlığıyla yayımlanan (19 Ekim 2015) yazısı şöyle:
Ankara patlamasının üzerindeki sis perdesi aralanmaya çalışılıyor. Çünkü aydınlatılması gereken karmaşık bir ilişki ağı var. Canlı bombaların kim olduğu konusunda dahi sıkıntı yaşanıyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin başkentinde gerçekleşen saldırı ile “Türkiye'yi kalbinden vururuz” mesajı verildi. Ankara verilen mesajın ve mesaj verenlerin üzerinde duruyor. Başbakan Davutoğlu'nun, ”Piyonların arkasındaki ikinci kademeye ulaşmaya çalışıyoruz” sözü, bu gerçeği yansıtıyor.
Patlamadan önce bir şehrimizle ilgili ihbar gelmiş. Bu şehrimiz Ankara değil. İhbar başka bir şehirle ilgili gelmiş ama patlama Ankara'da oldu.
Türkiye ABD ile İncirlik anlaşmasını yaptı. Ondan sonra olaylar bir kabus gibi üstümüze çökmeye başladı. Önceden Haşhaş Ekimini yasaklamadığımız için, U-2 Casus uçaklarının Türkiye'deki üslerden kalkıp Sovyetler Birliğini dinlemesine izin vermediğimiz için, Sovyetlerle ilişkimizi geliştirdiğimiz için müdahale ederdi ABD. Bu kez İncirlik Anlaşmasını yaptık önce Suruç, aynı anda Ceylanpınar'ı ve İstanbul ardından çözüm sürecinden çatışma dönemine geçilmesi ve nihayet Ankara patlaması. Kanlı eylemle ilgili ulaşılan sonuçlar, mesajı veren ”Üst aklın” parmak izlerini taşıyor. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan'la yaptığımız sohbette, canlı bombaların Suriye'den çıkış süreçlerinden itibaren DEAŞ ve PKK'nın kapasitesinin üstünde bir işbirliği olduğuna dikkat çekti.
Bu arada CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara patlamasının arkasında olduğunu iddia ettiği Libya'da etkili olan “Ensar El Şeria” isimli bir örgüt ismi vermişti. Kemal Beye bu ismin paralel yapı tarafından iletildiği söyleniyor. Paralel yapı, 30 Mart yerel seçimleri ile Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yalan çıkan haberlerle Kemal Beyi zor durumda bırakmıştı. Bir yenisi daha eklendi.
Burada bir noktanın altını çok net bir şekilde çizmek gerekiyor. Bir iddia var. Ankara patlamasının arkasında DEAŞ'ın olduğu tespit edildi. Ancak hükümet IŞİD'i korumak için PKK'yı da işin içine dahil ederek bir, ”Kokteyl örgüt” lafını ortaya attı. Başbakan'ın bu açıklamayı yaptığı toplantıda ben de vardım. O günkü notlarımda sıcağı sıcağına bu değerlendirmeyi paylaştım.
DEAŞ Türkiye tarafından 2013 yılında terör örgütü olarak ilan edilmiş bir örgüt. DEAŞ'ın Irak'taki ilk hedefi Türkiye olmuş ve Musul Başkonsolosluğumuzdaki 49 vatandaşımız DEAŞ tarafından kaçırılmıştır. Suruç'taki 33 sivil insanımız DEAŞ tarafından katledilmiştir. Ankara Garı'nın önünde 102 insanımız DEAŞ tarafından öldürülmüştür. AK Parti iktidarı DEAŞ'ı neden korusun. DEAŞ bizim en büyük düşmanımız. İnsanlarımızı katleden bir örgüt. Canı cehenneme.
Ama Ankara saldırısının arkasında uluslararası bir mesaj var. 20 Temmuz günü DEAŞ, PKK, DHKP-C Türkiye'ye karşı aynı anda saldırıya geçmedi mi?
Bakın bu işbirliğini yansıtan bir örnek daha. Başbakan Davutoğlu'nun sözünü ettiği Haseke toplantısı bunlardan biri. 28 Mayıs'ta Haseke'de Esed rejimi, PYD ve DEAŞ temsilcileri bir araya geldi
Haseke'deki toplantıya DEAŞ'tan 3 kişi katılıyor. Esed rejimini Talal Ali ve Ahmet Abdel Wahhab temsil ederken PYD'den 5 temsilci yer alıyor. Salih Müslim toplantıya katılanlar arasında değil. Petrol boru hattı dahil olmak üzere stratejik noktalar ele alınıyor. Rakka başta olmak üzere enerji kaynaklarının önemli bir bölümü DEAŞ'ın elinde. Ama Şam Yönetimi ile uyum içerisinde yönetiyorlar. Çünkü Şam Yönetimi DEAŞ'ın en büyük müşterilerinden biri. Şam Yönetimi, DEAŞ ve PYD üç toplantı daha yapıyorlar. Bunlar bilinenler. O günden bu yana çok mesafe alındı.
Yakında ABD'nin desteğiyle Rakka'ya büyük bir kara harekatı başlatılacak. ABD'nin Suriye'deki özgürlük savaşçısı, seküler Kürtler olarak dünyaya taktim ettiği PYD, kara gücü olarak girecek ve enerji hatlarını DEAŞ'ın elinden kurtaran örgüt ünvanını elde edecek.
Suriye Batı dünyası için çok kullanışlı bir enstrümana dönüştü.
Suriye ile birlikte Arap baharı kışa çevrildi. Hem ABD'nin hem Rusya'nın, hem İran'ın Suriye'ye müdahale etmesine fırsat veren DEAŞ diye bir örgüt üretildi. PKK'yı terör listesinden çıkaramayanlar PYD'yi dünyaya pazarlamaya başladı.
Suriye üzerinden Ortadoğu dizayn edilirken, Türkiye, Reyhanlı patlaması, Suruç katliamı, PKK saldırıları ve DHK-C eylemleri ile meşgul edildi.
Bu kez Türkiye oyalanmıyor. Tam aksine Suriye üzerinden Türkiye dizayn edilmeye çalışılıyor.
AK Parti İstanbul Milletvekili Hüseyin Yayman, Vatan Gazetesi'nde yazdığı dönemde bunu “Fil ve aslan” hikayesi ile anlatmıştı. “Aslanların” yerine, ”Çakalları” ve “Sırtlanları” koymak gerekiyor.
“Aslanlar ve filler geniş Afrika düzlüklerinde birlikte yaşar. Kuralları fil koyar ve aslanlar buna uyar. Ancak aslan yeterince avlanamadığında 30-40 aslan, sürü hâlinde gözünü karartıp file saldırır. Önce filin sürüsünden tecrit edilmesi gerekir ve kurdukları tuzakla bunu sağlarlar. Saldırı için uygun zamanı kollamaya ve geceyi beklemeye başlarlar. Aslanla filin savaşı öylesine kanlı ve vahşice olur ki bazen başka bir aslan sürüsü daha yardıma çağırılır.
Sürü lideri yetişkin fil dört gün boyunca iyice yorulur. Takati kalmayacak derecede yıpratılır. Dördüncü günden sonra tüm aslanlar aynı anda saldırıp fili yere düşürürler ve aynı anda onu parçalarlar.”
Filin kan kaybedip, takati kesilmesi gibi. AK Parti ile Türkiye'nin kaderi bir kez daha kesişti. 7 Haziran'da sendelemeye başlayan Türkiye'nin dizlerinin üstüne çökmesi için 1 Kasım'da koalisyon çıkması gerekiyor.
Başbakan Davutoğlu'nun, ”7 Haziran'dan önce patlayan bombalar HDP'yi barajı aşırmak içindi. Şimdi patlayan bombalar ise AK Parti'nin tek başına iktidar olmasını önlemek için” tespiti önemli.
Söz konusu Türkiye olunca, DEAŞ da, PKK da DHKP-C de kan kardeşliği yapıyorlar. Çünkü üçünün düğmesine basan da aynı el.
PKK yöneticilerinden Mustafa Karasu, Ankara saldırısının istihbaratının 1 hafta önce kendilerine geldiğini söylemedi mi?
Asıl merak ettiğim şu; bu istihbarat bazı HDP yöneticilerine de ulaştırıldı mı?