Politika

Yeni Şafak yazarı: Esprisi olmayan siyasetler sönümlenecek; HDP bu kozu ustalıkla ele geçirmiş gözüküyor

Süleyman Seyfi Öğün: MHP ve AKP siyasetinde espri hemen hemen yok, CHP'de plastik tonda

05 Ekim 2015 15:20

1 Kasım için meydanlara inen partilerin stratejilerini değerlendiren Yeni Şafak yazarı Süleyman Seyfi Öğün, "Doğrusu ben siyâset-espri arasındaki bağı önemseyenlerdenim. "Artık esprili siyâset üretmek; artık siyâsette yenilmemek için başvurulması gereken bir metod hâline gelmiştir. HDP, bu kozu ustalıkla ele geçirmiş gözüküyor. Bu da partiye hatırı sayılır bir sempati desteği sağlıyor" dedi. "MHP ve Ak Parti'de ise espri-siyâset bağının hemen hemen yok" diyen Öğün, "CHP'de eser; lâkin plâstik bir tonda karşımıza çıkıyor" görüşünü dile getirdi.

Öğün'ün Yeni Şafak'ta "Espri-siyaset bağı üzerine" başlığıyla yayımlanan (5 Ekim 2015) yazısı şöyle:

Siyâsal partiler 1 Kasım Seçimi için start aldılar. Ekim ayı herşeyiyle siyâsal anlamda karnavalesk geçecek gözüküyor. Partiler de ardı ardına seçim beyannâmelerini kamuoyuna sunmaya başladılar. Bunların arasında en ayrıksı duran HDP'ninkiydi.
HDP'nin seçim beyannâmesini başından sonuna izledim. Bunda şüphesiz, sunumun son derecede renkli olması en büyük rolü oynadı. Partinin eşbaşkanları, geleneksel sunumdan farklı olarak belli bir işbölümü içinde konuştular. Ama beni en fazla düşündüren, Sayın Demirtaş'ın esprileriydi. Sayın liderin, Allah vergisi kabiliyetiyle aralara serpiştirdiği esprileri ilginin kaybolmasını engelleyen ve konuşmaya sürükleyicilik kazandıran bir etki yaratıyordu. Doğrusu, HDP'nin sunumunu izlerken espri ile kurulan bağın siyâsal kültürel târihin aktüel olarak en incelikli yollarından birisi olduğu yolundaki kanaatim biraz daha pekişti.

Siyâset-espri bağının sıkılığı, veri siyâsal ortamın dayandığı kültürel kodlar hakkında da bilgi sâhibi olmamız sağlıyor. Unutmayalım ki, siyâsal kültür târihi, kısm-ı âzamıyla son derecede eril ve babacıl (paternalist) bir târihtir. Bu tarafıyla donuk, kuru ve kabadır. Rasyonel ve gerçekçi bir bakışla yukarıdan bakar, katı bir biçimde yargılar ve ezici davranır. Bu tablo Antikite'den Rönesans'a fazlaca değişmiş değildir. Aydınlanma, bir dereceye kadar Volteryen bir damardan bunu yumuşatsa da, esastan değiştirmiş değildir.
19.Yüzyıl'da siyâsete yapılan gençlik aşısı ise tabloyu değiştirmek yerine ağırlaştırmıştır. Şerif Mardin'in “heyecan söylemi” olarak tanımladığı travmalı ve kompleksli genç siyâsetler siyâseti romantize etmişse de yumuşatamamış; siyâsal babaların kabalığına rahmet okutacak mecrâlara taşımıştır. İdeolojik hâller bunun doğrudan karşılığıdır.

Hasılı, esprili siyâset, bizim siyâsal kültürel kodlarımızın bağlı olduğu Kıt'a Avrupası siyâsetinde pek görülmez. Bu, daha çok Anglo-Sakson bir gelenektir. Ama, son çeyrek yüzyılda bütün dünyâ siyâsetlerini kuşatmış ve derece derece etkisi altına almıştır. 21.Yüzyıl, kültürel olarak, şimdiden neleri doğuracağı tam olarak belli olmasa da orta katmanlarında Pasifik etkilerinin dolaştığı; ama temelde hiç şüphesiz Anglo-Sakson yüzyılıdır. Anglo-Sakson dünyâ, mûtandan lâkin nobran Kıt'a Avrupa kültürlerinin geçen yüzyıllara damga vuran hegemonyasını çözüyor. Kıt'a Avrupası siyâsal târihe gençlik aşısı yapmıştı. Anglo-Sakson dünyâ ise şimdi buna “çocukluk” aşısı vuruyor. Dolayısıyla bu dönüşüme şaşırmamak gerekiyor.

Doğrusu ben siyâset-espri arasındaki bağı önemseyenlerdenim. Herşeyden önce, bu bağ sayesinde siyâsetin boğucu etkilerinden bir miktar sıyrılmak mümkün olabiliyor. Bir diğer husus, esprili siyâset üretmek; artık siyâsette yenilmemek için başvurulması gereken bir metod hâline gelmiştir. Kuru, donuk siyâsal söylemler, ne kadar haklı olurlarsa olsunlar, espri yoksunluğu yüzünden bir noktadan sonra etki sağlamakta zorlanıyorlar. HDP, bu kozu ustalıkla ele geçirmiş gözüküyor. Bu da partiye hatırı sayılır bir sempati desteği sağlıyor. Hoş, bütün bunlar, hâla yeni nesilleri etkisi altına alabilen kaba Kandil romantizminin güdümünde oluyor. Bir bakıma da bu güdümlenmeyi perdeliyor. Terör karşısında bunalan Kürt mahâllesinde esprinin fazlaca bir karşılığı yok. Ama, bu söylem HDP'ye sempati duyan Türkleri cezbediyor.

Bu nitelik; CHP'de eser; lâkin plâstik bir tonda karşımıza çıkıyor. CHP'liler hâla söylemlerinde “gençlik” vurgusunu kullanıyor. Bunu da anlayışlı bir babacıllık içinde yapıyorlar. Nitekim 68'li kodlarının dışında bir arpa boyu yol alamamış Sayın Kılıçdaroğlu'nun sunumunda hatırı sayılır bir yer tutan “gençlik” vurgusu bunun göstergesi olarak değerlendirilebilir. Gençliğe anlayış gösteren bir baba imgesi, olgunlaşmanın ödevleri karşısında kesin bir dışlama güdüsü kazanmış ve uzatmalı çocukluğunun tadını çıkaran günümüz gençliğini etkileyemeyecektir.

MHP ve Ak Parti'de ise espri-siyâset bağının hemen hemen yok mertebesinde olduğu görülüyor. Ama hakkını yemeyelim; arkası ne kadar gelir bilmesek de Sayın Bahçeli'nin Karagümrüklü profili buna bir istisna oluşturduğunu söyleyebiliriz.

1 Kasım Seçimi'nin özel bir dönemselliği mevcut. Oy verme sâiklerinde belirleyici olan hususlar bu dönemin koşullarınca belirlenecek. Belki Türk siyâsetinde “espri” hâlâ bir lükstür. Ama, siyâsal iletişimde, bu mesele için için derinleşiyor. Önümüzdeki dönemlerde, yaşayanlar esprisi olmayan siyâsetlerin sönümlenmesine şâhitlik edecekler..