Gaziantep'te PKK'ya bağlı Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi'ne (YDG-H) yönelik operasyonda gözaltına alınan kişilerin evlerinde bazı kitaplar bulundu.
Bu kitaplar arasında T24 yazarı ve Bağımsız Gazetecilik Platformu Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Cemal'in “Delila Bir Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri” ve “Çözüm Sürecinde Kürdistan Günlükleri” kitabı ile gazeteci Tuğçe Tatari’nin “Anneanne Ben Aslında Diyarbakır’da Değildim” kitapları da vardı.
Türkiye ile PKK arasındaki çözüm süreci görüşmeleri sırasında yayımlanan bu iki kitap basıldıklarında büyük ses getirdiler. Bugüne kadar da bu kitapların ne de yazarlarının mahkeme önüne çıkması söz konusu oldu.
Ancak dün yapılan operasyonda YDG-H'ye bağlı olduğu söylenen kişilerin evinden bu kitaplar çıkınca, Gaziantep Sulh Ceza Hakimliği kitapların toplatılmasına karar verdi.
Kararda, "Ele geçirilen materyaller üzerinde yapılan incelemede, terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasının yapıldığı, suç işlemek için alenen tahrikte bulunduğu, suçun ve suçlunun övüldüğü kanaatine varılmıştır" dendi.
Öcalan'ın 3 kitabı yasaklı olmaktan çıkarılmıştı
BBC Türkçe'den Rengin Arslan'ın haberine göre, oysa henüz iki yıl önce Aralık 2013'te aralarında PKK lideri Abdullah Öcalan'ın üç kitabının da bulunduğu binlerce kitap ile yasak kararını kaldırmıştı.
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Gaziantep Barosu Başkanı Bektaş Şarklı ise, kitapların yasal yoldan incelemelerinin, kitaplar basıldıktan sonra kitabın basıldığı yerde yapıldığını ve bu türden kararların hem teknik olarak hem de hukuki olarak doğru olmadığı görüşünü savunuyor.
Şarklı, "Normalde olmaması gerekiyor. Sulh Ceza Mahkemeleri fiilen bu kararı verebilir. Ama bunun basın suçları bölümü var. Ankara veya İstanbul'da basılan bir kitap için toplatma kararı yetkisi yok. İhbar ve inceleme yapılması lazım. Bunlar alt üst edilmiş durumda" diyor.
Tam iki yıl önce mahkemeler, 1952 yılından beri çeşitli vesilelerle yasaklı ilan edilen yaklaşık 2 bin 300 kitabın yasağının kaldırılmasına karar vermişti.
Aslında Türkiye'nin ve dünyanın tarihini de yasaklanan kitaplar listesinden ayrı düşünmek çok zor. Bugün modern klasikler arasına girmiş romanlardan, zamanında elinden vatandaşlığı bile alınmış Nazım Hikmet'in şiirlerine, 1993 yılında öldürülen Uğur Mumcu'dan, Hababam Sınıfı'nın yazarı Rıfat Ilgaz'a kadar uzayıp giden bir liste var.
Komünizm propagandasından milli hisleri tahrike yasaklar
Bu kitapların veya yazarların çoğu zamanında ya "komünizm propagandası" yapmaktan ya da "milli hisleri tahrik" gibi maddelerden yargılandı. Kitaplar toplatıldı, yazarları hapis yattı.
Kitaplara ve yazarlarına yönelik en geniş kapsamlı hamlelerin yapıldığı yıllar ise sıkıyönetim ve darbe yılları oldu.
Image captionGezi Parkı protestoları sırasında Taksim Meydanı'nda da kitap okuma eylemleri düzenlenmişti.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 2012 yılında tamamladığı darbeleri araştırma komisyonunun raporuna göre 12 Eylül döneminde aralarında dergi ve gazetelerin de olduğu binlerce yayın yasaklandı.
Aynı rapora göre, komünist propagandadan 47, etnik temelli propagandalardan 33, Türklüğe hakaretten 10, misyonerlik ve dini propagandadan 8, müstehcenlikten 33 ve diğer konulardan 29 yayın Bakanlar Kurulu kararıyla yasaklanmıştı.
Larousse, Rusya propagandası olabilir mi?
Bu dönemlerin elbette sayıların ötesinde bir hafızası da var. O hafızalardan biri gazeteci yazar Aydın Engin.
Engin'e yasaklanan kitaplarla ilgili hatıralarını sorduğumuzda önce Larousse sözlüğünün başına geleni anlatıyor:
"12 Mart'ta ev aramaları sırasındaydı. Bir gazeteci arkadaşımızın evini arıyor polis. Bu ne diye soruyor. O da sözlüğün adını söylüyor. Adı Larousse. Sonu 'rus' sesiyle bittiği için sözlüğe el koyuyorlar.
"Basında yer aldı bu. Gazeteler matrak geçmek için yazdı bunu. Fakat sıkı yönetim mahkemesi polisin cehaletini örtmek için Larousse'u yasakladı.
"Ancak daha sonra sivil mahkemelere başvurularak bu yasak kaldırıldı. Fakat yine de o arada birkaç ay da olsa bu sözlük yasaklandı."
Basılmadan toplatılan kitap
Bir başka örnek yine 12 Mart'tan. Yine Aydın Engin anlatıyor.
"Uğur Mumcu'nun Sakıncalı Piyade kitabı oyunlaştırılmıştır. Ankara Sanat Tiyatrosu oyunu kapalı gişe oynamaktadır. Ankara'da bir yayıncı kitabın oyunlaştırılmış halini de kitap olarak basmak ister. Zira küçük yerlerde oyun oynanmak istenirse, oyunlaştırılmış haline ulaşmaları kolay olsun diye düşünür."
Engin şöyle devam ediyor:
"Oyun kapalı gişe oynuyordu ama o yayıncısının bastığı kitap yasaklandı. Yayınevinin deposundan da bütün kitaplar alındı."
Son yılların en çok gündeme oturan kitap yasaklamalarından biri ise "basılmamış kitabın toplatılması" ifadesiyle hafızalara kazındı. Zira gazeteci Ahmet Şık, Gülen Cemaati ile ilgili bir kitap yazmış ancak kitap henüz matbaadayken toplatılmış, Şık da OdaTV davası kapsamında hapse atılmıştı.
Aydın Engin, bu olay sırasında o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Öyle kitaplar vardır ki bombadan daha tesirlidir" sözünü hatırlatıyor.
"Kitaba bakış dönemine göre"
Şu an çözüm süreciyle ilgili konjonktürün değişmesi ve AKP ile Cemaat arasındaki ilişkinin değişmesi konusunda benzerlik kurarak dönemlere göre kitaplara bakış açısının değiştiğini anımsatıyor.
Hasan Cemal ve Tuğçe Tatari'nin bugüne kadar binlerce satan kitaplarının basımlarından hayli zaman geçtikten sonra yasaklı ilan edilmeleri son yıllarda bir ilk. Ancak daha geniş bir zaman dilimi düşünüldüğünde ne Türkiye ne dünya tarihinde istisnai örnekler.
Yazarların avukatları ise bu yasaklamaya karşı itirazda bulunmaya ve yasak kararının kaldırılması için harekete geçmeye hazırlanıyor. Ancak ikisi de yazar olarak isimlerini, kitaplar ise başlıklarını Türkiye'nin yasaklı kitaplar tarihine yazdırmış durumdalar.