Gündem

"Yenidoğan Çetesi" davasında 5. gün: "Türkiye'de ilk defa ötenazi yaptırmakla suçlanıyorum, bir kere yaftayı yedik, alnımıza bebek katili yazısı yedik"

Mahkeme alınan savunmaların ardından duruşmayı örgüt lideri Fırat Sarı'nın savunması alınmak üzere yarın sabah saat 10.00'a erteledi.

22 Kasım 2024 10:08

T24 Haber Merkezi

İstanbul'da yenidoğan bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlayan ve kusurlu davranışlarda bulunarak ölümlerine neden olan Fırat Sarı ve İlker Gönen'in aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanığın yargılandığı dava beşinci duruşmasında sanık Doktor İlker Gönen dahil 3 kişinin daha savunması alındı. 

Yenidoğan Çetesi davası duruşması beşinci gününde, 5 bebeğin ölümünden sorumlu tutulan doktor İlker Gönen kendisini savundu. Gönen, "Hasta yatırdığım söyleniyor, ben hiç hasta yatırmadım, hasta geç taburcu ediliyor deniyor, ben hiç hasta taburcu etmedim. Hastaları geç taburcu etmek zordur. Üçüncüsü de evrakta sahtecilik. Benim elektronik imzam var, epikriz sistemi böyle bir şey. Ben hiç evrak imzalamadım, ben hiç ilaç satımında bulunmadım. Ben Türkiye'de ilk defa ötenazi yaptırmakla suçlanıyorum" dedi. Gıyasettin Mert Özdemir ise maddi kazanç sağlamak amacıyla hasta yönlendirdiğini itiraf etti.


22’si tutuklu 47 sanığın yargılandığı Yenidoğan Çetesi Davası'nın Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşması beşinci gününde devam etti. Duruşmaya, 22 tutuklu sanık cezaevinden getirilirken 16 tutuksuz sanık ve taraf avukatları hazır bulundu. AKP Osmaniye Milletvekili, Aile ve Sosyal Hizmetler Eski Bakanı Derya Yanık, duruşmayı takip etmek için Bakırköy Adliyesi'ne geldi.

Çocukların ölümünden sorumlu ve örgüt yöneticisi olduğu iddia edilen doktor İlker Gönen, hayatını kaybeden bebeklerle ilgili kendisini savundu. Gönen, örgüt lideri olduğu ileri sürülen Fırat Sarı ile 2017'de tanıştığını, bir cihazın denenmesi üzerinde çalıştığını, sonrasında uzun bir süre görüşmediğini söyledi. Sonra Fırat Sarı'nın kendisini aradığını, bir hastananenin işletmesini aldığını ve yenidoğana doktor bulmakta zorlandığını söyledi. Kendisine teklifte bulunduğunu söyleyen Gönen düşünmek için süre istediğini belirtti. Sonrasında kamu hastanelerinin ve özel hastanelerin dış firmalardan hizmet aldığını gördüğünü anlattı.  

Örgüt yöneticilerinden olduğu ileri sürülen ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir ile Fırat Sarı aracılığıyla tanıştığını belirten Gönen, "Kendisini hasta yönlendiren kişi olarak tanıştım. 112'de çalıştığını bilmiyordum. Sevk işlemelerinde 112'ye mail düşer, hastanın bilgileri. 112 doktoru arar, ne şekilde ambulansla taşınması gerektiğini vs sorar, buna göre kamu hastanelerinde yer aramaya başlar, ama devlet hastaneleri genelde doludur. 112 yer aramaya devam eder, özel hastaneleri araştırır, yer bulununca hasta anne rahminden tedavi olacağı hastaneye gidene kadar takip eder. Bu süre 5-6 saat sürer" dedi.

"Gıyasettin Mert ile benim görüşmelerim arasında bütün bu sevkler hastanelerle ilgili görüşmelerdir"

Savunmasının devamında Esra adında bir doktorun kendisini arayarak, "İlker burada çok kötü bir hasta var, durumu çok kritik yer bulamadım" dediğini ve kendisinin de 'tamam 112'ye söyle beni arasın. Başka hasta var mı' diye sorduğunu ve doktor Esra'nın hastanenin dolu olduğunu söylediğini belirtti. Gönen şunları kaydetti:

"Yoğunluk dolayısıyla tıp merkezleri özel hastanalerle ve grup hastanelerle dahi görüşür. Gıyasettin Mert ile benim görüşmelerim arasında bütün bu sevkler hastanelerle ilgili görüşmelerdir. 112'yle ilgili herhangi bir konuşmam yoktur. Mert beni hastaların sevkleri için arar. Ben 2019'dan beri sadece yenidoğanlara bakıyorum. Kendisini doktor Ümit ve Şerif olarak tanıtan kişileri bilmiyorum. Hiç duymadım.

"Yer bulunamıyor, bebek 18 saat sevk bekliyor. Durumu kötüleşiyor"

Ben buradan hakkımda utanç verici şekilde suçlandığım 5 hasta hakkında konuşmak istiyorum. Bebek Karakoç, uzman görüşünce 5. sıradaki hasta, benim suçlanma nedenim bebeğe vitamin ve mineral vermeyip, zafiyet geçirip, midesine mama kaçmasıyla hayatını kaybetmiş. Hasta Çınarcık Hastanesi'ne gidiyor. Orada bağırsaklarında bir şey var deniyor. Bebek doğuyor karnı şiş, acil ameliyat olması lazım deniyor. 112'ye bildiriliyor. Yer bulunamıyor, bebek 18 saat sevk bekliyor. Durumu kötüleşiyor. Bağcılara geliyor ameliyat ediliyor. Durumun ciddiyeti hakkında baba bilgilendiriliyor. 64 gün yaşıyor sonrasında vefat ediyor. Hemşire hanımlar beni ararlar. Hemşire hanım beni arıyor bebeğin ağzından mama geldi diyor. Serumu yazmamın nedeni sorumlu doktorumdur. Peki o hastanenin 64 gün yatan hasta için o hastanede danışman olan resmi yenidoğan hekimini neden suçlamıyorsunuz?

"Medya diyor ki bebeğe vitamin vermemişler, ciğerine mama kaçmış ölmüş"

Karakoç vefat ettikten sonra polis geliyor, bütün dosyalara el koyuyor ve bebeği Adli Tıp Morgu'na götürüyor. Adli Tıp bebeğe otopsi yapıyor. Temmuz ayında kararda diyor ki bu bebeğin ölümü zafiyet, ciğerine mama kaçma değil, bağırsaklarının yırtılması ve erken doğum sonucu beyin hasarı. Her şeyde gizlilik konulabiliyorken nasıl oluyor da youtube da kanallarda uzman görüşü yayınlanıyor ama benim avukatım ulaşamıyor. Medya diyor ki bebeğe vitamin vermemişler, ciğerine mama kaçmış ölmüş' 

"Ötenazi ile suçlanıyorum"

2. hasta benim için çok önemli bebek Kerem Muhammet Tokluoğlu. Ben Türkiye'de ilk defa ötenazi yaptırmakla suçlanıyorum. Ben diyorum ki 'kalp masajı yapmayın.' Çocuk Avcılar Hospital'de oksijensiz olarak doğuyor. Başındaki doktorlar yaklaşık 2 saat müdahale ediyor. Sonra beni arıyorlar. Görüntülü arayarak. 'Hocam dönmüyor bıraktık' diyorlar. Ben de hatırlatmayla dosyada 20 dakika gösterin. İlker Gönen 20 dakika göster dediyse dosyada kalp masajını yaptırmadı deniyor, dosyada 1 saat kalp masajı görünüyor. Nerede ötenazi? 

"Hastanın dosyasında ciğer patlaması diye bir şey yok"

Bebek Kadan... Herkesin suçu olabilir kimse annesinden çıktığı gibi toprağa girmez ama kimse bana bebek katilliğini yaftalayamaz. Bebek Kadan Bağcılar'da doğuyor. Başında doktor Dursun bey ve hemşire var, 45 dakika müdahale ediyorlar. Bir film çektik diyorlar, ben filme bakıp filmin anlaşılmadığını söylüyorum. Fırat Sarı ertesi gün beni arıyor 'filmi ben gördüm akciğer patlaması olabilir mi' diyor. Üstünden bir gün geçmiş şimdi desek ne değişecek diyorum. Sonra ben katillikle suçlanıyorum. Hastanın dosyasında ciğer patlaması diye bir şey var mı, yok. Radyolojinin raporunda da akciğer patlaması görünmüyor.

"Bizim sehpamızı uzman görüşü koydu, tekmeyi de medya vurdu"

Bir tane tıbbi olarak suçlandığım hasta var bu konuda. 9 uzman noktayı koymuş. Diğer hastalarda pasif ötenazi yapmışsın, adrenalin vermemişsin, akciğer patlamasını görüp bir şey yapmamışsın, ölüden kan almışsın gibi akla gelmeyecek şeylerle suçlanıyorum. Bizim alnımıza bebek katili yazdılar gönderdiler. Bizim sehpamızı uzman görüşü koydu tekmeyi de medya vurdu. 

Hasta yatırdığım söyleniyor, ben hiç hasta yatırmadım, hasta geç taburcu ediliyor deniyor, ben hiç hasta taburcu etmedim. Hastaları geç taburcu etmek zordur. Üçüncüsü de evrakta sahtecilik. Benim elektronik imzam var, epikriz sistemi böyle bir şey. Ben hiç evrak imzalamadım, ben hiç ilaç satımında bulunmadım. Son olarak değinmek istediğim şey, bu uzman görüşü bu iddianamenin bel kemiği buysa zaten kırık dökük. Burada uzman görüşü yok. Amacının çok karanlık olduğunu düşündüğüm şeyler var."

Hasta yönlendirmelerinden maddi kazanç itirafı

Gazeteci Rojda Altıntaş'ın aktardığına göre, sanık kürsüsüne gelen 112 Acil Servis Ambulans Şoförü Gıyasettin Mert Özdemir, savunma yapacağını söyledi. Kendisine yöneltilen suçlamaların hiçbirini kabul etmediğini belirterek, hasta yönlendirmesi faaliyetlerinden dolayı maddi kazanç elde ettiğini kabul ettiğini açıkladı.

Özdemir, 112 Acil Çağrı Merkezi ile nakil yerlerinin farklı birimler olduğunu vurgulayarak, iddianamede yer alan ve 112’ye bildirilmeyen hasta yönlendirmeleriyle ilgili tıp merkezlerine dikkat çekti. Ayrıca, tıp merkezlerinin 112’ye doğrudan bildirim yapamayacağını, bu işlemlerin telefonla acil çağrı olarak yapıldığını belirtti.

İstanbul Avrupa yakasındaki sevk işlemlerini yürüten ekipler hakkında da bilgi veren Özdemir, "4 küvetli ekip olduğunu ve bu ekiplerin bir hastayı alıp diğer bir hastaneye götürmelerinin 2-3 saat sürebileceğini" söyledi.

"Savcı, art niyetli davranıyor"

Özdemir, savcılığın yaklaşımını eleştirerek, kendisinin sadece İstanbul’daki 112 çalışmalarına odaklanılmasını adaletsiz bulduğunu ifade etti: “Savcı Yavuz Engin tarafından bilerek art niyetli olarak 112 ambulans şoförü olmam nedeniyle alo yapıldığını düşünüyorum. İddianamenin 1400 sayfa olmasına rağmen, İstanbul dışında çalışan 112 nakil birimindeki personelin ifadelerinin alınmadığını görüyorum. Bu durum, benim açımdan bir art niyet barındırıyor. Tüm 112 çalışanlarının da zan altında bırakıldığını düşünüyorum.”

"Sadece yenidoğan değil tüm branşlarda hasta yönlendirmesi yaptım"

Ayrıca, suçlamalara ilişkin olarak sadece yenidoğanla ilgili tapelerin kullanılmasını eleştirdi ve geniş bir perspektifte hasta yönlendirmeleri yaptığını vurguladı: “112 ambulans şoförüyüm ve bir örgüt yöneticisi olarak buradayım ama ben tüm branşlarda hasta yönlendirmesi yaptığımı kabul ediyorum. O kadar tape kaydı varken sadece yenidoğan tape kayıtlarının baz alınmasını art niyetli buluyorum. Ben yetişkin sevki de yapıyorum ve bu konunun Fırat Sarı ile ilgisi yok.”

"Eşimin çalıştığı güzellik merkezinin sahibi Fırat Sarı’nın eşidir, orada sigortalıdır"

Gıyasettin Mert Özdemir, medya ve savcılık tarafından yapılan suçlamalara karşı, "Medyanın çok sık ağzına aldığı, eşimi de sigortalı gösterdiğimi iddia ediyorlar. Eşimin hiçbir özel hastanede SGK kaydı bulunmamaktadır. Eşimin çalıştığı güzellik merkezinin sahibi Fırat Sarı’nın eşidir, orada sigortalıdır. Bu kendisine sorulabilir," dedi.

Ayrıca, 10 bebeğin ölümüyle doğrudan ilişkilendirilmesi konusundaysa, "Beni örgüt yöneticisi olarak gösterdikleri için 10 bebeğin ölümüyle beni sorumlu tutuyorlar. Bunun tekrar Savcı Yavuz Engin tarafından art niyetli yapıldığını belirtmek isterim. Kaya Bebek bir bebek sevki değil, bir gebe sevkidir. Sadece Kaya Bebek ile ilgili adım geçmektedir" ifadesinde bulundu.

Savcı tarafından bilerek istenerek ilişkilendiriliyorum

Özdemir, bebek ölümüyle ilgili olarak kendisinin adının geçmesine itiraz etti ve, "Bebek ölümüyle ilgili beni yazmış. Bir doktor kabul etmiş ve bu nakil, Özel Güney Hastanesi ambulansı ile yapılmıştır. Konu buradan sonra benden çıkmasına rağmen, bunun Savcı Yavuz Engin tarafından bilerek ve isteyerek yapıldığını düşünüyorum" dedi.

"Taburcu sayılarını kontrol etmekten zaman zaman bunalıyordum"

Mahkeme Başkanı Gıyasettin Mert Özdemir'e hastane yönlendirmeleri ve taburcu sevkleriyle ilgili detaylı sorular yöneltti. Özdemir, Fırat Sarı ile olan tapelerini kabul ettiğini ve "işgüzarca" konuşmaları kabul ettiğini belirtti.

Mahkeme Başkanı, Özdemir'in taburcu sayılarını kontrol edip etmediğini sorguladığında, Özdemir bu kontrolün yapıldığını doğruladı. Fırat Sarı'nın, "Sana ne benim taburcu sayımdan" şeklindeki tepkisine rağmen, Özdemir hastanelerde boşluk olup olmadığını sık sık kontrol ettiğini, bu durumun kendisini zaman zaman bunalttığını ifade etti.

Mahkeme Başkanı, Murat Mantuş ile Fırat Sarı arasında geçen bir konuşmayı gündeme getirdi. Mantuş'un, "Hasta sayısında azalma var, Mert ile konuştum, sayıyı artırır," dediği bir konuşmayı öne sürdü. Özdemir, hasta yönlendirmesi yaptığı için bu tür görüşmelerin gerçekleştiğini belirtti.

Ayrıca, Özdemir, Fırat Sarı ile sürekli olarak görüştüğünü, özellikle yoğun bakım ünitesi işletmesi bağlamında bu görüşmelerin gerçekleştiğini açıkladı.

"Bir seferinde 67 bin TL, başka bir seferde 45-50 bin TL..."

Özdemir, Bağcılar Şafak Hastanesi'nden Mustafa Kazan aracılığıyla hasta sevki karşılığında büyük meblağlar aldığını itiraf etti: Bir seferinde 67 bin TL, başka bir seferde ise 45-50 bin TL.

Özdemir'in Çağla Durmuş ile yaptığı bir konuşma gündeme geldi. Bu konuşmada "Herkes nerede çalıştığımızı biliyor, çok ortalığız," ifadesini kullanmış. Özdemir bu ifadesinin, 112 ambulans şoförlüğü dışında yürüttüğü hasta sevki işlerinin bilinmesini istemediğini, bu yüzden gizli tutmaya çalıştığını açıkladı. Mahkeme Başkanı'nın, bu durumun sadece kendisi için mi endişe yarattığı sorusuna ise Özdemir, evet, kendisi için endişe duyduğunu belirtti.

Mahkeme başkanından çelişkili ifade vurgusu

Mahkeme Başkanı, Gıyasettin Mert Özdemir'e daha önceki ifadeleri ile çelişen bir konuşmayı gündeme getirdi. Özdemir'in eşinin sigortasının Fırat Sarı tarafından yapılmadığını iddia etmiş olmasına rağmen, Fırat Sarı ve Mehmet Gürül arasındaki bir görüşmede, Sarı'nın Özdemir'e 20 bin TL ödeme yapılması ve eşine sigorta yaptırılması konusundan bahsedildiği belirtildi.

Mahkeme Başkanı'nın bu konuşmayı gündeme getirmesi üzerine Özdemir, daha önce eşinin sigortasının başka bir yerde yapıldığını ve Fırat Sarı'nın bu durumu bilmediğini, bu nedenle diğer kişilere sigorta yapıldığını söylemesinin gerekli olduğunu ifade ettiğini belirtti. Özdemir, bu durumun yanılgıya sebep olduğunu ve aslında sigorta işlemlerinin farklı şekilde yürütüldüğünü savundu.

"Demek ki bu kadar boş kalmamanız gerekiyormuş"

Mahkeme Başkanı, Özdemir'in 112’deki görevi dışında hasta yönlendirme ve Martı TAG gibi işlemlerle uğraştığını vurgulayarak, "112’de çalışıp da ne kadar çok işle uğraşıyorsun? TAG yapıyorsun, hasta yönlendiriyorsun," dedi.

Özdemir, bu eleştirilere yanıt olarak, "Efendim, 12 saat nöbet tutup 36 saat izin yapıyorum," diyerek, izinli olduğu sürelerde bu faaliyetleri gerçekleştirdiğini ima etti. Bunun üzerine, mahkeme başkanı, "Demek bu kadar boş kalmamanız lazımmış. Biz de nöbet tutuyoruz, mesai yapıyoruz," ifadelerini kullandı.

Varsa bir ithamın, gidip şikayetçi olursun"

Duruşma savcısı, Özdemir'in soruşturma savcısıyla ilgili sözlerine ithafen, "Soruşturma savcısının adını vererek ithamda bulunuyorsun. İddianame hazırlanmış. Konuyu buralara çekme. Varsa bir ithamın, avukatın var, gidip şikayetçi olursun" diyerek tepki gösterdi.

"Sanki bebek ölümleri çok rutin gibi konuşuyorsunuz..."

Kaya Bebeğin avukatı, duruşmada 112 ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir ve Fehmi Alperen arasında yapılan konuşmaları salona okuyarak, bebek ölümleri üzerine olan diyalogların ne kadar rutinmiş gibi algılandığını sorguladı. Avukat, "Sanki bebek ölümleri çok rutin gibi konuşuyorsunuz. Ne diyeceksiniz?" şeklinde bir soru yöneltti. Bu soruya Güney Hastanesi ve Fehmi Alperen'in avukatları itiraz etti. Ancak Mahkeme Başkanı, sorunun sorulmasına izin verdi ve Özdemir'den cevap istedi. Özdemir, bu tarz bir durumun söz konusu olmadığını iddia etti.

Savcının sözleri eleştirildi

Oturum sırasında Volkan Karataş ve Murat Muntaş'ın avukatı Burak Mengü, savcılığın tavrını eleştirerek, savcının "Kararı ben veririm" şeklindeki ifadesinin sorunlu olduğunu dile getirdi. Mengü, savcının bu tür ifadelerle kendisini suçlamalara açık hale getirdiğini vurguladı. Savcı ise, kararların ekip olarak alındığını ve mütalaanın grup halinde verileceğini savundu.

"Müvekkiller ilk defa mahkemeye çıkıyor, iddianameyi de konuşma hakları var"

Fırat Sarı'nın avukatı ise, Mahkeme Başkanına hitaben, savcı Yavuz Engin'e yönelik ithamların yapılmaması gerektiğini söyledi. Mahkeme Başkanı, herhangi bir şikayetin resmi yollarla yapılması gerektiğini belirtti. Fırat Sarı'nın avukatı, müvekkillerinin ilk kez hakim karşısına çıktığını ve iddianamede yer alan konular hakkında konuşma haklarının olduğunu savundu.

Duruşmada İlker Gönen'in avukatı Özdemir'e, sağlık sektöründe tanıdığı diğer işletmeciler olup olmadığını sordu. Özdemir, hastanelerin işletme yapılarını iyi bildiğini ve örgüt lideri olarak yargılandığını öğrendiğini belirtti. Özdemir ayrıca, kendi savunmasını yapan ikinci avukatı aracılığıyla, 10 yıldır İstanbul'da sağlık sektöründe çalıştığı için geniş bir çevre edindiğini, özellikle Kaya Bebek ile ilgili olarak yapılan yanlış yargılamalardan dolayı hem kendisinin hem de ailesinin mağdur olduğunu ifade etti.

"Tıbbi müdahaleleri protokollere göre yaptık"

Mahkeme öğlen arasının ardından devam ederken, sanık kürsüsüne çıkan, 5 bebeğin ölümünden sorumlu Dr. Dursun Eryılmaz, mahkeme salonunda, bebeklerin ölümlerine ilişkin ayrıntılı bilgi vererek, her bir vaka için yaptığı tıbbi müdahaleleri anlattı.

Birinci Bebek: Eryılmaz, "29.11.2023 tarihinde bebek hayatını kaybetti. Yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı," diyerek durumu açıkladı.

Karakoç Bebek: Eryılmaz, bu bebeğin Yalova'da doğduktan sonra bağırsak sorunları nedeniyle yenidoğan yoğun bakıma sevk edildiğini, çocuk cerrahisinin müdahalesi sonrası beslenme sorunları yaşadığını ifade etti. Bebeğin durumunun doğuştan gelen bir problem olduğunu ve ailenin medya baskısından dolayı tedirgin olduğunu belirtti. Otopsi sonucunun ölüm nedenini doğrulanmış farklı bir durum olarak gösterdiğini söyledi.

Karaduman Bebek: Eryılmaz, bu bebeğin kan şekeri düşüklüğü nedeniyle sevk edildiğini ve akraba evliliği tespit edildiğini belirtti. "28.11.2023'te bebeğin durumu kötüleşti ve 45 dakika süren canlandırma işlemine rağmen kurtarılamadı," diyerek olay anında bilgilendirilmediğini ekledi. Uzman raporundaki tahlillerin ölüm öncesinde alındığını ifade etti.

Kadan Bebek: Bu bebekle ilgili olarak Eryılmaz, avukatın davaya müdahalesi sonucu konuşmasını kesmek zorunda kaldı.

Süleymanoğlu Bebeği: Eryılmaz, bu bebeği hatırlamadığını, dosyayı incelediğinde daha fazla bilgi verebileceğini söyledi. Bebeğin solunum sıkıntısı ve bilinmeyen bir kalp rahatsızlığı ile hastaneye geldiğini, durumun baştan bilinmesi halinde muhtemelen kabul edilmeyeceğini belirtti.

"Tıbbi müdahaleler, protokollere uygun biçimde yapıldı"

Doktor Dursun Eryılmaz, savunmasını sürdürürken, kendisine yöneltilen suçlamalarla ilgili detaylı açıklamalarda bulunarak, tıbbi müdahalelerin uygun protokollere göre yapıldığını vurguladı.

Mahkeme Başkanının, Karakoç bebekle ilgilenen kişinin kim olduğu sorusuna Eryılmaz, kendisinin ilgilendiğini belirtti. Ayrıca, her vakada İlker Gönen'e danışıldığını söyledi. 

Mahkeme Başkanının epikriz raporlarıyla ilgili sorgusuna Eryılmaz, günlük epikriz yazma zorunluluğunun olmadığını, notların kaybolmadığını çünkü kendisinin dolabında saklandığını belirtti.

"Dursun abiyle ağzınız bir olsun"

İlker Gönen ve Çağla arasındaki bir konuşmayı gündeme getiren Mahkeme Başkanı, "Dursun abiyle ağzınız bir olsun" ifadesini sorguladı. Eryılmaz, polis gelmesi nedeniyle İlker'in tedirgin olduğunu ve yanlış bir şey söylememeleri için bu ifadeyi kullanmış olabileceğini düşündüğünü ifade etti.

Daha sonra, bir başka tartışmalı konuşma olan "Eks oluyorsa, Dursun çıkmadan eks olsun" ifadesiyle ilgili olarak, Eryılmaz, kendisi hastaneden ayrılmadan önce bebekle ilgili ultrason yapılması gerektiğinin konuşulduğunu, ancak bebek kendisinin ayrılmasından önce hayatını kaybettiğini anlattı.

Son olarak, Ayaz Karaduman'ın resüsitasyon sürecinde yer almaması nedeniyle sorumlulukla suçlandığı uzman görüşüne karşı, Eryılmaz, olay sırasında hastanede olmadığını, İlker Bey'in olay yerinde olduğunu ve durumu kendisine aktardığını söyledi. Ayrıca, entübasyon görevini hemşirelere bırakma suçlamalarına karşı, olay yerinde olduğunu ve uzman raporunun yetersiz olduğunu savundu.

"Doğuştan kalp problemi vardı"

Mahkeme Başkanı, uzman görüşünü okuyarak, Süleymanoğlu Bebek ile ilgili olan tıbbi raporda hekimin ihmali olduğuna dair bir ifade bulunmadığını belirtti. Dursun Eryılmaz, bu konuda bebeğin solunum sıkıntısı ile hastaneye geldiğini, bir gün sonra kalp rahatsızlığının tespit edildiğini ve bu durumun doğuştan gelen bir sorun olduğunu vurguladı. Eryılmaz, bebeğin yaşam oranının yüzde 15'i geçmediğini belirterek, 112'ye hemen mail atıp bağlantı kurduklarını ifade etti.

Mahkeme Başkanı, Fırat Sarı’yı tanıyıp tanımadığını sorduğunda, Eryılmaz, Sarı'yı çocuk doktoru olarak tanıdığını söyledi. Başkan, Eryılmaz’a Fırat Sarı ile işletme ilişkisi olup olmadığını sordu ve Eryılmaz, "Hayır, hastaneye bağlıydım," diye yanıtladı. Ancak Mahkeme Başkanı, daha önceki ifadesinde Fırat Sarı ile birlikte çalıştığını ve işletmeye bağlı olduğunu söylediğini belirterek açıklama istedi. Eryılmaz, bu durumu düzelterek, "Benim çalıştığım yerlerin işletmesini Fırat Sarı almış dedim. Yanlış yazılmış," dedi.

"Bana böyle bir teklif gelmedi, Onlara da sorun"

Üye Hakim, Fırat Sarı ve İlker Gönen arasında geçen bir konuşmada, Doktor Dursun Eryılmaz'ın diplomasının kullanılması iddiasını gündeme getirdi. Eryılmaz bu konuyla ilgili, "Bana böyle bir teklif gelmedi. Onlara da sorun," diyerek iddiayı reddetti ve ilgili tarafların ifadelerine başvurulması gerektiğini belirtti.

Karaduman Bebeğin ölümüyle ilgili olarak, Çağla Durmuş'un İlker Gönen ile yaptığı konuşma üzerinden saat uyumsuzluğunu soran Üye Hakime, Eryılmaz şu cevabı verdi: "14.00’te kalbini alamadım, tekrar dinlediğimde kalbini duydum. 16.00’da eks oldu." Bu ifadeyle, sürecin iki saat sürdüğünü ve bu süre zarfında bebeğin durumunun değişkenlik gösterdiğini belirtti.

Epikriz notlarının kendisinde olduğunu ve Çağla Durmuş'un "Ölüm saatini kaç yazalım?" şeklindeki sorusuna ilişkin olarak, Eryılmaz, "Epikirizi yazan benim, onaylayan da benim. O, Çağla’nın konuşması. Sisteme girip herhangi bir programdan yazılacak bir şey değil, özel bir sistem," şeklinde yanıt verdi.

Dursun Eryılmaz, üye hakimin Hasan Basri Gök'ü nerden tanıyorsunuz sorusuna, " Fırat Bey işe gelmişti, sonra yurt dışına gitmişti. Ben de onun yerine Çorlu Reyap Hastanesi’ne gittim. Hasan Basri ile birlikte gittim." dedi. Üye hakimin "Karşılığında ne menfaat aldın?" sorusuna ise Dursun Eryılmaz,  "Arkadaşımdır ama canlı kanlı değil." karşılığını verdi.

"Hasan Basri Gök’ten hiçbir zaman epikriz yazmasını istemedim" diyen Eryılmaz, "Hasan Basri Gök Çorlu Reyap’ta çalışıyor, ben ise Bağcılar’da" dedi.

"Bu soruyu Sağlık Bakanlığı’na sorun"

Savcı'nın Eryılmaz" Şirketten haberim var dedin. Niye bu şekilde bir yerde çalışmayı tercih ettin?" sorusu üzerine Eryılmaz'ın avukatı araya girerek, "Bu soru müvekkilime değil, Sağlık Bakanlığı’na sorulmalı." dedi.

Dursun Eryılmaz ise şu ifadeleri kullandı: Anlaşmayı yapan ile hastane arasında geçen bir durum. Her hastanenin tüm bölümleri kiraya verilmiştir, sadece yenidoğan değil.

Savcı'nın Eryılmaz'ın bebeğin ölüm saatinde hastanede olup olmadığını anlamak için HTS kayıtlarını sorması üzerine Dursun Eryılmaz, "Benim telefonum mesela bir Bahçelievler’de bir Bağcılar’da gösteriyor. Sordum, hat atlaması dediler." ifadelerini kullandı. Eryılmaz'ın cevabıyla solan gerilirken Ayaz bebeğin avukatının, Eryılmaz’a sorusuna sanık avukatlar, tıbbi yorum içerdiği gerekçesiyle tepki gösterdi.

Ayaz bebeğinin ölüm haberini aileye kim verdi?

"Bebeğin ölüm haberini aileye kim verdi?" diyen Ayaz bebeğin avukatı Beritan Bilgin'e Dursun Eryılmaz, "İlker Gönen haber vermiştir, tam hatırlamıyorum" diye yanıt verdi. İlker Gönen’in Avukatı ise," Bu durum bizimle ilgili değil." diyerek karşı çıktı.  Ayaz Bebeğin Avukatı Beritan Bilgin, de "Bebeğin ölüm raporunda sizin imzanız var." şeklinde yanıt verdi.

Fırat Sarı’nın Avukatı'nın "Kadan Bebek hakkında Fırat Bey’e danıştınız mı?" sorusuna Eryılmaz, daha kıdemli olduğu için danışmadığını söyleyerek yanıt verdi.

Eryılmaz'ın avukatı: Sayın hakim, sizin hükmünüzün bir anlamı kalmadı, müvekkillerimizin lekelenmeme hakkı ihlal edilmiştir

Söz alan Dr. Dursun Eryılmaz’ın Avukatı da sanıkların bebek katili ilan edildiğini ifade ederek, şunları söyledi:

"İddianame kabul edildi, basın yoluyla tebliğ aldık. Müvekkillerimize bile tebligat yapılmadan Türkiye’nin dört bir yanına, Kayseri ve Afyon gibi cezaevlerine gönderildiler. Huzurdaki sanıklardan özür diliyorum. Tüm raporlar televizyonlarda yayınlandı. İsmini de vereceğim, 'Teke Tek' isimli programda yayınlandı. Tüm spikerler adeta ceza hakimi oldu. Tüm Türkiye bu insanları bebek katili ilan etti. Sayın Hakim, artık sizin hükmünüzün bir anlamı kalmadı. Bu zedelenen itibarlar nasıl yerine getirilecek? Müvekkillerimizin lekelenmeme hakkı açıkça ihlal edilmiştir

"Savcı Yavuz Engin hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istiyorum"

soruşturma Savcısı Yavuz Engin hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istiyorum. Bu telefon tapeleri (İletişim Tespit Tutanağı) nasıl sızdırıldı? Tüm Türkiye’nin dedikodu yaptığı bir hale dönüştü. Bebeklerini kaybeden aileler gelip bu duruşmayı izlesinler, hekimlerin hangi şartlar altında çalıştığını görsünler.

"Suçlamalar geçersizdir"

Savcı Engin'in Adli tıp raporunu görmezden geldiğini öne süren Eryılmaz'ın avukatı, "Bu dosyada aleyhe delillerin toplandığını söylemekle yanlış yapmayacağız. Dosya, CİMER şikayeti ile başlamış. Haklarımı kullanıyorum. Yargıtay der ki, sadece tapelerle yola çıkarak başka delillerle desteklenmeyen suçlamalar geçersizdir"


Ne olmuştu?

İstanbul'da gerek olmadığı halde özel hastanedeki yoğun bakım ünitesine yatırılan 12 bebeğin ihmalden öldüğü iddiasına ilişkin olarak Büyükçekmece Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatılmış, soruşturmayı yürüten savcı Y.E. ise makamında tehdit edilmişti. Olayın ortaya çıkması kamuoyunda infial yaratırken, 22'si tutuklu, 47 şüpheli hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlandı.

İddianamede neler var?

İddianamede şüpheliler için "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası istendi.

İddianamede, ölen 10 bebeğin "maktul", 5 kişinin "müşteki", Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğünün "suçtan zarar gören", 19 hastane ve sağlık şirketi "malen sorumlu", 47 kişi de "şüpheli" olarak yer aldı.

TIKLAYIN - 'Yeni doğan çetesi' soruşturmasında iddianame: Doktorun 266 yıl hapsi istendi

TIKLAYIN - Devlet Bahçeli'nin eski koruma müdürü "yenidoğan çetesi" iddianamesinde sanık: Tapeleri ortaya çıktı

Doktor Fırat Sarı'nın lideri olduğu iddia edilen suç örgütünün sevk ve idaresini Doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtilen iddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yaparak SGK'den üst sınırdan ödeme almak olduğu aktarıldı.

TIKLAYIN - Yenidoğan çetesinin tape kayıtları kan dondurdu; "Çocuğu bugün yaşat, alem yaparız o parayı bir kurtarayım"

Sağlık Bakanlığı Müfettişliğince hazırlanan uzman görüşü raporunda, yenidoğan ünitelerindeki 10 bebeğin hayatını kaybetmesine neden olan tıbbı eksikliklere yer verildi. Buna göre, fezlekede maktul olarak yer alan bebek A.K'nin ölümüne ilişkin değerlendirmede, solunum sıkıntısı artan bebeğe devre olmadığı için entübasyonun gecikerek yapıldığı belirtildi. Tekrarlayan resusitasyonlar (solunumu veya kan dolaşımı durmuş bir kişiye dışarıdan yapılan destekleyici müdahale) ile hastanın ertesi güne kadar yaşatıldığı belirtilen raporda, o sırada hastanede bulunması gereken Dr. D.E'nin görevinin başında olmadığı ifade edildi.

TIKLAYIN - Erdoğan'dan Soylu'ya, İmamoğlu'ndan Numan Kurtulmuş'a: Savcıyı tehdit eden Mustafa Kemal Zengin'in herkesle fotoğrafı var!

6 aylık bebek, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakıma sevk edildi

Raporda, ayrıca hasta yönetiminin hemşireye bırakıldığı da kaydedilerek, bebeğin ölümünden Dr. D.E, ile Dr. İ.G. ve hastane yönetiminin sorumlu olduğu belirtildi. Bebek M.N.O'nun ölümüne ilişkin değerlendirmede de 6 aylık bebeğin çocuk yoğun bakımı yerine, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakımına sevk edildiği, burada da doktorun haberi olmadan hemşirenin müdahalede bulunduğu anlatıldı. Bebek H.K. ile ilgili tespitte ise, hastaya kalp masajı yapıldığı esnada Dr. D.E'nin orada olmaması nedeniyle Dr. İ.G. tarafından olayın örtbas edilmesi için ölüm saati değiştirilerek, epikriz yazdırıldığı aktarıldı.

TIKLAYIN - İşte sorumlu olan 19 sağlık kuruluşu: Yenidoğan yoğun bakımındaki bebeklere, Türkiye'de uygulanmayan "hastaya pasif ötenazi" yapılmış, raporu hemşireler yazmış!

Sevk edilmeyen bebek hayatını kaybetti

Raporda, bebek Ö.H'ye kalp masajını hemşirelerin yaptığı belirtilerek, bu esnada kullanılan en önemli ilacın adrenalin olduğu, ancak Dr. İ.G'nin hemşirelere "adrenalini kapat" talimatını vererek, yanlış yönlendirme yaptığı vurgulandı.

Raporda ayrıca, bebek M.S'nin, yenidoğan temel bakımının gereklerinin yerine getirilmemesi, ameliyat edilebileceği bir merkeze sevk edilmemesi ve hastayı hayatta tutan "prostavazin" isimli ilaç tedavisinin kesilmesiyle ihmallere bağlı olarak hayatını kaybettiği kaydedildi.

Fezlekede maktul olarak yer alan diğer bebeklere ilişkin değerlendirmede de ihmallere yer verildi.

TIKLAYIN - 'Yenidoğan çetesi'ne soruşturma açıldığında İl Sağlık Müdürüydü: Bakan Memişoğlu, SGK’yla ilgili soruya "Konuşmak istemiyorum" yanıtı verdi

Dehşete düşüren telefon kayıtları

İddianamede, şüpheliler arasında geçen telefon konuşmalarına da yer verildi. Şüpheli doktor Fırat Sarı ve özel hastanede çalışan acil tıp teknisyeni şüpheli Hakan Doğukan Taşçı arasında hasta sevkleri ve denetim hakkında yapılan görüşmede, Taşçı'nın Sarı'ya "Erişkin yoğun bakıma denetime gelinmesi halinde, ruhsatın ve kuvözlerin değişmesi gerektiğini, panelin fazla olduğunu, monitörün bulunmadığını, yoğun bakım içerisinde bir çok eksiklik ve usulsüz işlemin olduğunu" söylediği iddianamede yer aldı.

Yenidoğan çetesinde yer alan doktor ve hemşirelerin ismi ortaya çıktı

​​​​​​​Reyap Hastanesindeki bebek hastaların takibini yürüten şüpheli hemşire Mehtap Sayar'ın şüpheli Hasan Basri Gök'le yaptığı telefon konuşmasında bebek hastanın tedavisinin uygun olmayan koşullarda gerçekleştirildiği anlatılan iddianamede, konuşma içeriğinde şüpheli Gök'ün "Mehtap çocuğu öldür elli satürasyonlu çocuk mu olur" dediği, Sayar'ın ise "Öldüreceğim de öldürsem de bir dert biliyorsun yani" dediği aktarıldı. İddianamede, tedavi yöntemlerinin usulüne uygun değil örgüt faaliyetine hizmet edecek şekilde yapıldığı değerlendirildi.

Şüpheli doktor Şeyhmus Çelik'in hastanede olması gerekirken gitmediği, denetim olması ihtimaline karşı özellikle sabah hastanede bulunması gerektiğinin söylendiği anlatılan iddianamede, şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir'in şehir hastanesinden kabulünü yaptığı bebeği, maddi menfaat karşılığında anlaşmış olduğu Fırat Sarı'nın hastanelerine yönlendirdiği kaydedildi.

Sağlık Bakanı Memişoğlu'ndan "yenidoğan çetesi" açıklaması: Cezasızlık algısı oluşturulmaya çalışıyor, böyle bir şey yok

Aileler anlattı

Hazırlanan iddianamede bebeklerini kaybeden ailelerin ifadeleri de yer aldı. H.H., eşinin hamilelik sürecinde başka bir hastaneye gittiğini ancak doğum aniden başladığında doktorlarının bel fıtığı sorunu yaşadığı için başka bir hastaneye gittiklerini söyledi. Gittikleri hastanede yenidoğan yoğun bakımı servisinde yer olmadığı cevabını alan Hakan H., “112’ye bildireceklerini ve müsait hastane bakacaklarını söylediler. Yaklaşık yarım saat sonra Bağcılar’daki özel bir hastaneden bizi kabul ettiklerini söylediler” dedi.

Soruşturmaya konu olan hastanenin özel ambulansının gelerek kendilerini aldığını söyleyen H.H., “Hastaneye vardığımızda bizimle ilgilenen bir doktor yoktu. Sadece ebe vardı. Sabaha B.Y. İsimli doktor eşimi muayene etti ve sezaryen doğum gerektiğini söyledi. Hamileliğin henüz 25. haftası olduğu için bebeğin daha gelişimini tamamlamadığı bu yüzden anne karnından bir iğne yapacaklarını söylediler” ifadelerini kullandı.

"Bebeğimizi kaybettik"

Doktorun iğneyi yaptıktan sonra da 1 gün beklemek gerektiğini söyleyen H.H., “Ertesi gün eşimi doğuma aldılar. Ameliyat sonrası eşimin de çocuğumun da şu anlık durumlarının iyi olduğunu, bebeği yenidoğan yoğun bakım ünitesine alacaklarını söylediler. İki gün sonra eşimi eve bıraktığım sırada hastaneden aradılar. Doktor beyin benimle görüşmek istediğini söylediler. Yoldayken hastaneden bir daha aradılar. Doktor olduğunu söyleyen biri bebeğimin ölüm haberini verdi. Hastaneye vardığımızda da bebeğimin morgda olduğunu söylediler” dedi.

"Yenidoğan çetesi" nasıl deşifre edildi?

İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünün özel hastanelerin denetiminden sorumlu bir doktorun (T.E.) Ocak 2023'te Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER) yaptığı başvuru ile olay fark edildi.

Doktor T.E., bazı özel hastanelerde doldurulması gereken yenidoğan yoğun bakım üniteleri defterlerinin boş bırakılması üzerine olayın üzerine gitti.

İddianamede yer aldığı şekliyle doktor, "Ayrıca bebeklerin dosya üzerinde gösterilen sağlık durumları ile fiili sağlık durumlarının uyuşmadığını örneğin entübe olarak kayıtlı gösterilen bebeğin gayet sağlıklı ve nefes alabilir durumda olduğunu gördük. Durumu hastane yetkililerine sorduğumuzda az önce düzeldi gibi cevaplar aldık" dedi.

Ne kadar ceza isteniyor?

İddianamede, şüpheliler Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve 11 kez uygulanmak üzere "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.

Şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi.

Diğer şüpheliler hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülen iddianamede, ayrıca, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasına karar verilmesi talep edildi.

İddianame, gönderildiği Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince değerlendiriliyor.

Savcı tehdit edilmişti

Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'nin, bu soruşturmayı yürüttüğü sırada, bazı şüphelilerin tahliyelerini gerçekleştirmezse suikast yapılacağı ve ailesine zarar verileceği yönünde tehdit edilmesine ilişkin yürütülen ayrı soruşturmada da 12 kişi jandarma ekiplerince gözaltına alınmıştı. 4 kişi serbest bırakılırken, adliyeye sevk edilen 8 şüpheliden 5'i tutuklanmış, 3'ü hakkında da adli kontrol kararı verilmişti.

19 hastane ve sağlık kuruluşu "malen sorumlu" sayılmıştı

Fezlekede, Özel Avrupa Şafak, Özel Bağcılar Medlife, Özel İstanbul Şafak Hastanesi, Silivri Kolan Hastanesi, Özel Reyap İstanbul Hastanesi, Özel Doğa Hospital, Özel Avcılar Hospital, Özel TRG Hospitalist, Akabe Sağlık Tesisleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, Doğamed Sağlık Hizmetleri Sanayi ve Ticaret AŞ, Ekip Sağlık Hizmetleri Ticaret Anonim Şirketi, Güney Hastanesi Sağlık Hizmetleri LTD ŞTİ, Medilife Sağlık Hizmetleri Ticaret Limited Şirketi, Özel İstanbul Şafak Sağlık Hizmetleri ve Ticaret Anonim Şirketi, Refik Arslan Sağlık Hizmetleri ve Ticaret Anonim Şirketi, Reyap Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketi, Yonca Sağlık Hizmetleri Limited Şirketi, Medisense Sağlık Hizmetleri Şirketi ile GMZ Sağlık Hizmetleri İnş. ve Tur. Ltd. Şti. de "malen sorumlu" olarak yer aldı.

 


'Görünmeyen Cemaat: Mürideler'in yazarı ve ‘Kızıl Goncalar’ dizisinin danışmanı Filiz Gazi, tarikatlarda kadınlara biçilen hayatları anlattı