Gündem

"Yenidoğan Çetesi" davasında 8. gün | Tutuksuz sanıkların, mahkemede savunmaları alınmaya devam ediliyor

27 Kasım 2024 08:18

T24 Haber Merkez

Yenidoğan Çetesi davasında 8. gün oturumu başladı. Davada tutuksuz sanıkların ifadeleri alınmaya devam ediliyor.

"Fırat Sarı ve İlker Gönen istişareli çalışmaktadır"

Bugünkü duruşmada, sanık kürsüsüne ilk olarak Hemşire Ceren Hatice Kırım çıktı. Gazeteci Rojda Altıntaş'ın aktardığına göre, Mahkeme Başkanının sorduğu sorulara yanıt veren Kırım, maaşını Medilife Beylikdüzü Hastanesi ve Medisense şirketinden aldığını ifade etti. Mahkeme Başkanı, Fırat Sarı'ya ait Medisense şirketinin neden ödeme yaptığını sorduğunda, Kırım bu ödemelerin mesai ücreti olarak yapıldığını, kendisine tecrübesi nedeniyle kıdem ücreti olarak ekstra ödeme yapıldığını belirtti.

Kırım'ın ifadesi devamında şöyle devam etti:

Mahkeme Başkanı: Kolluktaki ifaden doğru mu?

Ceren Hatice Kırım: Evet, doğru.

Mahkeme Başkanı: Şöyle demişsin: "Fırat Sarı ve İlker Gönen istişareli çalışmaktadır."

Ceren Hatice Kırım: Evet, bir örgüt söz konusu değildir dedim. Bildiğim her şeyi anlatacağım dedim ve anlattım da.

"İnsan kardeşine bile hat vermez"

Savcı Kadir Kocakaya: Neden başkasının kullanması için hat çıkarıyorsun? Bu devirde insan kardeşine bile kolay kolay hat vermez. Neden Fırat Sarı’ya?

Ceren Hatice Kırım: Çocuk nöroloji.……Avcılar Hospital’de bir poliklinik nedeniyle bu hattı çıkarmamı istedi.

Savcı Kadir Kocakaya araya girdi: Çok basit bir soru sordum. Bu adam kendi adına hat çıkaramıyor mu?

Ceren Hatice Kırım: Çocuk nöroloji önemli bir alan, o yüzden.

Savcı Kadir Kocakaya: Yani sorgulamadın, çıkardım verdim diyorsun.

Ceren Hatice Kırım: Evet.

Savcı Kadir Kocakaya: İlaç satımıyla ilgili “Ondan bir 6 tane vereyim” diyorsun. Bayağı konuşma var. Ama “vermedim, yapmadım” diyorsun. Yapmadığın bir şeyin konuşmasını neden ayrıntılı şekilde yazıyorsun?

Ceren Hatice Kırım: Hasan Basri o konuda biraz diretti. Daha sonra doktorlarla görüştüm ve böyle bir şeyin mümkün olamayacağını bildiğim için kendisini oyaladım.

Savcı Kadir Kocakaya: Niye oyalama ihtiyacı duyuyorsun? Bu, hayatın olağan akışına aykırı. Biri bana "Bu bilgisayarı ver" dese, "Devlet malı" der geçerim.

Ceren Hatice Kırım: Belki acil bir durum için istiyor diye uzatmışımdır. Bir çocuğun ihtiyacı olabilir diye düşündüm. Konuşmalarda da sormuşum zaten.

Hatice Ceren Kırım’ın avukatı: Ama örgütse bu, asgari ücretle çalışan bir örgüt

Kırım'ın avukatı müvekkil savunmasında şunları söyledi:

"Herkes takmış bu örgüte. Bu örgüt üyesi hiç mi sormaz ciro hem 600 bin lira 700 bin lira… Evde deden kalma silah bulunsa bu da örgütün silahı derler. Takmışlar çünkü örgüte. Fezlekede savcı bey, "Kendilerine bağlı çalışanları kiraladıkları hastanelerin başına geçirmişler. Aralarında iletişim sağlıyorlar" diye yazmış. Sayın savcı, buradaki çalışanların hastane personeli olduğunu bilmiyor ve "Fırat Sarı’nın adamlarıymış" denmiş.

Soruşturma aşamasında savcı, sanıkların IBAN’larına gelen parayı çok iyi araştırıyor ama bu paraların nereye çıktığını araştırmıyor. Bu bir ticari işletme mi, örgüt mü? Eğer ticari bir işletmeyse, Fırat Sarı’ya "Kardeşim, kaç para kazandın?" diye sorgu yapamazsınız. Ama örgütse bu, asgari ücretle çalışan bir örgüt.

Müvekkilimin hesabına sadece 7 bin TL para yatmış. Bu paranın da ticari bir faaliyet mi yoksa suç unsuru mu olduğu açıkça ortaya konulmalıdır."

"Çok şükür ki bu iddianamede bebeklerin vefatı üzerinden sorgulanmıyorum"

Duruşmada ifade veren eski CHP'li Ahmet Atilla Yılmaz, suçlamaları reddetti ve emekli cerrah olarak aldığı maaşı vurgulayarak, kendi mesleki durumuna dikkat çekti. Beylikdüzü ve Bağcılar Medilife Hastaneleri arasındaki farkları açıklama gereği hissettiğini belirten Yılmaz, başhekim olarak hastane cirosunu artırma kaygısı taşımadığını ifade etti. Bebek ölümleri üzerinden yargılanmadığı için duyduğu minnettarlığı dile getiren Yılmaz, dört kız çocuğu babası olarak böyle bir suçlamaya maruz kalmadığı için şükrettiğini söyledi. Yılmaz, sağlık çalışanlarına yönelik bakış açısının ve yaşadıkları zorlukların kendisini en çok üzen konu olduğunu belirtti.

Yılmaz ifadesine şöyle devam etti:

Mahkeme Başkanı: Danışmanlıkla ilgili görüşmeleri kim yapmıştı?

Ahmet Atilla Yılmaz: Ben de zamanına göre yaparım ama bu görüşmelerin şartları ve süreçleri nasıl olacak, tam olarak bilmiyorduk. Ancak mutlaka yönetim kurulu ile bir danışmanlık hizmeti almak istiyorduk.

Mahkeme Başkanı: Sanıklardan tanıdığınız var mı?

Ahmet Atilla Yılmaz: Doktor Fırat Sarı ve Doktor İlker Gönen’i tanıyorum. Ayrıca 20 yıldır aynı bölgede çalışıyorum, bazen tanıdığım insanlar oluyor ama nereden tanıdığımı hatırlayamıyorum

Mahkeme Başkanı: Danışmanlık ile ilgili Fırat Sarı veya İlker Gönen ile hiç görüşmeniz oldu mu?

Ahmet Atilla Yılmaz: Doktor İlker Gönen ile hasta güvenliği hakkında konuşurduk. İlker Bey’le görüşmemizi hatırlıyorum, yenidoğanın çok önemli olduğunu söylemişimdir.

Mahkeme Başkanı: Hastane müdürünün görevi nedir?

Ahmet Atilla Yılmaz: Biz mesul müdürüz. Resmi muhatap anlamında, tekdir ve başhekimdir.

Mahkeme Başkanı: Hasta sevkleriyle ilgili bilginiz var mı?

Ahmet Atilla Yılmaz: Her sevki yani…
Bu davadan sonra inceledim açıkçası. Bize dışarıdan çok sevk gelmez, biz de çok dışarıya sevk etmeyiz.

Mahkeme Başkanı: Bu danışmanlık şirketi ile anlaşmanın içeriğini biliyor musunuz? Siz ne kadar maaş ödüyordunuz?

Ahmet Atilla Yılmaz: Resmi bir anlaşmamızın olmadığını biliyordum.

Ahmet Atilla Yılmaz: Bir de teşekkür etmek isterim. Bu süreçte avukat bulmakta bile zorlandık. Ancak tüm sanık avukatlarımıza gerçekten teşekkür ediyorum. Ben bir cerrahım ve hiçbir hastama, AIDS taşıdığı için sırtımı dönmedim. Bu mesleğin gereği, her zaman elimden geleni yapmaktır.

Savcı Kadir Kocakaya: Fırat Sarı’nın şirketiyle resmi bir anlaşma yok dediniz. Bu paranın çıkışını ne diye gösterdiniz?

Ahmet Atilla Yılmaz: Danışmanlık hizmetinin resmi formatının yazılı olup olmamasının bir önemi yok.

Savcı Kadir Kocakaya: Para çıkışını nasıl yapıyorsunuz? Sonuçta bu parayı vergilendirmeniz gerekiyor. Neyi, niçin ödediğiniz belli değil. Denetimde bunu sormuyorlar mı?

Ahmet Atilla Yılmaz: Denetim daha çok vergi usulüyle ilgili. Bunun muhatabı başhekim değil.

Savcı Kadir Kocakaya: Peki, siz maaşınızı nasıl alıyorsunuz?

Ahmet Atilla Yılmaz: Şirket üzerinden alıyorum. Yaptığım ameliyatlar üzerinden de alıyorum.

Savcı Kadir Kocakaya: Tamam, nasıl alıyorsunuz? Uzatmadan.

Ahmet Atilla Yılmaz: Şirket üzerinden.

Savcı Kadir Kocakaya: Sabit mi?

Ahmet Atilla Yılmaz: Hayır, ameliyatlara ve hastalara göre değişiyor. Ayda 70 ameliyat yaparsam ayrı, 30 yaparsam ayrı.

Savcı Kadir Kocakaya: Ciro artınca maaşınız da artıyor mu?

Ahmet Atilla Yılmaz: Hayır.

Savcı Kadir Kocakaya: Hemşireniz, "Fırat Sarı bebek getiriyordu" dedi. Ne diyeceksiniz?

Ahmet Atilla Yılmaz’ın avukatı soruya itiraz etti

Mahkeme Başkanı: Bu sorunun sorulmasına karar verdim.

Ahmet Atilla Yılmaz: Fırat Sarı bebek getirmez, zaten hayır...

Savcı Kadir Kocakaya: Veya şöyle sorayım: Senin çalışanların sana "Fırat Hoca böyle bebek getiriyor" dedi mi?

Ahmet Atilla Yılmaz: Hayır.

Savcı Kadir Kocakaya tekrar soru sormak istedi.

Savcı Kadir Kocakaya: Size bağlı hemşirelerin Medisense’den (Fırat Sarı’nın şirketi) aldığı paralar var. Bilginiz var mı?

Ahmet Atilla Yılmaz: Hayır.

Savcı Kadir Kocakaya: Ama kendileri "Hastaneden geliyor sandık" dediler.

Ahmet Atilla Yılmaz: Ceren hemşire öyle demedi.

Savcı Kadir Kocakaya: Dün bu şekilde ifade verenler için soruyorum.

Ahmet Atilla Yılmaz: Hayır, bilgim yok.

Savcı, Yılmaz'ın ifadesine müdahale etti

Ahmet Atilla Yılmaz'ın denetim süreçleriyle ilgili olarak mevzuata yönelik sorulara yanıt verme girişimi, savcı Kadir Kocakaya'nın müdahalesiyle kesildi. Yılmaz, savcının niyetini sorgulamak gibi bir amacının olmadığını belirterek, savcıya yönelik herhangi bir yorum yapmadan durumu aktarmaya çalıştı. Ancak, savcının sert müdahalesi, sanık ve savcı arasında gerilime neden oldu ve Yılmaz'ın savunmasının daha fazla detaylandırılmasını engelledi.

Yılmaz'ın ifadesi, sanık avukatlarının sorularıyla devam etti:

Volkan Karataş’ın Avukatı Burak Mengü: “Hastaneniz daha önce Sağlık Bakanlığı denetimi geçirdi mi?”

Ahmet Atilla Yılmaz: Defalarca.

Burak Mengü: Usulsüzlük tespit edildi mi?

Ahmet Atilla Yılmaz: Hayır.

 

Ayrıntılar gelecek...

7. gün oturumunda neler yaşandı?

"Yenidoğan Çetesi" davasının dünkü oturumunda, tutuksuz sanıkların dinlenilmesine başlandı.

Halime bebeğin ölümüyle ilgili iddialara yanıt veren tutuksuz sanık hemşire Ecem Koç"Çok kötü durumda bir bebekti, entübeydi. Doktor olmadığı için bebeğe müdahaleyi hemşireler olarak yaptık" dedi.

Çete lideri olduğu iddia edilen doktor Fırat Sarı'nın epikrizleri değiştirmesini istediğini ileri süren tutuksuz yargılanan hemşire Serenay Şenkalaycı da "kabul etmediğini ve yönetime söylediğini" iddia etti.

Eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun sahibi olduğu Avcılar Hospital Başhekimi Prof. Dr. Fetin Rüştü Yıldız da anlaşma detaylarıyla ilgili olarak "Sabit bir ödeme yoktu. Cirodan yüzde 35 pay olarak anlaştık" dedi. Prof. Dr. Fetin Rüştü Yıldız'ın avukatı da Savcı Yavuz Engin'in suç işlenirken gereken adımları atmadığını öne sürerek 10 bebeğin ölümüne seyirci kaldığını iddia etti.

Davada dün görülen oturumda toplam 7 sanık mahkemede sorgulandı ve savunmalarını yaptı.

- Tutuksuz Sanık Hemşire: Ecem Koç
- Tutuksuz Doktor: Dr. Mehmet Salih Kara (daha önce savunma yaptığını belirtti, tekrar yapmadı)
- Tutuksuz Sanık Hemşire: Serenay Şenkalaycı
- Avcılar Hospital Başhekimi: Prof. Dr. Fetin Rüştü Yıldız
- Bağcılar Medilife Hastanesi Başhekimi: Cafer Akdur
- Tutuksuz Hemşire Sanık: Tuğba Baş (Özkaynak)
- Tutuksuz Sanık Tıbbi Sekreter: Sümeyye Özdemir


Ne olmuştu?

İstanbul'da gerek olmadığı halde özel hastanedeki yoğun bakım ünitesine yatırılan 12 bebeğin ihmalden öldüğü iddiasına ilişkin olarak Büyükçekmece Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatılmış, soruşturmayı yürüten savcı Y.E. ise makamında tehdit edilmişti. Olayın ortaya çıkması kamuoyunda infial yaratırken, 22'si tutuklu, 47 şüpheli hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlandı.

İddianamede neler var?

İddianamede şüpheliler için "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası istendi.

İddianamede, ölen 10 bebeğin "maktul", 5 kişinin "müşteki", Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğünün "suçtan zarar gören", 19 hastane ve sağlık şirketi "malen sorumlu", 47 kişi de "şüpheli" olarak yer aldı.

TIKLAYIN - 'Yeni doğan çetesi' soruşturmasında iddianame: Doktorun 266 yıl hapsi istendi

TIKLAYIN - Devlet Bahçeli'nin eski koruma müdürü "yenidoğan çetesi" iddianamesinde sanık: Tapeleri ortaya çıktı

Doktor Fırat Sarı'nın lideri olduğu iddia edilen suç örgütünün sevk ve idaresini Doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtilen iddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yaparak SGK'den üst sınırdan ödeme almak olduğu aktarıldı.

TIKLAYIN - Yenidoğan çetesinin tape kayıtları kan dondurdu; "Çocuğu bugün yaşat, alem yaparız o parayı bir kurtarayım"

Sağlık Bakanlığı Müfettişliğince hazırlanan uzman görüşü raporunda, yenidoğan ünitelerindeki 10 bebeğin hayatını kaybetmesine neden olan tıbbı eksikliklere yer verildi. Buna göre, fezlekede maktul olarak yer alan bebek A.K'nin ölümüne ilişkin değerlendirmede, solunum sıkıntısı artan bebeğe devre olmadığı için entübasyonun gecikerek yapıldığı belirtildi. Tekrarlayan resusitasyonlar (solunumu veya kan dolaşımı durmuş bir kişiye dışarıdan yapılan destekleyici müdahale) ile hastanın ertesi güne kadar yaşatıldığı belirtilen raporda, o sırada hastanede bulunması gereken Dr. D.E'nin görevinin başında olmadığı ifade edildi.

TIKLAYIN - Erdoğan'dan Soylu'ya, İmamoğlu'ndan Numan Kurtulmuş'a: Savcıyı tehdit eden Mustafa Kemal Zengin'in herkesle fotoğrafı var!

6 aylık bebek, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakıma sevk edildi

Raporda, ayrıca hasta yönetiminin hemşireye bırakıldığı da kaydedilerek, bebeğin ölümünden Dr. D.E, ile Dr. İ.G. ve hastane yönetiminin sorumlu olduğu belirtildi. Bebek M.N.O'nun ölümüne ilişkin değerlendirmede de 6 aylık bebeğin çocuk yoğun bakımı yerine, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakımına sevk edildiği, burada da doktorun haberi olmadan hemşirenin müdahalede bulunduğu anlatıldı. Bebek H.K. ile ilgili tespitte ise, hastaya kalp masajı yapıldığı esnada Dr. D.E'nin orada olmaması nedeniyle Dr. İ.G. tarafından olayın örtbas edilmesi için ölüm saati değiştirilerek, epikriz yazdırıldığı aktarıldı.

TIKLAYIN - İşte sorumlu olan 19 sağlık kuruluşu: Yenidoğan yoğun bakımındaki bebeklere, Türkiye'de uygulanmayan "hastaya pasif ötenazi" yapılmış, raporu hemşireler yazmış!

Sevk edilmeyen bebek hayatını kaybetti

Raporda, bebek Ö.H'ye kalp masajını hemşirelerin yaptığı belirtilerek, bu esnada kullanılan en önemli ilacın adrenalin olduğu, ancak Dr. İ.G'nin hemşirelere "adrenalini kapat" talimatını vererek, yanlış yönlendirme yaptığı vurgulandı.

Raporda ayrıca, bebek M.S'nin, yenidoğan temel bakımının gereklerinin yerine getirilmemesi, ameliyat edilebileceği bir merkeze sevk edilmemesi ve hastayı hayatta tutan "prostavazin" isimli ilaç tedavisinin kesilmesiyle ihmallere bağlı olarak hayatını kaybettiği kaydedildi.

Fezlekede maktul olarak yer alan diğer bebeklere ilişkin değerlendirmede de ihmallere yer verildi.

TIKLAYIN - 'Yenidoğan çetesi'ne soruşturma açıldığında İl Sağlık Müdürüydü: Bakan Memişoğlu, SGK’yla ilgili soruya "Konuşmak istemiyorum" yanıtı verdi

Dehşete düşüren telefon kayıtları

İddianamede, şüpheliler arasında geçen telefon konuşmalarına da yer verildi. Şüpheli doktor Fırat Sarı ve özel hastanede çalışan acil tıp teknisyeni şüpheli Hakan Doğukan Taşçı arasında hasta sevkleri ve denetim hakkında yapılan görüşmede, Taşçı'nın Sarı'ya "Erişkin yoğun bakıma denetime gelinmesi halinde, ruhsatın ve kuvözlerin değişmesi gerektiğini, panelin fazla olduğunu, monitörün bulunmadığını, yoğun bakım içerisinde bir çok eksiklik ve usulsüz işlemin olduğunu" söylediği iddianamede yer aldı.

Yenidoğan çetesinde yer alan doktor ve hemşirelerin ismi ortaya çıktı

​​​​​​​Reyap Hastanesindeki bebek hastaların takibini yürüten şüpheli hemşire Mehtap Sayar'ın şüpheli Hasan Basri Gök'le yaptığı telefon konuşmasında bebek hastanın tedavisinin uygun olmayan koşullarda gerçekleştirildiği anlatılan iddianamede, konuşma içeriğinde şüpheli Gök'ün "Mehtap çocuğu öldür elli satürasyonlu çocuk mu olur" dediği, Sayar'ın ise "Öldüreceğim de öldürsem de bir dert biliyorsun yani" dediği aktarıldı. İddianamede, tedavi yöntemlerinin usulüne uygun değil örgüt faaliyetine hizmet edecek şekilde yapıldığı değerlendirildi.

Şüpheli doktor Şeyhmus Çelik'in hastanede olması gerekirken gitmediği, denetim olması ihtimaline karşı özellikle sabah hastanede bulunması gerektiğinin söylendiği anlatılan iddianamede, şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir'in şehir hastanesinden kabulünü yaptığı bebeği, maddi menfaat karşılığında anlaşmış olduğu Fırat Sarı'nın hastanelerine yönlendirdiği kaydedildi.

Sağlık Bakanı Memişoğlu'ndan "yenidoğan çetesi" açıklaması: Cezasızlık algısı oluşturulmaya çalışıyor, böyle bir şey yok

Aileler anlattı

Hazırlanan iddianamede bebeklerini kaybeden ailelerin ifadeleri de yer aldı. H.H., eşinin hamilelik sürecinde başka bir hastaneye gittiğini ancak doğum aniden başladığında doktorlarının bel fıtığı sorunu yaşadığı için başka bir hastaneye gittiklerini söyledi. Gittikleri hastanede yenidoğan yoğun bakımı servisinde yer olmadığı cevabını alan Hakan H., “112’ye bildireceklerini ve müsait hastane bakacaklarını söylediler. Yaklaşık yarım saat sonra Bağcılar’daki özel bir hastaneden bizi kabul ettiklerini söylediler” dedi.

Soruşturmaya konu olan hastanenin özel ambulansının gelerek kendilerini aldığını söyleyen H.H., “Hastaneye vardığımızda bizimle ilgilenen bir doktor yoktu. Sadece ebe vardı. Sabaha B.Y. İsimli doktor eşimi muayene etti ve sezaryen doğum gerektiğini söyledi. Hamileliğin henüz 25. haftası olduğu için bebeğin daha gelişimini tamamlamadığı bu yüzden anne karnından bir iğne yapacaklarını söylediler” ifadelerini kullandı.

"Bebeğimizi kaybettik"

Doktorun iğneyi yaptıktan sonra da 1 gün beklemek gerektiğini söyleyen H.H., “Ertesi gün eşimi doğuma aldılar. Ameliyat sonrası eşimin de çocuğumun da şu anlık durumlarının iyi olduğunu, bebeği yenidoğan yoğun bakım ünitesine alacaklarını söylediler. İki gün sonra eşimi eve bıraktığım sırada hastaneden aradılar. Doktor beyin benimle görüşmek istediğini söylediler. Yoldayken hastaneden bir daha aradılar. Doktor olduğunu söyleyen biri bebeğimin ölüm haberini verdi. Hastaneye vardığımızda da bebeğimin morgda olduğunu söylediler” dedi.

"Yenidoğan çetesi" nasıl deşifre edildi?

İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünün özel hastanelerin denetiminden sorumlu bir doktorun (T.E.) Ocak 2023'te Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER) yaptığı başvuru ile olay fark edildi.

Doktor T.E., bazı özel hastanelerde doldurulması gereken yenidoğan yoğun bakım üniteleri defterlerinin boş bırakılması üzerine olayın üzerine gitti.

İddianamede yer aldığı şekliyle doktor, "Ayrıca bebeklerin dosya üzerinde gösterilen sağlık durumları ile fiili sağlık durumlarının uyuşmadığını örneğin entübe olarak kayıtlı gösterilen bebeğin gayet sağlıklı ve nefes alabilir durumda olduğunu gördük. Durumu hastane yetkililerine sorduğumuzda az önce düzeldi gibi cevaplar aldık" dedi.

Ne kadar ceza isteniyor?

İddianamede, şüpheliler Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve 11 kez uygulanmak üzere "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.

Şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi.

Diğer şüpheliler hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülen iddianamede, ayrıca, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasına karar verilmesi talep edildi.

İddianame, gönderildiği Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince değerlendiriliyor.

Savcı tehdit edilmişti

Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'nin, bu soruşturmayı yürüttüğü sırada, bazı şüphelilerin tahliyelerini gerçekleştirmezse suikast yapılacağı ve ailesine zarar verileceği yönünde tehdit edilmesine ilişkin yürütülen ayrı soruşturmada da 12 kişi jandarma ekiplerince gözaltına alınmıştı. 4 kişi serbest bırakılırken, adliyeye sevk edilen 8 şüpheliden 5'i tutuklanmış, 3'ü hakkında da adli kontrol kararı verilmişti.

19 hastane ve sağlık kuruluşu "malen sorumlu" sayılmıştı

Fezlekede, Özel Avrupa Şafak, Özel Bağcılar Medlife, Özel İstanbul Şafak Hastanesi, Silivri Kolan Hastanesi, Özel Reyap İstanbul Hastanesi, Özel Doğa Hospital, Özel Avcılar Hospital, Özel TRG Hospitalist, Akabe Sağlık Tesisleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, Doğamed Sağlık Hizmetleri Sanayi ve Ticaret AŞ, Ekip Sağlık Hizmetleri Ticaret Anonim Şirketi, Güney Hastanesi Sağlık Hizmetleri LTD ŞTİ, Medilife Sağlık Hizmetleri Ticaret Limited Şirketi, Özel İstanbul Şafak Sağlık Hizmetleri ve Ticaret Anonim Şirketi, Refik Arslan Sağlık Hizmetleri ve Ticaret Anonim Şirketi, Reyap Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketi, Yonca Sağlık Hizmetleri Limited Şirketi, Medisense Sağlık Hizmetleri Şirketi ile GMZ Sağlık Hizmetleri İnş. ve Tur. Ltd. Şti. de "malen sorumlu" olarak yer aldı.