Gündem

"Yenidoğan çetesi" davası | Tutuklu sanık Hemşire Deniz Korkmaz'dan mahkemeye "Kurtlar Vadisi" göndermesi!

5 gün boyunca devam edecek duruşmanın üçüncü günü, yarın saat 09.30’da kaldığı yerden devam edecek

19 Kasım 2024 09:46

T24 Haber Merkezi

22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı "yenidoğan çetesi" davası görüldü. Duruşma öncesinde, iddianamede elebaşı olarak tanımlanan Fırat Sarı'nın da aralarında bulunduğu sanıklar, mahkeme salonuna getirildi. Toplamda 5 tutuklu sanığın konuştuğu davanın ilk duruşmasının ikinci gününde Mahkeme Başkanı, sanık hemşire Deniz Korkmaz’a, 'Devleti soymak, milleti soymaktan şereflidir' sözünü neden söylediğini sordu. Korkmaz, ifadesinin "Kurtlar Vadisi" adlı dizide geçen bir replik olduğunu belirterek, "Evet, söyledim. Ünlü bir replik. Bakarsanız görürsünüz" dedi.

112 Acil Çağrı Merkezi'nde çalışan kişilerle ortak hareket ederek, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları öne sürülen 22'si tutuklu 47 sanık, "suç işlemek amacıyla örgüt kurma", "kurulan örgüte üye olmak ve yardım etmek", "kamu kurumu zararına dolandırıcılık", "sahtecilik", "ihmal suretiyle ölüme sebep olmak" ve diğer suçlardan hakim karşısına çıktı. Adliye çevresinde çevik kuvvet ekipleri tarafından yoğun güvenlik önlemleri alınırken, Sanık yoklamalarının ardından yargılamaya geçildi.

Hemşire Gök: Gözümle gördüm

Gazeteci Rojda Altintaş'ın aktardığına göre tutuklu sanık hemşire Hasan Basri Gök, Mahkeme Başkanı'nın "Savunma yapacak mısın?" sorusuna "Savcılıkta ve emniyette anlattım. Tekrar anlatmaya gerek yok. yanıtını verdi. Başkanın, "Anlattıkların doğru mu?" sorusuna ise, "Gözümle gördüğüm şeyler" dedi.

Gök, 2019-2021 yılları arasında Reyap Hastanesi'nde çalıştığını ve Fırat Sarı'nın yanında hemşirelik ve şoförlük yaptığını ifade etti. Ayrıca, Sarı'nın yönetimindeki hastanelerde SGK üzerinden gelir elde edildiğini açıkladı.

Denetimlerden kaçış yöntemlerine de değinen Gök, denetimler sırasında kullanılmış gibi göstermek için ilaçların hastane dolaplarına yerleştirildiğini anlattı. Yatak ücretleriyle ilgili usulsüzlüklerden bahsederken, özel hastanelerde bu tür durumların normal olduğunu ve kendilerine yemek parası olarak 400-500 lira verildiğini dile getirdi.

Epikriz raporları üzerine yapılan sorgulamada ise, raporların bazen kendisi tarafından yazıldığını itiraf eden Gök, hatalı basamak gösterimi ve bebeklerin yatış sürelerine dair hakediş raporları konusunda da bilgi verdi. Fırat Sarı'nın, hemşirelere mesai saatleri ve doktorlara yardımları için ödeme yaptığı belirtildi.

TIKLAYIN - CHP'den Meclis'te bebek kıyafetleriyle "yenidoğan çetesi" protestosu: Bu patikleri giyemeden öldürüldüler!

"Fırsat Sarı, Esenyurt'ta Tıp merkezinde doğan bebeğin, araya 112 girmeden, hastaneye sevkini yaptırıyordu"

Gök, "Epikriz değiştirme olayı, hastanın bir egzersiz sistemi vardı, bebeklerin değerlerini girerdik, karşıdaki görevlinin verdiği bilgileri girerdik. Bu sistem savcılıkta var. Reyap, Silivri, Duygu hastanesinde çalıştım. 2019-2021 Reyap Hastanesinde çalıştım. Fırat Sarı’nın bir sene kadar normal hemşiresiydim. Son 6 ayda epikrize yardım ettim son zamanlarda da şoförlüğünü yaptım. Özel Reyap hastaneleri tam işletme gibi değildi. Avcılar, Doğa, Birinci, Silivri Kolon Hastanesi, Bağcılar Şafak, TRG Hastanesi gibi hastaneler. Bebek sevklerini Fırat Sarı ve 3 kişi daha yapıyordu. Esenyurt'ta Tıp merkezinde doğan bebek, araya 112 girmeden Fırat Sarı hastaneye sevkini yaptırıyordu. Aileye ise yakında bu hastane var, oraya sevkini yapıyoruz diyorlardı" dedi.

TIKLAYIN - Yenidoğan çetesi iddianamesinde yeni detaylar ortaya çıktı; "Hapse girmeyi bırak öldürürler bizi, Türkmen mafyasına bulaşırız"

"Amaç, SGK'dan daha fazla para almaktı"

Gök, "Sevkler 112 bilgilendirmeden yapılıyordu bu durumda doktorlar üzerinden yapılıyordu. Bu durumdan para kazanıyorlardı, ama gözümle gördüğüm bir şey yok. Serdar, il dışı sevklerden 5 bin lira kazanıyordu. İlker ve Fırat zaten yöneticiydi. Mehtap ile görüşmem konusunda ise denetimlerde Fırat Sarı’nın talimatı üzerine hareket ettik. Hasta üzerinden kullanılmış gibi gösterilen gaz ve ilaçlar vardı, onlarla ilgiliydi. Serdarova bebeğin ailesinden para istediğimiz konusunda ise Fırat Sarı aradı, sevk vardı ancak ailenin parası yoktu. Toplamda yaklaşık 40 bin lira para toplandı. Hastaneye parasını verdik, Fırat Sarı kendi komisyon ücretini aldı. Bana da yemek parası verdi. Amaç ise SGK’dan daha fazla para almaktı" dedi.

"Çocuğu öldür" mesajları

Mahkeme başkanının Mehtap ile 'Çocuğu öldür' mesajlaşmasını sorması üzerine Gök, "Bebeğin nabzı belli bir seviyede tutuluyor, bu da bebeğin sürekli kalbinin durup geri gelmesine sebep oluyor. Bebeği görmediğim için ya da bilgi sahibi olmadığım için bir şey söyleyemem" cümleleriyle yanıtladı.

Gök, Fehmi Alperen ile 'Benim bölgeme girmiyorsun değil mi?' mesajlaşmasını, "İstanbul’u bölgelere bölmeden ziyade semt olarak tanıdığı kişiler, doktorlar sayesinde bebekleri alıyorlardı. Zuhal ile mesajlaşmasını da ocak ayında kapanan dosyanın tam tekmil olmasını istiyordu, onunla ilgili konuşmamız" diye açıkladı.

"İlaç satışından 40 bin lira kazandık"

Gök, "20 yatışa uygun epikriz raporu yazılmasını hatırlamıyorum. Fırat Sarı düşük ücretler ödüyordu. Fırat Sarı, tüm sorumlulara para ödüyordu. Her şeyin bir ücreti vardı; doktora yardım etmek, epikriz raporu yazılması gibi işler... Basamak hastaneler doğru değildi. SGK’dan buna göre para alınıyordu. Önümüzdeki basamakları değiştiriyorduk. Hastanedeki ilaçları da Doğukan ile birlikte satıyorduk. İlaç satışından 40 bin lira para kazandık. Hemşirelerden ilaç aldık. Fırat Sarı’nın bilgisi dahilinde aldım. Denetim var diye bir seferinde 24 kutu ilaç verdiler. İlaçları alırken hastanenin haberi vardı. Bu raporu zaten hastane başhekimi ve sahibi görüyor. Bunlar fark edilmeyecek ilaçlar değil; sistemden düştüğünde herkesin haberi olur. Sonuçta hastanenin birdenbire cirosu artıyordu" dedi.

"Bütün hemşireler neler yaşandığını biliyordu" itirafı

Hasan Basri Gök, tüm hemşirelerin yaşananları bildiğini itiraf ederek, "Ama ne kadar içindeler bilmiyorum. Sümeyye Nur Arslan'ın dosyada usulsüzlük yaptığını görmüşümdür. Doktor Şeyhmus Çelik hep erken çıkar. Hastane yönetimi bilir, bir şey demez Doğukan aşağıda olduğu için" diye konuştu.

Ahmet ve Sare Davutoğlu salona geldi

Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ve eşi doktor Sare Davutoğlu, dünkü duruşmada yaşanan gerginliklerin ve Gelecek Partisi avukatlarının salondan çıkarılmasının ardından, bugün destek olmak için mahkeme salonuna geldi.

Savcı: Neden böyle ifadeler kullanıyorsun?

Mahkemede savcı, sanık Gök'e sert bir şekilde, 'Ölüm başımıza kalmasın, 'Devlet bizi si…k' diyorsun. Neden böyle diyorsun?' sorusunu yöneltti. Gök, bu ifadeyi vicdanen kendisini sorumlu hissetmesi nedeniyle söylediğini belirtti.

Savcı, ölen kişinin Serdarov Bebek olup olmadığını sorduğunda, sanık, 'Öyle olduğunu düşünüyorum' yanıtını verdi. Savcının, "Fırat Sarı her çalışan ile irtibat kurar mıydı?" sorusuna ise Gök, 'Fırat Sarı ile herkes iletişim kurardı' diyerek yanıtladı.

İtham edici soru tartışması

Doktor Şeyhmuz Çelik’in avukatı, Gök'ü sorgularken dikkat çeken bir diyalog yaşandı. Avukatın, "Şeyhmuz Çelik ile çalıştınız mı?" sorusuna sanık "Hayır" yanıtını verdi. Avukatın, "Hakan Doğukan Taşçı, 112’yi arayıp kendisini doktor olarak tanıttı mı?" sorusuna ise sanık, "Evet, Şeyhmuz hocanın haberi vardı" dedi.

Avukatın sonraki sorusu mahkeme heyetinin tepkisine yol açtı. Mahkeme heyeti, "Bu soru itham edici bir soru. Biz böyle sorular sormuyoruz" diyerek müdahalede bulundu. Avukat ise, "Zaten örgüt şeması oluşmuş, yasal olarak sakıncası yok" yanıtını vererek, sorusunun mahkeme usulüne uygun olduğunu savundu.

Mahkemede art arda itirazlar

Şafak Hastanelerinin avukatı, sanık Gök’e "Şafak Hastanesi'nde usulsüzlüklere şahit oldunuz mu?" sorusunu yöneltti. Bu sırada Gök'ün avukatı, daha önce bu soruya yanıt verildiği gerekçesiyle itiraz etti. Mahkeme Başkanı, sorunun sorulmamasına karar verdi.

Avukat, 'GOP Şafak’ın da Fırat Sarı’nın işletmesi dahilinde olduğunu söylediniz...'  diyerek sorusuna devam etmek istedi. Ancak, Gök'ün avukatı bir kez daha araya girerek bu soruya da itiraz etti.

Kaya bebeğin ölümüyle ilgili çarpıcı ifadeler

Sanık avukatlarından biri, sanık Gök’e, 'Kaya Bebeğin ölümünden hemşire Damla’nın sorumlu olduğunu düşündüğünüzü söylemişsiniz. O gece Damla Hemşire orada değilmiş. Neden böyle dediniz?' sorusunu yöneltti. Gök, 'Gece doktor olsaydı o bebek yaşardı. Hemşire yardımcısı elinden geleni yapmış. Hemşire yardımcısı sadece çarşaf değiştirir' dedi.

Avukatın, Damla Hemşire'nin kasıtlı bir eylemi olup olmadığını sorgulaması üzerine Gök, 'Doktor olsaydı, bunu doktora net şekilde söylerdim' diyerek, sağlık personelinin eksikliği nedeniyle sorumluluğun doktorlarda olduğunu vurguladı.

Reyap Hastanesi’nin avukatının sorusuna mahkeme başkanından müdahale

Reyap Hastanesi’nin avukatı, sanık Gök’e, 'Doktor Fırat Sarı’nın işletmesindeki amaç, hastaneleri dolandırmak mı yoksa bebekleri yaşatmak mı?' diye sordu. Mahkeme Başkanı, sorunun şahsi bir yorum içerdiğini belirterek müdahalede bulundu.

Reyap Hastanesi avukatının başka bir soru yöneltmesi üzerine Mahkeme Başkanı, 'Reyap Hastanesi vekilinin böyle bir soru sorması tuhaf oldu' diyerek duruma tepki gösterdi.

Sarı'nın avukatından Gök'e "tehdit" sorusu

Sanık Fırat Sarı’nın avukatı, sanık Gök’e epikriz raporları ile ilgili sorular yöneltti. "Bu epikrizlerin son halini kim belirliyor?" sorusuna Gök, şaşkınlıkla "Nasıl kim?" yanıtını verdi. Avukat, elektronik imza kullanımını sorguladı ve Gök, raporların elektronik imzayla onaylandığını, sonradan değiştirilemediğini belirtti.

Avukat, Gök'ün işletmeden ayrılmasının ardından Fırat Sarı tarafından tehdit edilip edilmediğini de sordu. Mahkeme Başkanı, bu sorunun yöneltilme nedenini sorgulayarak müdahale etti. Avukat, örgüt baskısı iddialarına karşı bir açıklık getirmeye çalıştığını ifade etti. Gök ise herhangi bir baskıya maruz kalmadığını söyledi.

Sümeyye Nur Arslan’ın görevi tartışıldı

Sümeyye Nur Arslan’ın avukatı, sanık Gök'e, 'Sümeyye, 'Fırat hocanın akıl danışmanıydı' dediniz. Bir hemşire nasıl akıl danışmanı olabilir?' sorusunu yöneltti. Gök, Sümeyye’nin hesap işlerinden sorumlu olduğunu ve bu yüzden böyle bir ifadede bulunduğunu belirtti. Avukat, daha önce hesap işlerinin Gök’e ait olduğu iddiasını hatırlatınca, Gök, 'Benim hesaplarla alakam yoktu, ailesiyle zaman geçirirdim' şeklinde yanıt verdi.

Kaya bebeğin ölümüyle ilgili çelişkili ifadeler

Batuhan Çetin’in avukatı, sanık Gök’e, 'Kaya Bebeğin ölümünü Doğukan Taşçı’dan duyduğunuzu söylediniz. Ancak ifadenizde Batuhan’ın bebek ölümünden sorumlu olduğunu söylemişsiniz. Neden?' sorusunu yöneltti.

Gök, "Videoda hemşire yardımcısının bebeğe müdahale ettiğini gördüm, hemşire yardımcısı müdahele edemez o yüzden" diyerek, bebek ölümüne yönelik sorumluluk algısının bu gözleminden kaynaklandığını belirtti. Mahkemedeki bu açıklama, Gök’ün ifadeleri arasındaki çelişkiye dikkat çekti.

Hastaneler arası rekabet ve para tartışmaları

Gıyasettin Mert Özdemir’in avukatı, sanık Gök'e, Fırat Sarı’nın yakın asistanı olduğunu ve bölgedeki özel hastanelerin yoğun bakımlarının doluluk oranını artırmak için rekabet ettiğini beyan ettiğini hatırlatarak, "Gıyasettin Mert’in hasta sevki yaptığını belirttiniz. Bu konuda beyanınız nedir?" diye sordu.

Gök, "Mert ile Fırat neden kavga ettiler bilmiyorum, ama Mert daha fazla para istiyordu. Mert, kendi yürüyebileceğini anladı ve diğer hastanelerle anlaştı" yanıtını verdi.

Mahkeme başkanı, "112" sorusunun yöneltilmesine izin vermedi

Mahkeme sırasında sanık Gök’e, "112’nin bu işte bir parmağı var mıdır?" diye sevklerle ilgili soru yöneltildi. Ancak, Sağlık Bakanlığı avukatı bu soruya itiraz etti. Mahkeme heyeti, itirazı kabul ederek sorunun yöneltilmesine izin vermedi.

Gök'ün avukatlarından tahliye talebi

Gök’ün avukatları, mahkemede yaptıkları savunmada, müvekkillerinin tutuksuz yargılanmasını talep etti. Avukatlar, 'Müvekkilimin tutuksuz yargılanması yönünde tahliye talebimiz var' diyerek, Gök'ün dosyanın ilerlemesine katkı sağlayan itiraflarda bulunduğunu vurguladı ve bu nedenle tutuksuz yargılama talebinde bulunduklarını belirtti.

Sanık Hemşire Deniz Korkmaz'dan dikkat çeken açıklama

Mahkeme Başkanı, sanık hemşire Deniz Korkmaz’a kendisini tanıtmasını istedi. Korkmaz, '7 yıldır bebek yoğun bakımda çalışıyorum, kusura bakmayın, biraz heyecanlıyım' diyerek başladığı ifadesinde, 2022, 2023 ve 2024 yıllarında Reyap Hastanesi’nde görev yaptığını belirtti. TRG Hastanesi’nde de bebek yoğun bakım hemşiresi olarak çalıştığını söyledi.

Mahkeme Başkanının hakkındaki iddialara yönelik sorusu üzerine Korkmaz, 'Hakkımda somut delil yok. Bu davayla ilgili CİMER’e şikayeti ben yaptım, ama şimdi tutuklanan da ben oldum' diyerek savunmasını dile getirdi.

"Kurtlar Vadisi" göndermesi

Mahkeme Başkanı, sanık hemşire Deniz Korkmaz’a, 'Devleti soymak, milleti soymaktan şereflidir' sözünü neden söylediğini sordu. Korkmaz, ifadesinin "Kurtlar Vadisi" adlı dizide geçen bir replik olduğunu belirterek, "Evet, söyledim. Ünlü bir replik. Bakarsanız görürsünüz" dedi.

Mahkeme Başkanı, Korkmaz’a 587. sayfadaki bir görüşmeyi hatırlattı ve 'Bir tane bebek alacak demişsin. Esenler Ensar Hastanesi, günlük 2 bin 500 TL, peşin alınacak demişsin. Hatırlıyor musun?' diye sordu. Korkmaz, yoğun bakıma bebek geldiğinde hazırlık yaptığını ancak para işleriyle ilgilenmediğini ifade etti.

Yüzdeli kâr alıyormuş

Kaya Bebek ile ilgili konuşmalar ve savcılıktaki ifadeler üzerine de sorgulanan Korkmaz, "Duyduğum, gördüğüm, bildiğim her şeyi anlattım" dedi. Mahkeme Başkanı, Fırat Sarı’nın kurduğu sistemde yüzde 40 kâr alındığını söylemesini hatırlattığında Korkmaz, "Evet, doğrudur" yanıtını verdi.

GMZ şirketi üzerine de sorular yönelten Mahkeme Başkanı, Korkmaz’ın şirketi Fırat Sarı'nın kendisine devretmek istediğini ve kendisinin kabul ettiğini belirttiğini dile getirdi. Şirketi ise Sümeyye Nur Arslan'ın yönettiğini söyledi. Hasan Basri Gök’e vekâlet verdiğini, ancak genelde para işlerini Sümeyye’nin yürüttüğünü ifade etti.

Birinci Hastanesi’ndeki hastaların taburcu edilmemesi üzerine de konuşan Korkmaz, 'Orada Şeyhmuz Doktor vardı ama hastaya doğru düzgün bakmıyordu. Her şeyi Hakan Doğukan Taşçı’ya yüklemişlerdi' dedi ve hastaneye 4-5 kez gittiğini belirtti.

Korkmaz: Telefonları bile açmaz

Mahkeme Başkanı, sanık Deniz Korkmaz’a, 'Doktor Dursun Eryılmaz’ı tanıyor musun?' sorusunu yöneltti. Korkmaz, Fırat Sarı'nın kaşesini farklı yerlerde kullandırdığını belirtti. "Dursun Eryılmaz telefonları bile açmaz" diyen Korkmaz, kendisiyle ilgili bu şekilde duyum aldığını söyledi.

İlker Gönen’i tanıyıp tanımadığı sorulduğunda, Korkmaz, Fırat Sarı’nın danışmanlık verdiği hastanelere geldiğini ve Duygu Hastanesi’nde bir hasta için konuştuklarını ifade etti. Murat Mantuş’un TRG Hastanesi müdürü olduğunu ve hastanede olan bitenlerden haberdar olduğunu duyduğunu belirtti. Mahkeme Başkanının, "Renas Kılıç?" sorusuna ise Korkmaz, Reyap Hastanesi’nin erişkin yoğun bakımını doldurmakla görevli olduğunu söyledi ve bu ifadesini doğruladı.

"Çok yoğun bir hastaneydi"

Savcı, sanık hemşire Korkmaz’a, üzerine şirket açılmasını neden kabul ettiğini sordu. Korkmaz, "Kendi işimi kurarım diye düşündüm. Ancak olayları görünce kendim gidip söyledim, 'Üzerimden alın' dedim. Sonra zaten Fırat Sarı tutuklandı" şeklinde yanıt verdi.

Duruşma sırasında avukatlar arasında örgüt iddiaları üzerine tartışma yaşandı. Erhan Karaduman’ın avukatının sorduğu bir soruya Hatice Ceren Kırım’ın avukatı araya girerek, "Ortada bir örgüt yok. Davanın sonucunda karar vereceğiz" dedi. Mahkeme Başkanı ise müdahaleleri önlemek için "Araya girmeyelim" uyarısında bulundu.

Mantuş’un avukatı da Korkmaz’a, TRG Hastanesi’nde neden yalnızca bir ay çalıştığını sordu. Korkmaz, "Çok yoğun bir hastaneydi" şeklinde yanıt verdi. Avukatın epikriz raporlarının değiştirilmesiyle ilgili duyumlarını sorması üzerine Korkmaz, bunun sadece bir duyum olduğunu ve dedikodudan ibaret olduğunu söyledi.

"Taş mı yiyelim?"

Avukatların, hemşire Korkmaz’a "Hastanelerde neden çalıştınız?" sorusunu yöneltmesi üzerine Korkmaz, "Taş mı yiyelim?" şeklinde yanıt verdi.

Korkmaz'ın avukatı: Hiçbir bebeğin ölümü ile irtibatı yok

Korkmaz'ın avukatı, mahkemede müvekkili hakkında yönelik olumsuz ifadelerin konuşmalara yansıdığını belirterek, "Deniz sevilmiyor. Konuşmalara bakınca 'Deniz geliyor, konuşma; Deniz gidince konuşuruz' gibi ifadeler var. İddianamenin başındaki CİMER şikayetini yaparak tüm bu yapılanları ortaya çıkaran, CİMER şikayeti olmasaydı bugün ortada böyle bir davanın olmayacağı, hiçbir bebeğin ölümü ile irtibatı olmayan, teftiş raporlarında adı olmayan, kendisine sadece ilaç satmaktan suç isnat edilen müvekkil Deniz Korkmaz’ın tahliyesini talep ediyoruz" dedi.

Günerhan: Örgüt yok, kabul etmiyorum

Mahkeme Başkanı, sanık Hüseyin Günerhan’a örgüt iddialarına dair ne söylemek istediğini sordu. Günerhan, "Örgüt yok, kabul etmiyorum. Hepimiz farklı hastanelerde çalışıyoruz" diyerek iddiaları reddetti. Hemşire olarak görev yaptığını belirten Günerhan, 'İnsanların hayata adım attığı yerden son noktasına kadar çalıştım. Reyap Hastanesi’nde yenidoğan ünitesinde görev yaptım ve Fırat Sarı ile çalıştım. Günlük paraya ihtiyaç duyunca sigortasız olarak başka hastanelerde nöbet tutarız' dedi.

Mahkeme Başkanı, İlker Gönen ile konuşmasında her yere baskın yapıldığını söylediğini hatırlatınca, Günerhan, 'Orada usulüne uygun olduğunu söyledim' yanıtını verdi. Bunun üzerine başkan, 'Bana akıl vermeyin, ben sana soruyorum' dedi.

"3 ay cinayet koğuşunda yattım, bana bir şey yapabilirlerdi"

Herhangi bir örgüte üye olmadığının altını çizen sanık Günerhan’ın savunmasında " 3 ay boyunca cinayet koğuşunda yattım. 2 ay sonra savcılık ifadesine çağrıldım. Daha sonra bana 'Pardon' dendi ve koğuşum değiştirildi. Bir 'pardon' ile mi? Bebek katili olarak lanse edildim. İçeride bana bir şey yapabilirlerdi" ifadelerini kullandı.

"Orada çalışan bir arkadaşımız anlatmıştır, duymuşuzdur. Güney Hastanesi’nde çalıştım. Reyap’taki olayları nereden bilebilirim?" diyen Günerhan'a ölen Kaya bebek hakkında bir soru sorması üzerine Günerhan, "Hastanede nöbetçi hekim yoksa bunun sorumlusu başhekimdir dedim" cevabını verdi.

Savcıdan Günerhan'a "örgüt" sorusu

Mahkeme başkanının ardından savcı Günerhan'a "Doğukan seni arıyor ve bir doktor size 'örgüt müsünüz?' diye sormuş. Sen de cevap olarak 'Aynen öyle' demişsin. Buradaki kastın nedir?" sorusunu sordu. Günerhan ise "Bizim daha önce Doğukan ile bir konuşmamız vardı. Fırat Sarı’nın PKK ile ilgili eski dosyasını söylüyorum. 'Bizi de riske atarlar' diyorum" yanıtını verdi. Bu sırada sanık avukatı araya girerek sorulara itiraz etti.

Savcı'nın "Güney Hastanesi'nden neden ayrıldınız?" sorusu üzerine Günerhan'ın "Açıkladım zaten" yanıtını vermesinin ardından Savcı, "Şu açıdan soruyorum, Fırat Sarı, Güney Hastanesi ile irtibatını kesiyor ve sen de ayrılıyorsun. Sen kendin mi ayrıldın?" diye sordu. Sanık Günerhan ise "Evet, kendim ayrıldım" dedi.

Mahkeme başkanı soruya "reklam gibi" dedi, itiraz etti

Savcının ardından Reyap Sağlık Hizmetleri avukatı, sanık Günerhan’a "Hasta bir çocuğu hangi hastaneye götürmek istersiniz?" diye sordu. Mahkeme başkanı soruya "reklam gibi" diyerek itiraz etti.

Söz alan  Günerhan’ın avukatının "Sadece kamuoyunun tatminine yönelik tutuklanan müvekkilimin tahliyesini talep ediyorum" ifadelerinin ardından Günerhan’ın sorgusu tamamlandı,  ambulans şoförü Hüseyin Gündüz getirildi.

Gündüz, 600 TL'ye aldığı ilacı bin TL'ye sattığını söyledi

Mahkeme başkanı ambulans şoförü Gündüz’e "Savunmanı yapacak mısın?" diye sordu. Gündüz, "Evet, dosyada üzerime atılı suçları kabul etmiyorum" dedi.

Mahkeme başkanı, "Hakan Doğukan Taşçı’yı tanıyorum, diğerlerini tanımıyorum dediniz. Hakan Doğukan Taşçı dışında kimi tanıyorsunuz?" sorusu üzerine Gündüz, "Volkan Hoca" yanıtını verdi. Kendisini simayen tanıdığını söyleyen Gündüz, "Çağla ve Ceylan’ı da simayen tanırım" dedi. Mahkeme başkanının "Ne ilacı aldınız?" sorusu üzerine Gündüz, "Crusoft" yanıtını verdi. Gündüz, 600 TL'ye aldığı ilacı bin TL'ye sattığını söyledi.

Hüseyin Gündüz’ün avukatı, "Bu ilaçlar (Crusoft) birden fazla kişi ve hemşire tarafından kişilere satılıyor zaten. Kendileri söylüyorlar. Sanki müvekkilim olmasaydı bu ilaçlar hastane dışına çıkarılamaz gibi bir algı oluşturulmuş. İddianameye birden bire 'örgüte üye olmamakla birlikte yardım etme' maddesi de eklendi. Hukukçu olarak şunu soruyorum; Hüseyin Gündüz’ün bu dosyada ne işi var? Müvekkilim hakkında dosyada hiçbir şey yok. Müvekkilim yol mu göstermiş, birine bir vaatte mi bulunmuş? Neden bu maddeyle iddianame düzenlendiği sorusuna cevap da yok. Yargıtay daha önce benzer durumda beraat kararı verdi" dedi.

Alperen: Hasan Basri Gök’ün süreci yönettiği belli, iftiraya uğradım

Gündüz'ün avukatının konuşmasının ardından duruşmaya ara verildi. Aradan sonra mahkeme başkanı, Yenidoğan Çetesi'nin hastaneye sevk işlemlerini yürüttüğü ifade edilen Fehmi Alperen'e "Normalde ne iş yapıyorsun?" diye sordu. Ambulans şoförü olduğunu söyleyen Alperen, 17 yıldır İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde çalıştığını söyledi. Bir de şirketi olduğunu söyleyen Alperen, bebek sevkleri hakkında , "Avrupa yakasında 4 ambulans vardır bebek sevki ile ilgili. Bu iddiaları kabul etmiyorum" dedi.

Mahkeme başkanının "Seninle ilgili Hasan Basri Gök, Hakan Doğukan Taşçı ve Hüseyin Günerhan’ın aleyhine ifadeleri var" demesi üzerine Alperen, "Hasan Doğukan Taşçı ve Hasan Basri Gök’e katılmıyorum. İddianamede Hasan Basri Gök’ün süreci yönettiği bellidir. Tarafıma iletilen suçlamalar iftiradır. Fırat Sarı, Hakan ve Hasan arasında sevk işlemleri görülmektedir" diye konuştu.

Mahkeme başkanı, "Denetimle ilgili ifade vermişsin, "Hasta dosyalarının SGK’ya epikriz raporlarının uyarlanması gerekiyordu, aksi takdirde SGK’yı dolandırdıkları ortaya çıkacaktı" demişsin" sorusu üzerine Alperen, "Hakan Doğukan Taşçı’dan duydum. Ben o dönem buralarda çalışmıyordum" dedi.  Alperen, Hakan Doğukan Taşçı’nın kendisini doktor olarak tanıttığını söylediği ifadesini doğruladı. 

Alperen'in "Taşçı’nın, taburcu edilmesi gereken bebekleri taburcu etmeden SGK dolandırıcılığı yaptığını söylediğini" hatırlatan mahkeme başkanına Alperen, "Bu konuları bana söyleyen kendisidir. Birinci Hastanesi’nden ayrılınca bana anlattı, ben de savcıya anlattım" dedi.

"Fırat Sarı ile hiçbir olayım, kendi hesabıma gelen 1 TL para yok"

Ardından Erhan Karaduman’ın avukatı Alperen’e sorular yöneltti. Avukatın "Fırat Sarı ile menfaat ilişkiniz neden bozuldu?" sorusuna Fehmi Alperen’in avukatı itiraz etti. Mahkeme, sorunun sorulmasına karar verdi.

Alperen, "Bu olayları öğrendiğimde kendileri gidip benim hakkımda bir şeyler söylemiş. Fırat Sarı ile hiçbir olayım yoktur. Yıllardır kendi hesabıma gelen 1 TL para yok" dedi. Avukatın, "Bağcılar Medilife Hastanesi’ne hasta sevki yapıyor muydunuz?" sorusuna ise Alperen, "Hayır" yanıtını verdi.

Karaduman'ın avukatının ardından Dursun Eryılmaz’ın avukatı Fehmi Alperen’e İBB'deki çalışma saatlerini ve çalışmadığı bir hastanedeki personelin işe gidip gelişini nasıl öğrendiğini sordu. Alperen, sorulara, "24 saat çalışıp 72 saat izin yapıyorum. Duyum üzerine yapılan yorum" diye cevap verdi.

Alperen, Dr. Dursun Eryılmaz’ı da Birinci Hastanesi’nden tanıdığını söyledi.

Gönen'in avukatından Alperen'e: Anadolu veya Birinci Hastanesi’ndeki yetişkin yoğun bakım ünitesini yönetiyor olabilir misiniz?

Ardından "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından 10 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 11 kez uygulanmak üzere toplam 177 yıl 6'şar aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis cezası talep edilen sanık doktor İlker Gönen’in avukatı, Fehmi Alperen’e sorular sormaya başladı. Avukatın, “Anadolu Hastanesi veya Birinci Hastanesi’nde yetişkin yoğun bakım ünitesini yönetiyor olabilir misiniz?” sorusunu Alperen "Hayır, yapmıyorum" diye cevapladı.

Alperen'in avukatının "Bu olayla ilgili sosyal medyada oluşan algıdan şunu görüyoruz: Müvekkilim ve ailesi büyük bir travma yaşamaktadır. Psikolojileri çok etkilenmiştir ve bu travmanın izlerini silmesi kolay olmayacaktır. Burada suçlanan kişiler mağdur edilmiştir. Müvekkilim mağdurdur" beyanının ardından duruşmanın ikinci günü sona erdi.

Bugün 5 tutuklu sanığın dinlenildiği duruşma, yarın saat 09.30’da tekrar başlayacak.


Davanın ilk günü

Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dün görülen ve yenidoğan ölümleri nedeniyle 47 sanığın yargılandığı çete davasının ilk günü dün tamamlandı. 22’si tutuklu toplamda 47 sanıklı davada, suç örgütünün başı olduğu belirlenen Fırat Sarı ve Gıyasettin Mert Özdemir 10 bebeğin ölümüyle ilgili savunma yapacak, duruşmalar 5 gün boyunca devam edecek. 

Duruşmanın ilk gününde, mağdur avukatlarından biri, "Sanık Fırat Sarı, kaç yıldır bu işi yapıyor, kaç yıldır insanları öldürüyor? Etkin pişmanlık kapsamında hemşirelerin konuşması lazım. Tape kaydı uzmanlık raporunda yok. Diğer çocuklar açısından da biz hukuken peşindeyiz. İlliyet bağı açısından da enselerindeyiz. Raporda 19 çocuk yer alıyor. Ancak dosyada 19 çocuktan 6’sı eksik. Bu 6 çocuk hakkında takipsizlik kararı mı var?" ifadelerini kullandı.

TIKLAYIN - "Yenidoğan çetesi" davasında ilk gün | Sanık hemşire Taşçı: Fazla para almak için evrakta oynamalar hep yapılır, 10 yıl önce çalıştığım hastanelerde de yapılıyordu

Duruşmada, Türkiye Barolar Birliği ile diğer barolar, siyasi partiler ve derneklerin mahkemeye katılım talepleri reddedildi. Ayrıca, ilk gününde hemşire sanık Hakan Doğukan Taşçı'nın savunması dinlendi. Taşçı savunmasında, "Evrak üzerindeki oynamalar daha fazla para almak için her zaman yapılıyordu. 10 yıl önce çalıştığım hastanelerde de yapılıyordu. Bu kurumlar senede 6-7 kez denetleniyor. Nasıl oluyor da denetlemeden sorunsuz çıkıyorlar da suç bize kalıyor? Hastayı entübe gösterirseniz hasta '3. basamak' olur. SGK'dan daha fazla para alırsınız. Onun için bu yapılıyordu," şeklinde konuştu.

 

Ne olmuştu?

İstanbul'da gerek olmadığı halde özel hastanedeki yoğun bakım ünitesine yatırılan 12 bebeğin ihmalden öldüğü iddiasına ilişkin olarak Büyükçekmece Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatılmış, soruşturmayı yürüten savcı Y.E. ise makamında tehdit edilmişti. Olayın ortaya çıkması kamuoyunda infial yaratırken, 22'si tutuklu, 47 şüpheli hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlandı.

İddianamede neler var?

İddianamede şüpheliler için "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası istendi.

İddianamede, ölen 10 bebeğin "maktul", 5 kişinin "müşteki", Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğünün "suçtan zarar gören", 19 hastane ve sağlık şirketi "malen sorumlu", 47 kişi de "şüpheli" olarak yer aldı.

TIKLAYIN - 'Yeni doğan çetesi' soruşturmasında iddianame: Doktorun 266 yıl hapsi istendi

TIKLAYIN - Devlet Bahçeli'nin eski koruma müdürü "yenidoğan çetesi" iddianamesinde sanık: Tapeleri ortaya çıktı

Doktor Fırat Sarı'nın lideri olduğu iddia edilen suç örgütünün sevk ve idaresini Doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtilen iddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yaparak SGK'den üst sınırdan ödeme almak olduğu aktarıldı.

TIKLAYIN - Yenidoğan çetesinin tape kayıtları kan dondurdu; "Çocuğu bugün yaşat, alem yaparız o parayı bir kurtarayım"

Sağlık Bakanlığı Müfettişliğince hazırlanan uzman görüşü raporunda, yenidoğan ünitelerindeki 10 bebeğin hayatını kaybetmesine neden olan tıbbı eksikliklere yer verildi. Buna göre, fezlekede maktul olarak yer alan bebek A.K'nin ölümüne ilişkin değerlendirmede, solunum sıkıntısı artan bebeğe devre olmadığı için entübasyonun gecikerek yapıldığı belirtildi. Tekrarlayan resusitasyonlar (solunumu veya kan dolaşımı durmuş bir kişiye dışarıdan yapılan destekleyici müdahale) ile hastanın ertesi güne kadar yaşatıldığı belirtilen raporda, o sırada hastanede bulunması gereken Dr. D.E'nin görevinin başında olmadığı ifade edildi.

TIKLAYIN - Erdoğan'dan Soylu'ya, İmamoğlu'ndan Numan Kurtulmuş'a: Savcıyı tehdit eden Mustafa Kemal Zengin'in herkesle fotoğrafı var!

6 aylık bebek, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakıma sevk edildi

Raporda, ayrıca hasta yönetiminin hemşireye bırakıldığı da kaydedilerek, bebeğin ölümünden Dr. D.E, ile Dr. İ.G. ve hastane yönetiminin sorumlu olduğu belirtildi. Bebek M.N.O'nun ölümüne ilişkin değerlendirmede de 6 aylık bebeğin çocuk yoğun bakımı yerine, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakımına sevk edildiği, burada da doktorun haberi olmadan hemşirenin müdahalede bulunduğu anlatıldı. Bebek H.K. ile ilgili tespitte ise, hastaya kalp masajı yapıldığı esnada Dr. D.E'nin orada olmaması nedeniyle Dr. İ.G. tarafından olayın örtbas edilmesi için ölüm saati değiştirilerek, epikriz yazdırıldığı aktarıldı.

TIKLAYIN - İşte sorumlu olan 19 sağlık kuruluşu: Yenidoğan yoğun bakımındaki bebeklere, Türkiye'de uygulanmayan "hastaya pasif ötenazi" yapılmış, raporu hemşireler yazmış!

Sevk edilmeyen bebek hayatını kaybetti

Raporda, bebek Ö.H'ye kalp masajını hemşirelerin yaptığı belirtilerek, bu esnada kullanılan en önemli ilacın adrenalin olduğu, ancak Dr. İ.G'nin hemşirelere "adrenalini kapat" talimatını vererek, yanlış yönlendirme yaptığı vurgulandı.

Raporda ayrıca, bebek M.S'nin, yenidoğan temel bakımının gereklerinin yerine getirilmemesi, ameliyat edilebileceği bir merkeze sevk edilmemesi ve hastayı hayatta tutan "prostavazin" isimli ilaç tedavisinin kesilmesiyle ihmallere bağlı olarak hayatını kaybettiği kaydedildi.

Fezlekede maktul olarak yer alan diğer bebeklere ilişkin değerlendirmede de ihmallere yer verildi.

TIKLAYIN - 'Yenidoğan çetesi'ne soruşturma açıldığında İl Sağlık Müdürüydü: Bakan Memişoğlu, SGK’yla ilgili soruya "Konuşmak istemiyorum" yanıtı verdi

Dehşete düşüren telefon kayıtları

İddianamede, şüpheliler arasında geçen telefon konuşmalarına da yer verildi. Şüpheli doktor Fırat Sarı ve özel hastanede çalışan acil tıp teknisyeni şüpheli Hakan Doğukan Taşçı arasında hasta sevkleri ve denetim hakkında yapılan görüşmede, Taşçı'nın Sarı'ya "Erişkin yoğun bakıma denetime gelinmesi halinde, ruhsatın ve kuvözlerin değişmesi gerektiğini, panelin fazla olduğunu, monitörün bulunmadığını, yoğun bakım içerisinde bir çok eksiklik ve usulsüz işlemin olduğunu" söylediği iddianamede yer aldı.

Yenidoğan çetesinde yer alan doktor ve hemşirelerin ismi ortaya çıktı

​​​​​​​Reyap Hastanesindeki bebek hastaların takibini yürüten şüpheli hemşire Mehtap Sayar'ın şüpheli Hasan Basri Gök'le yaptığı telefon konuşmasında bebek hastanın tedavisinin uygun olmayan koşullarda gerçekleştirildiği anlatılan iddianamede, konuşma içeriğinde şüpheli Gök'ün "Mehtap çocuğu öldür elli satürasyonlu çocuk mu olur" dediği, Sayar'ın ise "Öldüreceğim de öldürsem de bir dert biliyorsun yani" dediği aktarıldı. İddianamede, tedavi yöntemlerinin usulüne uygun değil örgüt faaliyetine hizmet edecek şekilde yapıldığı değerlendirildi.

Şüpheli doktor Şeyhmus Çelik'in hastanede olması gerekirken gitmediği, denetim olması ihtimaline karşı özellikle sabah hastanede bulunması gerektiğinin söylendiği anlatılan iddianamede, şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir'in şehir hastanesinden kabulünü yaptığı bebeği, maddi menfaat karşılığında anlaşmış olduğu Fırat Sarı'nın hastanelerine yönlendirdiği kaydedildi.

Sağlık Bakanı Memişoğlu'ndan "yenidoğan çetesi" açıklaması: Cezasızlık algısı oluşturulmaya çalışıyor, böyle bir şey yok

Aileler anlattı

Hazırlanan iddianamede bebeklerini kaybeden ailelerin ifadeleri de yer aldı. H.H., eşinin hamilelik sürecinde başka bir hastaneye gittiğini ancak doğum aniden başladığında doktorlarının bel fıtığı sorunu yaşadığı için başka bir hastaneye gittiklerini söyledi. Gittikleri hastanede yenidoğan yoğun bakımı servisinde yer olmadığı cevabını alan Hakan H., '112’ye bildireceklerini ve müsait hastane bakacaklarını söylediler. Yaklaşık yarım saat sonra Bağcılar’daki özel bir hastaneden bizi kabul ettiklerini söylediler' dedi.

Soruşturmaya konu olan hastanenin özel ambulansının gelerek kendilerini aldığını söyleyen H.H., 'Hastaneye vardığımızda bizimle ilgilenen bir doktor yoktu. Sadece ebe vardı. Sabaha B.Y. İsimli doktor eşimi muayene etti ve sezaryen doğum gerektiğini söyledi. Hamileliğin henüz 25. haftası olduğu için bebeğin daha gelişimini tamamlamadığı bu yüzden anne karnından bir iğne yapacaklarını söylediler' ifadelerini kullandı.

"Bebeğimizi kaybettik"

Doktorun iğneyi yaptıktan sonra da 1 gün beklemek gerektiğini söyleyen H.H., 'Ertesi gün eşimi doğuma aldılar. Ameliyat sonrası eşimin de çocuğumun da şu anlık durumlarının iyi olduğunu, bebeği yenidoğan yoğun bakım ünitesine alacaklarını söylediler. İki gün sonra eşimi eve bıraktığım sırada hastaneden aradılar. Doktor beyin benimle görüşmek istediğini söylediler. Yoldayken hastaneden bir daha aradılar. Doktor olduğunu söyleyen biri bebeğimin ölüm haberini verdi. Hastaneye vardığımızda da bebeğimin morgda olduğunu söylediler' dedi.

"Yenidoğan çetesi" nasıl deşifre edildi?

İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünün özel hastanelerin denetiminden sorumlu bir doktorun (T.E.) Ocak 2023'te Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER) yaptığı başvuru ile olay fark edildi.

Doktor T.E., bazı özel hastanelerde doldurulması gereken yenidoğan yoğun bakım üniteleri defterlerinin boş bırakılması üzerine olayın üzerine gitti.

İddianamede yer aldığı şekliyle doktor, "Ayrıca bebeklerin dosya üzerinde gösterilen sağlık durumları ile fiili sağlık durumlarının uyuşmadığını örneğin entübe olarak kayıtlı gösterilen bebeğin gayet sağlıklı ve nefes alabilir durumda olduğunu gördük. Durumu hastane yetkililerine sorduğumuzda az önce düzeldi gibi cevaplar aldık" dedi.

Ne kadar ceza isteniyor?

İddianamede, şüpheliler Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve 11 kez uygulanmak üzere "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.

Şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi.

Diğer şüpheliler hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülen iddianamede, ayrıca, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasına karar verilmesi talep edildi.

İddianame, gönderildiği Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince değerlendiriliyor.

Savcı tehdit edilmişti

Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'nin, bu soruşturmayı yürüttüğü sırada, bazı şüphelilerin tahliyelerini gerçekleştirmezse suikast yapılacağı ve ailesine zarar verileceği yönünde tehdit edilmesine ilişkin yürütülen ayrı soruşturmada da 12 kişi jandarma ekiplerince gözaltına alınmıştı. 4 kişi serbest bırakılırken, adliyeye sevk edilen 8 şüpheliden 5'i tutuklanmış, 3'ü hakkında da adli kontrol kararı verilmişti.

19 hastane ve sağlık kuruluşu "malen sorumlu" sayılmıştı

Fezlekede, Özel Avrupa Şafak, Özel Bağcılar Medlife, Özel İstanbul Şafak Hastanesi, Silivri Kolan Hastanesi, Özel Reyap İstanbul Hastanesi, Özel Doğa Hospital, Özel Avcılar Hospital, Özel TRG Hospitalist, Akabe Sağlık Tesisleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, Doğamed Sağlık Hizmetleri Sanayi ve Ticaret AŞ, Ekip Sağlık Hizmetleri Ticaret Anonim Şirketi, Güney Hastanesi Sağlık Hizmetleri LTD ŞTİ, Medilife Sağlık Hizmetleri Ticaret Limited Şirketi, Özel İstanbul Şafak Sağlık Hizmetleri ve Ticaret Anonim Şirketi, Refik Arslan Sağlık Hizmetleri ve Ticaret Anonim Şirketi, Reyap Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketi, Yonca Sağlık Hizmetleri Limited Şirketi, Medisense Sağlık Hizmetleri Şirketi ile GMZ Sağlık Hizmetleri İnş. ve Tur. Ltd. Şti. de "malen sorumlu" olarak yer aldı.