Gündem

"Yenidoğan çetesi" soruşturması: 34 sağlık çalışanı meslekten men edildi

19 Şubat 2025 11:53

Güncelleme: 20 Şubat 2025 01:51

İstanbul'da bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları öne sürülen 25'i tutuklu 46 sanığın yargılandığı davanın üçüncü duruşması sürüyor. Tutuklu sanık Ali Dirik, dolandırıcılık iddialarını kabul etmediğini ve tam tersine örgüt elebaşı olduğu iddia edilen doktor Fırat Sarı ile bu konuda mücadele ettiğini belirterek; "Anbizon denen ilaçta sıkıntı çıkınca Fırat Sarıyı aradım, tartışma büyüdü sonra Currosorf’lerde de sıkıntı olduğunu gördüm. Sert şekilde tartıştık. Ben dolandırıcılık suçlamalarını kabul etmiyorum" dedi. Dava devam ederken Sağlık Meslekleri Kurulu 34 sağlık personeline 3 yıl meslekten men cezası verildiğini bildirdi.

Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmaya, organize suç örgütü elebaşı olduğu iddia edilen doktor Fırat Sarı'nın da aralarında bulunduğu 25 tutuklu sanık ile bazı tutuksuz sanıklar, müştekiler ve avukatlar katıldı.

Çok sayıda basın mensubunun takip ettiği duruşmanın yapıldığı salonda polis ekiplerince yoğun güvenlik önlemi alındı. Duruşmada, dünkü tanık beyanlarına karşı sanıkların savunmaları ve talepleri alındı. 

Sanık Toptemel, tahliyesini talep etti: Kusurum yok!

SEGBİS (Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi) ile duruşmaya katılan sanık Ecem Erol, "Tanıkları tanımadığım için ekleyeceğim bir şey yok takdir mahkemenizindir" dedi. Tutuklu sanık Tuğçe Toptemel tanık beyanlarına karşı, "Opara bebeğin kötüleştiğini ilk ben gördüm ben fark ettim. Tape kayıtlarında Şenay Çalıkoğlu’nun Hakan Doğukan Taşçı ile bebek dağılımlarımı yaptığını söylemiştir. Bir kusurum yoktur. Tahliyemi talep ediyorum" dedi.

"Kaç yıllık doktor, mobbing yapılmamış, ben niye zorla imza attırayım?"

Güney Hastanesi Mesul Müdürü tutuklu sanık Doktor Ali Dirik ise "Tanık Oktay Torul benim mobbing yaptığımı ve bu yüzden işten ayrıldığını söylemiştir. Hastaneden ayrılmasının yoğun bakımla hiçbir alakası yoktur. E-imzası şifresini vermediği sürece kimse kullanamaz. Benden önce de yoğun bakımda çalışıyordu. Tanık Erhan Ayvaz yazılı işlere bakıyordu. Kaç yıllık doktorluk yapmış birine zorla bir sorumluluk veremeyiz. Opara bebekte beyin kanaması vardı. Ben hiçbir zaman yoğun bakıma girmedim. Yoğun bakıma giren tüm hastalara Erhan Ayvaz bakardı. Oktay Torul’u çağırdık ve geldi. Kaya bebek dışında 9 bebek vardı. 9 bebek tek tek yaklaşık 1 saat gezildi. Maaşlarını, tazminatlarını alamıyorlar işsizler, tanıklar yönlendiriliyor. Oktay Torul tek tek hastalara baktığını bana değil herkese sorun. Sorumluluğu almış imzası var. Kaç yıllık doktor, mobbing yapılmamış ben niye zorla imza attırayım?" dedi.

Sanık Ali Dirik, savunmasının devamında şunları söyledi:

"Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu çıktı konuştu. 'Ben yaşlı bir insanım 10 yıldır hastaneye gelmiyorum' diyor hepsi yalan beyan. Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu her gün gelirdi. Cumartesi günleri de gelirdi. Elden alınan paraları akşam 5’te bankaya yatıyordu. Ben erişkin yoğun bakımda olduğum için aktiftim. Yenidoğan yoğun bakımda Fırat Sarı ile anlaşmazlık yaşamışız, ben oraya doktor, hemşire sağlamışım. Yenidoğana baktım diye işletmesini mi yaptım anlamına geliyor ? COVİD-19 zamanı kimse bakmadı acile, dahiliye servisine ben baktım, işletmesini ben mi aldım demek oluyor ? Burada başhekimlere sordunuz 'Ondan, bundan haberim yok' dediler ama tutuksuz yargılanıyorlar. Bunları kabul etmiyorum.

Bizim Güney Hastanesi özelinde tutuklu yargılayacağınız tek kişi Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu. İlaç SGK’ya fatura edilemeyen bir ilaç. Evrakları imzalatın SGK’ya fatura edelim diyerek Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu, Batuhan’ı göndermiş. Ali beyden habersiz kullanalım SGK’ya fatura edelim. Nitelikli dolandırıcılıktan tutuklu bulunuyorum. Ben dolandırıcı değilim ben tam tersi dolandırıcı Fırat Sarı ile mücadele ettim. Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu bana set oldu. Fırat Sarı ile tartışmamda 'Sen kimsin ki?' dedi. Bununla uğraşıyorum, Fırat Sarı'yı göndermesiyle uğraşıyorum. Fırat Sarı ile bir hesabım var mı? Yok, tape kayıtlarım yok. Tutuksuz yargılanmayı talep ediyorum."

TIKLAYIN - "Yenidoğan Çetesi" davasının 3. duruşmasında savunma yapan Fırat Sarı; "Bebek öldürüyorduk da niye savcı dur demedi?"

Davanın geçmişi

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 1399 sayfalık iddianamede, sanık doktor Fırat Sarı'nın elebaşı olduğu suç örgütünün sevk ve idaresini sanık doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtiliyor.

İddianamede, suç örgütünün esas amacının, işletmesini devraldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf edip doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yapıp, Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) üst sınırda ödeme almak olduğu kaydediliyor.

Sanıklarca hasta bebeklerin durumunun olduğundan daha ağır gösterildiği, olması gerekenden daha uzun süre yatışlarının sağlandığı belirtilen iddianamede, bu şekilde SGK'den yüksek ücret tahsil edildiği ve bazı hasta yakınlarından fazla para alındığı anlatılıyor.

Bebek hastaların, uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği, örgüt adına karlı görünen hastanelere yatırıldığı bildirilen iddianamede, karın çoğunun sağlık çalışanı olan örgüt üyesi sanıklarla paylaşıldığı ifade ediliyor.

Esas amacın bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi yerine maddi açıdan en fazla kazancın elde edilmesi olduğu iddianamede yer alıyor.

"Dolandırıcılık suçlamalarını kabul etmiyorum"

Tutuklu sanık Ali Dirik, "İlaç konusunda Yavuz Engin Savcım bana sordu. Mantar ilacı, ağır ilaç. Hastanenin yenidoğan sorumlusu bu ilacı çekmiş. Hüseyin Günay sorumlu. Erişkin yoğun bakımda kullanılıyor. Bu ilaç yoğun bakımlarda mantar tedavisinde kullanılır. Damar yolundan verilir. Ağır bir ilaçtır hem erişkin hem bebek yoğun bakımda kullanılır. Başhekimliğe çağırdığımda yatan 'Hastalara kullanıyoruz' dediler inanmadım. Hemşireleri çağırdım. 'Kullanıyor musunuz, tanıyor musunuz?' dedim 'Hayır' dediler. Bu ilacın hepsini yenidoğana çekmişler. Nöbet listesi, 7/24 poliklinik yoğun bakım kaç doktor gerekiyor iki kadrom ve talebim var diyorum. Bakanlık kadro vermiyor. Sanık olması gerekirken tanık olarak yargılanıyor Oktay Torul. Ne de olsa Ali Dirik içeride. Kamera kaydı konusu, denetim geldiğinde yukarı çıktım eşlik ettim. Serdar dosyaları alıp hastaları inceledi. Bilgi işlemci Batuhan ile karşılaştım. Saat 2-3 gibi iki polis geldi. Kamera kaydını istediler. Bende 'Verdiniz mi' dedim onlarda 'Kamera kayıtlarında sıkıntı varmış silinmiş' dediler. Bunlar olduysa sorumlu ben değilim hastane sahibi. Ben silindiğine şahit olmadım. 5 tane hard disk var 2 tanesi bozuk dediler. Anbizon denen ilaçta sıkıntı çıkınca Fırat Sarıyı aradım, tartışma büyüdü sonra Currosorf’lerde de sıkıntı olduğunu gördüm. Sert şekilde tartıştık. Ben dolandırıcılık suçlamalarını kabul etmiyorum" dedi.

Duruşmada, Rıza Keykudad avukatı Ali Dirik'e soru sormak istedi. Duruşmada Ali Dirik'in avukatı itiraz etti. Avukat, 'İlk duruşmada çay içme bahanesiyle ağzından laf almaya çalıştın' sözlerinin ardından sanık avukatları arasında kısa süreli tartışma yaşandı. Sözlü tartışma, mahkeme başkanının müdahalesi sonrası sona erdi.

"Ölüm belgesini ben yazmadım"

Tutuklu sanık Şeyhmus Çelik, "Hakkari Yüksekova'da başhekimlik yaptım. En son Başakşehir Hastanesi’nde çalıştım. Ayın 13’ünde Birinci Hastanesinde çalışırken doktor Rıza Keykubat ve eşiyle anlaşma yaptık. Fırat Sarı Güney Hastanesi'nden ayrılırken haberim yoktu. Kaya bebeği hastaneye gelişi ameliyata alınışından vefatına kadar hiçbir şekilde görmedim. Kaya bebekten hiçbir şekilde haberim yoktu. Güngören İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne gittiğimde öğrendim. Yenidoğan monitörü bozuk diyenler yalan söylüyor. Monitörlerle hasta takip edilir. Kaya bebeği görmediğim gibi Opara bebeği de görmedim. Serdarova bebeği de görmedim. Ben dosyasını, epikrizini yazmadım, ölüm belgesini yazmadım. Opara'nın dosyasını yazmadım. Serdarova'nın vefat ettiği zaman dosyasını doldurmadım, yazmadım. İncelenmesini istiyorum. Opara bebeğin de dosyasını yazmadım her iki bebek için ortaya atılanlar sahtedir" dedi.

"Maaşlı örgüt oluyor mu?"

Tutuklu sanık Mehmet Gürül ise, "Allah peygamber sabrı vermiş Allah kolaylıklar versin. Meslektaşım İlker Gönen'in vefatından üzüntü duyduğumu söylemek isterim. Hasan Basri’nin kafası nasıl çalışıyorsa. Ben İlker'in meslekte bana olan katkılarını hatırlıyorum. İlker'in intihar edeceğini düşünmüyordum. Yaşadığı sıkıntılar sonunda intihar etti. Medya baskısı, yanında birkaç kişi olsaydı çocuğun ümidi olmaz mıydı? Aldığı cezalar kafasında kalmış ondan hayatına son verdi. Muhabir sabah, 'Şunlar şunlar söylendi' dedi. İlk kez burada olanlar teker teker söylendi.

"Bu adamlar naif, nasıl örgüt lideri olsunlar?"

Haber spikeri 'Bebekleri öldüren katiller' diyerek söze başladı. Size bebek katili desek doğru olur mu? Bu kadar insanın binlerce yüzlerce bebek iyileştirdiğini aralarında bir iki tane hata yaptılarsa, niçin bu haberleri durdurmuyorsunuz, niçin ailelerimizin korkarak yaşamasına neden oluyorsunuz ? Bu adamlar naif adamlar, kibar adamlar bu adamlar nasıl örgüt lideri olur ? Hemşiresi maaşı yatmayınca azarlıyor. Başhekimi doktorundan memnun değilse fırçalıyor. Fırat benim çalıştığım hastaneye nöbete geliyordu daha uzman bile değildi. Maaşlı örgüt oluyor mu kanunda böyle bir şey var mı ? Kamu zararına hangi işlemi yapmışım? Fırat Sarı bana soruyor 'Hastanede hasta yatırabilir miyim' nasıl yatıracaksın? Sorumlusu benim. Kasıtlı ihmalle yargılanmadığım halde bu konuları da anlatıyorum. 8 aydır denetimli serbestlikteyim kaçmadım. Şiddetli suç eylem diyorsanız hangi eylemde bulundum söyleyin. 29 Nisan'da savcı Yavuz Engin’e anlattım. Kendi yoğun bakımıma kendim baktığım için, kimseye baktırmadığım için, gece beni arıyorlar. Benim yoğun bakımımı ben yönetiyorum. Benim E-imzamı benden başkası kullanamaz. Ben bu davada sanığım. Ben müştekilik yapabilir miyim? İmzası olmayan her bebeği bana gönderin cezasını ben çekeyim. Olur mu böyle bir şey ? Bebek Süleymanoğlu epikrizinde imza yok doktoru ben olabilirim" cümlelerini kullandı. (DHA) 

Ceza istemleri

İddianamede, sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen için 10 bebeğin ölümü nedeniyle "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından 10 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 11 kez uygulanmak üzere toplam 177 yıl 6'şar aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis cezası talep ediliyor.

Sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılması isteniyor. 8'i kadın 44 sanık hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülüyor.

İddianamede, "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edilen sorumlu hastaneler ve şirketler için de tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, bunların kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep ediliyor.

Soruşturma kapsamında İstanbul'da 9, Tekirdağ Çorlu'da 1 hastanenin ruhsatı iptal edilmiş, bu hastanelerde tedavi gören bebekler ve hastalar ambulanslarla kamu hastanelerine sevk edilmişti.

Öte yandan yenidoğan çetesine ilişkin soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Yavuz Engin'i makamında ölümle tehdit edenler de tutuklanmıştı.

Tutuksuz 4 sanık tutuklandı

Mahkeme heyetinin ilk duruşmadaki kararı doğrultusunda, tutuksuz yargılanan sanıklardan TRG Hospitalist Hastanesi doktorlarından Mehmet Gürül, aynı hastanenin İdari Müdürü Murat Mantuş, doktor Şeyhmus Çelik ve Esenler Güney Hastanesi'nin mesul müdürü doktor Ali Dirik tutuklanmıştı.

Tutuklanması talep edilen ancak firari konumda bulunan Birinci International Hastanesi'nin sahibi Ali Aksu, hemşire Serenay Şenkalaycı ve hemşire Ceren Hatice Kırım'ı yakalamaya yönelik çalışmalar ise sürüyor. 

34 sağlık çalışanı men edildi 

Edinilen bilgiye göre; Sağlık Meslekleri Kurulu, olayla ilgili geçen yıl ekim ayında yaptığı toplantıda, hakkında soruşturma yürütülen sağlık personelinin durumunu görüştü. Kurul, bu personelden 34'üne 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 23. maddesinin 7. fıkrasının (ç) bendi kapsamında uygulanan en üst ceza olan 3 yıl men cezası verilmesini kararlaştırdı. Kararın bu personel hakkında verilen ilk men kararı olduğu, adil yargılama ve diğer idari süreçler sonrasında mesleği bundan sonra icra edemeyeceklerinin öngörüldüğü belirtildi.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir