Ayşe Sayın
Yeşil Sol Parti (YSP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, “Yeşil Sol Parti, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ilk turda aday çıkarsaydı” eleştirilerine, “Eğer aday çıkarsaydık, 'Kürtler oy vermedi, o yüzden kaybettik' diyeceklerdi” yanıtını verdi.
"Yeşil Sol Parti aday çıkarsaydı" diyenleri de “not ettiklerini” belirten Oluç, “Önümüzde yeni seçimler olacak. O zaman elbette ki bu notları hafızamızdan indireceğiz masanın üstüne” dedi.
Oluç'un eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, “aktif siyaseti bırakma” kararıyla ilgili yorumu ise “Umarım Demirtaş bu kararını değiştirir” oldu.
HDP’nin seçime girmeme kararı üzerine YSP Antalya Milletvekili seçilen ve yeni partisinde de Meclis grup başkanvekilliği görevini üstlenen Saruhan Oluç, BBC Türkçe’nin de aralarında bulunduğu gazetecilerin, gündeme ilişkin sorularını yanıtladı:
Seçim sonuçlarından başlayalım. Hem partiniz, hem de genel olarak muhalefetin oy kaybıyla ilgili somut tespitleriniz neler?
Şüphesiz, her seçimde çeşitli eksikler, hatalar olabilir, bizde de oldu bunlar. Hani herkesin ifade ettiği milletvekilleri listelerinde sorun vardı. Yani şöyle söyleyeyim: bize yaklaşık 2800 başvuru olmuştu adaylık için. Ve siz bu 2800 başvurunun içinden 600 kişiyi aslında ayırıyorsunuz. Zaten en başından itibaren bir kere 2200 kişiyi kırmış oluyorsunuz. Kaçınılmaz bir şey.
Biz bunu fark ettik. Daha önce de farkındaydık böyle bir şeyin. Fakat bu seçimde çok rahat hareket etme imkanımız yoktu. Seçime Yeşil Sol Parti’yle girme kararını, Yüksek Seçim Kurulu listeleri çok geç açıklandığı için son aşamada vermiş olduk, o nedenle çok rahat hareket etme şansımız olmadı.
Türkiye İşçi Partisi’nin seçime ayrı gitmesi de bu sonuçlarda etkili oldu mu?
Bu çok tartışıldı tabii, ittifakla ilgili. Orada hatalı bir gidiş olduğunun zaten farkındaydık. Genel olarak baktığımızda HDP'nin stratejik bir yol haritası var. "Kürt siyasi hareketiyle, Kürt halkıyla Türkiye demokrasi güçlerinin ortak mücadelesi çok önemlidir" diye tespit ettik ve HDP'nin kuruluşu da zaten bu tespit üzerine gerçekleşti.
Stratejik olarak baktığımızda, bu ortak mücadele anlayışından bir uzaklaşmamız söz konusu olmaz. Kürt sorununun çözümüyle demokrasi ve özgürlüklerin kazanılması meselesi aslında birbirinden ayrılmaz konulardır.
HDP hep şunu iddia etti: Bütün bu toplumdaki farklı inançların, kimliklerin, kültürlerin, ana dillerin özgür bir şekilde yan yana, birlikte mücadelesi ve HDP bunun cisimleştiği bir partidir. Önerdiğimiz için tarihsel olarak baktığımızda bu mücadeleyi sürdürüyoruz. O yüzden bu paradigmada bir değişiklik olmaz. Ama bunun bugünkü konjonktüre uygulanmasında hata yapıldığı için bugün bu tartışılır hale geldi.
Hata, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın aslında bir mücadele ittifakı olarak ortaya çıkmış olması ama bunun bir seçim ittifakı olarak algılanmış olmasından kaynaklanıyor. Bunu gördük, bunu söyledik, bunu konuştuk ama değiştiremedik. Milletvekili kaybedildi filan bunlar önemli şeylerdir. Ama daha önemlisi dediğim gibi HDP paradigmasının sorgulanıyor olması, yara almış olmasıdır. Elbette bunu telafi edeceğiz.
Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili "Yeşil Sol ilk turda aday çıkarsaydı" görüşünü dile getirenler vardı. Bu görüşe katılır mısınız?
Bu konuda iki yaklaşımımız vardı. Bir tanesi, bu sistemin değişmesinin önemli olduğunu düşünüyorduk. Sistem demokratik değil, dolayısıyla bu sistemin değişmesi gerektiği için bir taktik adım attık. İkincisi de kaybedilmesi durumunda ilk turda bizim adayımız yüzünden kaybedildi, meselesinin öne çıkacağını ve faturanın da bize kesileceğini düşünüyorduk. Aramızda çok tartıştık. Fakat, işte depremden sonra yaşananlarla birlikte bu konudaki tutumumuzu değiştirdik.
Kendi içimizde, "Keşke aday çıkarsaydık" diye düşünenlerin tartışmasını yapıyoruz. Fakat bizim dışımızda bunu söyleyenler var ki ben bunu vahim görüyorum. Çünkü Yeşil Sol Parti birinci turda aday çıkarsaydı, o kişiler bizi suçlayacaktı, Kürt halkını suçlayacaktı. "Kürtler oy vermedi, onun için kaybettik" diyeceklerdi.
CHP’yi mi kastediyorsunuz?
Yani, bütün CHP'liler demek istemiyorum ama CHP'nin kimi yöneticileri belki de kimi seçmenleri böyle düşünüyorlar. Yanlış düşünüyorlar. İktidarın bu konudaki taktiklerine sağlam bir cevap oluşturamadı maalesef Millet İttifakı. Biz bunu seçim öncesinde de söylüyorduk hep. Örneğin, Adalet Bakanı (Bekir Bozdağ) kapımızı çaldı. Anayasa değişikliği için destek istedi değil mi Sayın Bozdağ? Bu kadar siyasi cesarete sahip olmazsanız tabii ki iktidar sizin bu cesaretsizliğinizi, tedirginliğinizi Kürt seçmene yönelik faydacı yaklaşımınızı elbette ki kullanır. Ve nitekim kullandı.
'Yeni seçimler olacak bu notları hafızamızdan indireceğiz'
Millet İttifakı'nın tamamı için de söylenebilir. CHP için özellikle söylenebilir. O yüzden ben bizim dışımızdan olup da, “Keşke Yeşil Sol, HDP aday çıkarsaydı" diyenlerin, söylediklerini not ettik.
Önümüzde yeni seçimler olacak. O zaman elbette ki bu notları da hafızamızdan masanın üzerine indireceğiz.
Seçimlerde, sahada ne gibi zorluklar yaşadınız, neyi anlatamadınız?
Bir tanesi biliyorsunuz Yeşil Sol Parti’yle seçime girme nedeniyle sandık görevlisi konusunda bir sıkıntı yaşadık. Yani resmi sandık görevlisi veremedik, müşahitlerle bu süreci sürdürdük. Bu ciddi bir sıkıntı oldu. Millet İttifakı, boşluğu dolduracaktı, bize öyle anlatmışlardı. Millet İttifakı’nın herhangi bir boşluğu doldurduğunu biz görmedik doğrusu, kendi boşluklarını bile dolduramadılar.
İkincisi, bizim yerel örgütlerimizde yani il, ilçe örgütlerimizin ötesinde mahallelere kadar ulaşan komisyonlarımız vardır. Bu komisyonların örgütlenmesinde eksiklerimiz oldu. Tabii bir de HDP yerine başka bir parti ismiyle seçime girmenin yarattığı sorunlar oldu. Hem oy kullanırken hem tanıtımında çok az bir zaman kaldı, seçmenlerimize kendimizi çok fazla tanıtamadık.
Önümüzde bir yerel seçim var. Siz bu seçimlere kendi adayınızla mı gideceksiniz, ittifaklar olacak mı?
Biz bir kongre süreci yaşıyoruz, eş başkanlarımız da aday olmayacaklarını açıkladılar. Hem eş başkan değişimi olacak, hem de yönetim değişimi olacak. Dolayısıyla bunun kararı elbette ki yeni yönetim tarafından verilecek. Ama şunu söyleyeyim, her seçimin kendi koşuları vardır. 2019’da biz niye o taktiği uyguladık? Erken seçim tartışmaları vardı, seçim zamanında olacak mı değil mi belli değildi. Dolayısıyla biz iktidarın egemenlik alanını özellikle büyükşehirlerde, büyük ilçelerdeki belediyelerde, iktidarın egemenlik alanını daraltma taktiğini izledik. Şimdi o dönem bitti, yeni bir döneme girdik.
Bu dönemin politikaları, ihtiyaçları neyse tartışılacak. Ona uygun olarak taktik adımlar atılacak. Yani 2019’da değiliz. Bu dönemin ihtiyaçları neyse onlar tartışılacak, konuşulacak.
Selahatttin Demirtaş, seçim sonuçlarına ilişkin eleştiriler yöneltti ve aktif siyasetten çekildiğini açıkladı. Bir temasınız oldu mu kendisiyle ve eleştirilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tabii nasıl devam edeceğine kendisi karar verecektir ama en azından ben onun geçmişteki bir çalışma arkadaşı olarak böyle bir tutumun bizim duygularımıza ve ihtiyaçlarımıza cevap vermediğini bilmesini isterim. Elbette ki eleştirilerini okuduk, kimi eleştirilerin daha sertini bizler söyledik. Genel olarak baktığımızda bizim partinin şu ana kadar söyledikleriyle örtüşen noktaları da var. Ama umarım bu tutumunu değiştirir.
Eylül’de yapacağınız kongrede parti ismi değişikliği olur mu? Bir de eş başkanlık için kimler düşünülüyor?
Kongre tarihi, gündemi çok netleşmiş değil ama yani şu anda net olan şey eş başkan ve yönetimin değişmesi olacaktır. Şu anda isim konuşma aşamasına gelinmedi. Yani konunun içeriğine odaklanmış vaziyetteyiz, bu süreç bittikten sonra yani kongre süreci başlayacak. O zaman bütün bunlar konuşulur hale gelir. Ama şimdi hiç bunu konuşmuyoruz.
İktidar kanadı öncelikle başörtüsüne ilişkin iki maddelik anayasa değişikliği, ardından da sivil yeni anayasa değişikliğini gündeme getireceğini açıkladı. Sizin anayasa konusundaki tutumunuz ne olur?
Henüz ortada, bir teklif yok. Şimdi artık bu saatten sonra iki madde olarak tartışılamaz. Eğer tartışılacaksa yeni bir anayasa tartışması yapılabilir. Meclis Başkanı da hem seçilme öncesinde hem seçildikten sonra konuşmasında buna işaret etti. Kendisi bir inisiyatif alacak mı almayacak mı bilemiyoruz elbette.
Ama eğer bir anayasa tartışması olacaksa bütünlüklü bir tartışma olmak durumundadır. Yani içinden bir madde, iki madde cımbızlayıp bunu tartışmanın artık bir anlamı yoktur. Yani o çok özel bir konjonktürde gündeme geldi. Tekrar iki madde diye gelmesine biz doğrusu sıcak bakmayız. 12 Eylül Anayasası'na yeni yamalar yapmaya devam etmek anlamına gelir. "Artık sivil, demokratik bir Anayasa yapmak lazım" diyorlarsa, o zaman daha ciddi olarak bu konuyu ele almak lazım. Meclis’in şu çoğunluğu ya da bu çoğunluğu anayasa yapsın diye bakacak olursak zaten işin içinden çıkılamaz. Olması gereken iktidarıyla muhalefetiyle herkesin oturup yeni bir anayasa yapma konusunda bir irade göstermesidir.