Karar gazetesi yazarı Yıldıray Oğur, New York’ta lüks bir otelin 2806 numaralı odasında, temizlik görevlisi bir kadının eski IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn tarafıncan cinsel istismara maruz bırakılması ve akabinde gelişen olayları konu edinen Netflix belgeseli 'Skandal Odası No: 2806'yı kaleme aldığı yazısında, "Belgeselde DSK skandalından çıkan cezasızlığın #metoo hareketlerinin de ilham kaynağı olduğu söyleniyor. Kanunlar ve toplum cinsel taciz ve hukuktaki tecavüz tanımına girmeyen cinsel saldırı suçlarında gerekli cezayı vermeyince, toplum da ahlaken bunu çok fazla sorun etmeyince, kadınlar ifşa gibi bir yöntemle hak aramaya başladılar. Özellikle güçlü insanlar, belli alanlarda başarılı olmuş erkekler, böyle bir suçlamayla karşılaşınca bir anda mensubu oldukları ideolojik, dini, siyasal, kültürel cemaatlerin koruma kalkanı altına girenlere karşı ancak bu gerilla yöntemiyle bir sonuç alınabildi. Sosyal medya bunu hem kolaylaştırdı hem de ifşaların çok ses çıkarmasını sağladı" dedi.
Oğur, "2806 nolu odada olanlar orada mı kalmalıydı?" başlıklı yazısında, "Aslında dünya tarihinde her yeni hak mücadelesi, en başta toplumsal normlara, verili hukuki ve siyasal statükoya karşı veriliyor. Bu zorlu iş, hak mücadelesini verenleri de radikalleştirebiliyor, sertleştirebiliyor" ifadesini kullandı.
Oğur "En son hakkındaki taciz iddiaları üzerine intihar eden kişinin ardından bazı yazılanlar bu ideolojik sekterliği gösteriyordu. Ama trajik bir sona rağmen, 'mahallenin abisi' olduğu için kendisinin bile itiraf edip, özür dilediği cinsel taciz iddialarının bu kadar rahat görmezden gelinmesi ve FETÖ’ye bağlanma hızı da aynı derecede korkutucuydu. İnsanları farkında olmadıkları ahlaki bir norma ve hassasiyete uyandırmak kolay değil. Özellikle de mücadele edilen bütün kültürlerde var olan, on binlerce yıllık yerleşik bir ataerkillikse..." görüşünü savundu.