Bazen "Mülteci anlaşmasını feshedeğiz" tehdidinde bulunuyor, bazen de ciddi ciddi “Onlar bizim barajlarımızı, metrolarımızı kıskanıyor" iddiasını ortaya atıyor. Avrupa'da, gelecek haftalarda daha da artacak Recep Tayyip Erdoğan'ın hakaretlerine alışmak gerekiyor. Ta ki Türkiye Cumhurbaşkanı'nın hedefine ulaşacağı güne kadar: Başkanlık sistemini hayata geçirdiği zaman. Bu hedefe ulaşmak için Erdoğan'ın AB'yi şamar oğlanı olarak kullanmaya ihtiyacı var. Ülkede yükselen milliyetçilik açısından böylesi bir durum çok yardımcı olacaktır ve başkanlık sistemini getirecek anayasa değişikliğine yönelik muhtemel bir referandumun kazanılmasını sağlayacaktır. Tek adam devleti kurulduğu an, ses tonu yumuşayacaktır.
Onun dışında vize muafiyetinin sağlanmaması durumunda Erdoğan'ın mülteci anlaşmasını feshedeceğine yönelik tehdidi oldukça boş. Zira o da, Avrupa'daki sığınmacı sayısının azalmasının, Türkiye ile AB arasındaki geri kabul anlaşmasından ziyade, Balkan rotasının kapatılmasıyla ilgili olduğunu biliyor. Anlaşmadan cayarsa, Avrupalılar duvarlarını daha da yüksek örer ve Türkiye’de 2,5 milyon sığınmacıyla yeniden yalnız kalır. O zaman para akışı da durur. Oysa, zayıflayan ekonomisini canlandırmada Türkiye için 6 milyar euro çok işe yarayabilirdi.
Erdoğan, İstanbul'daki BM İnsani Zirvesi'nde ülkesini 'dünyanın en iyi kalplisi' olarak lanse etti. Gerçekten de ülkelerinden kaçırılanları yeniden hayati tehlikesi olan Yunanistan yolculuğuna dair umutlandırmak istiyor mu?
Vize muafiyetinin karşılığı terörle mücadele
Ve ayrıca: Erdoğan'ın vatandaşlarına uzun süre önce söz verdiği vize muafiyeti, anlaşmanın feshedilmesiyle gerçekleşemeyecek. Her ne kadar Erdoğan suçu, İslam karşıtı Avrupalılara atmaya çalışacak olsa da, Türkiye'de de birçok kişi Başbakan olduğu 2013 yılında vize muafiyeti için gerekli 72 kriterin altına imza atanın Erdoğan olduğunu biliyor. Ve tabii yerine getirmediğini de.
Kriterler içindeki terörle mücadele yasasında değişikliğe, tam da bu yasayla ülkedeki muhalefeti susturduğu için karşı çıkıyor. Avrupa Birliği, bu konuda şu sıralar sözü edildiği gibi uzlaşmaya gitmeye hazır olursa, ülkede baskı altındaki muhalefetin güvenini kaybetmeye devam eder. Sözde, böylesi ceza yasalarının Avrupa normlarına uydurulması, AB üyelik müzakerelerine devredilebilir. Vize muafiyeti bu durumda bir sonraki adıma kadar mümkün olabilir. Ama kim artık Türkiye'nin AB'ye tam üyelik müzakerelerine inanıyor ki?
Erdoğan AB'ye, AB'de Erdoğan'a ihtiyaç duyuyor
Türkiye AB'ye bağımlı, en az AB Türkiye'ye olduğu kadar. En azından mültecilere yönelik işbirliği konusunda. AB, Türkiye'nin en büyük ticaret ortağı ve şu sıralar dış politikadaki tek dostane ortağı. Rusya, Ankara ile ilişkileri kopardı. Erdoğan Beyaz Saray'dan da son olarak bir görüşme randevusu bile alamadı ve Arap komşular da Erdoğan ile arasına mesafe çekiyor. Almanya Başbakanı Merkel'in her seferinde, muhtemelen gürültülü geçen Erdoğan ile görüşmesinden bu kadar rahat dönüyor olmasının da sebebi bu.
Ankara'nın tiratlarını bir kenar notu olarak okuması, Avrupa için iyi bir tavsiye olur. Onun dışında da Türkiye'deki demokrat kuvvetlerin arkasında durmalı.