Seçmenin tercihini anlayabilmek her zaman kolay olmayabilir. Bu seçimin galiplerinden biri, görevinden alınan eski Katalonya Özerk Yönetim Başkanı Carles Puigdemont. Barcelona ile Madrid merkezî hükümeti arasındaki çatışmaya sebep olan ve olayın sonunda yargının elinden kurtulmak üzere Belçika'ya kaçan adam yani. Onun kendi koalisyon ortakları, ki liderleri şu an cezaevinde yatıyor, Puigdemont'a korkaklık suçlamasını yöneltiyorlar. Bu duruma rağmen Katalanlar ortaya çıkan bu hezimet durumunu aynı yöntemlerle sürdürme yönünde oy kullandılar.
Katalonya cezaevinden ya da sürgünden mi yönetilecek?
Seçimi ‘Katalonya Cumhuriyeti'nde demokrasinin zaferi‘ olarak ifade eden Puigdemont'un tüm coşkusuna rağmen onu bu karmaşık durumundan çıkışın umudu olarak görmek mümkün değil. Ayrıca Madrid acaba onun İspanya'ya dönmesine izin verecek mi ve koalisyon ortakları onu desteklemeye devam edecekler mi? Bağımsızlıktan yana olan ikinci parti şu sıralarda daha ılımlı ve diyaloğa hazır gibi görünüyor. Ancak her iki partinin liderleri arasında büyük bir sempatinin varlığından da söz edilemez.
Puigdemont aslında bir politikacı değil, o, inançları uğrunda savaş veren biri. Hiçbir zaman bağımsızlıktan farklı başka bir hedef gütmedi. Sosyal politikalar, okulların durumu ya da sağlık sisteminin durumu onu pek ilgilendirmiyor. Katalanlar onu kahramanca tavırları nedeniyle seviyorlar, ne var ki Katalanların aslında bölgeyi yeniden sakin sulara çekmeyi becerecek, pragmatik bir hükümet başkanına ihtiyacı var.
Liderlerinden birisi cezaevinde, diğeri sürgünde olan bağımsızlık yanlıları şimdi ortak hükümeti kuracak bir vekil mi atayacaklar? Peki bulunduğu takdirde ortak hedef ne olacak? Tek taraflı bir bağımsızlık için ne Katalonya'da mutlak bir çoğunluk var, ne de İspanya'nın geri kalanından ya da Avrupa'dan onlara destek.. . Peki ama çabuk hiddetlenmeleri ile ünlü bu insanlar üçüncü bir yol bulmaya hazırlar mı?
Yeni merkez partilerin yükselişi
Katalonya'da seçimin diğer galibi ise Ines Arrimadas. Liberal partinin enerjik genç liderini bağımsızlık yanlılarının agresif dili dahi sindiremedi. Orta sınıf Katalanların oluşturduğu cephe onun mücadeleci ruhunu ödüllendirerek partisini bölgenin en güçlü oluşumu haline getirdi.
Bölge halkının mantığına çağrıda bulunan Arrimadas, bağımsızlık hedefini siyasi saçmalık olarak niteliyor ve özellikle ekonomi kartını gündeme getiriyor. Ne var ki o da koalisyon ortağından yoksun. Seçimden sosyalistler zayıf çıktı, merkezi hükümeti oluşturan Mariano Rajoy'un muhafazakar partisi PP ise tam bir hezimet yaşadı. En güçlü parti olarak Liberallerin hükümeti kurmaya hakkı olsa da gerçek bir şansları bulunmuyor.
Rajoy dönemi kapandı mı?
Bu erken genel seçimin özgür ve demokratik koşullarda yapıldığı hiç kuşku götürmez. İspanya Başbakanı Mariano Rajoy'un şimdi hiç mi hiç arzu etmediği bir sonuçla yaşaması gerekiyor. O ülkedeki siyasi krizi başından beri yanlış değerlendirdi ve ne siyasi içgüdülerinde başarılı oldu ne de akılcı çözümler sunabildi. Hâlâ devam ettirdiği inatçılığı ve bağımsızlık sorununu yargı üzerinden çözmeye uğraşması, onun siyasi döneminin kapanmasını da beraberinde getirebilir. Zira merkez cephede liberaller onunla rekabete gireceklerdir. Genç liberal parti eski yolsuzluk skandallarının yükünü omuzlarında taşımıyor ve yeni bir sayfa açma vaadinde bulunuyor. Katalonya'daki hezimet ertesinde Rajoy'un günleri sayılı gibi görünüyor.
Arzu edilmemiş bir sonuç
Demokrasiler hiçkimseyi gerçek anlamda memnun etmeyen sonuçlar getirebilir. Bu, büyük konuşan ama realiteye takılıp kalan bağımsızlık yanlıları için geçerli olduğu gibi muhalefette kalmaya mahkum olan birlik yanlıları için de geçerli. Ama yakınmanın bir faydası yok. Katalanların bu sonuçla yaşaması ve krizden çıkış yolu bulmaları gerekiyor. Ya da daha şimdiden bir kez daha erken seçim yapılmasını talep edenlerin peşinden gidecekler. Ancak burada şu nokta önemli: Sonucu birilerini tatmin edene kadar seçim yapmaya kalkışmak da çözüm değil. Bu nedenle Barcelona'da artık uzlaşma zamanı gelmiştir.
Barbara Wesel
© Deutsche Welle Türkçe