Alman Yayıncılar ve Kitapçılar Birliği Barış Ödülü'nün bu seneki sahibi Navid Kermani, bir yazar ve bilim insanından çok daha fazlası; Kermani aynı zamanda bugünlerde bulunması zor türden bir entelektüel. Kermani’nin ödül töreni sırasında yaptığı konuşma ise oldukça etkileyiciydi. Kermani konuşmasında IŞİD saldırılarında hayatını kaybeden Hristiyan ve Müslümanlardan, Goethe, Proust ve Lessing gibi düşünürleri etkileyen İslam dini ve tasavvuftan, Köktenci İslam’ın çöküşünden ve büyük Avrupa fikrinden bahsetti. Kermani, bir Müslüman olarak Suriye’nin Humus eyaletinde yaşayıp IŞİD teröründen kaçmayan Hristiyan papazlara karşı olan hayranlığını da dile getirdi. Konuşmasında İslam dünyasının eleştirel bir tablosunu ortaya koyan Kermani, IŞİD’den de 'Dünyaya korkunç bir izlenim bırakan terörist tarikatı' olarak bahsetti. Kermani, "yaptıkları her adilikte Kur’anı ellerine alıp ‘Allahuekber’ diye bağırıyorlar" şeklinde konuştu. Ünlü yazar, Afganistan, Pakistan, Nijerya, Libya, Bangladeş, Somali, Mali, Suudi Arabistan, İran, Bahreyn ve Yemen gibi ülkelerde devam eden çatışmaların İslam’ın Batı’ya karşı değil, kendisine karşı verdiği bir savaş olduğunu söyledi.
Batıya övgü ve eleştiri bir arada
Kermani bir yandan İslam’a, mistisizme ve tasavvufa olan sevgisini dillendirirken, bir yandan da İslam Dünyasının şu anki durumunu Birinci Dünya Savaşı dönemi ile karşılaştırdı ve Arap coğrafyasında olmasa da Asya, Güney Afrika, İran, Türkiye ve batıdaki Müslümanlar arasında "yeni bir dini düşünce" gördüğünü aktardı. Konuşmasında siyaset dünyasına öfkesini de dile getiren yazar, Batı'nın Suudi Arabistan ile yaptığı ortaklıktan, "General Sisi gibi bir diktatör" ile kurulan ilişkilerden ve her gün devam eden teröre kayıtsız kalınmasından şikayetçiydi. Kermani, savaş çığırtkanlığı yapmadığını ancak "bir savaşın olduğunu ve bu savaşın bir sonraki adresi olduğumuzun farkında olmak gerektiğini’" söyledi ve İran, Türkiye, Körfez Ülkeleri, Rusya ve Batı ülkelerinin hep birlikte IŞİD ve Esad yönetiminin katliamlarını sonlandırması gerektirdiğini aktardı. Kermani’nin çağrısı duyulsa da bir karşılık bulup gelişeceğine inanmak güç.
Kermani, konuşmasında Batı'nın önceden tahmin edilebilecek bir felakete ilgisiz kaldığını ve bu felaketi "dikenli teller, savaş gemileri ve düşman resimleri ile uzakta tutmaya çalıştığını" belirtti. Öte yandan Kermani, Avrupa projesini kıtanın şu ana kadar ortaya koyduğu en değerli proje olarak gördüğünü açıkladı. Kermani, Ortadoğu’daki mülteci bölgelerine yaptığı ziyaretlerde Avrupa’nın bir model, hatta bir hayal olarak görüldüğünü aktardı. Yazar, "Avrupa’ya neden ihtiyaç duyulduğunu unutanların yapmaları gereken tek şey, mültecilerin yorgun ve korkmuş yüzlerine bakmaktır" şeklinde konuştu. Mülteci akınları, birçok Müslüman'ın daha iyi bir hayatı nerede aradığını bize gösteriyor ve bu hayatı dini bir diktatörlükte bulmaları mümkün değil. Belki de biz Almanlar bunu yeniden hatırlamalıyız.
Zamanının şahidi yazarlar
Frankfurt Kitap Fuarı'nın ekonomik anlamda önemi de büyük ancak fuar aynı zamanda günümüz dünyasını anlamak için de bir aracı. Bu yılın misafir ülkesi inançlı insanların sayısı açısından dünyanın en büyük Müslüman ülkesi Endonezya idi. Fuarın başlangıç konuşmasını İran rejiminin baskısı ve tehditleri altındaki yazar Salman Rüşdi yaptı. Son konuşmacı ise kendi deyimi ile "Batılı Müslüman" Kermani oldu. Sorumlular böylelikle İslam’ın geleceği ile ilgili akıllara gelen sorulara cevap vermiş oldular.
Ödül kazananlarına bakılınca da bu "günceli yorumlama" görevinin yerine getirildiğini görüyoruz. İsrailli David Grossman (2010), Arjantinli Boualem Sansal (2011), Çinli Liao Yiwu (2012), geçtiğimiz günlerde Nobel Edebiyat ödülü de kazanan Belaruslu Swetlana Alexijewitsch (2013) ya da Birleşik Amerikalı Jaron Lanier (2014) gibi yazarların hepsi de çektikleri acı veya duydukları öfke ile yazan insanlar… Navid Kermani de yaptığı etkileyici konuşma ile bu geleneğin bir parçası oldu.