Suudi Arabistan Avrupa'nın çok uzağında. Bu nedenle bazen gönderilen haberlerin adresine varıp varmadığı merak edilir. Suudi Arabistan ve ortaklarının Katar'a davranışını sorgularken de bu politikanın akılcı gerekçeleriyle ilgili bilgilerin Avrupa'ya varmadan toptan kaybolup gidip gitmediği akla geliyor.
Öyle olsaydı, ne ala. Maalesef öyle değil. Arap medyasından, televizyonlardan ya da bölgedeki tanıdıklardan alınan bilgiler, Katar'ın ablukaya alınıp suçlamalara muhatap edilmesini kimsenin anlaşılır ve makul gerekçelerle açıklayamadığını gösteriyor.
Sırça köşk
Köktendinciliğin en büyük sponsoru sayılan bir ülkenin Katar'ı terörizmi desteklemekle suçlaması komik kaçıyor. Suudi Arabistan devleti değil ama ülkede faaliyet gösteren bazı vakıfların Suudi krallığının muhafazakâr ve hatta gerici din anlayışı olan Vahhabiliği bütün dünyaya yaymak için çalıştıkları yıllardır söylenir. Bu ideolojinin 'bereketi' Endonezya ve Balkanlar'da kendini göstermeye başladı.
Paralar aktığı ve kalp ve beyni zehirleyen köktendincilik yayılmaya devam ettiği sürece Suudi Arabistan bu gibi suçlamalardan uzak durmalıdır.
Çoğulculuğa saldırı
Daha da utanç verici olanı, Katar sermayesiyle çalışan El Cezire ve diğer medya kuruluşlarının kapatılması talebidir. Kimse El Cezire'yi beğenmek zorunda değildir. El Cezire Arapça kanalında Yusuf El Karadavi gibi ideolojik görüşleri kuşku götürür bir açık oturum editörünü çalıştırıyor.
Ancak El Cezire programlarında başka görüşlere ve sakallı din adamlarının şüphe götürür ifadelerinden son derece farklı yorumlara da yer veriyor. El Cezire çoğulcu yayın yapıyor, Suudi Arabistan kaynaklı Vahhabiliğin sofu propagandacılarını ve fetvacı din adamlarını konuşturmuyor.
Katar'ın bir insan hakları cenneti olduğu tabii ki söylenemez. Diğer Körfez ülkelerindeki gibi Asyalı yabancı işçilere yapılan muamele buna örnektir. Yine de Katar tarafından finanse edilen El Arabi el Cedit gibi gazeteler Arap medya piyasası için hayırlı yayınlardır. Bu gazetelerde açık ve anlaşılır tezler ortaya atıp, gerekçeleriyle duruşunu anlatanlara yer verilmektedir. Bu görüşlere katılmak şart değildir ama hiç olmazsa makul argümanların dile getirildiği yadsınamaz.
Okura saygı
Bu yayın organları bütün medyanın benimsemiş olması gereken, okuyucuya ve onun muhakeme kabiliyetine saygı ilkelerini benimsemiştir. El Arabi El Cedid aydınlatıcı kalemlerden çıkan yazılarla doludur. Bu nedenle Riyad yönetiminin hoşuna gitmediği düşünülebilir. Suudi Arabistan'da akıl ve ruhun takipçiliği mezhebi enstrümanlarla yönetilir. Kendi gazetelerinde inanmanın hayırlarından bahsederek insanları hür düşünmekten uzak tutmaya çalışanların tezlerin gücüne güvenen gazetelerden hoşlanması beklenemez.
İşte bu açıdan bakıldığında, Suudi Arabistan ile Katar arasındaki anlaşmazlığın Arap yarımadasındaki komşuluk kavgasından ibaret olmadığı anlaşılır. İki ülke siyasi kültürün ilkeleri, dolayısıyla da bölgenin siyasi geleceği için çekişiyor.
Bundan böyle de sinik otokratların üstünlüğüne mi, yoksa ilerde açık ve çoğulcu olması umulan bir Arabistan'a mı güvenmeli? Körfez'deki anlaşmazlığın temelinde bu yatıyor. Avrupa devletlerinin muhtemel göç hareketlerini de hesaba katarak hangi tarafı tutmalarının doğru olacağı açıkça ortada durmaktadır.
© Deutsche Welle Türkçe
Kersten Knipp