Ortadoğu'da gerginlik iyice tırmandı, İsrail ile Filistinliler arasında da öyle. Durum kontrolden çıkmak üzere. Genç Filistinliler rastgele İsraillilere saldırıyor, İsrail Ordusu buna olabilecek en sert şekilde karşılık veriyor. İsrailli politikacılar ve ordu için vatandaşların güvenliği birincil derecede öneme sahip.
Üçüncü intifada mı başlayacak?
Gerginliğin arttığını görmezden gelmek mümkün değil. Zira, tamamen gelişigüzel düzenlenen bıçaklı saldırılar karşısında donanımlı bir ordu ve verimli istihbarat birimleri bile çaresiz kalıyor. Ayrıca, İsrailli ve Filistinliler üçüncü bir intifadaya sürüklenmekten de endişe ediyor, zira Filistinlilerin lideri Abbas'ın artık genç Filistinlilier üzerinde hiçbir kontrolü kalmadı ve olanlara sesini çıkarmıyor. Korkunç bir vaziyet.
Berlin'de Alman hükümeti ve ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Ortadoğu'da tansiyonun düşürülmesi amacıyla görüşmelerde bulundu. Başarılı oldu mu? Bunu söylemeye hiç kimse cesaret edemez. Benyamin Netanyahu Berlin'e gelmeden önce ne kadar sinirli olduğunun emarelerini verdi. Netanyahu, 40 yıl önce Hitler'le buluşan Filistin Baş Müftüsü'nün Yahudi soykırımının fitilini ateşlediğini öne sürdü. Netanyahu, Hitler'in Yahudileri en başta tehcir etmeyi planladığını, öldürülmeleri gibi bir fikri olmadığını iddia etti.
Tarih hiçbir zaman beyaz ya da siyah değildir, belirsiz gri bölgelerden oluşur. Filistin Baş Müftüsü Emin El Hüseyni'nin Yahudilerden nefret ettiği tartışılmaz bir gerçek. Kutsal topraklarda Yahudileri istemeyen Müftü, Birinci Dünya Savaşı'nın ardından imzalanan Sevr Anlaşması'yla toprakların Yahudi halkına ulusal yurt olarak vaat edilmesini de reddetti. Sonuç: Filistin Manda Yönetimi bölgesinde şiddet olaylarının yayılması.
Yahudilerden nefret eden iki kişi
Filistin Baş Müftüsü'nün Yahudilerden nefret ettiği su götürmez bir gerçek. Diğer yandan, Adolf Hitler'de "Kavgam"da Yahudi nefretini tasvir etti. Almanya'da ve Avrupa'da Yahudilerin sistematik biçimde öldürülmesini isteyen Hitler'di. Bütün bu planların hayata geçirilmesinin sorumlusu oydu; Auschwitz'de, Treblinka'da, Majdanek'de olduğu gibi Bergen-Belsen, Buchenwald ve Varşova'daki gettoda da... Bunun için Filistin müftüsüne ve onun teşvikine ihtiyacı yoktu.
İsrail Başbakanı da tabii ki bunun bilincinde. Dolayısıyla bu sakıncalı karşılaştırmayı başka bir nedenden ötürü yaptı: Netanyahu bu açıklamayla Filistin Baş Müftüsü'nden başlayıp Abbas'a kadar devam eden Filistin geleneğini, İsrail'in karşı karşıya olduğu Yahudi nefretinin üzerine oturttu. Bu çok sayıda İsraillinin de görüşünü yansıtıyor. Onların bakış açısına göre, barış müzakerelerini reddetmelerini de meşru kılıyor. Netanyahu, bu şekilde gerginliği daha da tırmandırdığı gibi barış, en azından Ortadoğu'da ateşkes sağlanabileceğine dair beslenen umut kırıntılarını da yok ediyor.