Siyasette şans sanki onun yüzüne gülüyor. İçgüdüsü kuvvetli, kıvrak zekalı ve danışmanları da kalburüstü. Şimdiye kadar hiçbir Fransa Cumhurbaşkanı böylesine hızlı başlamamıştı. Bütün akımları temsil eden kabinesi, dünya siyaset sahnesinde attığı ilk adımları ve sonunda da millet meclisi genel seçimlerindeki başarısı göz kamaştırdı. Başaramayacağı tek şey suyun üzerinde yürümek olsa gerek.
Seçmen Macron'a açık çek vermedi
Bu arada anketlerdeki beklentilerin çok daha yüksek çıktığı da unutulmamalı. 400'den fazla milletvekili çıkaracağı, üçte ikilik çoğunlukla muhalefeti adeta sileceği söylenmekteydi. Ama beklendiği gibi olmadı. Emmanuel Macron mecliste rahat yönetebilmesine yeterli çoğunluğa ulaştı. Meclis grubundaki ‘merkeziyetçilerin' az olmaması, geleceğin görüş ayrılıklarına sahne olabileceğini gösteriyor. Fransız seçmen Macron'a açık çek vermedi. Bu mesaj da unutulmamalı.
Seçmenin yarıdan azının sandığa gitmiş olması bir yandan alarm zillerinin çalması için yeterli bir neden. Ama bunda havanın güneşli ve sıcak olmasının önemli payı var. Aynı zamanda iki ayda dört kez sandığa çağrılmış olması da Fransız seçmende siyaset yorgunluğuna yıl açmıştı. Şahısların çekiştiği cumhurbaşkanlığı seçiminin heyecanından sonra ilginin azalmasına şaşmamak gerekir. Anketler Macroncuların oyları silip süpüreceğini gösterdiğinden, diğer partilerin taraftarları oy kullanma cesaretini kaybetmişlerdi.
Parlamentodaki rengârenk çoğunluk
Fransız siyasetinde şimdiye kadar bu kadar "yeni" bir arada olmamıştı. Bu aynı zamanda kaos potansiyelini artıran bir gelişme olarak da görülmeli. Karışık meclis grubundaki acemi siyasetçiler ve taraf değiştirmiş milletvekilleri Macron'un başbakanının işini zorlaştırabilirler. Başbakan onlara grup disiplinini öğretmek zorunda kalacak.
Aynı zamanda "En Marche" adlı siyasi hareketin bir siyasi partiye dönüştürülmesi de gerekiyor. Bu kolay olmayacak. Meclisteki sandalyelerden bazılarının bu süreçte kaybedilmesi de mümkün. Ortaya çıkabilecek pürüzlerin çokluğu normal bir gelişme olduğundan, endişeye kapılmaya gerek bulunmuyor.
Gündelik siyaset mesaisi başlıyor
Emmanuel Macron, Pazar akşamı kutladığı zaferden sonra bugünden itibaren gündelik siyasetle uğraşacak. Genç Cumhurbaşkanı, Fransızlara kendini kabul ettirmek değil onları plan ve reformlarının doğruluğuna ikna etmek zorunda. Dik kafalı Fransızları ikna etmesi kolay olmayacak. On yıllardır siyasi partilerin başarısızlığa uğramasında Fransız seçmenin bu özelliği önemli rol oynamıştı. Hepsi sonunda sokak çatışmaları ve genel grevlere yenik düşmüş ve reformları sulandırmak zorunda kalmıştı. Bunun son örneğini de Macron'un selefi François Hollande vermişti.
Emmanuel Macron, geri adım atmayı göze alamaz. İtibarı ve başarısı, Fransa'yı modernleştirip ekonomiyi canlandırabilmesine bağlı olacak. Bunun için de sosyal reformları beğenmeyen Fransızları sokağa çıkmamaya ikna edebilmesi gerekecek. Cumhurbaşkanı, girişimcilik ve rekabete meydan bırakmayan sosyal devlet anlayışıyla Fransa'da hiçbir zaman çoğunluğun desteğini alması öz konusu olmayan radikal piyasa ekonomisi arasındaki hassas dengeyi tutturmak zorunda.
Ajandasındaki sosyal liberal reformlar katı sol, siyaseten hayatta kalmayı başarmış sosyalistler ve aşırı sağın Ulusal Cephe'si tarafından lanetleniyor. Bu direnişin en önünde de sendikacılar arasındaki şahinler geliyor. Cumhurbaşkanı ilk dayanıklılık sınavını daha yaz bitmeden bu döngüyü kırma denemesinde verecek.
Macron hızlı başarmak zorunda
Genel seçim zaferi Macron açısından güven kredisi yerine geçiyor. Bu kredinin kısa zamanda tükenmemesi için cumhurbaşkanının zaman kaybetmeden başarı kazanması gerekecek. Fransız ekonomisindeki canlanma ve iyimserlik belirtileri ona yardımcı olabilir. Aynı zamanda, ütün yaş gruplarındaki Fransızların genel olarak kendileri ve ülkeleri için iyimserlik taşımaları da.
Emmanuel Macron bu havayı umudu fırsata dönüştürüp sonbaharda ortaya bir şeyler koyarak değerlendirmeli. Aksi takdirde seçmenlerinin coşkusu hoşnutsuzluğa ve radikalleşmeye dönüşebilir. Cumhurbaşkanı, kabinesi ve meclis grubu "En Marche" adının hakkını vererek hızlı adımlarla siyasi reformları gerçekleştirmelidir.
Barbara Wesel
© Deutsche Welle Türkçe