Dünya
Deutsche Welle

Yorum: Skandalın aydınlatılması şart

DW'den Jens Thurau, Almanya'da göç ve mültecilerin bu kadar gündemde olduğu bir dönemde, Göçmen ve Mülteciler Dairesi'ndeki yolsuzluğun çok zamansız olduğu görüşününü savunuyor.

24 Mayıs 2018 17:03

İltica başvurularına ilişkin son sayılar durumun artık sakinleştiğini gösteriyor: Almanya'da yaklaşık iki yıl önce yapılan iltica başvurularının yüzde 62'si kabul ediliyordu. Geçen yılın ilk aylarında ise bu oran yüzde 32 olarak kayıtlara geçti. Yaklaşık iki yıl önce mülteci sayısının yüksek olması nedeniyle ilgili kurumların üzerindeki iş yükü çok ağırdı. Ama artık personel sayısı artırıldı, başvuru süreci çok daha etkili ve açık bir şekilde yürütülüyor.

Sağ popülistlere hediye

Ve tam da şimdi Göçmen ve Mülteciler Dairesi'nin (BAMF) şubelerine, özellikle de (açıkça suç teşkil eden eylemlerin gerçekleştiği) Bremen şubesine yönelik kabul edilemeyecek aksaklıklara dair haberler geliyor. Daha basit bir şekilde söylemek gerekirse, orada diğer şubelere kıyasla çok daha fazla iltica başvurusu kabul edilmişti. Şubenin yöneticisi hile ve dalaverelerle, kendi yetki alanında olmamasına rağmen, dosyalara kendisi bakmıştı. Sonuçta da, neredeyse bütün başvurular kabul edilmişti. Mülteci akınının en yoğun olduğu dönemde, Göçmen ve Mülteciler Dairesi'nin Bremen şubesinde iltica başvurusunda bulunan bir çok kişi iş yoğunluğu yüzünden adeta ödüllendirildi. Sonra da olayın boyutları saklanmaya çalışıldı. Bu da bu ülkedeki sağ popülistlere ve yabancı düşmanlarına bir hediye oldu.

Tabii ki, Almanya çapında birkaç bin çalışanı, yaklaşık yüz şubesi olan bir kuruma yönelik talepler, 2015 sonbaharında olduğu gibi hızla artarsa, hatalar da meydana gelebilir. Ancak Göçmen ve Mülteciler Dairesi'nin çalışmaları büyük titizlik gerektiriyor. İltica başvurularının değerlendirilme süreci, yani kimin kalacağı, kimin gitmek zorunda olduğu sorusu, insanların gözünde oldukça karmaşık ve pek şeffaf olmayan bir konu. Eğer vatandaşlar, bu dairede işlerin doğru bir şekilde yürümediği hissine kapılırsa, alarm zillerinin çalması gerekiyor. Bremen şubesindeki soruşturma tamamlanana kadar iltica başvuruları konusunda karar almasına izin verilmemesi doğru bir adım.

Buna karşılık, Hür Demokrat Parti (FDP) ve Almanya için Alternatif'in (AfD) Göç ve Mülteciler Dairesi'nin Nürnberg'deki merkezi ile Bremen şubesindeki olayları incelemek için Alman meclisinde bir araştırma komisyonu kurulması önerisi ise iyi bir fikir değil. Böyle bir komisyonun kurulması, AfD'li sağ popülistlere Başbakan Angela Merkel'in izlediği mülteci siyasetini açıkça eleştirmeleri için bir fırsat yaratır. AfD için bir kurumun daha iyi işlemesinden çok, iltica başvurusu ile olsa da olmasa da her türlü göçü kötü göstermek daha büyük önem taşıyor.

Mültecilerin avukatı Seehofer

Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) partili yeni İçişleri Bakanı Horst Seehofer, şimdi duygusallığa kapılmadan bu skandalı aydınlatıp aydınlatamayacağını kanıtlamak zorunda. Geçen üç yılda, sadece CSU lideri ve Bavyera eyaletinin başbakan olduğu dönemde, Başbakan Merkel'in mülteci siyasetini eleştiren kişilerin başında geliyordu. Ama şimdi kurumlarının itibarının sarsılmasından kaygı duyan çok sayıda dürüst ve çok çalışkan çalışanın bulunduğu Göçmen ve Mülteciler Dairesi, Seehofer'e bağlı. Bunun yanı sıra, Seehofer Almanya'nın korumasına ihtiyaç duyan ve Bremen'deki olumsuz olaylar nedeniyle hiçbir suçları olmamasına rağmen, adları lekelenebilecek mültecilerin de avukatı olmak zorunda. Artık acilen bu olayların paniğe kapılmadan ve mültecilere yönelik saldırılara dönüşmeden aydınlatılması gerekiyor. Bunun gerçekleşmesini ümit ediyoruz.

Jens Thurau

© Deutsche Welle Türkçe

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle