Kulağa alaycı gelebilir ama hakikat giderek daha görünür bir hal alıyor: Göç ve iltica uzun zamandan beri siyasette bir para birimi haline gelmiş durumda. Bu şu sıralar İspanya'nın Fas'taki toprağı Ceuta bağlamında gözlemleniyor. Göçmenler Fas topraklarını terk edip iyi koruma altına alınmış altı metre yüksekliğindeki sınır hattındaki tel örgüsünü aşmaya çalışmaya devam ediyor. Başarılı oldukları takdirde Avrupa toprağına adım atmış oluyorlar. Başarısız oldukları takdirdeyse göçmenler içler acısı koşullar altında bir sonraki fırsatı beklemek durumunda kalıyorlar. Heyecan verici soruysa şu: Tel örgünün geçilip geçilememesi aslında neye bağlı?
Batı Sahra ve Ceuta'ya hücum
Bu bağlamda Fas güvenlik güçleri önemli bir rol oynuyor. Bunlar normalde ülkenin kuzeyindeki göçmenleri iyi bir biçimde gözlüyorlar. Ama eğer Fas perspektifi için iyi siyasi nedenler söz konusuysa, dikkatleri bazen düşüveriyor. Ve böylece birkaç yüz göçmen, önce Ceuta'ya ve ardından Avrupa'ya gelmeyi başarıyor.
Siyasi nedenlerden biri karmaşık Batı Sahra sorunu. Batı Sahra bölgesini 1975 yılında barışçıl bir biçimde işgal etmiş olan Fas, bu bölgeyi devlet topraklarının bir parçası olarak görüyor. Bölgenin statüsü ise uluslararası hukuk düzleminde açığa kavuşturulmuş değil ve sürekli olarak gerginlik yaratmaya devam ediyor. O yüzden kısa süre önce Avrupa Adalet Divanı (ECJ), Avrupa Birliği ve Fas arasındaki bir ticaret anlaşmasını kabul etmedi. Çünkü Fas Batı Sahra'dan gelen tarım ürünlerini de bu anlaşmanın bir parçası olarak görürken, ECJ aynı görüşte değil.
Bu da Fas hükümetini kızdırıyor. Fas'ın Tarım Bakanı şubat başında bunu eleştirdi ve "Fas Krallığı'nın sınırların yasa dışı göçmenlerden korunması için sarf ettiği çabalara Avrupa'nın belli ki değer vermediğini" söyledi. Buna ek olarak Bakanlığı, bundan kısa bir süre önce yayınladığı bir basın açıklamasında, Fas ile Avrupa Birliği arasındaki sıkıntılar sürdüğü takdirde, Avrupa yönünde yeni bir göç akını gerçekleşebileceği uyarısında bulundu. Ve ardından geçtiğimiz günlerde Ceuta'da iki yeni küçük göçmen akınına tanıklık ettik. Üçüncü bir denemeyse Fas güvenlik güçleri tarafından engellendi.
Değerlerini terk eden Avrupa
Göçü bir "siyasi para birimi" olarak betimlediğimde bunu kastediyorum. Almanya ve Avrupa daha fazla göç almaktan korkuyorlar. Sonradan da mantıken Avrupa yönünde gerçekleşen göçü engelleyebilecek olan devletler bunu kendi çıkarları için kullanabilecekleri fikrine kapılıyor. Bunu Fas deniyor, Türkiye'yse yapıyor. Ek olarak Batı Afrika devleti Nijer de bunu uzun süre önce anladı: Göç gibi konularda daha fazla ya da daha az işbirliği sonucu siyasi ve finansal sermaye patlıyor. Şu ilke doğrultusunda: Göçmenleri boğazından tutuyorum, sen de benim siyasi taleplerimi yerine getireceksin – parayla, tavizlerle ya da 'güvenli ülke' etiketiyle. Ve bu Avrupa'nın, göçün ve göçmenlerin siyasi para birimi haline gelmesine katkısı.
Bu, atıfta bulunulan Avrupa değerlerinin önünde büyük bir tehlike oluşturuyor: Göç sorununu ne kadar satarsak, ne kadar müzakere edersek ya da ne kadar kendimizden uzağa itersek, açık görüşlülük, fırsat eşitliği ve insan hakları önceliği gibi sürekli olarak ilan ettiğimiz değer ve ölçütlerimizin içi o kadar boş hale gelecek.
© Deutsche Welle Türkçe
Jens Borchers