Sözcü gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, 16 Nisan'da yapılan referandumunda, tartışmalara neden olan Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) mühürsüz oylarla ilgili kararını irdeledi. YSK'nın daha önceki bir kararını hatırlatan Öztürk, “Aslında YSK da, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ek 1 no'lu protokolün 3. maddesini öne çıkararak, ‘asıl olanın temel bir hakkın korunması olduğunu, hakkın güvenli bir şekilde kullanılmasını temin eden araç niteliğinde bulunduğunu, hata veya ihmali tespit edilen sandık kurulu başkan ve üyeleri hakkında ilgili seçim kurullarınca yasal gereğinin takdir ve ifası için suç duyurusunda bulunulması gerektiğine' karar vermekle, ortada tam kanunsuzluk hali bulunduğunu kabul etmiştir” dedi.
Öztürk'ün "O mühürler de vuruldu" başlığıyla (23 Nisan 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
Gazeteci-yazar ağabeyimiz Hasan Pulur'un “Olaylar ve İnsanlar” başlıklı köşesinde yazdıkları, bugünlere ışık tutuyor. Yıllar önce “Keşke biri çıksa, Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) kararlarını incelese ve tez konusu yapsa da kanunsuzlukları görsek” diye yazmıştı. YSK'nın mühürsüz oylarla ilgili kararı, ağabeyimizin ne kadar haklı olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
YSK, seçimleri doğruluk ve dürüstlük içinde yapmak ve yönetmekle görevlidir. Seçim hukukunda, itiraz ve şikayet mekanizmaları yanında “tam kanunsuzluk” hâli de bulunuyor. “Tam kanunsuzluk” konusu, seçim kanunlarında yer almıyor. Bu konu, seçim hukukumuza YSK kararlarıyla girdi.
İşlem kesinleşse bile
“Tam kanunsuzluk” hali, kanunlarda belirtilen, adaylar ve seçimlerle ilgili emredici kuraldır. Bunlara uyulmamasının sonucu ise işlemin “yok hükmünde” olmasıdır. Örneğin, kanunlardaki seçilme yeterliliğine ilişkin kurallar emredicidir. Bunlara uyulmamasının sonucu, işlem kesinleşse bile iptaldir.
Zarf ve oy pusulalarının mühürlü olması da, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun'un 77, 98 ve 101. maddelerinin emredici hükmüdür. Zarf ve oyların mühürlenmesinin nedeni, seçimlerin (referandumun) güvenirliğini sağlamaktır. Örneğin bir sandıkta mühürsüz zarf ve oy pusulaları sayıldı ve bu konuda herhangi bir itiraz olmadığından sonuç kesinleşti, ilan edildi. Daha sonra zarf ve oy pusulalarının mühürsüz olduğu ortaya çıktı. İşte bu “tam kanunsuzluk” halidir. Bu durumda YSK kararı ile o sandıktaki sonuçlar iptal edilir ve sayım sonuçları buna göre belirlenir.
Tek çözüm: İptal
Onursal Yargıtay Üyesi Ali Suat Ertosun, ülke sorunlarına kafa yoran, geçmişteki görevleri nedeniyle “Devlet Üstün Hizmet Madalyası”yla ödüllendirilen saygın bir isimdir. “YSK'nın, verdiği kararla, ‘tam kanunsuzluk' konusundaki başvuruların önünü peşinen tıkadığı” görüşünde…
Ertosun, “Aslında YSK da, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ek 1 no'lu protokolün 3. maddesini öne çıkararak, ‘asıl olanın temel bir hakkın korunması olduğunu, hakkın güvenli bir şekilde kullanılmasını temin eden araç niteliğinde bulunduğunu, hata veya ihmali tespit edilen sandık kurulu başkan ve üyeleri hakkında ilgili seçim kurullarınca yasal gereğinin takdir ve ifası için suç duyurusunda bulunulması gerektiğine' karar vermekle, ortada tam kanunsuzluk hali bulunduğunu kabul etmiştir” diyor.
Peki, bundan sonra yeniden sayım yapılsa bu ikna edici olacak mı? Ertosun da birçok hukukçu gibi “Olmayacaktır” diyor. Mühür tartışılırken, zarf ve oy pusulalarındaki mühür noksanlıklarının önemli bir bölümü de çoktan giderildi. Çözüm, yeniden sayım değil halk oylamasının iptali ve oylamanın yenilenmesidir.
İncelemeksizin reddine
Yapılan halk oylamasında, yasanın açık hükmüne rağmen, mühürsüz zarfların “geçerli” kabul edilmesi karşısında, CHP iç hukuk yollarını sonuna kadar kullanmaya kararlı… Bazı başvurulardan sonuç alınamayacağı söylense, bilinse de başvuruların yapılmasında hiç geri adım atılmayacak.
Kanun hükmünde kararnameyle memuriyetten ihraç edilenlerden bazıları yürütmenin durdurulması ve kararın iptali için Danıştay'a başvurdu. Danıştay, topu idare mahkemelerine attı. İdare Mahkemesi de kanun hükmünde kararname'nin kanun yerine geçtiğini hatırlattı, bu yöndeki davaları incelemeksizin reddetti. Bu kez davaları istinaf mahkemelerine götürenler oldu. İstinaf mahkemeleri de idare mahkemesi kararını onadı. Yani “Kanun hükmünde kararname metinleri yasa gücündedir, idari davaya konu olmaz. Bu nedenle incelenmeksizin reddine” dedi.
Peki, CHP'nin başvurusundan bir sonuç çıkar mı? Danıştay tarafından, YSK'nın kararları aleyhine yargı yoluna gidilmediği için “incelenmeksizin reddine” denilmesi sürpriz sayılmaz. Geriye kaldı Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yapılması… Çünkü, YSK kararları aleyhine, anayasayla yargı yolu kapatıldığından “kabul edilemezlik” kararı verilir.
Aziz Yıldırım kararı örnek oldu
Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım, hakkındaki davada görev alan hakim ve cumhuriyet savcıları aleyhinde Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulunmuştu. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından yürütülen soruşturma ve verilen kararlar nedeniyle adil yargılanma, etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştü. Anayasa Mahkemesi, “Yargı denetimi dışında bıraktığı işlem” nedeniyle yetkisizlik kararı vermişti.
AİHM'ne gidilebilir mi? İç hukuk yolu tamamen kapalı olduğuna göre, tek açık kapı AİHM gibi gözüküyor. Bunun için de iç hukuk yolları sonuna kadar kullanılacak.