2 Mayıs 1961 tarihinde 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun yürürlüğe girdi. Kanunun 98. maddesi oy pusulasının konulacağı zarfla ilgiliydi. Mühürden söz edilmeyen bu madde 2010 yılına kadar yürürlükte kaldı.
Recep Tayyip Erdoğan'ın AKP Genel Başkanlığı ve başbakanlığı döneminde, Seçim İşlerinden Sorumlu AKP Genel Başkan Yardımcısı Haluk İpek ve arkadaşları tarafından TBMM Başkanlığı'na sunulan 15 Mart 2010 tarihli yasa önerisi, kabul edildi, 10 Nisan 2010 tarihli Resmi Gazete'de kanun yayımlanıp yürürlüğe girdi. Yasanın 19. maddesiyle oy pusulasının konulduğu zarfta sandık kurulu mührünün basılı olması koşulu getirildi. Maddeye, “mühürsüz zarflar saklanır ve kesinlikle açılmaz” hükmü eklendi.
1961 tarihli yasasının 101. maddesi oy pusulasıyla ilgiliydi ama pusulaya mühür vurulmasından söz edilmiyordu. 1977 yılında yasanın 77. maddesi yeniden düzenlendi, “oy pusulasının üzerine mühür vurulur” hükmü eklendi Ancak bunun oy pusulasının önü mü, arkası mı olduğu belirtilmedi.
Değişiklik önerisi Erdoğan'dan
10 Nisan 2010 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan yasanın 21. maddesinin başlığı: “Geçerli olmayan oy pusulaları” yapıldı. Bu maddenin üçüncü bendinde “Arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan” ifadesi eklendi. Yani, mührün pusulanın arkasına vurulması yasada öngörüldü.
– Seçim Yasası, YSK'ya sadece seçim sürelerini kısıtlama yani takvim belirleme yetkisi veriyor. Yasada yer alan emredici hükümleri değiştirme yetkisi tanımıyor. Oysa, şimdi yasanın açık hükmüne rağmen YSK, mühürsüz pusulaları, ya da ön yüzüne mühür basılmış oy pusulasının da geçerli saydı.
YSK'nın, daha sandık başkanı yaptıklarına bile oy pusulası eğitimi vermediği ya da yetersiz verdiği, her başkanın kafasına göre işlem yaptığı anlaşılıyor. Hele 1,5 milyondan fazla oyun iptal edilmesi de, oy kullanacakların yeterli içimde bilgilendirilmediğinin kanıtıdır.
Seçimleri bunlar yaptı
Kendilerini yasanın üzerinde görüp, mühürsüz zarf ve oy pusulasının geçerli olmasına ilişkin karar veren YSK'nın biraz geçmişine gidildiğinde, ülkemizde seçim güvenliğinin hiç bulunmadığı da ortaya çıkar. AKP, Yüksek Seçim Kurulu'nu yıllarca Fethullahçı bir yapıya teslim etmişti. Hükümet‐Fethullah ilişkileri bozulduğunda YSK'da da önemli değişiklikler oldu. Başkan Sadi Güven'in eski üyelerle ilgili aktardığı bilgilere bakalım:
– 24 Ocak 2013 tarihinde göreve başlayan Yüksek Seçim Kurulu üyelerinden İbrahim Zengin, Ali Kaya, Ünal Demirci, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Genel Kurulu'nun 24 Ağustos 2016 tarihli ve kararı ile meslekten çıkarıldı.
– 24 Ocak 2013 ile 23 Temmuz 2016 tarihleri arasında üye olarak görev yapan İbrahim Zengin, Ali Kaya, Ünal Demirci, FETÖ soruşturması kapsamında tutuklandı.
– 2002 yılından sonra YSK üyeliğine seçilenlerden Selahattin Atalay, Halim Aşaner, İbrahim Zengin, Ali Kaya, Ünal Demirci tutuklandı.
Sadi Güven, “Kurul üyelerimizden seçim sonuçlarına hile karıştırdığı gerekçesiyle tutuklanan veya ihraç edilen bulunmamaktadır” diyor. Tabii ki son yıllardaki bütün seçimlerin kazanının belli olduğuna göre, birlikte aynı menzile gidildiği belirtildiğine göre “Hile yaptıkları için tutuklandıklarını” zaten kimse söyleyemez.
Yalnız onlar mı tutuklu? Seçim Kurulu Başkanlığı yapan 500'e yakın hakimin ya tutuklu ya da ihraç edildiği ülkede seçimlerin güvenli yapıldığına kimi inandırabilirsiniz? Mevcut üyelerin seçimleri sırasında karşılarına hiç rakip çıkmamasına ne dersiniz? Eşini belediyeye “sınavsız” olarak aldıran Seçim Kurulu Başkanı var mı yok mu bir zahmet Sadi Bey ona da baksın...