Türkiye genelinde kurulmuş 13 adet yüksek güvenlikli hapishaneyle ilgili olarak, Sincan’daki iki cezaevinde yapılan incelemeler sonucunda hazırlanan raporda, tutuklu ve hükümlülerin çarpıcı iddiaları yer aldı. Tutuklu ve hükümlüler, günde 23 saati tek kişilik hücrelerde geçirdiklerini, temel haklarının ihlal edildiğini, Meclis TV izlemelerinin, Süper FM dışında radyo kanalı dinlemelerinin engellendiğini ifade etti.
Özgürlükçü Hukukçular Derneği’ne
Yüksek güvenlikli olarak inşa edilen F tipi cezaevlerinden farklı biçimde ve standartta inşa edilen yüksek güvenlikli cezaevleriyle ilgili olarak çok sayıda şikâyet başvurusu yapıldı. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Ankara Şubesi, gelen başvurular üzerine inceleme başlattı. Ankara Sincan’da inşa edilen iki ayrı yüksek güvenlikli cezaevinde incelemelerde bulunan avukatlar, tutuklu ve hükümlülerin genel olarak, “Belirli sosyal haklardan yararlandırılmadıklarını, talep ettikleri süreli-süresiz yayınların bir kısmının kendilerine verilmediğini, yemeklerin yetersiz ve kötü olduğunu, kurumda hijyen kurallarına özen gösterilmediğini” söylediklerini kayda aldı. İncelemeler sonunda Bilgi Edinme yoluyla Adalet Bakanlığı’na sorular yöneltildi ancak tatmin edici yanıtlar alınamadı. ÖHD Ankara Şubesi tarafından tespitler, görüşme notları ve bakanlıktan gelen yanıtlar raporlaştırıldı. Raporda, tespitlerin yanı sıra hak ihlalleri sıralanarak, önerilerde bulunuldu.
Odalarda bile kamera
Tutuklu ve hükümlülerin raporda yer verilen anlatımları da dikkati çekti. Görüşme yapılan isimlerden biri, özetle şunları aktardı:
“Üç kişilik odada tek başımıza kalıyoruz. Ortak alan olan mutfak bölümünde kameralar var ve bu kameralar odaların içlerini de görüyor. Zaman zaman cezaevi idaresi kameraların görüntü alabilmesi için “ışıkları kapatmayın” uyarısında dahi bulunabiliyor. Havalandırma çok küçük. Duvarlar çok yüksek ve hiç güneş almıyor. Havalandırmaya günde bir saat çıkabiliyoruz. Sosyal etkinliklere izin verilmiyor. Kitapların çoğu keyfi yasaklanıyor.
“Kürtçe geçen kitaba izin yok”
İçerisinde Kürtçe geçen her herhangi bir kitap hiçbir şekilde teslim edilmiyor. Kütüphaneden on beş günde bir 2 kitap almamıza izin veriliyor. Odada en fazla 18 kitap bulundurulabiliyor. Bu sayıya en ufak bir broşür, sözlük bile dahil ediliyor. Dergilerin hiç biri verilmiyor. Yeni Yaşam Gazetesi verilmiyor.
Sadece Süper FM
Radyo olarak yalnızca Süper Fm isimli radyoyu dinlemeye mecbur bırakılıyoruz. Yemekler kötü ve yetersiz porsiyonlarda geliyor. Hijyen bakımından yetersiz temizlik malzemesi veriliyor. Yalnızca tek havlu almamıza izin veriliyor. Mesafeli olmak kaydıyla yarım saat açık görüş hakkımız var.”
“Elektrik faturası ile baş edilemiyor”
“Her ay artarak farklı bir elektrik faturası geliyor. Berbere çıkarılmıyoruz ve birbirimizi tıraş etmek zorunda kalıyoruz.
“Cama çekiçle vuruluyor”
Camın demirlerine her sabah çekiçle vuruluyor, itiraz edildiğinde alışın deniliyor. Bazı personel aramayı dağıtma şeklinde yapıyor. Üç kişiden fazla spora ve havalandırmaya çıkılamıyor. Meclis televizyon kanalının izlenmesine izin verilmiyor. Buzdolabını elektrik fiyatları sebebiyle kapatmak zorunda kaldık. Kantinden bir şey alamıyoruz. Şort, görsel disiplini bozduğu gerekçesiyle yasak. Birinci müdür kimseyle görüşmüyor, ikinci müdür ise koşullara tepki gösterilirse bizim için iyi olmayacağını belirtiyor.”
Tek kişilik hücrede 23 saat
Aynı isimlerle, ilerleyen aylarda da görüşme yapıldı. İki isim bu görüşmede de şunları anlattı:
“12 metrekarelik tek kişilik odalara alındık. Tek koridorda 6 hücre yer alıyor. Günde 1 saat havalandırmaya çıkabiliyoruz. Günün 23 saati tek kişilik hücrede tutuluyoruz. Haftada üç dört kez arama yapılıyor. Spor saati aramaya denk getirildiği için kullanılamıyor. Tüm kolilerin geri gönderilmesi sebebiyle mevsim değişikliklerine uygun kıyafet, eşya ve diğer zorunlu ihtiyaçları temin edemiyoruz.
Açlık grevi ile protesto
Aynı hapishanede kalan 6 hükümlü ve tutuklu ise şunları anlattı:
“Tutuklu statüsünde bulunan mahpuslar yararlanması gereken haklarını kullanamıyor. 20-21-22-23 Haziran 2022 tarihlerinde "Baskılar bizi yıldıramaz, İşkenceler bizi yıldırmaz, Devrimci tutsaklar teslim olamaz.” şeklinde marş söyledikleri için “1 ay haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama” şeklinde ve “ 1 ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma" şeklinde disiplin cezaları verildi. Hapishane koşullarının düzeltilmesi talepli 3 günlük açlık grevine girdik. Bu eylemden kaynaklı haklarında “1 ay bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma (kültürel ve sportif faaliyetlerin tümü)” ile “1 ay ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma “ şeklinde disiplin cezaları verildi.
Kıyafet yıkamak da yasak
Farklı dört hükümlü ve tutuklu ile yapılan görüşmede de şunlar aktarıldı:
“Cezaevi tekli koğuş sistemi şeklinde. Koğuşlar birbirinden uzak, tam bir tecrit sistemi ile inşa edilmiş. Her bloğun havalandırması dahi ayrı. Her odanın kendi havalandırması yok. Başka bir bölüme havalandırmaya götürülüyoruz. Asacak yer olmadığından kıyafet ve battaniyeleri yıkayamıyoruz.”
“İntiharlar tek kişilik hücrelerden”
Raporun değerlendirme bölümünde, bilgi edinme başvurularına yetersiz yanıtlar verildiği aktarılarak, şunlar kaydedildi:
“Mahpus beyanları değerlendirildiğinde; Sincan Yüksek Güvenlikli Hapishanelerindeki uygulamaların 1987 Avrupa Cezaevi Standart Kuralları’na aykırı olduğu tespit edilmiştir. Türkiye’de neredeyse hapishanelerin tamamında sportif, kültürel ve sosyal faaliyetler engellenerek mahpuslar sosyal izolasyona tabi tutulmaktadır.
Mahpusların tek kişilik odada tutulmaları, havalandırmalarının ortak olmaması, diğer odaların uzak bloklarda bulunması, havalandırma saatlerinin kısıtlanması ve yine tecrit koşullarında havalandırmaya çıkarılmaları sistematik bir tecrit uygulaması anlamına gelmektedir. Mahpuslar gece-gündüz tekli odalarda tutulmaktadır. Odalar, yalnızca geceleme için değil, tüm yaşamlarını geçirecekleri üniteler olarak kullanılmaktadır. Bu ise, mahpuslar için fiili tecrit sistemidir. Nitekim yüksek güvenlikli cezaevleri sadece Sincan Kapalı Cezaevi Kampüsünde değil diğer şehirlerde de aynı ihlallerle gündeme gelmekte ve bunun yerel bir idari sorun olmaktan öte bütüncül bir politika olduğu anlaşılmaktadır. Soyut gerekçelere ve iddialara dayanan idari gözlem kurul kararları ile evrensel insan hakları ve infaza hâkim olan temel ilkelerin yanı sıra pozitif, güncel mevcut hukukun da yok sayılarak tecrit sisteminin sistematikleştirilmesi ve yerleşik hale getirilmesi söz konusudur.
Ziyaretçi görüşleri, telefon görüşleri, basın yayın ve televizyon kanallarına erişimleri engellenerek dış dünyayla bağları ortadan kaldırılmaya çalışılan mahpusların avukat görüşleri de engellenmek istenmiş ve fiili tecrit sistemine yeni bir boyut eklenmiştir. Bu sebeple avukat görüşünün engellenmesi sadece bir savunma hakkı ihlali değil sosyal izolasyonun bir parçası olarak da görülmektedir.
Ayrıca mahpusların odalarını izleyen kameraların varlığı ve mahpusların özel alanlarına müdahalesi F Tiplerinde olduğu gibi “gözetlenebilir hücre” anlayışının devamı niteliğindedir.
Böyle bir sistemde, insan onuru birkaç yönden ihlal edilmektedir. Tecridin süresinin ötesindeki sonuçları, insanlarla temastan mahrum edilmekten başlayarak işkence ve kötü muamele riskinin artması ve mahpusların ruh sağlığı hakkının ihlal edilmesine kadar ilerlemektedir. Son 1,5 yıldır cezaevinde intihar sonucu gerçekleştiği iddia edilen mahpus ölümlerinin çoğunun tek kişilik hücrelerde meydana gelmiş olması hem tecrit halinin ruh sağlığında yarattığı etkiyi ortaya koymakta diğer yandan mahpusların tek başına tutulmaları halinde fiili işkence ve kötü muamele riskine açık hale getirilerek şüpheli ölümlerin arttığını göstermektedir. 22.07.2022 tarihinde Diyarbakır 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde bulunan siyasi tutuklu Kadri Ekici’nin ölü bulunması ve Ekici’nin, son bir yıldır tekli hücrede tutulması da bu kapsamda değerlendirilmelidir.”
Raporun sonuç bölümünde şu taleplerde bulunuldu:
-Mahpusların tekli odalarda tutulması uygulamasına son verilmesi,
-“Ceza İnfaz Kurumlarının Tahsisi, Nakil İşlemleri ve Diğer Hükümler Hakkında” başlıklı genelgesinin üçüncü bölümünde yer alan “ortak etkinlikler” bölümünün 13. Maddesi gereğince mahkûmlara diğer koğuşlarda bulunan mahkûmlarla en az 10 saatlik sohbet hakkı tanınması,
-Mahpusların havalandırma koşulları ve saatlerinin asgari standartları karşılaması,
-Mahpuslar arasında ayrımcı uygulamalara son verilmesi,
-Hava koşulları dikkate alınarak günlük en az 1 saat açık havada spor hakkı tanınması,
-Pandemi gerekçesiyle azaltılan açık ve kapalı görüş saatlerinde tüm hapishanelerde tekrar düzenleme yapıldığı da gözetilerek ayda 3 kez kapalı görüş hakkının, en az 1 kez açık görüş hakkının mahpuslara tanınması,
-Telefon görüş hakkının haftada en az bir kez kullandırılması,
-Mahpusları suçları üzerinden kimliklendirmeye gitmenin objektif nesnel bir kamu hizmeti gereğine aykırı olduğu ve ayrımcılık yasağının ihlaline sebep olacağı değerlendirilerek bu uygulamadan vazgeçilmesi ve bu uygulamaya itiraz eden mahpusların disiplin cezalarının iptal edilmesi,
-Sağlık hakkı gereğince mahpusların hastane sevklerinin ivedilikle yapılması ve kurum reviri içerisinde hekim bulunmasının sağlanması gerekmektedir.