03 Mart 2025 16:40
Güncelleme: 03 Mart 2025 17:18
T24 Haber Merkezi
Zafer Partisi Sözcüsü Azmi Karamahmutoğlu, Kayseri Emniyet Müdürlüğü tarafından hazırlanan değerlendirme raporu sonucunda "halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek" suçu iddiasıyla 21 Ocak 2024'te tutuklanan Zafer Partisi Genel Başkanı Özdağ'ın, kırk iki gündür tutuklu bulunduğuna dikkat çeken Karamahmutoğlu, "Sayın Ümit Özdağ'ın tutuklanmasına sebep olan iddianamesi halen hazırlanıp mahkemeye gönderilebilmiş değil" ifadelerini kullandı.
Özdağ'ın, hakkında 'cumhurbaşkanına hakaret' ve 'halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme' suçlarından açılan soruşturma kapsamında çıkarıldığı mahkemece tutuklanmasının ardından Zafer Partisi, iddianamenin hazırlanması için bekleyişini sürdürüyor.
PKK lideri Abdullah Öcalan'ın çağrısının üzerine Karamahmutoğlu, düzenlediği basın toplantısıyla Türkiye gündemini değerlendirdi. Karamahmutoğlu, şunları söyledi:
"Bugün Zafer Partisi Genel Başkanı Sayın Ümit Özdağ'ın tutuklanarak siyasetten el çektirilmesinin kırk ikinci günündeyiz. Kırk iki gündür Silivri’de hapis tutulan Genel Başkanımız Sayın Ümit Özdağ'ın tutuklanmasına sebep olan iddianamesi halen hazırlanıp mahkemeye gönderilebilmiş değil. Tutuklu vaziyette Silivri’de iddianamenin hazırlanmasını ve mahkemenin duruşmalarının başlamasını bekliyor Sayın Genel Başkanımız.
Bugün 3 Mart. Genel Başkanımız Ümit Özdağ'ın doğum günü. Sayın Özdağ bugün 64 yaşına yürüyor ve 64. yaşını Silivri’de tek kişilik odasında tek başına karşılayıp kutlayacak. Pasta yerine kitapları ve yanan mumlar yerine ışıl ışıl yanan, parıldayan siyasal düşünceleriyle Atatürk'e PKK'nın terörünün kurbanı olan şehit ve gazilerimize saygı duruşunu sürdürerek 65. yaşına girecek Genel Başkanımız.
Biz bugün ona bir doğum günü hediyesi veremesek de başta söylediğiniz gibi Genel Başkanımız için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından bir doğum günü hediyesi bekliyoruz. Çok şey değil beklediğimiz sadece bir iddianame. Yani hazırlanması gecikmiş iddianamenin daha fazla geciktirilmemesi hepsi bu.
Sayın Tunç, hali hazırda halkı kinle düşmanlığa tahrik suçundan kaç kişi tutuklu olarak yargılanmaktadır? Tutuklu olarak soruşturuluyor. Tutuklu olarak soruşturulan kaç kişi var? Bu suçlamayla halkı kim ve düşmanlığa tahrik suçundan? Sayın Bakan için fazla mesai gerektirmeyecek bu sorunun cevabı hem Zafer Partisi hem de Türk kamuoyu için açıklayıcı olacaktır. Bunun cevabını Adalet Bakanı'ndan bekliyoruz.
Şimdi ele alacağım konuya başlarken Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını ve Türk Devleti'ni PKK teröründen korumak için canını ortaya koyan şehit ve gazi, asker, polis, istihbarat ve korucu kadrolarımızın cesur kahramanlarını saygı, sevgi ve minnetle selamlıyorum. PKK terör örgütü Kürt kökenli Türk vatandaşlarını Türk milleti bütününden kopartıp etnik kökene dayalı ayrı farklı bir yapay millet oluşturmak amacıyla güya Kürtler adına hareket ettiğini söyleyerek ülkemizi 40 yılı aşkın süredir teröre boğmuştur.
PKK tarafından 40 yılı aşkın süredir Türk olduğumuz için öldürülmüşüz. Kürt kökenli Türk olduğumuz için de öldürülmüşüz. PKK, Türkiye Cumhuriyeti'ne boyun eğdirmek için bizi kundaktaki bebekken de öldürmüş, büyüyüp öğretmen, polis, işçi, asker ve sivil vatandaşken de öldürmüş.
PKK terör silahıyla bizi kalleşçe öldürürken bunu birtakım siyasal talepler için yapmıştır. Anayasadan Türk adının çıkartılması veya Türk’ten başka bir adın anayasaya girmesi için 40 yıl boyunca PKK terörü tarafından öldürülmüşüz. PKK 40 yıldan fazladır Türk vatandaşlarını öldürüyor çünkü Türkiye'de Türkçeden başka bir dil ile, Kürtçe dil ile de eğitim verilsin istiyor. Bunun için Türk vatandaşlarını öldürüyor.
Kürtçe eğitim verilsin diye biz Türkler 40 yıldır öldürülüyoruz. PKK, Türkiye Cumhuriyeti üriter milli devletini dağıtıp, devletin içinde yerel bir devlet kurmak için, ulusal egemenliğimizi bölmek için, terörün kurduğu pusularda biz Türk vatandaşlarını 40 yıldır kalleşçe öldürmüş. Türk milletinin içinden halkın bir kesimini alıp Kürt adıyla ayrı farklı bir yapay millet oluşturabilmek için Türk vatandaşları 40 yıl boyunca öldürülmüş. Şimdi ise bugünlerde aynı PKK ve onun kurucu elebaşı Abdullah Öcalan açıklamasıyla öğreniyoruz ki artık terörü kullanmayacaklarmış.
Kalleş pusularda bizi öldürmekten vazgeçmişler. Öcalan böyle beyan etmiş. Değerli Türk kamuoyu herhangi bir terör örgütünün silah bırakacak olması, insan öldürmekten cinayet işlemekten vazgeçmesi hem onlar adına hem de maruz kalan ülkeler adına olumlu bir tablodur. Ancak Burada Türkiye özelinde PKK elebaşı Öcalan döktüğü kan ve aldığı canlar için herhangi bir pişmanlık göstermemiş, bir özeleştiri yapmamış aksine Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kabahatli ve sorumlu göstermiştir.
Üstelik içeriği vatandaşlardan gizlenen birtakım güvenceleri de koşul olarak ileri sürebilme küstahlığını göstermiştir. Bir terör örgütü cinayet işlemekten vazgeçecek diye hangi hukuki ve demokratik güvenceleri istemiştir? Bunlar, metinlerdeki ifadeler, sözlü mesajlardaki ifadeler yahut PKK'nın yan organizasyonlarının başındaki yöneticilerin ifadeleriyle kullandıkları DEM Partisi'nin açıklamaları da buna dahildir. Hukuki ve demokratik güvenceler nelerdir?
Siyasi ve hukuki düzenlemeler neleri kapsıyor? Demokratik siyaset ve hukuki boyut neleri kapsıyor neleri içeriyor bunun içeriğini taraflar halktan gizliyor yani Cumhur İttifakı iktidarı pazarlık masasının bir tarafında diğer tarafında PKK ve onun kurucu elebaşı Öcalan bu içerikleri halktan, Türk kamuoyundan gizliyor. Ne kadar süreyle gizleyebileceksiniz? İstenen yasal, anayasal düzenlemelerden bahsediliyor. Bu yasal ve anayasal düzenlemeler nelerdir?
Türk milleti bunu size sormayacak mı sanıyorsunuz? Yani 28 Şubat'ta açıklama yapıldıktan sonra oldu, bitti mi bu iş? Bu pazarlık masasının diğer tarafından verilenler, alınanlar nelerdir? Bunlar konuşulmayacak mı?
Halktan kaçırmaya çalıştığınızı görmüyor muyuz? PKK'nın silah bırakma kararı PKK'nın başlattığı etnik bölücü, ayrılıkçı, siyasal Kürtçü hareketin yalnızca terör boyutuyla ilgilidir. Silah bırakma kararı sadece terör boyutuyla ilgilidir. Fakat yarım asırdır Türk milletinin içine ekmiş olduğu zehirli tohumlar ne yazık ki filiz vermiştir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bir kısmı çok acıdır ki fikren ve kalben Türk milletinden kopartılmıştır. Kendisini milleti ve devletiyle Türkiye bütününe ait hissetmeyen bir nesil yetişmiş bir topluluk oluşturulmuştur. Bu zehrin bünyeden atılması, bu toplumsal hastalığın sağlatılması, iyileştirilmesi artık siyaset kurumunun işidir.
Terörist silah bırakacaksa şayet, değerli arkadaşlar öyleyse zaman terörizm ile mücadele zamanıdır. Eğer elinde silahla terör işleyen terörist yoksa, teröristle mücadele değil, artık terörizmle mücadelenin zamanıdır. Ve bu da siyaset kurumunun işidir. Böyle olacaktır.
Kırk yıldır teröristin silahına boyun eğilmediği gibi, bundan sonrası için de terörizmin siyasal taleplerine boyun eğilmeyecektir. Bu siyasal mücadele siyasal partilerimiz aracılığıyla verilecektir. Ve bu siyasal mücadelede en önemlisi asla PKK terörizminin politik taleplerini karşılayan onunla aynı dili kullanan siyasal partiler aracılığıyla bu mücadele verilemez. Silaha silahla fikre, fikir ile karşılık verilir. Üniter milli devleti yaşatmak için millici olunmalıdır. Milleti bir arada tutabilmek için milletçi, milliyetçi olunmalıdır. Türk dilinin egemenliğini bölüşmemek için dilde Türkçü, dilde Türkçülük yapılmalıdır.
22 Ekim'de Sayın Devlet Bahçeli'nin anonsuyla başlatılan ikinci çözüm, ihanet süreci terörist başı Öcalan ile Cumhur İttifakı arasındaki görüşmelerin bütünüdür, toplamıdır. Müzakerelerin sonucunda bebek katilinin mektubu 28 Şubat günü medya aracılığıyla halka duyurulmuştur. Aynı gün 28 Şubat günü konuya ilişkin masanın taraflarından başka açıklamalar da geldi. Masanın taraflarından Cumhur İttifakı iktidarının başat partisi olan AKP'nin baskın karakterleri, baskın aktörlerinden açıklamalar duyduk.
Bunlardan biri AKP'nin genel başkanlığını yapmış olan Binali Yıldırım'dır. Aynı Binali Yıldırım AKP hükümetlerinde bakanlık ve AKP hükümetinin başbakanlığını yapmıştır. Şimdi bu anılan Binali Yıldırım, mensubu bulunduğu İktidar Partisi'nin zihniyetini ve bu yeni döneme ilişkin gelişecek konuları ve siyaseti kamuoyuna aynı gün açıklamıştır. Yani Öcalan'ın mektubunun okunduğu gün Binali Yıldırım'da AKP'nin başbakanı eski ve eski genel başkanı açıklamalarda bulunmuştu ve niyetlerini kamuoyuna açık etmişlerdir. Ulus devletin milletiyle ulus devletin milleti ve etnistenin ne olduğunu bunun farkını bilmeyen AKP'nin bu eski başbakanı yeni bir anayasadan söz etmiş konuşmasında ve vatandaşlık tanımını yapan 66. maddeyi hedef alarak 66. madde gözden geçirilmelidir, gözden geçirilebilir demiştir.
66. madde belli ki gözüne batmış, gözden geçirilmelidir diye söylemiş. Bu arada millet ile vatandaşlık temelli tanımlı millet ile etnisitenin ne olduğunu da bilmeden cümlenin içerisine bolca etnik ve etnisite sözcüklerini yerleştirmiş. Hızını alamayan bu eski AKP Genel Başkanı Binali Yıldırım yürürlükteki Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın üçüncü ve on dördüncü maddelerini doğrudan çiğneyerek Türk Devleti'nin üniter yapısını hedef almıştır.
Yönetim yetkilerinin başkent Ankara'dan alınarak yerel yönetimlere devrini ifade eden Adem'i merkeziyetçilikten bolca den vurmuş, bu lafları ağzından dökülmüş. Cüretkâr bir edayla konuşan Binali Yıldırım'ı ibretle fakat tanıyarak, bilerek seyrettik siyasal zihniyeti den hareketle. AKP'nin önden sahaya sürmüş olduğu, mayınlı sahaya sürmüş olduğu bu eski genel başkanlığının biz Türk milliyetçileri için diğer bir kahredici yanı ise daha iç acıtıcı yanı ise o Binali Yıldırım'ın Türk Devletleri Teşkilatı'nın Aksakallılar Konseyi'nde Türkiye'yi temsilen bulunuyor olmasıdır. Arap çöllerinde yeşil hurma peşinde koşan siyasal ümmetçilerden kızıl elma ülküsüne hizmet beklemek Türk milliyetçilerinin tercihi değildir.
Bu kendi aralarında yapmış olduğu bir seçim, bir görevlendirme, bir atamadır. Anayasamızdaki Türk adlandırmasını hedef alan bir kişi bir aksakal değil ancak bir köse olabilir. Bir köseyi Türk Devletleri Teşkilatı'na aksakal diye atamak ise AKP'nin kötü bir mizah anlayışı olsa gerek. Biz Binali Yıldırım ve diğerlerinden söz ederken onların yaptığı gibi ayrıca siyasal düşüncelerden hareketle ayrıca bir de etnik kimlik araştırmasına hiç girmeyeceğiz. Çünkü biz anayasamıza sadığız ve Türk tanımını onların değiştirmek istediği 66. madde üzerinden yapıyoruz. Bu sebeple etnik köken araştırmasına girmeden siyasal zihniyet üzerinden ve politik uygulamalar üzerinden eleştirilerimizi geliştiriyoruz.
Değerli arkadaşlar aynı günlerde yine AKP'nin bir başka ağır topu olan eski TBMM başkanı ve AKP'nin kurucu lider kadrolarından Bülent Arınç'ın yine 66. maddenin kimliklendirmesini hedefe koyan sözleri kamuoyuna servis edildi ve üstelik de Bülent Arınç bu konuşmayı Erbil'de yaptı. Tüm bu ve benzeri açıklamalar gösteriyor ki millet karşıtı siyasal İslamcı zihniyet, milli devletin yıkımı saldırısında etnik bölücülerle aynı siyasal taleplere sahiptir. Öyleyse konuşmanın başına dönmek istiyorum. Bundan sonra terörizmle mücadele, terörizmin siyasal talepleriyle mücadeledir.
Bu siyasal taleplerle kendi politik tercihleri örtüşen siyasi partiler mücadele edemez PKK terörizmiyle. Milli Devleti yıkımı saldırısında etnik bölücülerle aynı siyasal taleplere sahip olan siyasal İslamcı partiler ve zihniyet ise ancak müttefiklik müttefik olabilir. Zafer Partisi olarak biz bu pazarlık masasını ifşa etmeye içeriğini masanın üstüne dökmeye ve halkı bilgilendirmeye devam edeceğiz. Siyaset kurumu korkarsa Bu devam etmedeki sebebimiz budur.
Korkmayacağız. Üzerlerine üzerlerine gideceğiz.
Üstüne üstüne gideceğiz. Sindirmeye, korkutmaya çalışıyorlar.
Bizi de, bizim üzerimizden muhalif kesimleri de, toplumu da sindirmeye, korkutmaya çalışıyorlar. Fakat siyaset kurumu korkarsa, sinerse halk siner. Oysa milyonlarca vatansever, milyonlarca milliyetperver korkmuyor, sinmiyor. Sesleniyoruz Cumhur İttifakı iktidarına.
Varsa cesaretiniz korkmayan, sinmeyen Bu cesur milliyetperverlerin, vatanperverlerin halkın önüne sandığı getirin. Koyun halkın önüne sandığı. Mecliste 400 milletvekili sayısına ulaşmak için al-ver pazarlığına girmek yerine halk oylamasına gidelim. Halka soralım.
Bakalım Türk milletinin kanı üzerinden yapılan bu kirli pazarlık referandum sandığından çıkabilecek mi? Yoksa bu ihanet sürecini sandıkta başınıza mı geçirecek? Cumhur İttifakı'nın yeni üyesi DEM Parti'yle birlikte halktan kaçarak mecliste anayasa değiştirmek yoluna gidiyorsunuz. Bu yoldan sonuç alabileceğinizi gördüğünüzde sokağa tekrar geri dönmek, fil dişi kulelerinizden inip halkın arasına karışmak zorunda kalacaksınız ki karşılaşacağınız şey bu halk sizin fil dişi kulelere çıkarkenki bıraktığınız halk değildir. Bu halk çok değişti. Çünkü millet artık cesur ve korkmuyor.
Fakat buna rağmen yine de görelim bakalım, milli mücadelede yendiğimiz Türk düşmanlığı referandum sandığından çıkabilecek mi? Siz Anadolu'daki Türk varlığını gömmeye çalışa durun, vatandaş sizi ve hesaplarınızı sandığa gömecek. Karşı devrimci Türk düşmanlığınızın anlaşılabilmesi için maskenizin düşmesi çok uzun zaman aldı. Çeyrek asırdır iktidardasınız.
Fakat iktidarınız uzadıkça o kadar kötüleştiniz ki maskeniz düştü, ve gencinden yaşlısına vatandaşlar aydınlandı. Aydınlandı ve milli kimliğine Atatürk Türkiye'sine sahip çıkıyor. Şimdi AKP hükümeti Cumhur İttifakı için bu onlar adına yakıcı gerçekle yüzleşme, yüz yüze gelme zamanı."
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "terör eylemlerine son vererek lağvedilmesi" çağrısı yaptığı PKK'nın lideri Abdullah Öcalan, aylardır beklenen çağrıyı yaparak, PKK'nın kendini feshetmesi ve tüm grupların silahları bırakması gerektiğini açıkladı. Öcalan'ın çağrısında "Sayın Devlet Bahçeli'nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanı'nın ortaya koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla oluşan bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihî sorumluluğunu üstleniyorum" ifadeleri yer aldı. Öcalan, "Devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın" dedi.
Öcalan'ın "Barış ve Demokratik Toplum" çağrısına ek olarak gönderdiği "Bu perspektifi ortaya koyarken, şüphesiz, pratikte silahların bırakılması ve PKK'nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir" notu da okundu.
PKK'nın lideri Abdullah Öcalan'ın, PKK'nın kendini feshetmesi ve tüm grupların silahları bırakması yönündeki açıklamasından sonra, PKK Yürütme Komitesi, Abdullah Öcalan’ın çağrısına katıldıklarını ve gereklerini yerine getireceklerini belirtti. Komite, Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılmasını da istedi.
PKK Yürütme Komitesi, 1 Mart'tan itibaren geçerli olmak üzere ateşkes ilan ettiklerini belirterek, saldırı olmadıkça hiçbir silahlı gücün eylem yapmayacağını vurguladı.
Şakir Paşa Ailesi: Aile albümü mü, yasak aşk arşivi mi? |
Günün öne çıkan haberleri...TIKLAYIN - Yıllık enflasyon ENAG'a göre 79,51, TÜİK'e göre 39,05 oldu TIKLAYIN -Kira artış oranı belli oldu TIKLAYIN - İşte Devlet Bahçeli'nin Selahattin Demirtaş'la görüşmesinin perde arkası |
© Tüm hakları saklıdır.