Zaman yazarı Etyen Mahçupyan’ın AKP’nin yerel seçimlerde aldığı oy oranını analiz ettiği yazısında yer verdiği “halk ihtilâli” değerlendirmesi Radikal yazarı Cengiz Çandar’dan sonra Mahçupyan’la aynı gazetede yazan Şahin Alpay tarafından da eleştirildi. Çandar’ın isim vermeden “halk ihtilâli” tabirine atıf yaparak “dalkavuk ruhuyla” hareket etmekle itham ettiği Mahçupyan hakkında, Alpay da “hükümet şakşakçısı” ifadesini kullandı.
Şahin Alpay’ın “Kanun değil hukuk devleti” başlıklı yazısının (15 Nisan 2014) ilgili bölümleri şöyle:
Anayasa Mahkemesi (AYM) son günlerde Twitter yasağının derhal kaldırılmasına hükmetti; HSYK kanununda Adalet Bakanı’na tanınan yetkileri ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na (BTK) elektronik fişleme yetkisi veren düzenlemeyi iptal etti.
Daha önce de, laiklikle ilgili Kemalist vesayetçi yorumlarının bazılarından vazgeçtiğini ifade eden kararlar verdi. AYM’nin bu kararları 2010 referandumunda anayasa değişikliklerine “Yetmez, ama evet!” diyenlerin ne kadar haklı olduklarını gösteriyor.
Buna karşılık Tayyip Erdoğan, AYM’ye saygı duymadığını, AYM’nin “milli olmadığını” söylemekle kalmıyor, “Herkes yetkisini, konumunu, sınırını bilmeli. Siyaset yapmak isteyen koltuğundan kalkar, cübbesini çıkarır, gelir siyasi partilerin çatısı altında siyasetini yapar…” diyor. Partisinden bir milletvekili çıkıyor, önce AYM’nin yasaları iptal yetkisinin, hemen sonra da “toptan” kaldırılmasını talep ediyor. Hatırlarsınız bir AKP milletvekili de “günah işleme özgürlüğü” vardır diyerek, yolsuzluk yapmanın dinen bir sakıncası olmadığını ilan etmişti… Yakınlarda bir hükümet şakşakçısı da çıktı dedi ki, AKP’nin yerel seçimlerde % 43,5 oy alması “Halk ihtilalidir…” Söylenen özetle şu: “Demokrasi seçimden ibarettir… Seçildiğime göre istediğimi yaparım… Siyaset sadece partilerin işidir… Twitter miviter, hukuk mukuk da tanımam…”
(…)
Değil % 43,5 oy, % 90 oy da alsa AKP hükümeti rüşvet ve yolsuzluk iddialarından arınamaz. Bu iddialardan aklanmak ancak yargı önünde mümkün olabilir. Yüzde 43,5 oy almak asla “Halk ihtilali” anlamına gelmez. Bu iddiayı Türkiye’nin kurucusu olduğu Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri’nin ağzından yanıtlayayım: “Herkes Hitler’in de çoğunluk tarafından seçildiğini hatırlatır. Çoğunluğun seçmiş olması onu demokratik bir lider yapmaz.” (Hürriyet, 14 Nisan)
Mahçupyan ne demişti?
Etyen Mahçupyan’ın Zaman’da 10 Nisan 2014 yayımlanan “Halk ihtilâli” başlıklı yazısının bir kısmı şöyle:
(…) Karşımızda bir halk hareketi, zamana yayılmış bir halk ‘ihtilâli’ var. Silaha ihtiyacı olmayan, onun yerine yürütücü siyasi partinin her seçimi kazanmasını ve her seçimde açık ara birinci parti olmasını gerektiren bir ‘ihtilâl’… Diğer bir deyişle o partinin herhangi bir seçimi kaybetmesinin maliyetinin çok yüksek olduğu bir süreç. Toplum işte bu tarihsel sürecin farkında, değerlendirmesini ona göre yapıyor ve rasyonel karar veriyor.
Seksen yıllık bir parantez kapanıyor… AKP iktidarı ‘doğal’ sosyolojik ivme sayesinde bir tek parti dönemi olarak yirmi yıl sürmesi normal olan iktidar serüvenini sürdürüyor. Ve genişlemesini sürdüren muhafazakâr kesim bu tarihsel serüvenin ne anlama geldiğini çok iyi biliyor. O nedenle bu sahiplenme boşuna değil. Ve de bunu anlamayanın Türkiye’nin geleceğinde yeri yok.