DİĞER
"Saramago, peşinen doğru kabul ettiğimiz bütün olguları titiz bir cerrah gibi parçalara ayırmayı ve sonra da onları bambaşka bir şekilde bir araya getirmeyi sever. Böylece bizlere her şeyin –hem de ilkine hiç benzemeyen– bir alternatifinin kurulabileceğini gösterir. Her olay, durum, vaka farklı bir şekilde cereyan edebilir. Onu her okuyuşumuzda buna iyimserlikle ikna oluruz."
“…Çünkü herkes ne kadar iyi niyetli olursa olsun, editörler ve çevirmenler yeni sesleri İngilizce okurlara sunmanın önemi konusunda ne kadar vaaz verirlerse versinler, oyunda şike var, zarlar hileli ve dünya edebiyatı statükosu ta başından dillerin ve edebiyatların eşitsizliği üzerine kurulu.”
"Ekofil Topluluk Destekli Yayıncılık modeli, ekoloji alanında daha fazla kaliteli yayın okumak isteyen topluluğun, bu alanda yayın üretmek isteyenleri mali, lojistik ve görünürlük itibariyle desteklemesini, üretim sürecinin okurdan gelecek her türlü katkıya açık olmasını ve gerçekleştirilen faaliyetlerde şeffaflık sunmayı amaçlıyor."
"Bana kalırsa, bir kişinin tek başına, bir cep telefonunun ekranından izlediği Charlie Chaplin, Charlie Chaplin değildir – dahası, münferit izleyiciler ve cep telefonu ekranları o devirde mevcut olsaydı, Charlie Chaplin gibi bir figür var olamazdı, diye düşünüyorum. Sinema öldü; bunun geri dönüşü yok."
Kıraathane Kitap Şenliğinin dijital bölümüne katılan yayınevlerinden New Directions'dan Barbara Epler ile görüştük: Küçük yayıncıların sorunları, küçük olmanın avantajları ve günümüz ABD yayın piyasasındaki eğilimler...
Kıraathane Kitap Şenliğinin dijital bölümüne katılan yayınevlerinden Graywolf'un yöneticisi Fiona McCrae, kâr amacı gütmeyen bir yayınevinin nasıl olup da ayakta kalabildiğini anlatıyor...
"Hepimiz dört-beş dili rahat konuşuruz, günlük hayatımızda bunu fark etmeyiz bile. Mesela ben kendiliğimden Hintçe, Pencapça ve İngilizceyi bilerek büyüdüm. Dillerin bu akıcılığı, akışkanlığı zaten mevcuttu, anlatabiliyor muyum? Dolayısıyla çeviri bizim için ikinci bir deri gibiydi; çeviri sadece profesyonel bir iş değildi bizim için."
“Bizde çok sayıda bağımsız yayınevi var. İtalya’da basılan bütün kitapların yüzde ellisi küçük yayınevleri tarafından basılıyor. Ve tabii ki, bu yüzde ellinin büyük bölümü çok çok küçük ölçekli yayıncılardan geliyor. Onların kitaplarını bazen kitabevlerinde bulamıyorsunuz bile, web sitelerinden almanız gerekiyor. Yine de varlıklarını sürdürüyorlar, yazarlar keşfediyorlar, çalışıyorlar ve her yıl yeni yayınevleri kuruluyor.”
“Biz elimizdekini avucumuzdakini yayıncı olabilmek için harcadık, harcıyoruz, çünkü hiç durmuyoruz, hep devam etmek istiyoruz, kâğıt oynamak gibi, at yarışları gibi. Bir de bağımsız yayıncıysanız bağımsızlığınızı muhafaza etmeniz gerekiyor; bu da çok tercihiniz var demektir. İstediğinizi yapmakta özgürsünüz ama bu da pahalı bir şey, bedelini ödersiniz.”
“Calasso olmasa bu yayınevi olmazdı. Burada sekiz yıl boyunca 18 derslik bir kurs düzenledik. Bu kurs her zaman Calasso’nun ‘Bir Edebi Tür Olarak Yayıncılık’ başlıklı metniyle başlardı. Kısa, çok güçlü bir deneme. Sexto Pisto olarak bizim inandığımız her şeyi, tüm fikirlerimizi yoğun bir metinde bir araya getirmiş.”
"Nobelli yazarların yayınevi açısından önemini asla azımsayamam, bu olmasaydı bugün olduğumuz yerde olacağımızı gerçekten hiç sanmıyorum. Şunu da söylemeliyim ki, bu elbette tamamen şans eseri olan bir şey. Yoksa bir grup ihtiyar İsveçlinin ne düşündüğünü, ne okuduğunu kim bilebilir ki! Her ne hikmetse benim o İsveçlilerle ortak bir yönüm var galiba, ki bu da biraz tuhaf doğrusu."
Türkiye Yayıncılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Kenan Kocatürk sorularımızı cevaplıyor, yayıncılığın ulusal ve uluslararası problemlerini anlatıyor. Bu krizin aşılması için dünyada neler yapılıyor, Türkiye’de neler yapılmalı, neler yapılabiliyor?
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık